Mezopotamya (Antik Yunanca: ΜεσοποταμίαMesopotamia: iki ırmak arasındaki bölge,Süryanice: ܒܹܝܬܼ ܢܲܗܪ̈ܝܼܢBeyt Nahrin: nehirler ülkesi),Orta Doğu'da,Dicle veFırat nehirleri arasında kalan bölge. Mezopotamya günümüzdeIrak, kuzeydoğuSuriye,Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve güneybatıİran topraklarından oluşmaktadır. Büyük bölümü bugünküIrak'ın sınırları içinde kalan bölge, tarihte birçok medeniyetin beşiği olmuştur.[1] Mezopotamya'da yer alan şehirler günümüzde sürekli gelişmektedir.[2] Ayrıca bu bölgede bol miktardapetrol bulunmaktadır.
Mezopotamya, bazı kaynaklardamedeniyetlerin beşiği olarak adlandırılır. Verimli toprakları ve uyguniklim şartları nedeniyle çok eski zamanlardan beri yerleşmeye sahne olmuş ve birçok istilaya uğramıştır. Bilinen ilkokur-yazar toplulukların yaşadığı bölgede birçok medeniyet gelişmiştir. MezopotamyaSümer,Babil,Asur,Akad,Kaldea veElam gibi en eski ve büyük medeniyetlerin doğduğu ve geliştiği yerdir.
Hiçbir zaman Mezopotamya olarak anılan belirli bir siyasi mevcudiyet olmadığı gibi sınırları belirli bir idari bölge de değildir. Basit anlamdaYunan tarihçileri bu bölgeyi anmak için bu ismi kullanmışlardır.
İki nehir arasındaki bölgeyi ifade eden "Mezopotamya" teriminin köklerieski Yunanca kelimelere dayanmaktadır. 'Orta' anlamına gelen "mesos" ve 'nehir' anlamına gelen "potamos" kelimelerinden türetilmiştir. Bu isim muhtemelen daha eski bir Aramice terimden kaynaklanmış veAkadca "birit narim" teriminden etkilenmiş olabilir. MÖ 250'lere tarihlenen YunancaSeptuagint, İbranice ve Aramice "Naharaim" terimini çevirmek için "Mezopotamya" terimini kullanmıştır. MS 2. yüzyılın sonlarında yazılan ancak Büyük İskender'in zamanındaki kaynaklara atıfta bulunanİskender'inAnabasis'inde, "Mezopotamya" kuzey Suriye'de Fırat'ın doğusundaki toprakları tanımlamak için kullanılmıştır.[3]
Akad dilindekibiritum/birit narim terimi de benzer bir coğrafi kavrama karşılık geliyordu.[4] Daha sonra, "Mezopotamya" terimi daha genel olarakFırat veDicle arasındaki tüm topraklara uygulandı, böylece sadece Suriye'nin bazı kısımlarını değil, aynı zamanda neredeyse tümIrak ve güneydoğuTürkiye'yi de içeriyordu.[5] Fırat'ın batısındaki komşubozkırlar veZagros Dağları'nın batı kısmı da genellikle büyük Mezopotamya bölgesinin bir parçası olarak kabul edilir.[6]
GenellikleKuzey veyaYukarı Mezopotamya ileGüney veyaAşağı Mezopotamya arasında bir ayrım daha yapılır.[7] Yukarı Mezopotamya, "Cezire" olarak da bilinen bölge, Fırat ve Dicle nehirlerinin kaynaklarındanBağdat'a kadar olan bölgedir. Aşağı Mezopotamya, Bağdat'tanBasra Körfezi'ne kadar olan bölgedir ve Kuveyt ile batı İran'ın bazı bölgelerini içerir.[7]
Modern akademik kullanımda,Mezopotamya terimi genellikle kronolojik bir çağrışıma da sahiptir. GenellikleMüslüman fetihleri'ne kadar olan bölgeyi belirtmek için kullanılır, bu tarihten sonra bölgeyi tanımlamak içinSuriye,Cezire veIrak gibi isimler kullanılır.[8] Bu sonraki örtmecelerin[kaynak belirtilmeli] 19. yüzyıldaki çeşitli Batı tecavüzlerinin ortasında bölgeye atfedilenAvrupamerkezci terimler olduğu iddia edilmiştir.[8][9]
