Milliyetçilik ya daulusçuluk,[1] belirli birmilletin çıkarlarını, özellikleegemenliğini veözyönetimini kazanmayı, daha sonra bunu ilelebet sürdürmeyi amaçlayan ideolojik fikir hareketi.[2] Milliyetçilik, her ulusun kendisini dışarıdan gelecek olan müdahalelerdenbağımsız olarak yönetmesi gerektiğini, ulusun bir yönetim için doğal ve ideal bir temel ve tek haklı politik güç kaynağı olduğunu savunmaktadır.[3] Milliyetçilik,19. yüzyıl başlarından itibaren Avrupa'da,20. yüzyıldan itibaren ise tüm dünyada egemen politik düşünce tarzı haline gelmiştir. Bu dönemde dünya politik haritası milliyetçilik ilkelerine göre biçimlendirilmiştir. GünümüzdeAnglosakson kültürüne bağlı toplumlarda veAvrupa Birliği düşüncesini savunan çevrelerde olumsuz bir anlam yüklenmiştir.[kaynak belirtilmeli]
Eugène Delacroix'nın "La liberté guidant le peuple" (Halkın rehberi özgürlüktür) adlı çalışması,Fransa'dakiTemmuz Devrimi'nin en önemli simgesi olmuştur.
"Millet" sözcüğü aslen Arapça olup (Ar: ملة), "din veya mezhep; bir din veya mezhebe bağlı olan cemaat" anlamındadır. Osmanlı Türkçesinde 20. yüzyıl başlarına kadar bu anlamda kullanılmıştır. 19. yüzyıl ortalarından itibaren aynı sözcük Fransızca/İngilizcenation kavramına karşılık olarak kullanılmıştır. Türkçe "ulus" (Orhun Yazıtları'nda uluş olarak yer alır) sözcüğü, 1932 yılında aynı kavramın Yeni Türkçesi olarak benimsenmiştir.Orhun Yazıtları veKâşgarlı Mahmud'un 1072-1074 yılları arasında yazdığıDîvânu Lugâti't-Türk adlı kitabında millet sözcüğününTürkçe karşılığı budun sözcüğüdür.
Latince kökenli olan "nation", kök anlamı itibarıyla "aynı atadan gelenler topluluğu" demektir. Dolayısıyla esasen Türkçekavim veyaaşiret karşılığıdır. Türkçeulus ise siyasi amaçla bir araya gelmiş olan boylar konfederasyonunu ifade eder (ayrıca eski Türkçedekibudun[4] sözcüğü de aynı anlamı verir).
Milliyetçilik KavramıAnthony D. Smith‘e göre, çağın ruhunu yansıtmaktadır ve daha eski sembol ve fikirlerle de bağlantılıdır.[5]Ernest Gellner ise, mevcut kültürün gerisine gidip ondan bir ulus yaratma, geçmiş bir kültürü bugünden keşfetme ve kurma eylemi olarak tanımlamıştır.[6]Eric Hobsbawm ise ulusun oluşum sürecine değinerek 3 yöntemden bahsetmiştir. Bunlar; devlet eliyle yürütülen merkezi ve yaygın eğitim, devlet ve toplumu bütünleştiren kitlesel törenler ve ulusal anıtlar etrafında örülen sembolik birliklerdir.[7]Benedict Anderson'a göre milletler "hayali cemaatlerdir." Yani sonradan üretilmiş olgulardır. Millet miti toplumlar tarafından matbuat yoluyla sonradan oluşturulmuştur.
Modern milliyetçi düşünce 1789-1799Fransız Devrimi'nin fikirlerinden doğmuştur.Avrupa tarihindeki ilk milliyetçi hareketlere,I. Napolyon istilası (1804-1815) altındakiAlmanya'da rastlanır. Aynı yıllarda, Rus işgalindekiPolonya'da güçlü bir milliyetçi akım doğdu. 1821'deOsmanlı Devleti'ne karşı ayaklananYunanistan, Avrupa'nın milliyetçi çevrelerinde çok heyecanlı destek buldu. 1848'deAvusturya İmparatorluğu'na karşı ayaklananMacarlar, daha sonraÇekler veSırplar, milliyetçilik akımını Orta Avrupa'ya taşıdılar. 1860-1870 yılları arasında gerçekleşenİtalya birliği, devrimci milliyetçiliğin en büyük zaferlerinden biri olarak algılandı. 1870'lerdeRusya'da doğan Pan-Slavizm akımı, yayılmacı milliyetçiliğin ilk örneklerinden biri idi.
Milliyetçiliğe yol açan en önemli etken, daha önce hükümdar ve sülale zemininde tanımlanan siyasi aidiyet duygusunu, hükümdardan bağımsız olarak, "halk"a maletme gereğiydi. Siyasi aidiyet ve itaat, "halk"ın ortak iradesine dayandırılmalıydı. Bu nedenle 19. yüzyılda milliyetçilik, radikal, devrimci, anti-monarşist, yerleşik düzene zıt bir siyasi düşünce olarak değerlendirildi.[kaynak belirtilmeli]
"Halk"ı tanımlamanın güçlüğü, milliyetçi düşünürleri —bazen olguları ve mantığı zorlama pahasına— olağanüstü duygusal anlamlar yüklemeye sevketti. Örneğin (ayrı lehçeler konuşan) Sicilyalılar veya Venedikliler ayrı bir ulus mu, yoksa İtalyan ulusunun parçası mıydı? Avusturya ulusu var mıydı? Makedonlar ayrı bir ulus mu, Bulgar mı, yoksa Güney Slavların bir boyu muydu? Bu konularda farklı görüşleri savunanlar, benimsedikleri ulusa hayali bir tarih ve hayali kökenler atfederek, onun ezelden beri "doğal olarak" varolduğunu kanıtlamaya çalıştılar. Farklı lehçeler konuşan toplumlarda, ortak bir ulusal dil oluşturmaya büyük önem verildi.[kaynak belirtilmeli]