Luviler,Anadolu'da yaklaşık olarakM.Ö. 2300'e doğru ortaya çıkmış bir halktır. Benzersiz bir yerlihiyeroglif yazısı veMezopotamya'dan ithal edilmişçivi yazısı ile yazılmış olanAnadolu dillerine mensupLuvice dilini konuştukları da bilinmektedir.[1][2]
Anadolu'nun Hitit öncesi tarihi henüz tam olarak aydınlatılamamış olmakla birlikte 1906'daHititlerin antik başkentiHattuşaş'ta bulunan çivi yazılarının çözülmesiyle Anadolu'ya yapılan Yunan göçünden çok daha önce bu topraklarda Anadolu'nun yerlileri sayılabilecek Luvilerin yaşadığı ortaya çıkmıştır.[2]Hititlerin çivi yazılı belgelerinde bu halktanLuvian / Luvili olarak söz edilmektedir.
Hitit İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonraHititlerin çivi yazısının unutulmuş olmasına karşınLuvi dili, yazısı biraz değişikliğe uğramakla birlikteAnadolu'da varlığını sürdürmüştür.Pelasgların konuştuğu Pelasgus (Pelasgós) adı verilen dilden kalma tarihsel adlarınLuvi dili temeline dayandığı ortaya çıkmıştır.Hitit yazıtlarında Luviler'den söz edilirken bir çeşit ikinci sınıf insan muamelesi yapıldığı görülür.[2]Truvalıların da Luvi dilini konuştuğu ileri sürülmüştür.[3][4][5]
Luvi adı,Boğazkale yakınlarındakiHattuşaş'ta yapılan kazılardaki Hitit arşivlerinde bulunanLuvice dilinde yazılmış olan metinlerin gün ışığına çıkmasıyla ortaya çıkmıştır. Hitit ve Luvi metinlerinde doğrudan böyle birbudunsal halktan bahsedilmemekle beraber, Luviler halk adlandırması da Luvice anadilini konuşanların belirlenmesi için oluşturulmuş çağdaş bir terimdir ve 'Luviler'etnonimi de bu dil tanımlamasından oluşturulmuştur. Bununla beraber o zamanlarda günümüz anlamında 'halk' veya 'etnisite'terimbilimi de olmadığı varsayılmaktadır, zira Hitit metinlerinde halk veya millet isimleri daha ziyâde istisnâdır veluvili dil tâbirinin ise yabancı bir Hitit terimi olduğu ve Luvi anadilini konuşanların ise kendi dillerini farklı olarak adlandırmış olabilecekleri de düşünülmelidir.
Eski Hitit kanunlarında Luvi dili konuşulan bölge ve coğrafyaların tamamı olmasa da bir kısmı Luviya olarak adlandırılıyordu ve bir yer adı olan Luviyatoponimi ise (bazen Luwia veya Luvia olarak da yazılır) Hitit kitābelerinde belgelenmiştir. (Hititçe:KURURUlu-ú-i-ia;Demonim:URUlu-ú-i-um-na-aš;Lu(v)iumna- 'Luviya ülkesinin sakinleri'[6] anlamına gelir ve bu minvāldeetnolinguistik bir topluluk olarak değil de sadece bölgesel olarak tanımlanmış bir topluluk olarak anlaşılmalıdır[7] ve Luviya toponiminden türetilen Hitit belirteci (lu-ú-i-li;lu(v)ili ise sadeceNesice ile ilgili olanLuvi dilini ifade etmektedir. 'Luviya' Luviya ülkesi olarakPalā ülkesi ile birlikte, yalnızca Hitit'in başkentiHattuşaş'taki yazılı olan Hitit/Nešili Yasalarında (§§ 5, 19, 20, 21, 23) görünür ve tasdîk olunmuştur.[8]
Luviya ülkesi konum olarakKızılırmak nehrinin batısında olması gerektiği hâlde yerelleştirilememektedir, ancak her hâlükârda antik Hitit merkezinden batı veya güneybatı yönlü bir konumda olması da muhtemeldir. Nešili Yasaları'nın daha yakın tarihli nüshasının bir dökümünde ise Luviya adı kabacaMira veSeha Irmağı Ülkesine karşılık gelen ve bir Batı Anadolu krallığı olanArzava[9] ile değiştirilmiştir ve bu yüzden daha önce her iki ülkenin de aynı olduğu varsayılıyordu. Luviya topraklarının Arzava tarafından boyun eğdirilmiş olması veyahut önemini yitirmesi ya da tamamen yok olması da daha da olasıdır. Ayrıca Luviya'nın aksine Arzava toprakları Hititler tarafından düşman bir ülke olarak görülmüş ve tasvir edilmiştir.