MezopotamyaDicle veFırat nehirleri arasında yer alır. Bu isim geniş anlamda, Dicle ve Fırat nehirlerinin vadileri ile bu iki nehrin arasında kalan topraklar için kullanılmaktadır. Mezopotamya, güneydeBasra Körfezi, kuzeydeGüneydoğu Toros Dağları, doğudaZagros Dağları, batıdaSuriye Çölü veArabistan Çölü ile çevrilidir.Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki karlı dağlardan doğan veGüneydoğu Toroslardaki kar ve yağmur sularıyla kabaran Dicle ve Fırat, Bağdat yakınlarında birbirlerine çok yaklaşır veKurne'de birleşirler. Birleştikten sonraŞattü'l Arap ismini alan nehir, Basra Körfezi'nden denize dökülür. Nehirlerin oluşturduğu dar toprak şeridinin iki yanı çöldür. Dicle ve Fırat'ın sürükleyip getirdiği topraklar Mezopotamya'nın güneyinin çok verimli olmasına sebebiyet vermiştir. Dümdüz uzanan ova, Mezopotamya'nın kuzeyinde oldukça bereketli ve daha ılıman iklimli bir yaylaya dönüşür.
Mezopotamya tarih boyunca farklı kavimlerin bir arada yaşadığı bir bölge olmuştur. Bölgeye uzun süre devam eden sürekli göçler, hem siyasi iktidarın belirli bir çizgi izlemesini engellemiş hem de kültürel ve teknolojik anlamda kent ve toplumların gelişimini körüklemiştir. Mezopotamya bölgesi dünyanın en tanınmış ve köklü medeniyetlerinden birkaçına ev sahipliği yapmıştır;Sümer,Elam,Akad,Babil,Asur veAram gibi. Bunların dışında daha birçok kavim Mezopotamya'da yaşamıştır. Verimli toprakları ve uygun iklim şartları nedeniyle çok eski zamanlardan beri yoğun göçe sahne olmuş Mezopotamya, birçok farklı kültür ve halkın karıştığı bir bölge olmuştur ve bu nedenle de medeni gelişime sahne olmuştur. Bilinen ilk okur yazar topluluklara ev sahipliği yapmış bölgede birçok medeniyet gelişmiştir ve bu sebeplerden Medeniyetler Beşiği olarak da anılmıştır. Hiçbir zaman Mezopotamya olarak anılan belirli bir siyasi mevcudiyet olmadığı gibi sınırları belirli bir bölge değildir.
Sonbuz devrinin sonlarına doğru, hâlâ hüküm süren buzul veya buzul arası iklim koşullarından kaçmak için insanlar topluluklar halinde güneye doğru göç etmişlerdir. Bu dönemlere dair kuzeyIrak'ta ve çevre bölgelerde çeşitli yerleşim alanları göze çarpar. Daha sonra iklimin tarım için uygun hale gelmesiyle kuru tarım başladığı gibi yerleşim birimleri de oluşmaya başlamıştır.
Tarım gelişimi ve köy yaşamının başlangıcından yazının ortaya çıkışına kadarki dönemin ünlü yerleşim bölgelerine örnek olarakSamarra,Tell Halaf veHasuna verilebilir. Bu dönemde her kent aynı zamanda ayrı bir kültürel tarz ortaya sunmaktaydı. Bu kentlerin ortak yönü konutların ortaya çıkışıdır. Yine de konutların mimari tarzı kentten kente değişiklik gösterir. MÖ 5500-MÖ 5000 dolaylarında Mezopotamya'da öne çıkan iki kültür kuzeydeHalaf Kültürü ve güneydeUbaid (Obeyd) kültürleridir.
