Antlaşmanın belirtilen amacı "Amsterdam Antlaşması (1997) veNice Antlaşması (2001) ile başaltılmış olan süreci Birliğin etkinliğini ve demokratik meşruiyetini artırma ve eylemlerinin bütünlüğünü geliştirme vizyonu ile tamamlamak"tır.[4] Lizbon antlaşması'nın muhalifleri, önceki Danimarka AB Meclisi üyesiJens-Peter Bonde gibi, "gücü [ulusal seçmenlerden] uzaklaştırarak" antlaşmanın AB'yi merkezcileştireceğini[5] ve böylecedemokrasisini zayıflatacağını savunmuştur.[6] Destekçileri ise daha güçlü Avrupa Parlamentosu ve ulusal meclislerin yeni rolüyle AB sistemine daha fazla denge ve kontrol mekanizması getireceğini savunmuştur.
AB kurumlarını değiştirme müzakereleri 2001'de başlamış ve ilk olarak mevcut Avrupa antlaşmalarını ortadan kaldırıp onların yerine geçecek bir "anayasa" olacak olanAvrupa Birliği Anayasası'nın teklifi ile sonuçlanmıştır. Üye ülkelerin çoğu tarafından onaylanmış olsa daFransız seçmenlerin %55'inin 29 Mayıs 2005'te ret oyu vermesinin[7][8] veHollandalı seçmenlerin %61'inin 1 Haziran 2005'te ret oyu vermesinin ardından teklif geri çekilmiştir.[9] Bir "düşünme süresinin" ardından üye ülkeler bir anayasa yerine mevcut antlaşmaları yürürlükte tutup onları geri çekilen anayasa teklifinde hayata geçirilmesi tasarlanmış olan reformları bu anlaşmaları değiştirerek yasallaştırma konusunda uzlaşmıştır. Bir değişiklik teklifi içeren "reform" antlaşması 2007'de Lizbon'da yazılmış ve imzalanmıştır. İlk olarak 2008'in sonunda tüm üye ülkeler tarafından onaylanarak yürürlüğe girmesi amaçlanmıştır. Bu zamanlama hedefi ilk olarak antlaşmaya dair birtakım tavizleri güvenceye aldıktan sonra Ekim 2009'da ikinci bir referandumla kabul edilse de İrlandalı seçmenlerin Haziran 2008'de İrlanda Anayasa değişikliği referandumunda ret oyu vermesinin ardından tutturulamamıştır.[10][11]
AB'nin anayasal çerçevesinin, özellikle 2004 yılında on yeni üye devletin katılımı ışığında gözden geçirilmesi ihtiyacı, 2001 Nice Antlaşması'na eklenmiş bir deklarasyonda vurgulanmıştı. Nice'deki anlaşmalar, oy verme prosedürlerini reforme ederek birliğin daha fazlagenişlemesinin önünü açmıştı. Aralık 2001Laeken Deklarasyonu, AB'yidemokrasi,şeffaflık ve verimliliği artırmaya ve bu hedeflere ulaşmayı amaçlayan biranayasanın oluşturulabileceği süreci belirlemeye yöneltmişti. Eski FransaCumhurbaşkanıValéry Giscard d'Estaing başkanlığındaAvrupa Konvansiyonu kuruldu ve Avrupa genelinde mümkün olduğunca geniş bir danışma süreci yürüterek Anayasa'nın ilk taslağını hazırlama görevi verildi. Önerilen Anayasa'nın nihai metni, İrlanda başkanlığı altında 18-19 Haziran 2004 tarihlerindeki zirve toplantısında kabul edildi.