Filolog İlya S. Yakuboviç; Luviya adınıLuvice*lūwa- 'danProto-Anadolu*lóugo- aracılığıylaProto-Hint-Avrupa (PHA)*lóuko- 'tarla, ova' anlamında olacak şekilde türetilmesini önerir.Eski İngilizcelēah 'çayır, orman' veEski Yüksek Almancalôh 'koru', loh ile karşılaştırılabilir.[10]
Dilbilimci Profesör Robert Beekes;Lidyalılar'ın (Eski Yunanca Λῡδός -Lȳdós) adını /y/ ila /d/, (kurallı ses değişimi) yani (lyd) olarak sertleştirerek Luviya'dan türetmeyi önerir;
Lidce*lūda- <*luv(i)da- <Luviya-[11]
Daha eski araştırmalarda ise Luviya ileLikya (Hititçe:Luqqa) arasında bir bağlantı olduğu varsayılıyordu, çünkülu-ú-i-li bir zamanlar Sümerlogogramı; 𒌨𒁇𒊏 (UR.BAR.RA-i-li (‘KURT-i-li') olarak yazılmıştı veAntik Yunanca'dakurt anlamında λύκος (lýkos) kelimesi vardı.[12] Bu modası geçmiş varsayımdilbilimsel olarak savunulamaz ve logogram; (UR.BAR.RA-i-li)'nin yanlış bir yorumlama olduğu da ortaya çıkmıştır.
Hitit dışı gelenekte isekārumKaniš'ten gelen eskiAsur metinlerinde, hiçbir ayrım gözetmeksizin yerli Anadolu nüfusunuwā'um olarak adlandırıldı ve bazı araştırmacılar bunun izini Luvi ismine kadar götürdüler ve Luvilerin adına atfettiler ve ön sesteki l/n-değişiminin ise o zamanlardakiHurricenin aracılık etkisinden kaynaklandığını ileri sürdüler.[13] Kültepe'nin Kārum dönemi çok az Luvi unsuru barındırdığından bu da pek olası değildir ve tartışmalıdır.[14]
Antik Mısır'danIII. Amenhotep Cenaze Tapınağı'ndan gelen ve tapınağın kuzey revâğındaki bir heykelin kāidesi üzerinde yazılı olan veEge bölgesinden yer adlarının listelendiği yazıtta, diğer yer adlarının yanı sıra Luviya olarak da yorumlananra-ʿa-w3-3-n-3 ⟨r/la-va-na; ismi de vardır.[15]
Karşılaştırmalı dilbilimci Paul Widmer,Knossos antik şehrindekiLinear B'de tasdiklenenMiken Yunancası terimiru-wa-ni-jo'nun /Luvanios/‘Luviler’ olarak yorumlanması gerektiğini öne sürmüştür,[16] ancak*Luvan- kökünün yakın zamanda var olmadığı da gösterilmiştir.[7] HemAntik Mısır hem deMiken den gelen isimler farklı şekiller de okunabilir ve sorunlu olan*Luvan- biçimine kadar da izlenmesi gerekir[7] ve ek olarak Mısır adıRavana veyaLavana olarak da daha da iyi okunabilir.[17]
Luvilerin ön erken dönemleri hususunda net bir fikir birliği yoktur ve dolayısıyla da bu daha sonra Anadolu'da ortaya çıkacak olanProto-Hint-Avrupa dili konuşan nüfusun varsayılan yerelleşmesine de bağlıdır; ve bunun içinErmeni Yaylası,[18]İran,[18]Balkanlar vePontus-Hazar bozkırları önerilmiştir.[19][20][21][22]
