Medrese,Müslüman ülkelerde orta ve yükseköğretimin yapıldığı eğitim kurumlarının genel adıdır. Medrese kelimesiArapçaders (درس) kökünden gelir.[1] Medreselerde ders verenlere "müderris", onların yardımcılarına "muid", okuyanlara "danışmend", "softa" veya "talebe" adı verilir.
Türk İslam devletlerinde medrese geleneğiKarahanlılarla başlar. Ayrıca Karahanlılar medrese geleneği ile birlikte burslu öğrencilik sistemini başlatmışlardır. F. Reşit Ünat'a göre ise İslam'da ilk medreseBüyük Selçuklu Devleti zamanındaAlparslan'ın veziriNizamülmülk tarafından açılan ve yine onun ismiyle anılanNizamiye Medreseleri'dir.[2] Necdet Sakaoğlu ise ilk medresenin kurucusu olarak,Nişabur hâkimi Emir Nasır bin Sebüktekin'i göstermektedir.[3]
Medreseler, Selçuklular'la zirve yapar. En kapsamlı, çok yönlü medreseleri Büyük Selçuklular açmıştır. En büyük Nizamiye Medresesi, Selçuklu veziri Nizamülmülk tarafındanBağdat'a kurulmuştur[kaynak belirtilmeli]. Budizmdeki dinsel eğitim kurumu Viharalardan etkilenilerek medreseler açılmıştır.[kaynak belirtilmeli]İlk medreselerde ağırlıklı olarak Kuran, kıyas, icma, fıkıh, kelam gibi dini dersler okutulurken, Nizamiye medreselerinde hem pozitif bilimler hem de dini bilimler birlikte okutulmuştur. Bu eğitim sistemindeBatinilik veŞiilik arasında fikri mücadele amaçlanmıştır.[kaynak belirtilmeli]
Selçuklular Anadolu'ya geldikten sonra çeşitli şehirlerde çok sayıda medreseler inşa etmişlerdir.Anadolu'da açılan ilk medreseDanişmentliler tarafındanTokatNiksar'da açılanYağbasan Medresesi'dir.
Osmanlı Devleti'nin devrinde ilk medreseOrhan Bey zamanında 1330 yılındaOrhan Gazi Medresesi adıylaİznik'te kurulmuştur. Daha sonra Osmanlı Devleti'nin sınırları genişlemesiyle beraber Bursa ve Edirne başta olmak üzere pek çok şehirde medreseler açıldı. İstanbul'un fethinden sonra üst seviyedeki eğitim kurumları başkentte yoğunlaştı.
1331-1451 yılları arasında 82 adet medrese kurulmuştur.
1463-1471 yılları arasında kurulanlara Fatih medreseleri ya daSahn-ı Seman medreseleri denilir (Bu medreselerle birlikte süreye dayalı eğitim, ders geçme sistemine dayalı eğitime dönüştürülmüştür.).
1550-1557 yılları arasında kurulanlara ise Süleymaniye medreseleri denir. Osmanlı Devleti'nin ilk tıp okulu Darültıp Süleymaniye medreselerinde yer almıştır. Tıbbi bilgilerin uygulamalarının yapıldığı Darüşşifa ve diğer bazı bölümler olan Darülakakir (Eczane), Darüzziyafe, Tabhane ve İmarethane ilk kez Süleymaniye medreselerinde yer almıştır.
Başlangıçta bütün eğitim faaliyetlerinin yapıldığı kurum olan medreseler,Tanzimat Döneminde yeni mesleki okulların açılması ile sadecedin eğitimi verilen okullar haline getirildi. Osmanlı devletinin son döneminde medreselerin ders programında ve teşkilat yapısında yeni düzenlemeler yapıldı. 1914 yılındaDarü-l hilafeti-l Aliyye adı altında birleştirilen medreseler, Millî Mücadeleden sonra 03.03.1924 tarih ve 430 sayılıTevhid-i Tedrisat Kanunu’nun birinci maddesi olan "Türkiye dahilindeki bütün müessesat-ı ilmiye ve tedrisiye Maarif Vekaleti’ne merbuttur" ifadesi ileTürkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlanmış ve zamanın Millî Eğitim Bakanı Vasıf Bey de 13.03.1924 tarihli genelgesiyle medreseler üzerindeki tasarruf hakkını kullanarak medreseleri kapatmıştır.