Lizbon Antlaşması'na kadar AB'nin doğrudan yabancı yatırım düzenlemelerine ilişkin açık bir yasası yoktu.[12]
Anayasa,25 üye devlet hükûmet başkanları tarafından kabul edildikten sonra, 29 Ekim 2004'te Roma'da düzenlenen bir törenle imzalandı. Ancak yürürlüğe girebilmesi için her üye devlet tarafındanonaylanması gerekiyordu. Onay süreci, her ülkenin geleneklerine, anayasal düzenlemelerine ve siyasi süreçlerine bağlı olarak farklı biçimlerde gerçekleşti. 2005 yılında,Fransa veHollanda'da yapılanreferandumlar,Avrupa Anayasası'nı reddetti. Üye Devletlerin çoğunluğu Avrupa Anayasası'nı (çoğunlukla parlamento onayı yoluyla. Sadece İspanya ve Lüksemburg referandum düzenlemişti) zaten onaylamış olmasına rağmen, AB antlaşmalarını değiştirmek için oybirliği gerekliliği nedeniyle, yürürlüğe giremeyeceği açıkça ortaya çıktı. Bu durum bir "düşünme süreci"ne ve önerilen Avrupa Anayasası'nın siyasi olarak sonuna yol açtı.
2007 yılında Almanya, dönemselAB Başkanlığını devraldı ve düşünme sürecinin sona erdiğini ilan etti. Mart ayına gelindiğinde,Roma Antlaşmaları'nın 50. yıl dönümünde, tüm üye devletler tarafındanBerlin Deklarasyonu kabul edildi. Bu deklarasyon, tüm üye devletlerin2009 Parlamento seçimlerine kadar yeni bir antlaşma üzerinde anlaşma sağlama niyetini, yani 2009 ortasına kadar onaylanmış bir antlaşmaya sahip olma niyetini ortaya koydu.[13]Berlin Deklarasyonu'ndan önce bile, Avrupalı politikacılardan oluşan ve grupta iki temsilcisi bulunanBarroso Komisyonu tarafından desteklenen bir grup olanAmato Grubu (resmi olarak Avrupa Demokrasisi İçin Eylem Komitesi, ACED) Avrupa için bir Anayasa Oluşturan Antlaşma'yı (AB Anayasası) gayri resmî olarak yeniden yazmakla uğraşıyordu. 4 Haziran 2007'de grup, metinlerini Fransızca olarak yayınladı ve Avrupa için bir Anayasa Oluşturan Antlaşma'daki 448 maddelik 63.000 kelimeden oluşan metin 70 maddelik 12.800 kelimeden oluşan bir metne indirildi.[14] Berlin Deklarasyonu'nda AB liderleri, yeni antlaşma için gayri resmi olarak yeni bir zaman çizelgesi belirledi:
21 Haziran 2007'de, devlet veya hükûmet başkanlarından oluşanAvrupa Konseyi,reddedilen Anayasa'nın yerine geçecek yeni bir antlaşmanın temelini oluşturmak üzereBrüksel'de toplandı. Toplantı, Almanya AB Başkanlığı altında gerçekleşti veŞansölyeAngela Merkel, Avrupa Konseyi'nin Dönem Başkanı olarak müzakerelere liderlik etti.Kıbrıs Cumhuriyeti veMalta'nınAvro Bölgesi'ne katılımı gibi diğer konular ele alındıktan sonra antlaşma üzerindeki müzakereler başladı ve 23 Haziran 2007 sabahına kadar sürdü. Müzakerelerin en zorlu kısmının, Polonya'nınBakanlar Konseyi'ndekarekök oy sistemi konusunda ısrarı olduğu bildirildi.[15]
