Roman, genellikledüzyazı biçiminde yazılan,kurgusal, görece uzun, insanın(ya da insan özellikleri atfedilen varlıkların) deneyimlerini bir olay örgüsü içinde aktaran ve genellikle kitap halinde basılan bir edebî tür. Uluslararası ve akademik platformlarda beşincisanat olarak kabul görenedebiyatın bir alt türüdür.
Uzunluğu ile doğru orantılı olarak, olay örgüsü içinde birçok öyküyü barındırma potansiyeli taşır. Tarihsel süreçte manzum roman ya damanzum hikâye gibi şiirsel türleri mevcut olsa da, modern çağın romanı genellikledüzyazı şeklindedir.
Romandaki olay örgüsü ağırlıklı olarakkronolojik sırayla ve mantıksal bir biçimde anlatılır; ancak yazarın tercihine bağlı olarak geçmiş ve gelecekte gezinme şeklinde kurgulanan ya da absürt bir içeriğe sahip eserlere de sıkça rastlanır. Bir romanın duygusal ağırlıkta olup olmadığı eserin türüne ve zamanına göre değişebilir. Örneğinromantizm döneminde yazılan eserler duygulara ağırlık verirken,naturalizm dönemindekiler doğayı ve insanı olduğu gibi anlatmayı amaçlamıştır. Ancak insan, doğası gereği duygusal bir varlık olduğundan, yazarın metne döktüğü her şey kaçınılmaz olarak yazarın geçmişinden veduygu dünyasından izler taşır.Tarihî roman,politik roman,toplumsal gerçekçi roman gibi bazı roman türleri, toplumsal ve politik gelişmeler ile yakın ilişki içinde olabilir ve sıradan insanın yaşantısına odaklanabilir. Ancak;bilimkurgu,fantazya,gotik kurgu gibi bazı türler ise günümüz gerçekliğinin dışına çıkarlar. Bazı roman türleri ise kahramanlık unsurlarını sıkça kullanır. Olay örgüsünün geçtiği zamana bağlı olarak bazen saraylar ve savaş alanları, bazen sokaklar, evler ve meyhaneler gibi sıradan mekanlar, bazen de uzay, yeraltı, kurgusal dünya ya dakurgusal evren gibi günümüz gerçekliğinin dışındaki mekanlar kullanılır. Türüne ya da zamanına bağlı olarak bazı romanlar ağdalı, bazı romanlar ise sade bir dil kullanır.
Modern roman,felsefe ve sanattan boş inançları uzaklaştırmak ve bunların yerine akıl ve gerçeği getirmek isteyen bir kültür olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Ancak zaman içinde bu misyonundan özgürleşir. Bir yazar yaşadığı toplumdan ayrı düşünülemeyeceği için, roman da tarihe ve toplumların gelişimine sıkı sıkıya bağlıdır. İnsanı, toplumsal ve tarihsel bir varlık olarak konu alan ilk sanat türüdür. 11. yüzyılın başlarından günümüze ulaşan ve kurgusal bir biçimde ilerleyenMurasaki Shikibu'nunJaponca eseriGenji'nin Hikâyesi, kendisinden önce de uzun kurgusal metinler bulunmakla birlikte, zaman zaman tarihin ilk romanı olarak değerlendirilir. Basılı kitapların Çin'de yayılması,Ming Hanedanlığı (1368-1644) tarafından klasik Çin romanlarının doğmasına sebep oldu. Avrupa'daki en erken örnek iseEndülüslüİbn Tüfeyl tarafından yazılanHayy bin Yakzan eseri kabul edilir.[1] Daha sonraki gelişmelermatbaanın yaygınlaşması ile gerçekleşti. İlk bölümü 1605 yılında yayınlananDon Quijote[2]'nin yazarıMiguel de Cervantes Saavedra,[3] modern çağın ilk Avrupalı romancısı olarak sık sık anılır.[4]
Teknolojik gelişmeler, romanın basılı olmayan alanlarda da yayınlanmasına zemin hazırlamıştır. Bunasesli kitaplar,e-kitaplar, web romanları örnek gösterilebilir. Geleneksel olmayan başka bir kurgu biçimi degrafik romanlardır. Kurgu eserlerinin buçizgi roman versiyonları, kökenleri 19. yüzyıla uzansa da ancak yakın zamanda yaygınlaşabildiler.