Bölgenin bir sonraki evresiUruk dönemi (MÖ 4000-MÖ 3100) olarak anılabilir. Bu dönemde güneydeki kentler büyük oranda gelişmiştir. Bu gelişmeler sadece kültürel planda değil aynı zamanda teknolojik plandadır da.Uruk kenti, dönemi karakterize eden kent olarak, çok önemli bir konumdadır. Sulu tarımın geliştiği bu dönemde, madencilik ve teknoloji dallarında da ortaya çıkan gelişmeler kentlerin genel durumunu yükseltmiştir. Uruk kentinin ünlü Mezopotamya kahramanıGılgamış'ın evi olduğu da söylencelerde yer alır. Bu dönemde ticaret büyük oranda gelişmiştir ve Mezopotamya'nın o dönemde bilinen sınırları içeresinde yoğun bir ticaret ağı oluşmuştur. Ayrıca Anadolu ile yapılan ticaret, Anadolu halklarının kültürünü de Mezopotamya'ya, sınırlı anlamda da olsa taşımıştır. Bu dönemin sonlarında yazı geliştirilmiş ve kayıt tutumu da başlamıştır. Bu dönemlerde ve daha sonra bir süre güneydeki gelişimlerin kuzeye geçmesi uzun zaman almıştır.
Mezopotamya'da yaşayan birçok farklı kavimden ilk öne çıkan ve daha sonraki medeni oluşumların temelini atanSümerlerdir. Yazı, dil, tıp, astronomi, matematik; din, fal, büyü ve mitoloji gibi alanlarda ilk öne çıkan ve bilinen toplum Sümerlerdir. "Yaratılış" ve "Tufan"a ilk kez Sümerlerde rastlanır. Sümer döneminde Mezopotamya'da 18'i büyük;Kiş,Nippur,Zabalam,Umma,Lagaş,Eridu,Uruk veUr gibi yaklaşık 35 şehir ve kasaba vardı.
Lagaş'ta iktidara gelenUr-Nanşe yaptırdığı inşaatlarla öne çıkmıştır.Urukagina da ilk yazılı reformları sayesinde tanınmıştır. Son dönemlerde Sümerlerin baş tanrısı konumundakiEnlil'in tapınağıNippur'da idi bu nedenle Nippur Sümerlerin dini başkenti sayılırdı.
MÖ 2400-2350 yıllarında Sümerler düşüşe geçerken,Akadlar yükselişe geçmiştir.
Bir Akkad kralının zafer anıtının parçası, MÖ 2300 dolaylarına ait.
AkadlarSami kökenli bir topluluktur.Sümerler döneminde Mezopotamya'ya göçen bu topluluk Sümer kültürünü benimsemiştir. Sümerler sonrasında Mezopotamya'nın lideri konumuna gelen halk, Mezopotamya'daki medeni gelişimin öncüsü olmuştur. Ayrıca Akadlar daha sonra Mezopotamya'da güçlü konuma ulaşarak yine Sami kökenli Asur ve Babil halklarına da öncülük etmişlerdir. Zafer Anıtı'nı inşa etmişlerdir. Çok tanrılı dinlere inanmışlardır. Akadlar, Sümerlerden farklı olarak kent krallıklarından ziyadeEvren veyaDünya krallığı kavramını Mezopotamya'ya getirmiştir. Bölgenin merkezi bir idare eline geçmesi de ilk kez Akadlar döneminde olmuştur. MÖ 2150'de güçlenen Sümerliler bu devleti yıkmışlardır.
Akad hanedanının kurucusu kralSargon'dur.Agade isimli bir başkent kuranSargon kayıtlara göre 34 savaş yapmıştır. Yine de Sargon'a dair bilgilerde mitoloji ile gerçeklik karışıktır. Sargon'un torunu olan Akad kralıNaram-Sin de dedesinin yolundan gitmiş birçok sefer yapmıştır. FakatNaram-Sin'den sonra bölgedeki güç dengeleri değişmiş ve Akadlar düşüşe geçmiştir. Kısa bir süre içindeZagros Dağları'ndan inen ve işgale başlayan Gutiler yönetimi ellerine geçirmişlerdir.
