Bir sanatçı ancak iki niteliğini hiçbir biçimde göz ardı etmiyorsa sanatçıdır. Bu iki nitelik , aynı anda hem kendisi hem de bir başkası olabilme gücüdür. —Charles Baudelaire
Sanatçı bireysel yaşamaya başladığı andan itibaren toplumsal yaşamdan kopmaya başlıyor.[1]
Sanatçı ya doğuyor ya da doğmuyordu.Tanrı vergisinden söz edilen sanatçıgerçek sanatçıydı ve “toplumuna borçlu” doğuyordu. Toplumuna borçlu olduğunu inkar eden sanatçı başaramadığından içinden yetiştiği toplumu suçluyordu.[2]
Sanatçı, milletin umut ve moralinin artması için hizmet eder. Sanatçıya saldırdığın an, halkın umuduna ve moraline saldırmış olursun. Bu da faşizmin başka bir çeşididir.[3]
Sanatçı, çağının yansıtıcısıdır. Ama nasıl yansıtır? Mesele orada. Duvarıma yazdığım yazı şuydu: Aktaramadığım şey gereksizdir. Mutlaka aktarmak isterim.[4]