Avrupa Sanayiciler Yuvarlak Masa Toplantısı (ERT) Üyeleri, 2010 yılına kadar Avrupa'yı “dünyanın en rekabetçi ve dinamik bilgi tabanlı ekonomisi” yapmayı amaçlayan Lizbon Gündemi'nin hazırlanmasına katkıda bulundular. Ancak gündemin uygulanması, Avrupa Konseyi tarafından Mart 2000'de kabul edildiği sırada yapılan açıklamalardan daha az etkileyiciydi. ERT üyeleri, aksi takdirde Avrupa'nın ulaşamayacağı bir zaman çerçevesi içinde Lizbon hedeflerine ulaşma konusunda ulusal hükûmetlerin daha iyi performans göstermesi gerektiğini sürekli olarak vurguladılar. Sonraki yıllarda ERT, Avrupa genelinde Lizbon Gündemi'nin daha iyi uygulanmasını sağlamanın yolları, inovasyonu teşvik etme ve Avrupa'da araştırma ve geliştirmeye daha yüksek sanayi yatırımı sağlama yolları da dahil olmak üzere, düzenli olarak tartışmalara katkıda bulundu.[16]
Eski Avrupa Anayasası metnindeki anayasal terminoloji ve sembollerin çoğunun çıkarılmasını öneren 16 sayfalık birHükümetler Arası Konferans yetkisi üzerinde anlaşmaya varıldı. Buna ek olarak, HAK'a eski Avrupa Anayasası hükümlerinin belirli kilit yönlerde (oylama veya dış politika gibi) değiştirilmesi tavsiye edilmesinde anlaşıldı. Birleşik Krallık ve Polonya'nın baskısı nedeniyleAvrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi'ne (Britanya veya Polonya'da mahkemelerin ulusal yasaları geçersiz kılma yetkisini genişletmediğini açıklayan) bir protokol eklenmesine de karar verildi. Belirli değişiklikler arasında, belirli mevzuat alanlarında daha fazla çekilme yeteneği ve Avrupa Anayasası'nın bir parçası olan önerilen yeni oy sisteminin 2014'ten önce kullanılmayacağı yer alıyordu.[17]
Haziran toplantısında, “Reform Antlaşması” adı da ortaya çıktı ve anayasal yaklaşımın terk edildiği nihayet netleşti. Teknik olarak, Reform Antlaşması'nın Avrupa Anayasası'nın çoğu hükmünü içerecek şekildeAvrupa Birliği Antlaşması (AB Antlaşması) veAvrupa Topluluğu'nu Kuran Antlaşma (AT Anlaşması) olmak üzere her iki antlaşmayı da değiştireceği, ancak bunları tek bir belgede birleştirmeyeceği konusunda anlaşıldı. Avrupa Topluluğu'nu kuran ve Avrupa birincil hukukunun çoğu maddi hükmünü içeren temel işlevsel anlaşma olan antlaşmanın adının "Avrupa Birliği'nin İşleyişi Hakkında Antlaşma" olarak değiştirilmesi de kararlaştırıldı. Buna ek olarak, bir tüzüğün belgenin bir parçası olduğu Avrupa Anayasası'nın aksine, bu metni yasal olarak bağlayıcı kılmak için yalnızcaAvrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi'ne atıfta bulunulacağı konusunda anlaşıldı.[17] Konseyden sonra Polonya, bazı alanları yeniden açmak istediğini belirtti. Haziran ayında Polonya Başbakanı, tartışmalı bir şekilde, II. Dünya Savaşı olmasaydı Polonya'nın nüfusunun önemli ölçüde daha büyük olacağını belirtmişti.[kaynak belirtilmeli] Bir diğer sorun da Hollanda BaşbakanıJan-Peter Balkenende'nin, bunun Hollanda'nın anlaşması için pazarlık edilemez olduğunu ilan ederek, AB karar alma sürecinde ulusal parlamentolar için daha büyük bir rol elde etmeyi başarmasıydı.[18]