Akadların yönetimindeki zayıflıklar nedeniyle, birçok kentin yönetici hanedanı yönetimi tekrar ellerine geçirmişlerdir. Bu kentlerden öne çıkanı Ur kenti ve yöneticisi 3. Ur Hanedanıdır. Hanedan Akadların izinden giderek bütün bölgeyi kontrol altına almak istemiştir. Yaklaşık 100 yıl kadar (MÖ 2100-MÖ 2000) süren bir dönemdeUr kenti Mezopotamya'nın en büyük siyasi gücü olmuştur. Dönemlerinin sonu yoğun göçler ve çevre toplulukların saldırıları ile gelmiş ve yönetimleri zayıflamıştır. Ur Sülalesinin yönetiminin sonu aynı zamanda Sümerlerin Mezopotamya'daki yönetimlerinin sonu demektir. Daha sonraSümer kökenli olmayan kavim ve sülaleler egemen olmuşlardır. Yine de bu dönem kültürel, dini ve mimari açıdan medeni gelişimi büyük oranda etkilemiştir.
3. Ur salamanasarının çöküşünden sonra kuzeyde büyük bir siyasi güç olarakAsur, güneyde ise din ve kültür merkezi olarakBabil öne çıkmıştır. Aynı zamanda 2. binyılın erken dönemlerinde bölgeye gelenHurri veAmurrular (veyaAmoritler) bölgenin gerek nüfus gerekse kültürel yapısını büyük oranda etkilemiş, daha sonraki siyasi olaylara da etki etmiştirler.
2. binyılın başlarında yükselen kavimlerden biriAsurlardır. Özellikle oluşturdukları geniş ticaret ağı onların Mezopotamya kültürünü farklı bölgelere yaymasına ve farklı kültürleri de Mezopotamya'ya taşımasına neden olmuştur.Anadolu'ya yazının gelmesi de yine bu dönemdekiAsurlu tüccarlar sayesinde olmuştur.
Diğer yükselen kavim ise güneyliBabil'dir.Amurru kökenli olan Eski Babil sülalesi, 5. kralHammurabi ile dönemin diğer krallıkları üzerinde egemenlik kurmuştur. Bu sıralarda Anadolu'daEski Hitit Devleti fetihlere başlamış ve sonunda Hitit KralıI. Murşili MÖ 1595 yılındaBabil'i alarak Babilin egemenliğine son vermiştir.
Daha sonraki dönemlerdeKassitler öne çıkmış,Anadolu'dakiHititler güçlenmiş,HurrilerMitannilerin önderliğinde yeni bir siyasi güç oluşturmuşlardır. Yaklaşık iki yüzyıl sürenMitanni-Hurri egemenliğinin zayıflamasıAsurların yükselmesine olanak vermiş ve MÖ 13. yüzyılda Asur kralıI. ŞalmaneserMitanni -Hurri devletini sonlandırmış ve Asur egemenliğini kesin olarak başlatmıştır. Fakat bu Asur egemenliği de yoğun göç dalgaları sebebiyle zayıflamıştır. MÖ 9. yüzyılın başında kuzeyde Asur'un tekrar yükselmesine kadar bölge karışık bir dönem geçirmiştir. Bu zamana kadar Mezopotamya ve çevresinde birçok yeni devlet ve kavim ortaya çıkmıştı. MÖ 9. yüzyıldan yaklaşık MÖ 5. yüzyıla kadar süren Asur yönetimineYeni Asur Krallığı denmiştir. Bu dönemde yoğun bir yayılma politikası benimsenmiş, her kral sayısız sefer yapmıştır. Yine de güney Mezopotamya'daBabil egemenliğini korumuştur. Babil dışındaUrartular veMedler de bağımsız birer güç olarak konumlarını korumuşlardır. Bir dönem Asur zayıflasa daIII. Tukultī-Apil-Ešarra(III. Tiglat-Pileser) ile tekrar yükselmeye başlamış Urartu kralını yenmiş ve yayılma politikasıyla diğer önemli güçleri, Babil ve Medleri, rahatsız etmiştir.II. Sargon ve sonrasında Asur'un konumu daha da yükselmiş; Asur birçok krallığı egemenliği altına aldığı gibiMısır'a yapılan büyük seferlerle Mısır'ı da yağmalamıştır.Yeni Asur Krallığı'nın en geniş olduğu dönemde Medler ve Babilliler,İskitlerle birleşerekAsur'a savaş açmış ve sonunda Asur'un yıkılmasına neden olmuştur.