Medreselerde ağırlıklı olarak Kuran, kıyas, icma, fıkıh, kelam gibi dini dersler okutulurken, Nizamiye medreselerinde hem pozitif bilimler hem de dini bilimler birlikte okutulmuştur. Bu eğitim sisteminde batinilik ve şiilik arasında fikri mücadele amaçlanmıştır.
Anadolu'da bulunan medrese yapılarıkubbeli veeyvanlı olmak üzere iki tip gelişim göstermiştir. Bu süreç içinde sürekli bir yenilik ve gelişim arayışı izlenebilmektedir. Esasları değişmeyen bir plan şemasından hareketle bu denli varsıl bir mimarinin çeşitliliğinin ortaya konulması,Türk sanatının büyük dinamizmini göstermektedir.
Derslerin görüldüğü yer büyükçe bir oda hacminde ve genellikle kubbelidir. Zemin hasır veya kilimle kaplıdır. Öğrenciler minderler üzerine oturur, müderris büyükçe birrahle arkasından ders anlatırdı. Süleymaniye ve Fatih medreselerinin her birinde merkezi konumda birer dershane bulunmakta idi. Genelde ise her medresede bir dershane mevcuttu. Medrese avlusunda çoğunlukla bir kuyu, müstakil suyu olan medreselerde ortada bir şadırvan veyasebil yer alırdı. Bunun dışında çamaşırhane. gusülhane. abdesthane vardı. Medreselerde haftanın beş günü ders verilir, salı ve cuma günleri tatil olurdu.Molla Fenari talebenin ders kitaplarını. özellikle o sırada eserleri meşhur olan Teftazan'i'nin kitaplarını istinsah edebilmeleri için pazartesiyi de ekleyerek tatil günlerini üçe çıkarmıştı.[4] 16. yüzyılında Süleymaniye'nin inşası sırasıyla şu hiyerarşik düzeni oluşturdu: Dar'ulhadis-i Süleymaniye, Süleymaniye, Hamis-i Süleymaniye, Musile-i Süleymaniye, Hareket-i Altmıslı, İbtida-i Altmışlı, Sahn-ı Seman, Musile-i Sahn, Hareket-i Dahil, Ibtida-i Dahil, Hareket-i Haric, Ibtida-i Haric.[5]
Medresede dersler sabah ve ikindi namazı sonrası olmak üzere iki aşamada işlenirdi. Esas dersler sabah işlenirdi. Hücre denilen medrese odaları genellikle icazet alma seviyesine gelmiş kıdemli, yeteneklidanişmend denilen öğrencilere verilirdi.Bu tarihteSüleymaniye Medreseleri'nde toplam 131 hücrede on bir müderris, iki bevvab ve bir naib dışında 223 kişi oturmakta olup bunların 128'i hücre sahibi talebe, doksan ikisi refik ve çömezdi. Üç kişi de geçici olarak kalıyordu. Aynı tarihte İstanbul'daki medrese odalarında kalan 2947 talebeden 1193'ünün tek başına, 10 97'sinin ikişer kişi, 403 talebenin üçer kişi, altmış dokuz kişinin ise dört beş kişi olarak bir odayı paylaştığı tespit edilmiştir.[6]
Medreselerde avlunun üzeri büyük bir kubbe ile örtülünce, kubbeli medrese planı ortaya çıkmıştır. Anadolu'da başlayan kubbeli medreseler devamlı bir gelişme göstererek, toplu mekân anlayışıyla Osmanlı'nın büyük camileri mimarisine bir hazırlık olmuştur.[7]