Anadolu'ya giriş yolları bilinmezliğini korurken, Anadolu'ya olan göçlerinin ise Karadeniz'in batı (Balkan) veya doğu (Kafkasya) kıyısından gerçekleşip gerçekleşmediğidir ve bu net bir şekilde belirlenemez. Fakat dilbilimci Haig Melchert; LuvilerinM.Ö.3000 dolaylarında antik Trakya'dan Anadolu'ya doğru girişi îmâ edenEskişehir'dekiDemircihöyük kültürüyle (M.Ö 3500-2500) ilişkili olduklarını öne sürer.[23] Daha da mâkul olan diğer bir teoriye göre ise hızlıca genişleyen (M.Ö 4000-2000)Kura-Aras kültürünün Proto-Luvileri tarafından gerçekleştirilen ve doğudanAras nehri boyunca batıyaKilikya'ya doğru olan bir göç ve göç yolu olduğudur.[24][25] İlāveten başkaca bir belirsizlik ise Luviler'in diğerAnadolu halkları olanHititler,Lidyalılar vePalālılardan ayrışmalarının sadece Anadolu'da mı yoksa çok daha öncesinde mi gerçekleştiğidir ve bu durum şimdilik tartışmalıdır.Proto-Anadolu dili'nin M.Ö. 3. binyılda ve her hâlükârda en geç M.Ö. 2500 yıllarında parçalanmaya başladığı da tahmin edilir.[23]
Luviler hakkındaki bazı kanıtlar M.Ö. 2000 yıllarına ait tarihî kayıtlardan da gelmektedir. M.Ö. 1950 ve 1700 yılları arasına tarihlenen döneminin Asur sömürgesi olanKültepe'deki EskiAsur İmparatorluğu'nun belgelerinde kişisel isimler ve ödünç kelimelerin bulunması ile birlikte, Luvi dili en erken tarihî kayıtlarda ilk kez görünür; ve bu da Luvice ve Hititçe'nin bu noktada zaten iki ayrı dil olduğunu göstermektedir.
Birçok araştırmacıya göre, Hititler daha sonra siyasi ve ekonomik merkeziKaniš-Neša olan yukarı Kızılırmak bölgesine yerleştiler ve bundan sonra Hititler kendi dillerinenešili ve benzeri adları verdiler. Luviler ise büyük olasılıkla güney ve batı Anadolu'da belki de Orta Anadolu da (muhtemelenAcemhöyük)[26][27] civarlarındaki Purušḫanda da siyasi bir merkezde yaşadılar ve bu dönemde Anadolu'da bulunan Asurlu sömürgeciler ve tüccarlar tarafından da tüm yerel halk hiçbir ayrım gözetilmeksizinnuwaʿum olarak adlandırılmıştı.
M.Ö. 17. yüzyıldan kalma Eski Hitit kanunlarının tutanakları, o zamanlar bağımsız olanPalā ve Luviya ülkelerine ilişkin olan davaları da içerir ve bunlar başka bir ülkeye sürgün edilen tüccarlar ve insanlarla ilgili olarakHattuşa ile Luviya ülkeleri arasında yapılmış olan anlaşmalara da dayanıyor gibi görünmektedir.[28] Bununla birlikte, Luvilerin hiçbir zaman tek bir birleşik Luvi devleti oluşturmadıkları, ancak diğer nüfus topluluklarıyla karıştıkları ve bir dizi siyasal oluşumu da oluşturdukları iddia edilmiştir. Azınlık bir görüş ise en nihāyetinde birleşik bir güç oluşturduklarını veDeniz Kavimleri olarak dan bütünleştiklerini veHatti'ye ardından da diğer bölgelere saldırarak Tunç Çağı uygarlıklarının sonunu getirdiklerini savunur.