Yeni Asur Krallığı sonrası dönemde Babil yükselişe geçmiş veYeni Babil olarak anılan bir dönem başlamıştır. Yeni Babil, Asur'un bütün topraklarına egemen olduğu gibi çevre krallıklara birçok sefer düzenlemiştir. Bu sıralardaMedlerUrartu devletine son vermiştir.MÖ 539 yılındaPerslerinBabil'i ele geçirmesiyleYeni Babil son bulmuştur. Bu dönem ve sonrasında Persler tüm Mezopotamya'yı egemenlikleri altına almışlardır.
MezopotamyaBüyük İskender'in Persleri egemenliği altına alışına kadar Perslerin egemenliği altında olmuştur. Daha sonra bir süre Pers imparatorluklarının egemenliği altında kalmış, daha sonraRomalılar kuzeybatı bölümünü egemenlikleri altına almışlardır. PersSasani İmparatorluğu döneminde egemenlikleri altındaki Mezopotamya'nın büyük kısmıDel-i Iranşahr yani "İran'ın Kalbi" olarak anılmaya başlanır ve başkent Mezopotamya'da yer alır. M.S.7. yüzyılın erken dönemlerindeArap halifeleriŞam'ı kontrol altına alır ve zaman içinde Mezopotamya Arapların egemenliği altında tekrar birleşir. Yine de bu dönemde iki vilayet şeklinde idare edilir: kuzeydeMusul başkent, güneydeBağdat başkenttir ki Bağdat daha sonrahilafetin de başkenti olur ve 1258 yılına kadar böyle kalır. 1508-1534 arasında Safaviler kısa bir dönem için Mezopotamya'yı kontrolleri altına alsalar da 1535'te Osmanlılar (Türkler) Bağdat'ı egemenlikleri altına alırlar.Osmanlı Devleti'nin egemenliği sırasında Mezopotamya üç vilayete ayrılarak idare edilir: Musul, Bağdat ve Basra.I. Dünya Savaşı'nın sonunda Mezopotamya kısa bir süre içinİngilizlerin yönetimine geçer ve İngilizler bugünküSuriye veIrak'ı bir Haşimi yöneticiye bağlı bir devlet olarak kurar. 1920'de İngilizler tarafından Irak ulus devleti kurulur ki bugünkü Irak sınırlarının yanı sıra bugünküKuveyt, Irak sınırlarına dahildir. Daha sonra 1961 yılında Kuveyt bağımsızlığını ilan eder.
İlk yazı denemeleripiktogramlardan geliştirilmiştir. Bunlar hikâyeleri, tarihi ve bazı olayları anlatan tabletlere çizilmiş resimlerdir. Daha sonraları farklı harfler için farklı işaretler geliştirmeye başlarlar ki bunaçivi yazısı denilmiştir. Bu yeni yazı türü kısa sürede yaygınlaşır vepiktogramlardan daha fazla kullanılmaya başlar. Harfler,kil tabletler üzerine çizilir ve pişirilirdi. arkeologlar tarafından C Tapınağı olarak tanımlanan ve tanrıçaİnanna'ya adanmışUruk'taki É tapınağında yedi arkaik tablet de dahil olmak üzere en eski çivi yazılı metinler keşfedilmiştir.[10]
Erken dönemlogografik çivi yazısını öğrenmek zorlu bir görevdi ve uzun yıllar süren bir eğitim gerektiriyordu. Sonuç olarak, sadece sınırlı sayıda kişi kâtip olmak ve bu eğitimden geçmek için seçilmiştir. Mezopotamya nüfusunun daha büyük bir kısmı Sargon'un yönetimi sırasında daha erişilebilir bir hece yazısının benimsenmesine kadar okuryazar hale gelmedi. Okuryazarlığın yayılmasında çok önemli bir rol oynayan Eski Babil yazıcı okullarının arkeolojik kalıntılarında geniş metin koleksiyonları bulunmuştur.[11]
Kesin zamanlaması hâlâ tartışılsa da, MÖ 3. binyıldan 2. binyıla geçişte Mezopotamya'da konuşulan dil olarak Sümercenin yerini yavaş yavaşAkadca almıştır. Bu değişime rağmen Sümerce Mezopotamya'da MS 1. yüzyıla kadar kutsal, törensel, edebi ve bilimsel amaçlarla kullanılmaya devam etmiştir.