Portekiz, kendi başkanlığı altında birHükümetler Arası Konferans (HAK) yetkisi üzerinde anlaşmaya varılması için Almanya'ya baskı yapmış ve desteklemişti. Haziran müzakereleri ve yeni Reform Antlaşması için 16 sayfalık bir çerçeve üzerinde nihai anlaşmaya varılmasının ardından yeni antlaşmanın fiilen taslağının hazırlanmasına yönelik Hükûmetler Arası Konferans 23 Temmuz 2007'de başladı. Portekiz başkanlığı, taslak sürecin başlangıç noktası olarakBakanlar Konseyi web sitesindeAvrupa Birliği Antlaşması ve Avrupa Topluluğu'nu Kuran Antlaşmayı Değiştiren Taslak Antlaşma başlıklı 145 sayfalık bir belge (ek olarak 12 protokol ve 51 deklarasyondan oluşan 132 sayfa) sundu.[19][20]Her üye devletten hükûmet temsilcileri ve hukukçulara ek olarak, Avrupa Parlamentosu üç temsilci gönderdi. Bunlar,muhafazakarElmar Brok,sosyal demokratEnrique Baron Crespo veliberalAndrew Duff idi.[21]
HAK'ın açılışından önce, Polonya hükûmeti, özellikle oy sistemi konusunda Haziran anlaşmasını yeniden müzakere etme arzusunu dile getirdi ancak müzakerelerde tek sorun çıkaran taraf olarak görülmek istememesi nedeniyle diğer çoğu üye devletin siyasi baskısı altında geri adım attı.[22]
Portekiz Başbakanı ve o zamanki Avrupa Konseyi Dönem BaşkanıJosé Sócrates liderliğindeki Ekim Avrupa Konseyi, tüm Üye Devletlerden hukuk uzmanlarının Antlaşma'nın nihai taslaklarını incelemesinden oluşuyordu. Konsey sırasında, Reform Antlaşması'nın “Lizbon Antlaşması” olarak adlandırılacağı netleşti çünkü imzalanması o sırada Avrupa Birliği Konseyi başkanlığını yürüten Portekiz'in başkentiLizbon'da gerçekleşecekti.
Lizbon'da 18-19 Ekim 2007 tarihlerinde yapılan Avrupa Konseyi toplantısında, antlaşmanın imzalanmasını sağlamak için son dakika bazı tavizler verildi.[23] Buna, Polonya'ya yeniden canlandırılanIoannina Uzlaşması için biraz daha güçlü bir ifade veAvrupa Adalet Divanı'na ek bir başsavcı adaylığı verilmesi de dahildi. Daimi “Polonyalı” Başsavcı'nın oluşturulmasına başsavcı sayısının 8'den 11'e çıkarılmasıyla resmen izin verildi.[24] Bu tavizlere ve değişikliklere rağmen, Giscard d'Estaing, antlaşmanın reddedilen Anayasa'daki aynı kurumsal reformları içerdiğini ancak Avrupa'nın “resmi siyasi statüsü” olabileceğini düşündüren dil ve semboller olmaksızın yapıldığını belirtti. Bu “maddi olmaktan çok sembolik” tavizler, Anayasa'yı öldüren “referandum tehdidini savuşturmak” için tasarlanmıştı.[25]
Ekim 2007'dekiAvrupa Konseyi toplantısında Portekiz, o zamana kadar “Reform Antlaşması” olarak adlandırılan Antlaşma'nın Portekiz'in başkentiLizbon'da imzalanmasında ısrar etti. Bu talep kabul edildi ve Avrupa Birliği antlaşmaları geleneğine uygun olarak antlaşmaya Lizbon Antlaşması adı verildi. Portekiz başkanlığı, bir imza töreni programı düzenleme görevine atandı.[26]
Lizbon Antlaşması'nın imzalanması, 13 Aralık 2007'de Portekiz'in Lizbon kentinde gerçekleşti. O sıradaAvrupa Birliği Bakanlar Konseyi Başkanlığı'nı yürütenPortekiz Hükûmeti, 1985 yılında Portekiz'in Avrupa Birliği'ne (AB) katılım antlaşmasının da imzalandığı 16. yüzyıldan kalmaJerónimos Manastırı içinde bir tören düzenledi.[27] 27 ABüye devletinden temsilciler hazır bulundu ve antlaşmayıtam yetkili temsilciler olarak imzalayarak antlaşma müzakerelerini sona erdirdiler. Buna ek olarak, ilk kez bir AB antlaşması, üç ana AB kurumunun başkanları tarafından da imzalandı.
