Emevî Hanedanı'nın kurucusu ve birinci Emevî halifesi olanMuâviye bin Ebu Süfyan'ın oğlu olarakŞam'da Dünya'ya geldi. AnnesiBeni Kelb kabilesinden Meysûn adlı kültürlü bir kadındı. Muâviye, Meysûn ile anlaşamadı; bu sebeple Meysûn, küçük yaştaki oğlu Yezîd'i de yanına alarak kabilesinin yanına geri döndü. Çocukluğunu annesiyle geçiren Yezîd, ondanşiir veedebiyat zevki aldı. Yezîd, gençlik çağına gelince babasının yanına döndü. Gençliğinde de iyi bir eğitim aldı.Bizans'a yapılan seferlere katıldı ve 669'daki birinciEmevîİstanbul kuşatmasında komutan olarak bulundu. Muaviye, ölümünden hemen önce 679 yılında,Hüseyin veAbdullah bin Zübeyr'in karşı çıkmasına rağmen oğlu Yezîd'i halife ilan etti ve kendisine biat edilmesini istedi.
Yezîd'in halifeliğine karşı çıkılmasının en önemli sebepleri olarak hilafetin verasete dönüşmesi endişesi ve Arap siyasi gelenekleri gösterilmektedir. O dönem Arap siyasi geleneklerine göre liderler, genellikle yaşlı, tecrübeli ve nüfuzlu kimseler oluyorken Yezîd, bu vasıflara haiz değildi.[1]
Halifelikten önce Edebiyatla veel-Ahtal'la ilişkisi
Yezîd b. Mu‘âviye'in bazı şairlerle oldukça sıkı ilişkiler kurduğu görülmektedir. Emevîlerin saray şairiel-Ahtal'a Emevî hanedanlığından en yakın olan kişi Yezîd'dir. İkisinin karakteri de birbirlerine benzemektedir. Şairin, gençliğinde aşırı şekilde içki içme zevkini paylaştığı Yezîd ile arkadaş olması, kariyeri için büyük bir başarı olmuştur. el-Ahtal'ın bu ortak zevklerini anlattığı pasajlar, ayrıca onu klasik dönemin en önemli hamriyyât şairlerinden birisi haline getirmiştir.[2] İkisi de gençliklerinde içki ve eğlenceyi çok seven, edebiyata düşkün, hazcılığı benimsemiş kimselerdir. Bu sebeple el-Ahtal, prense yakın olmaya çalışmış, ona methiyeler nazmetmiş ve sırf onun talimatıyla kendini riske atarakEnsârı hicvetmiştir. el-Ahtal'ın Yezîd ileKudüs'e gittiği, ancak hazcı olduklarından kente fazla ilgi duymadıkları ve gene eğlence ile vakit geçirmeyi tercih ettikleri rivayet edilmiştir.[2]
I. Yezîd, yönetimi babasından devraldığındahilâfet, onun şahsındasaltanata dönüştü. Fakat halifeliğine itirazlar gecikmedi.Hüseyin, onun halifeliğini tanımadığını bildirerek kendi halifeliğini ilan etti.Kûfe valisi Hüseyin'e biât etmistir. Hüseyin, önceMedine'denMekke'ye, ardından da desteğini umduğuKûfe'ye doğru yola çıktı. Ancak Hüseyin'in ilerleyişi 2 Ekim 680'deEmevî birlikleri tarafındanKerbelâ'da durduruldu ve 10 Ekim 680'de Hüseyin ve beraberindeki 72 kişi katledildi.[1]İslam tarihi açısından Yezîd'in hilâfeti dönemindeki en önemli olay bu olmuştur. Hüseyin'in öldürülmesi emrini Yezîd'in değil, yeni atadığıKûfe valisinin verdiği ve Yezîd'in Hüseyin'in ölümüne üzüldüğü yönünde rivayetler olmakla birlikteİslamtarihçileri bu durumdan genellikle Yezîd'i sorumlu tutarlar. O günden bugüne Yezîd, Şiî İslam'da zulmün ve kötülüğün sembolü olarak anılmıştır. Sünnî görüşe göre ise bâzı tarih yazarları tarafından meşruluğu tartışmalı görülerek 'İslam Halifesi' olarak kabul edilir.