Mezopotamyalılar ikisayı sistemine sahipti.Sümerler, zamanı altmış dakikalık saatlerde ölçen ilk insanlardır ve haftada yedi günlük birtakvim de oluşturmuşlardır.Babilli astronomlar gün dönümü ve tutulmaları hesaplayabiliyorlardı.Astronominin gelişimi din ve mitoloji ile iç içedir zira insanlar astronominin bir amacı olduğuna inanıyorlar ve ona bazı dini veya mistik unsurlar yüklüyorlardı. Örneğin tutulmalar kötüye işaretti. Her ne kadaranatomi vetıp konusunda bilgileri olmasa da tıbbi tanı listeleri oluşturmuşlar, hastalıkları gözlemlemişlerdir.
Mezopotamya büyük oranda göç almış, birçok kavime ev sahipliği yapmıştır. Fakat göç eden toplulukların çoğu var olan Mezopotamya kültürünü benimsemiş, ayrı bir kültür veya dil olarak barınamamıştır. Bu nedenle Mezopotamya'da var olmuş çoğu halkın, yazılı kayıtlar sayesinde, sadece isimleri bilinmektedir.
Bugüne ulaşan çivi yazılı kayıtlar, tabletler sayesinde Mezopotamya'nın en yaygın dillerininSümerce veAkadca olduğu söylenebilir. Bu dillerden Sümerceizole dil olarak sınıflandırılırken, Akadca'nınSami dillere ait olduğu görüşü hakimdir. Bu iki dilBabil veAsur'da da Sümer ve Akadlar'ın yıkılmasından sonra varlıklarını sürdürmüş; ancak ilerleyen zamanlarda, ilk Sümerce, daha sonra da Akadca yeriniAramice gibi dillere bırakmıştır.[12]
Bunların dışındaHurrilerin Mezopotamya'ya girişi ve daha sonraMitannilerin liderliğinde önemli bir siyasi konuma gelmeleriyleHurrice de, en azından bir dönem için, Mezopotamya'nın önemli dillerinden biri sayılmıştır. Mezopotamya dilleri içinde Sümerce gibiElamca da birizole dildir.
Hammurabi kendi yasaları ile ünlü kraldır,Hammurabi Kanunları (M.Ö 1780) bulunmuş en eski kanunlar olup eski Mezopotamya'dan günümüze en iyi korunarak gelebilmiş eserdir. Kanunlar 282 adet yasa içerir. Hukukun temeli atılan Mezopotamya'da Hammurabi Kanunlarında yer alan, evlilik ile ilgili kurallar damedeni hukukun temeli olmuştur.[kaynak belirtilmeli]
Antik Mezopotamya dini, kayıtları bilinen en eski dindir. Antik Mezopotamya dininin temelleriErken Sümer Hanedanları tarafından atılmış, daha sonra oluşan uygarlıklar ve bölgeye yerleşen kavimler bu dini yapıyı benimsemiştirler. Her ne kadar bölgenin bölümleri arasında farklılık gözlense de temel dini figürler, destanlar ve inanışlar aynı kalmıştır.
Sümerce "evren" sözcüğüan-ki'dir. Bu tanrıAn (veyaAnu) ve tanrıçaKi'yi işaret eder. Bu çiftin çocuğu Enlil, hava tanrısıdır ve zamanla Sümerlerin ve daha sonraki kavimlerin baş tanrısı olmuştur.
