Omur ya davertebra, omurgayı oluşturan 33-34kemikten her birine verilen bir addır.Kafatasının hemen altından başlayıp kuyruk sokumuna dek uzanırlar.Omurgada 7 adetboyun omuru (servikal vertebra), 12 adet sırt omuru (torasik vertebra), 5 adet bel omuru (lumbal vertebra), 5 sakral vertebra (sakrum) ve 4'de koksigeal (koksiks) vertebra bulunur. Bu vertebraların ilk 24 tanesi birbirine eklemler aracılığıyla bağlanmıştır. Bunlara presakral vertebralar denilir. Kalan 9 vertebradan daha üstteki 5 tanesinin birleşmesindensakrum meydana gelmiştir. En altta bulunan küçük ve tam gelişmemiş 4 vertebranın birleşmesindenkoksiks denilen kemik meydana gelmiştir. Bu vertebraların her birinin yapısı içlerinden geçen oluşumlara ve fonksiyonlarına göre değişiklik göstermesine karşın, hepsinin ortak özellikleri vardır.
Tüm vertebraların birçok ortak özelliği var ve bunların birçoğu torasik vertebranın farklı görünümleri incelendiğinde ortaya çıkmaktadır. Bir vertebranın gövdesi, omurga boyunca birincil ağırlık taşıma görevi gören büyük silindirik kemik kütlesidir.İntervertebral disk, omurga boyunca bir amortisör görevi gören kalın, sıvı dolu fibrokartilaj halkasıdır. Vertebralar arası eklem, iki vertebra gövdesi ve araya giren intervertebral diskin birleşiminden oluşmuştur. Her vertebra gövdesinin arkasında, hassas omuriliği barındıran ve koruyan vertebra kanalı bulunmaktadır. Pediküller, vertebra gövdesininin kısa, kalın kemik çıkıntılarıdır. Lamina, vertebral kanalın arka duvarını oluşturan ince kemik plakalarıdır. Her bir vertebra, birbiriyle eşleşen üst ve alt eklem yüzlerine sahiptir. Bir vertebranın alt yüzü, altındaki vertebranın üst yüzeyiyle birleşerek bir çift apofizeal eklem oluşturmuştur. Daha yaygın olarakfaset eklemler olarak adlandırılan bu eklemler, vertebral hareketin yönünü yönlendirmeye yardımcı olmaktadırlar.[1]
Erken embriyodasomitler oluşur ve bunların bir kısmısklerotomlara dönüşür. Sklerotomlar, vertebraları, kaburga kıkırdağını veoksipital kemiğin bir kısmını oluşturur. Somit içindeki ilk konumlarından, sklerotom hücreleri medial olaraknotokord'a göç ederler. Bu hücreler, paraksiyelmezodermin diğer tarafındaki sklerotom hücreleri ile karşılaşır. Bir sklerotomun alt yarısı, her bir vertebra gövdesini oluşturmak için bitişik olanın üst yarısı ile birleşir.[2] Bu vertebra gövdesinden sklerotom hücreleri dorsal olarak hareket eder ve gelişmekte olan omuriliği sararak vertebra kemerini oluşturur. Diğer hücreler, kaburgaları oluşturmak için torasik vertebraların kaburga uzantılarına uzar.[3]
Servikal vertebranın enine uzantıları(prosessus), beyne doğru giderkenvertebral arter için koruyucu bir geçit görevi gören enine foramenlere (delik) sahiptirler. Bu foramenler servikal vertebranın ayırıcı özelliğidir. C3-C7'nin küçük dikdörtgen gövdeleri, uncinate uzantılarla arkadan yana olarak sınırlandırılmıştır. Bu kanca benzeri unsinat uzantıların bitişik vertebralarla eklemlenmesi, gizli olmayan eklemleri oluşturmakta ve servikal vertebranın bu bölgesinin bir dizi istiflenebilir raf gibi görünmesini sağlamaktadır. Servikal bölgedeki dikenli uzantıların çoğu bifid veya iki uçludur ve vücudun her iki tarafındaki kaslar için bağlantı sağlar. C3-C7 boyunca apofizeal (faset) eklemlerin, yatay ve ön düzlemler arasında yaklaşık 45 derece olan bir düzlemde eğimli bir çatı üzerindeki zona gibi yönlendirildiği gözlemlenmiştir. Bu yönelim, bu bölgenin kinematiği üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Birinci ve ikinci servikal vertebra diğerlerinden farklılıklar göstermektedir.[1]
Yunan tanrısı Atlas'ın dünyanın yükünü sırtında taşıdığı söylenmektedir. İlk servikal vertebra, kafatasının ağırlığını destekleme işlevini yansıtan atlas olarak da adlandırılmaktadır. Atlas, esasen ön ve arka kemerlerle birbirine bağlanan iki büyük yan kütledir. Diğer ayırt edici özellikleri arasında, servikal bölgenin en büyüğü olan büyük transvers (enine) uzantıları olması yer almaktadır.[1]