Hitit döneminde, batıdaMenderes vadilerine odaklı olarak Šeḫa ve Arzava krallıkları gelişti. Güneyde iseHurrilerin ve Luvilerin bir karışımının yaşadığı Kizzuvatna bölgesi vardı.Tarhuntaşşa şehriyse güney Anadolu'daki Hitit Yeni Krallığı döneminde gelişmişti ve Viluša Krallığı ise kuzeybatı Anadolu'daTruva'nın konum bölgesinde bulunuyordu. Bu krallıklardan herhangi birinin doğrudan bir Luvi devletini temsil edip etmediğiyse, mevcut kanıtlara isnāden açıkça belirlenemez ve bu çağdaş bilimde bir tartışma konusudur.Chicago Üniversitesi Doğu Enstitüsü'nden Hititolog Petra Goedegebuure; Luvi dillerinin Ege denizinin doğu kıyılarından (Malatya)Melid'e ve Hitit Krallığı dönemindekiAlacahöyük'e kadar kuzeyde de konuşulduğunu savunmuştur.[29]
Arzava krallığı Eski Hitit Krallığı zamanında tasdîklenmiştir, ancak o sıralarda Hitit diyarının konumunun uzağında ve ilgisinin dışında bulunmaktadır. Hitit kaynaklarına göre, Arzava Krallığı'nın başkenti daha sonraki YunanEfes'ine karşılık gelenHititçe:𒀀𒉺𒊭 Apaša veya Abaša) idi.[31][32] İlk düşmanca ve askerî etkileşimse KralI. Tuthaliya veyaII. Tuthaliya döneminde gerçekleşti. Hitit ülkesininKaşkalar veHayasa-Azzi tarafından istila edilmesi, Hitit gücünün azalmasına ve Arzava kralı Tarḫuntaradu'nun FiravunIII. Amenhotep ile anlaşması ve kızlarından birini de ona eş olarak vermesi Arzava'nın genişlemesine yol açtı. Uzun bir savaş döneminden sonra başkenti Apaša (Efes), Kral Uhaziti tarafından KralII. Murşili yönetimindeki Hititlere teslim edildi ve Arzava ülkesiMira veHapalla krallıkları olarak iki ayrıvasal devlete bölündü.[31]
Šeḫa ülkesi muhtemelenLidya'nın antik manzarası ile kabaca uyumluydu ve topraklarına da karşılık gelmekteydi. İlk olarak M.Ö. 14. yüzyılda Hitit kralıI. Tuthaliya'nın Viluša/(Troya)'ya karşı bir sefer yürüttüğü esnāda da tasdîk olunmuştur.II. Murşili tarafından Arzava'nın fethinden sonra, Šeḫa ülkesi Hitit İmparatorluğunun bir tebaası oldu. M.Ö. 13. yüzyılda, Seḫa'dan Kral Manapa-Tarḫunta'dan gelen bir (CTH 191)[33] mektuba göre; Šeḫa ülkesini geçici olarak işgal eden ve yakındaki Lazpa (Midilli) adasına saldıran Arzavalı isyancı ve savaş lordu olan Piyamaradu'nun baskınlarına da katlanılmak zorunda kalınmıştı.[34] Piyama-Radu efsānevіTruva Savaşı öyküsüyle de ilişkilendirilir)
Kizzuvatna antikKilikya'nın Hitit ve Luvi adıydı ve bölge M.Ö. 16. yüzyılda Hititler tarafından fethedildi.M.Ö. 1500 civarında ülke ayrıldı ve yöneticileri Hitit hükümdarları gibi "Büyük Kral" unvanını taşıyan Kizzuvatna Krallığını kurdu. Hitit Büyük KralıTelipinu, Kizzuvatna Büyük Kralı İşputahşu ve halefleri tarafından hazırlanıp yenilenen bir antlaşmayı da imzalamak zorunda kaldı. Kral Pilliya döneminde Kizzuvatna egemenliğini kaybetti veMitanni'nin birvasalı haline geldi. M.Ö. 1420 civarında kralı Šunaššura Mitanni vasallığından ayrıldı ve Hitit kralıI. Tuthaliya ile bir ittifak kurdu ve bundan kısa bir süre sonra bölge Hitit imparatorluğuna dahil olmuş gibi görünmekte olup, ta ki o zamanlardan M.Ö. 1190 yılı civarlarına değinAsur veFrigya tarafından çökertilişine kadar da Hitit imparatorluğunun ayrılmaz bir parçası olarak kalmıştı.