Roman, hikâyeye ya da diğer adıyla öyküye kıyasla biçimsel olarak daha uzun olmakla birlikte, kurgusal bazı farklılıkları mevcuttur. Örneğin roman, kelime sayısının çokluğu sebebiyle olay örgüsü ve karakter çeşitliliği bakımından sınırları zorlayabilir. Roman birçok öyküyü, olay örgüsü içinde kullanabilir. Bu çerçeveden bakıldığında romanın çok boyutlu, öykünün ise görece az boyutlu olduğu söylenebilir. "Çehov'un Öykücülüğü Üzerine" adlı yazısındaErdal Öz şu cümleleri sarf etmiştir: “Romanda, anlatılan ailenin içine gireriz. Onlarla birlikte yaşarız, onlardan biri oluruz. Ama öyküde, o ailenin yaşadığı evin önünden geçerken, pencereden onları masa başında topluca görüp geçeriz.”[5]
Uluslararası platformda uzun öyküleri adlandırmak içinnovella ismi kullanılır. Roman ve novella'yı birbirinden ayıran kelime sayısı hakkında kesin bir kural yoktur. Kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Amerika Bilimkurgu ve Fantezi Yazarları Derneği,Nebula Ödülleri için başvurulan eserleri sınıflandırırken 40.000 kelime ve üzerini roman, 17.500-39.999 kelime arasındaki eserleri ise novella olarak belirlemiştir.[6]
Romanlar: konu, üslup, yazıldığı dönem bakımından çeşitli türlere ayrılabilir. Üslup bakımından "romantik roman", "gerçekçi roman", "doğalcı roman", "estetik roman", "izlenimci roman", "dışavurumcu roman", "yeni roman" türleri sayılabilir.
Kişilerin duygularını, arzularını, hislerini, düşüncelerini yalnızca kendilerine ait, içten gelen doğal ve gerçek olgular gibi görür. Yani aşk, duygu, hayal gibi düşünceler yer alır. Aynı zamanda acı, keder ve hüzün de bu roman türünün konularındandır. ÖrneğinSir Walter Scott’un tarihsel romanları,Jean-Jacques Rousseau’nun eserleri,Goethe’ninGenç Werther’in Acıları,Victor Hugo'nunNotre Dame'ın Kamburu gibi.
Diğer üsluplardan ayrı olarak eşyanın ve dış olayların kendi nesnel gerçeklikleriyle insanların bunları algılama biçimleri arasındaki farkları ortaya çıkarmaya yönelir. Yani dış gerçeklerden çok, duyu ve duygulara, iç yaşantının betimlenmesine öncelik verir.
20. yüzyılda ortaya çıkmıştır.Dışavurumculuk toplumsal kimliklerin reddedilmesi ve insan yaşamını belirleyen toplum karşıtı ya da uygarlık karşıtı güçlerin öne çıkarılmasıyla belirlenir.Dostoyevski,Franz Kafka,Samuel Beckett ve Bertold Brecht’in romanları bu türün örneklerindendir.
Aslında dışavurumculuğun izlerini taşır. Özellikle 1930 yılından sonra ilk örnekleri görülmeye başlandı. Kendisinden önceki akımlardan hiçbirine benzemeyen, yazma deneyini, hatta romanın olanaksızlığını romanın asıl konusu hâline getiren romanlardır. Yeni roman, yazma eyleminin kendisini sorgulamaya yönelir.Alain Robbe-Grillet,Michel Butor,Claude Simon, Philippe Soller,Julio Cortazar gibi yazarlar bunları denemişlerdir.
Konusu bakımından roman "tarihsel romanpikaresk roman duygusal roman, gotik roman, ruhbilimsel roman, töre romanı, oluşum romanı" türlerine ayrılır. Tarihsel romanlar, tarihin değişik dönemindeki olayları işler. Kahramanlar gerçek veya düşsel olabilir. Ancak anlatılanlar tarih gerçeklerine çoğu kez uygundur.Bu roman türü aslında, Romantizmin bir ürünüdür. Dünya edebiyatında bu türün ilk örneğini İngiliz yazar Walter Scott vermiştir. Türk edebiyatında ise tarihi romanın ilk denemesi Ahmet Mithat'ın Yeniçeriler adlı romanı sayılabilir. Batılı anlamda ilk tarihsel Türkçe roman,Namık Kemal’in Cezmi’sidir.
Kişilerin ruhsal durumlarını ayrıntılarıyla çözümlemeye çalışan romanlardır. Daha serinkanlı ve denetimli oluşuyla duygusal romandan ayrılır.Abbe Prevost’unManon Lescaut adlı eseriyleFransız edebiyatında açılan psikolojik roman çığırı diğer ülke romancılarını da etkilemiştir.Paul Bourget’in romanları da bu türe örnektir.Türkiye'deki ilk ruhbilimsel romanMehmet Rauf'un Eylül adlı kitabıdır. Türkiye'denPeyami Safa'nın9. Hariciye Koğuşu buna örnektir.
Cinayet, gizem, katil, suç, ceset gibi konuları işleyen bir roman türüdür.Agatha Christie bu anlamda ün yapmıştır. 86 romanıyla 'Polisiye Romanlarını Kraliçesi' seçilmiştir. Bu romanlarda öne çıkan konular 'Kim kimi öldürdü?', 'Nasıl öldü?', 'Neden öldü?" gibidir.
Hayal gücüne dayanan romanlardır. 19. yüzyılda ilimlerin gelişmesiyle yaygınlık kazanmıştır. Bu türde örnek verilebilecek en önemli eserler J.R.R Tolkien'in Yüzüklerin Efendisi veyahut Lewis Carroll'ın Alice Harikalar Diyarında romanları başı çeker.[kaynak belirtilmeli]