Birleşik Krallık BaşbakanıGordon Brown ana törene katılmadı ve antlaşmayı diğer delegelerden birkaç saat sonra ayrı olarak imzaladı. İngiliz milletvekillerinden oluşan bir komiteye çıkma zorunluluğu, yokluğunun nedeni olarak gösterildi.[28][29]
20 Şubat 2008'de Avrupa Parlamentosu milletvekilleri, antlaşmanın etkilerinin Parlamento'nunraportörleriRichard Corbett veInigo Mendez de Vigo tarafından yapılan bir analizine dayanarak, Lizbon Antlaşması'nı destekleyen bağlayıcı olmayan bir karar lehine 525 oy ve aleyhine 115 oy ile oy kullandı ve böylece parlamento tarafından onaylanmış oldu.
Ülkelerin Antlaşmayı onaylama sırası (yeşil olduğu tarih onay tarihidir)
Antlaşmanın yasalaşabilmesi için tüm AB üye devletleri tarafından onaylanması gerekiyordu. Ulusal bir onay süreci, onay belgelerinin İtalya Hükûmeti'ne teslim edilmesiyle tamamlandı ve kaydedildi. Son ulusal onayın teslim edilmesini takip eden ay, Antlaşma tüm AB'de yürürlüğe girdi.
2007'nin ilk yarısında AlmanyaAvrupa Birliği Bakanlar Konseyi Başkanlığı tarafından belirlenen orijinal zaman çizelgesine göre, Antlaşma'nın başlangıçta 2008'in sonuna kadar tamamen onaylanması ve böylece 1 Ocak 2009'da yürürlüğe girmesi planlanmıştı. Ancak bu plan, öncelikle 2008'deİrlandalı seçmenler tarafından bir referandumda Antlaşma'nınilk reddedilmesi nedeniyle başarısız oldu ve bu karar Ekim 2009'da yapılanikinci bir referandum ile geri alındı.İrlanda,kendi anayasası gereği, Antlaşma konusunda referandum yapan tek üye devletti.
Birleşik Krallık'ta,Avrupa Birliği (Değişiklik) Tasarısı, 21 Ocak 2008'de Avam Kamarası'nda görüşüldü ve o gün 362'ye karşı 224 oyla ikinci okumasını geçti; BaşbakanGordon Brown o gün hazır bulunmuyordu. Tasarı,David Miliband tarafından Avam Kamarası'na sunuldu.[30]
Çek Cumhuriyeti'nin onay belgesi, 13 Kasım 2009'da Roma'ya teslim edilen son belgeydi.[31] Bu nedenle, Lizbon Antlaşması 1 Aralık 2009'da yürürlüğe girdi.[32][33]
Antlaşmanın AB'nin işleyişi üzerindeki kesin etkisi birçok soruyu açık bıraktı (2000'li yılların sonlarındaki ekonomik krize yanıt olarak başka bir yeni antlaşma çağrılarına yol açan belirsizlikler gibi).[34] Etkisi değerlendirildiğinde, Lizbon'dan en büyük kazananlar, artan gücüyle Parlamento ve Avrupa Konseyi oldu. Lizbon sonrası ilk aylar, geleneksel entegrasyon motoru olan komisyondan, yeni tam zamanlı ve daha uzun süreli Başkanı ile Avrupa Konseyi'ne doğru bir güç ve liderlik kaymasına tanık oldu.[35] Komisyon ve Avrupa Konseyi başkanları arasındaki bölünme, örtüşme, potansiyel rekabet ve hantal uzlaşmaları içeriyordu; örneğin her iki başkanın da teoride kendi sorumluluklarıyla ancak kaçınılmaz olarak önemli bir gri alanla uluslararası zirvelere katılması gibi. Yeni antlaşma altında izin verildiği gibi, iki görev süresi dolduğunda, 2014'te bu görevlerin birleştirilebileceği yönünde bazı beklentiler vardı.[36]