Hitit İmparatorluğu'nun M.Ö. 1180 yılı dolaylarındaki çöküşünden sonra, kuzey Suriye ve güney Anadolu'da bazı hükümdarlarının kendilerini Büyük Kral unvānı ile tanımladıkları ve kendilerini önceki Hitit yöneticilerinin veya küçük prensliklerinin de meşru halefleri olarak gören birkaç küçük krallık gelişti. Böylece Orta Anadolu'nun güneydoğusunda;Tabal,Hilakku,Kilikya'daQuwe-Kue, kuzey Suriye'deGurgum,Fırat kıyısındaMelid,Kummuhu,Karkamış ve Fırat'ın doğusunda Masuvari/Til Barsip),Asi Nehri üzerindeUnki-Patin veHamat krallıkları var oldu. Bu devletlerin kralları ve tüccarları, en sonuncusu M.Ö. 8. yüzyıla tarihlenen yazıtlarda bileLuvi hiyeroglif dilini kullandılar ve bu döneme ait Kral Azativada'ya adanmış olanKaratepe'deki çift dilliKaratepe yazıtları da özellikle önemlidir.
Luvi dini,Tunç Çağı'ndan erkenRoma İmparatorluğu'na kadar tespit edilebilen Küçük Asya'nın bir Hint-Avrupa halkı olan Luvilerin dinî ve mitolojik inanç ve uygulamalarıdır. Luvi inanç yapısı her döneminde yabancı dinsel unsurların etkilerinden güçlü bir şekilde etkilenmiştir ve komşu kültürlerden, özellikle baştaArami veHurri dininden açıkça ayırmak mümkün değildir. Luvi, dinî terim ve edebiyatın da erken Hint-Avrupa unsurları komşuHitit dininden daha baskın ve güçlüdür.[35] Tunç Çağı'nda Luvi dinsel inancınınteolojik incelemesi büyük ölçüde Hitit başkentiḪattuša'da bulunan kayıtlara da dayanmaktadır.[36]
Dinler tarihi açısından Luvi dini iki döneme ayrılabilir:Tunç Çağı dönemi veDemir Çağı veyaGeç Luvi dönemi. Tunç Çağı boyunca Luviler Hititlerin egemenliği altındaydı ve Hititçeye yakın bir dil olan Luvi dilini konuşuyorlardı. Tunç Çağı'nda geliştirilen ve özellikle Luvi dilini temsil etmek için kullanılan bir hiyeroglif yazısı olmasına rağmen, Luvilerin Tunç Çağı'na ait kendi dini yazılarından yalnızca birkaçı bilinmektedir.
Hitit İmparatorluğu'nun çöküşünün ardından, kuzey Suriye ve güneydoğu Anadolu'da Geç Luvi devletleri kuruldu ve bunlardan bazılarıAramice'nin etkisi altına girdi ve en geç MÖ 8. yüzyılda Asurlular tarafından boyun eğdirildiler. O dönemde en önemli Luvi merkezleri Karkamış,Melid veTabal'dı. Luvi dini, güney Anadolu'da özellikle kişiselTeoforik isimler ile sonrası erkenRoma dönemine kadar da uzanmaktadır.