Destanlar çoğu zaman hem tarihi, hem de dini/mitolojik öğeler taşımaktaydı. Yine tarihi kayıtlarda da dini ve mitolojik unsurlara rastlanır; örneğin kral listelerinde mitolojik unsurlarla gerçekler karışık biçimdedir. Daha sonraları ortaya çıkan birçok dinde de geçen ve araştırmacılarca Mezopotamya kaynaklı olduğu düşünülen anlatılara "Tufan" ve "Yaratılış" örnek olarak verilebilir.
Mezopotamya mitolojisiSümer,Akad,Asur veBabil odaklı olmakla beraber bölgeyi etkilemiş sayısız halkın mitolojilerinden yoğun biçimde etkilenmiştir. Politeistik bir din olan Mezopotamya dininin tanrı ve tanrıçaları zaman içinde isim değiştirse de özellikleri genelde aynı kalmıştır. Bazı önemli tanrı ve tanrıçalar şunlardır:
An, Sümer gök tanrısı daha sonralarıAnu olarak anılmaya başlanır.Ki ile evlidir fakat diğer Mezopotamya dinlerindeUraš olarak anılan bir eşi vardır.
Zigguratlar Mezopotamya'dakil vebalçıktan yapılan tapınaklardır. Zigguratlar 7 katlı olup 3 ana bölümden oluşur. İlk katlar erzak deposu, orta katlar okul ve tapınak, son (yani en yüksek) katlar iserasathane olarak kullanılmıştır.
^Foster, Benjamin R.; Polinger Foster, Karen (2009),Civilizations of ancient Iraq, Princeton: Princeton University Press,ISBN978-0-691-13722-3
^Matthews, Roger (2003),The archaeology of Mesopotamia. Theories and approaches, Approaching the past, Milton Square: Routledge,ISBN978-0-415-25317-8
^abMiquel, A.; Brice, W.C.; Sourdel, D.; Aubin, J.; Holt, P.M.; Kelidar, A.; Blanc, H.; MacKenzie, D.N.; Pellat, Ch. (2011), "ʿIrāḳ", Bearman, P.; van Donzel; Heinrichs, W.P. (Ed.),Encyclopaedia of Islam, Second Edition, Leiden: Brill Online,OCLC624382576Bilinmeyen parametre|Editör3-ilk= görmezden gelindi (|editör3-ilk= kullanımı öneriliyor) (yardım);Bilinmeyen parametre|Editör4-ilk= görmezden gelindi (|editör4-ilk= kullanımı öneriliyor) (yardım);Bilinmeyen parametre|Editör3-son= görmezden gelindi (|editör3-son= kullanımı öneriliyor) (yardım);Bilinmeyen parametre|Editör2-son= görmezden gelindi (|editör2-son= kullanımı öneriliyor) (yardım);r|ad2= eksik|soyadı2= (yardım);r eksik|soyadı3= (yardım)
^abBahrani, Z. (1998), "Conjuring Mesopotamia: imaginative geography a world past", Meskell, L. (Ed.),Arkeoloji ateş altında: Nationalism, politics and heritage in the Eastern Mediterranean and Middle East, Londra: Routledge, ss. 159-174,ISBN978-0-415-19655-0
^Scheffler, Thomas; 2003. "'Fertile crescent', 'Orient', 'Middle East': the changing mental maps of Southeast Asia",European Review of History 10/2: 253-272.
^Woods C. 2006 "Bilingualism, Scribal Learning, and the Death of Sumerian". In S.L. Sanders (ed)Margins of Writing, Origins of Culture: 91–120 Chicago[1] 29 Nisan 2013 tarihindeWayback Machine sitesindearşivlendi.
^Woods C. 2006 "Bilingualism, Scribal Learning, and the Death of Sumerian". In S.L. Sanders (ed)Margins of Writing, Origins of Culture: 91–120 Chicago[2] 29 Nisan 2013 tarihindeWayback Machine sitesindearşivlendi.