Parlamento, mevzuat üzerindeki daha büyük yetkilerini kullandı, ancak örneğin komisyonun atanması konusunda Başkan Barroso'dan daha fazla ayrıcalık elde etmek için de kullandı[37] ve Dış Eylem Servisi'nin nasıl kurulacağı konusunda bir veto olarak bütçe yetkilerini kullandı.[38] Ayrıca, uluslararası anlaşmalar üzerindeki yeni yetkisini, ABD ileSWIFT veri paylaşım anlaşmasını hızla engellemek için uyguladı[39] veGüney Kore ile birserbest ticaret anlaşması konusunda da aynısını yapma tehdidinde bulundu.[40]
Ayrılmış yetkilerin yeniden dağıtılması, onay sürecinden etkilendi. Komisyon gibi, Bakanlar Konseyi de Lizbon Antlaşması nedeniyle nispeten güç kaybetti. Üye devletlerin birçok alanda vetolarını kaybetmesiyle dinamikleri de değişti. Sonuç olarak, bir oyu kazanmak için daha hızlı bir şekilde daha güçlü argümanlar üretmek zorunda kaldılar.[35] Üye devletler arasında her altı ayda bir dönmeye devam eden konsey başkanlığı da etkisini yitirdi: söz konusu ülkenin başbakanı artık Avrupa Konseyi'ne başkanlık etmiyor ve dışişleri bakanı artık AB'yi dışarıda temsil etmiyordu (bu artık Yüksek Temsilci tarafından yapılıyor).
Lizbon Antlaşması'nın yürürlüğe girmesiyle Avrupa Birliği'nin tam uluslararası tüzel kişilik kazanmasına rağmen, AB gerçek anlamda birleşik bir kişiliğe ulaşmamıştır. Avrupa Topluluklarından biri olanAvrupa Atom Enerjisi Topluluğu AB ile ortak yönetim altında olmasına rağmen ayrı bir uluslararası kuruluş olarak kalmıştır. Dahası, AB kurumlarından biri olanAvrupa Merkez Bankası uluslararası düzeyde kısmi bağımsızlığını korumuş ve belirli koşullar altında antlaşmalar yapma yetkisine sahip ayrı bir uluslararası kuruluş olarak kabul edilmiştir. Ek olarak, özel antlaşmalarla oluşturulmuş bir dizi kuruluş, teknik olarak kendi başlarına uluslararası varlıklar olarak varlıklarını sürdürmektedir ancak üyelikleri yasal olarak yalnızca AB üyeleriyle sınırlı olduğu ve bir üye devletin AB'den çekilmesi durumunda sona ermeye tabi olduğu, kurucu antlaşmaları ise bu kuruluşlarla ilgili çeşitli yetkileri AB kurumlarına verdiği için AB'nin unsurları olarak kabul edilmektedirler; bu kuruluşlarAvrupa Yatırım Bankası Grubu (Avrupa Yatırım Bankası,Avrupa Yatırım Fonu, EIB enstitüsü),Avrupa Üniversite Enstitüsü,Avrupa İstikrar Mekanizması,Birleşik Patent Mahkemesi'dir.
Bir değişiklik antlaşması olarak Lizbon Antlaşması, bağımsız bir metin olarak yorumlanmak üzere tasarlanmamıştır.Avrupa Birliği Antlaşması ("Maastricht Antlaşması") ve süreç içinde adı "Avrupa Birliği'nin İşleyişi Hakkında Antlaşma" olarak değiştirilenAvrupa Ekonomik Topluluğunu Kuran Antlaşma ("Roma Antlaşması") üzerinde yapılan bir dizi değişiklikten oluşmaktadır. Lizbon Antlaşması ile değiştirilen Avrupa Birliği Antlaşması, AB'ninTemel Haklar Bildirgesi'ne bir gönderme yaparak bu belgeyi yasal olarak bağlayıcı hale getirmektedir. Avrupa Birliği Antlaşması, Avrupa Birliği'nin İşleyişi Hakkında Antlaşma ve Temel Haklar Bildirgesi bu nedenle eşit hukuki değere sahiptir ve birleşerek Avrupa Birliği'nin hukuki temelini oluştururlar.