Luvice diline yapılan en eski tanıklıklar,KārumKaniš'teki (M.Ö. 1900 civarında) döneminin Asurlu tüccarlarının arşivlerinden gelmektedir; ve buradateoforlar da dahil olmak üzere açıkça Luvi olarak yorumlanabilecek bazı kişisel isimler ortaya çıkar. BunlarŠanta veRuntiya'ya bu dönemde tanrı olarak tapınılıp ibadet edildiğini de göstermektedir. Hitit metinlerinde, Luvice dilinin parçaları genellikle yağmur yağdırma ve insanların arındırılması veya şifa ile iyileştirilmesi amacıyla yapılan büyülü ayinlerde görülür ve TanrıçaKamrušipa bunda önemli bir rol oynar. Bununla birlikte, Hupişna'lı (çağdaşEreğli) Tanrıça Ḫuvaššanna gibi yerelkültler'de onaylanmıştır.Sakarya Nehri bölgesinde olduğuna inanılan Ištanuva şehrininPanteonu da Luvi inanç kültü'nün coğrafyasına aitti.
Geride kalan Luvi hükümdarları ve tüccarları M.Ö. 11. yüzyıldan itibaren, Demir Çağı Luvilerinin dini inançları hakkında zengin kanıtlar sağlayan birkaç yazıt bıraktılar. Bunlar arasında tanrılarının heykeller şeklindeki tasvirleri veya Hitit tarzında kaya kabartmaları veya kaya oyma kabartmaları da bulunmaktadır. ÖzellikleMelid'den M.Ö. 10. yüzyıla ait döneminin dindar bir kralı tarafından yaptırılan birçok kabartma eserde mevcuttur ve kabartmalar da kralın bir dizi tanrının önünde adak sunuşu tasvir edilmektedir. Ayrıca kabartmaların birinde gök ve fırtına tanrısınınyılan benzeri bir şeytanla olan savaşının bir görüntüsü de tasvir edilir; bu daHitit mitolojisi'ninİlluyanka efsanesini veYunanTifon efsanesini hatırlatır.
Klasik Antik Çağ'da başta Kilikya veLikya olmak üzere eski Anadolu'dan gelen teoforik kişisel isimlerin kanıtlarına göre, Luvi dini unsurları Roma dönemine kadar hayatta kalmıştır. Luvi tanrısı Šanta'dan türeyen Sandas tanrı kültü'nünHerakles ile özdeşleştiğiTarsus'ta kanıtlanmıştır. TanrıçaKubaba ile özdeşleşenArtemis-Perasia kültü'de Kilikya'da mevcuttur ve yerleşiktir. Benzer izler açık farklılıklar ile de olsa Luvilerin yakın akrabaları olanLikyalıların veKaryalıların dinî unsurlarında da görülebilir.
Luvipanteonu zamanla değişse deTarhunt, Tivat, Arma, Runtiya veŠanta her zaman tapınılan ve ibadet edinilen tipik Luvi tanrıları olarak kaldılar. Suriye veBabil etkilerini de içeren Hurri unsurları, daha sonraIya, Hipatu, Šaruma, Alanzu veŠauska gibi tanrılarla görünür hale gelir. Hitit dininin aksine, LuvilerHatti dininden önemli ölçüde etkilenmemişlerdir. Demir Çağı'nda Babil dininden (örneğin Marutika =Marduk) ve Arami dininden (Pahalat =Baʽalat /Baltis) etkilenilmiştir ve özellikle tanrıların tasvir edilme biçiminde de doğrudan etkileri olmuştur.