Axis adını, baş ve üst servikal bölge arasındaki dönme hareketleri için tam anlamıyla dikey dönme ekseni olarak işlev gören, dens adı verilen büyük sivri uçlu kemiğin çıkıntısından almıştır. Axsisin (C2) üst yüzü, atlasın düzleştirilmiş çarpık yüzüyle eşleşecek şekilde nispeten düzdür. Bu konformasyon, atlasın, başın sola veya sağa döndürülmesi gibi, eksen üzerinde yatay düzlemde serbestçe dönmesine izin vermek için iyi tasarlanmıştır. C2'nin bifid spinöz uzantısı geniş ve aşikardır.[1]
12 torasik vertebra, keskin, aşağıya doğru yansıtılan spinal uzantıları ve büyük posterior, lateral olarak yansıtılan transvers (enine) uzantıları ile karakterizedir. Çoğu torasik vertebranın gövdesi ve transvers uzantıları, kaburgaların arka yüzü ile eklemlenme için kostal yönlere sahiptir. Çoğu kaburganın ön kısmı doğrudan veya dolaylı olarak sternuma bağlanmıştır. Bu nedenle kaburgalar, torasik vertebra vesternum göğüs boşluğunun hacmini tanımlar.[1]
Vücudun üst üste binen tüm ağırlığını desteklemek için uygun, büyük, geniş gövdelere sahiptir. Gövdelerinin büyük olması lumbal vertebraların ayırıcı özelliğidir. Spinal uzantılar geniş ve dikdörtgendir, vertebra gövdesine sağlam, kalın laminalar ve pediküllerle bağlanmıştır. Üst lomber bölgenin faset eklemleri sagital düzleme yakın yönlendirilmiş, ancak alt bölgelerde (L4 ve L5) frontal düzleme doğru geçiş yapılmıştır.[1]
Sakrum, vertebral kolonun ağırlığını pelvise ileten üçgen bir kemiktir. Geniş yassı sakral çıkıntı ile eklemlenmiş ve lumbosakral bileşkeyi oluşturmuştur. Sakrumun arka (dorsal) yüzeyi dışbükey (konveks) ve pürüzlüdür. Çok sayıda bağ ve kas bağlantılarını içermektedir. Sakral kanalkauda ekinayı (omuriliğin alt ucundan uzanan periferik sinirler) barındırmakta ve korumaktadır. Dört çift dorsal sakral foramina (küçük delik), sakral sinirlerin dorsal dalını iletmektedir. Sakrumun anterior veya pelvik tarafında, dört çift ventral sakral foramina, sakral pleksusun çoğunu oluşturan spinal sinirlerin ventral dalını iletmektedir.[1]
Bazen kuyruk kemiği olarak da anılan kuyruk sokumu, 4-5 kaynaşmış vertebradan oluşan küçük üçgen bir kemiktir. Kuyruk sokumu tabanı, sakrokoksigeal eklemi oluşturan alt sakrum ile eklemlenmiştir.[1]
Vertebra ile ilgili olarak birçok kalıtsal ve sonradan oluşan deformiteler mevcuttur. Vertebraların birleşerek oluşturduğu omurga, içinde omuriliği taşıdığı için bunların deformiteleri bazen hayati risk teşkil edebilir.
Spina Bifida türleri. Hamileliğin dördüncü haftasında kapanması gereken nöral tüp kapanmazsa, gösterilen deformiteler ortaya çıkıyor.
Spina bifida (SB), gebeliğin ilk ayında fetüsün omurgasının düzgün kapanmamasından kaynaklanan nöral tüp defektidir (beyin, omurilik ve / veya koruyucu kılıflarının eksik gelişimini içeren bir bozukluk). SB ile doğan bebeklerin bazen omurgalarında sinirlerde ve omurilikte önemli hasarın meydana geldiği açık bir lezyon olmaktadır. Omurga açıklığı doğumdan kısa bir süre sonra cerrahi olarak onarılabilmesine rağmen, sinir hasarı kalıcıdır ve alt ekstremitelerde değişen derecelerde felç ile sonuçlanmaktadır. Hiçbir lezyon olmasa bile, uygun olmayan şekilde oluşmuş veya eksik omurlar ve buna eşlik eden sinir hasarı olabilir. Fiziksel ve hareketlilik zorluklarına ek olarak, çoğu bireyin bir tür öğrenme güçlüğü vardır. SB türleri şunlardır: miyelomeningosel, omuriliğin ve koruyucu kaplamasının (meninksler) omurgadaki bir açıklıktan çıkıntı yaptığı en şiddetli form; omuriliğin normal olarak geliştiği ancakmeninksler ve omurilik sıvısı) bir spinal açıklıktan çıkıntı yapan meningoselli ve nöral tüpün kapandığı occulta.[4]
Spinal disk herniasyonunda omurganın herhangi bir yerinde oluşabilen fıtıklaşmış bir disk yakındaki bir siniri tahriş edebilir. Fıtık olan diskin bulunduğu yere bağlı olarak, kol veya bacakta ağrı, uyuşma veya güçsüzlükle sonuçlanabilir.[5]