Abdullah Bin Zübeyr İsyanı, Mekke ve Medine'ye hücum
Yezîd'e sadakat yemini etmeyenlerin diğer bir başkanı HalifeEbubekir'in torunu ve Peygamber'in yakınsahabilerinden olan Zübeyr'in oğluAbdullah idi. Hüseyin'in Kerbelâ'da öldürülmesinden sonra Abdullah bin ZübeyrMekke'ye döndü, Yezîd'i halife kabul etmediğini bildirip isyan bayrağını açtı.Hicaz'da veArabistan'da durumunu güçlendirmeye koyuldu. Medineliler, önce I. Yezîd'le durumu görüştüler, sonra da Medine'nin Emevî emirini şehirden atıp Abdullah bin Zübeyr tarafına geçtiler. Abdullah bin Zübeyr, I. Yezîd'in Basra'dakiIrak veKûfe valisi olanUbeydullah bin Ziyad'a karşıt olmak üzere Irak'ta Kûfe'ye bir vali bile gönderdi. Abdullah bin Zübeyr, Mısır ve Suriye'de bile Emevîlerden hoşlanmayanlar tarafından tutulmaktaydı.
Yezîd, Basra'daki Irak valisi Ubeydullah bin Ziyad'a Hicaz'a ordusuyla gidip Abdullah bin Zübeyr'in isyanını bastırmasını istedi. Ama Ubeydullah hasta olduğu bahanesiyle bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Yezîd, 10.000 kişilik Suriyelilerden oluşan bir orduyu "Müslim bin Ukbe El-Murri" komutasındaHicaz'a gönderdi. Bu ordu, Abdullah bin Zübeyr'i tutanlar ve çoğu Medineli bir ordu ile Medine'nin kuzeydoğusunda bulunan El-Harre'de muharebeye girişti.Harre Savaşı (veya Harre Olayı) kısa ve çok kanlı oldu. Medineli birkaçsahabî bu muharebede öldürüldü. Sonunda Medineliler yenilip şehirlerine çekildiler. Suriyeli Arap ordusu Medine'ye girdi. O zamanki savaş geleneklerine uyarak bu fethedici ordu, üç gün Medine şehrini yağmaladı. Suriye ordusu komutanı Müslim bin Ukbe al-Murri'ye mülkiyet ve insan haklarını hep çiğnediği için karşıtları tarafındanmüsrif lakabı verildi.
Müslim bin Ukbe El-Murri, bu arada hastalanıp öldü. Onun yerine Suriyelilerin ordusunun başına "Hüseyin bin Numeyr as Sakuni" geçti ve ordusunu Mekke'ye yöneltti. Abdullah bin Zübeyr, bu orduya karşı tutunamayıp Mekke içine çekildi ve Suriyeler ordusu Mekke şehrini kuşatma altına aldı. Üç ay kadar süren bu kuşatma sırasında Suriyeliler, şehri çevreleyen tepelerden mancınıklar kullanarak şehre büyük taşlar atmaya başladılar; Kabe'ye bile zarar verdiler ve Kabe'nin örtüsünü yaktılar.
Tam bu sırada Yezîd'in ölüm haberi ölümünden 27 gün sonra orduya yetişti ve ordu,Şam'a geri döndü. Yezîd'in yerine gelecek oğlu hakkında o kadar az bilgi bulunuyordu ki Mekke'yi kuşatan komutan,Abdullah bin Zübeyr'eSuriye'ye gelirse onuŞam'da halife ilan edebileceğini söylediği bildirilir. FakatAbdullah bin Zübeyr, Mekke'den ayrılmak istemediği için bu teklifi kabul etmemiştir.[3] Bu, Suriye ordusunu Hicaz'a gönderen Emevî halifesi I. Yezîd'in bu zulümkâr kararı ve bu ordununMedine'yi talan etmesi ve Mekke'yi kuşatmasındaMekke'ye veKâbe'ye büyük zararlar vermesi, her ne mezhepten olurlarsa olsunlar Müslumanlarca unutulmamıştır.
682'de I. Yezîd,Ukbe bin Nafi'yi daha önceki halifeler zamanında fethettiği, ama sonraMuaviye zamanında Meseleme bin Muhalled'in tayin ettiği vali Ebu'l Muhacir Dinar tarafından idare edilenKuzey Afrika'daMısır'ın batısında bulunan veİfrikiye olarak anılan bölgelere yeniden vali tayin etti. Ukbe, tekrarTunus'ta daha önce kurmuş olduğuKayravan şehrini üs yaparakBerberîler veBizans'ın Afrika'daki kalıntıları ile savaşlar yaptı. Süvari ordusuyla batıya sefere çıkarakTanca şehrine ve Atlantik Okyanusu kıyılarına kadar geldi. Böylece şimdikiCezayir veFas ülkelerini fethetmiş oldu.[4] Kuzey Afrika sahillerinde bulunan Arap kabileleri, günümüzde bile Ukbe'yi cetlerinden saymaktadırlar.