Luvi tanrıları |
Tarhundas (Tarḫunz,Tarhunzas (Luvilerin gökyüzü ve baş tanrısıdır) |
Malia/Maliya (Nehirlerin, bahçelerin ve zanâatkârlığın tanrıçası) |
Arma (Anadolu ay tanrısıdır) |
Tivat (Tivaz) (Güneş tanrısı) |
Kamrušipa (şifa ve tıp tanrıçası) |
Kurunta (koruyucu tanrılar) Runtiya (Luvi av tanrısı) |
Šanta (ölüm getiren ölüm tanrısı |
Iyarri (veba ve savaş tanrısı) |
Kvanza/Gulšeš (kader tanrıçası) |
Benimsenen Hurri-Suriye tanrıları |
Kubaba (Karkamış Kraliçesi |
Hibatu veya Hibuta |
Šauša veya Šavuška |
Kumarma |
Luvice'ninTruvalılar tarafından konuşulan dil için en mâkul ve muhtemel adaylardan birisi olduğu da kabul edilir.[37] 1995 yılında Truva katmanVII'de Luvice hiyeroglif yazılı bir çift dışbükeyLuvi mührünün bulunmasından sonra, Homerik Troya'da konuşulan dil hakkında ateşli bir tartışma yaşandı.Tübingen Üniversitesi'nden Hititoloji uzmanı Frank Starke;Truva Savaşı sırasında Truva'nın kralı olan KralPriam'ın adının da "fevkalâde cesur, yiğit" anlamına gelen Luvice bileşiğiPriimuua' dan geldiğini ve bağlantılı olduğunu da ileri sürdü.[38] Viluša/Truva'nın Luvi dili veya dillerini konuşan çok daha büyük bir topluluğa ait olduğunun kesinliği de giderek artmaktadır. Fakat Luvi dilinin Truva da öncelikli olarak resmi bir dil mi yoksa günlük konuşma dilinde mi olduğu ise tam olarak net değildir.[39] (Bkz:Truvaca)
Luviler milâttan önce II. binyılın sonlarına doğruGeç Tunç Çağı dönemiyle beraber, Balkanlardan gelen Hint-AvrupalıTrako-Frig kavimlerinin yeni bir göç dalgasını yaşadılar ve tarihî sürümlerden birine göre;Bronz Çağı Çöküşü dönemi itibarıyla deHurri-Urartu dillerinin konuşmacılarıyla birlikte (Ermeni-Frigler)Muşkiler temelindeErmeni halkının oluşum sürecine katıldılar ve bir Hint-Avrupa etnik azınlık unsurunun dili olanAna Ermenice dilini de korudular.[40][41][42]
Luwian Studies Vakfı'nın araştırmaları sonucunda, vakfın başkanı İsviçreli jeoarkeologEberhard Zangger'in açıkladığı görüşlerine göre, Luviler bilindiğinden daha geniş bir coğrafyada, daha çok sayıda yerleşimleri vardı. Son yıllarda vakfın Batı Anadolu'da tespit ettiğiGeç Tunç Çağı'na ait 340 adet yerleşim yeri, bilinenGirit-Minos Uygarlığı,Miken Uygarlığı dönemi Yunanistan veHitit Krallığı'nın toplam sayısından epey fazla. Üstelik bu yerleşimlerin büyüklükleri de buluntu yoğunlukları da daha fazla.[43] Zamanın arkeoloji biliminin aksine Zangger, Batı Anadolu'da Hitit belgelerinden bilinen ve Luvi krallıkları olarak da gördüğüArzava,Mira, Vilusa/Truva),Lukka Ülkesi veSeha Irmağı Ülkesi'nin toprakları da dahil olmak üzere bu devletlere daha da büyük bir önem atfetti ve Zangger'in görüşüne göre; eğer bu küçük Luvi krallıkları birleşmiş olsalardı, Miken Yunanistan'ının veya Minos-Giriti'nin askerî ve ekonomik önemine de denk olurlardı.[44]
![]() | Commons'ta dosyalar |