Daha sonrakiXI. yüzyıldaİbn-i Haldun'dan tâXIV. yüzyıldakiAraptarihçileri, Ukbe'ninFas'ın fethinden dönerken büyük bir yenilgiye uğradığını bildirirler. Arap tarihçilerinin bu tezine göre 683'te UkbeFas'tan dönmekte iken ordusunu dağıtmış veBerberîlerin elinde bulunanAtlas Dağları civarlarında bulunmaktaydı. Biskra denilen bir mevkideKuseyle bin Lemzem adlıBerberî komutanı altındaki Berberî ordusuyla muharebeye girişti. Bu muharebeyiAraplar kaybetti;Ukbe bin Nafi ve yanında bulundurduğu kendinden daha önceİfrikiye valisi olan Ebu'l Muhacir Dinar da bu muharebede öldürüldü. Berberî ordularıAraplara hücuma devam ettiler. Araplar, Barka'ya doğru çekildi ve ellerine geçirdikleri büyük arazi parçalarını kaybetti.Tunus'ta üsleri olanKayravan şehrini bile bırakmak zorunda kaldılar. Bu,Araplara büyük bir darbe olduysa da etkisi uzun sürmedi ve I. Yezîd'in ölümünden sonraki yıllarda Araplarİfrikiye'yi tekrar hükümleri altına aldılar. 688'deZuheyr bin Kays komutasında bir Arap ordusu İfrikiye'ye tekrar hücum etti; bu arazileri tekrar zapt etti ve 690'daMama Muharebesi'ndeBerberî komutanı Kuseyle yenilip öldürüldü.
Yezid, 11 Kasım 683'te en sevdiği ikametgâhı olanSuriye'nin ortasındaki çöl kasabası Huvvarin'de, 35-43 yaşları arasında öldü ve oraya gömüldü.[5] Ebu Ma'şer el-Medeni (ö. 778) veVâkidî (ö. 823) gibi erken dönem tarihçiler, onun ölümü hakkında herhangi bir ayrıntı vermez. Bu bilgi eksikliği, Emevi karşıtı eğilimlere sahip yazarların, attan düşme, aşırı içki içme,plörezi ve yanma gibi çeşitli ölüm nedenlerini ayrıntılarıyla anlatan uydurma hikâyeler üretmesine ilham vermiş gibi görünüyor.[6] O dönemdeHorasan'da yaşayan şair İbn Arada'nın dizelerine göre Yezid, yanında birşarap kadehiyle yatağında öldü.[7][6]
^Powers, Stephan, (Ed.) (1989).The History of al-Ṭabarī, Volume 24: The Empire in Transition: The Caliphates of Sulaymān, ʿUmar, and Yazīd, A.D. 715–724/A.H. 96–105. SUNY series in Near Eastern studies. (İngilizce). Albany, New York: State University of New York Press.ISBN978-0-7914-0072-2.
^Özkuyumcu, Nadir (2007)Mısır ve Kuzey Afrika'nın Müslümanlar Tarafından Fethi, Manisa: Turizm ve Kültür Bakanlığı,ISBN 978-975-17-3326-9Web sitesi[ölü/kırık bağlantı] (Erişme tarihi: 31.8.2009) say. 154-160.
Çağatay, Neşet (1993),Başlangıcından Abbasilere Kadar (Dinî-İçtimaî-İktisadî-Siyasî Açıdan) İslam Tarihi:, Ankara:Türk Tarih KurumuISBN 9751605342
Powers, Stephan, (Ed.) (1989).The History of al-Ṭabarī, Volume 24: The Empire in Transition: The Caliphates of Sulaymān, ʿUmar, and Yazīd, A.D. 715–724/A.H. 96–105. SUNY series in Near Eastern studies. (İngilizce). Albany, New York: State University of New York Press.ISBN978-0-7914-0072-2.
Muir, William (1924),The Caliphate; Its Rise, Decline and Fall, Edinburgh, Bölüm 47-48[2]13 Ekim 2009 tarihindeWayback Machine sitesindearşivlendi.(İngilizce) (Erişim tarihi: 30.8.2009)
Üçok, Bahriye (1979 1.Basim:1968)İslam Tarihi Emeviler-Abbasiler, Devlet Kitapları, Ankara: Milli Eğitim Basimevi[3] (Erişme tarihi:31.7.2009)
Özkuyumcu, Nadir (2007)Mısır ve Kuzey Afrikanın Müslümanlar Tarafından Fethi, Manisa:Turizm ve Kültür Bakanlığı,ISBN 978-975-17-3326-9 Websitesi[4][ölü/kırık bağlantı] (Erişme tarihi:31.8.2009)