Lizbon Antlaşması metnindeki tipik bir değişiklik örneği şöyledir:
“
7. Madde aşağıdaki şekilde değiştirilecektir:
(a) Madde boyunca "onay" kelimesi "rıza" ile, "Madde 6(1)'de belirtilen ilkelere" yapılan gönderme "Madde 2'de belirtilen değerlere" yapılan bir gönderme ile ve "bu Antlaşma'nın" kelimeleri "Antlaşmaların" ile değiştirilecektir;
„
Komisyon, Lizbon Antlaşması ile revize edilmiş önceki Antlaşmaları gösteren (her topluluğun dilinde)konsolide bir metin yayınlamıştır.
Haklar bildirgesiidam cezası veöjeni dahil pek çok şeyi yasaklamaktadır.
Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi'nin elli beş maddesi, hemAvrupa Birliği vatandaşları hem de sakinleri için belirli siyasi, sosyal ve ekonomik haklarıAB hukukuna dahil etmektedir. Bildirge,Avrupa Konvansiyonu tarafından taslak haline getirilmiş ve 7 Aralık 2000 tarihindeAvrupa Parlamentosu,Bakanlar Konseyi veAvrupa Komisyonu tarafından törenle ilan edilmiştir. Ancak o dönemdeki hukuki statüsü belirsizdi ve 1 Aralık 2009'da Lizbon Antlaşması'nın yürürlüğe girmesine kadar tam hukuki etkiye sahip değildi.[41]
ReddedilenAvrupa Birliği Anayasası'nda bildirge, antlaşmanın bir parçası olarak bütünleştirilmişti. Ancak Lizbon Antlaşması'ndaysa atıf yoluyla dahil edilmiş ve antlaşmaların bir parçasını oluşturmadan hukuki statü kazanmıştır. AB, bildirge ile tutarlı hareket etmek ve yasama yapmak zorundadır veAB mahkemeleri bildirgeye aykırı olan AB mevzuatını iptal edecektir. Bildirge, yalnızcaAB üye devletlerine AB hukukunu uygulamaları bakımından uygulanır ve AB'nin yetkileriniantlaşmalarda tanımlanan yetkilerinin ötesine genişletmez.
Lizbon Antlaşması uyarınca, İlk Derece Mahkemesi'nin adıGenel Mahkeme olarak değiştirildi.Avrupa Birliği Kamu Hizmeti Mahkemesi ve (eski adıAvrupa Toplulukları Adalet Divanı olan ve Lizbon Antlaşması'ndan sonra resmen yalnızcaAdalet Divanı olarak adlandırılan)Avrupa Adalet Divanı, Genel Mahkeme ile birlikte,Avrupa Birliği Adalet Divanı adlı yeni bir AB kurumunun alt mahkemeleri olarak kuruldu.
Mahkemelerin yargı yetkisi, dış politika konularını kapsamamaya devam etti ancak dış politika yaptırım tedbirlerini gözden geçirme yetkisinin yanı sıra, polis ve cezai işbirliğini ilgilendirmeyen belirli 'Özgürlük, Güvenlik ve Adalet Alanı' (ÖGAA) konularında da yeni yargı yetkileri eklendi.[42][43]
Antlaşma, Bakanlar Konseyi'ndenitelikli çoğunluk oylaması (NÇO) kullanımını genişletti ve vergilendirme ve dış politika dışındaki neredeyse tüm politika alanlarında oybirliğinin yerine standartoylama usulü haline geldi. Dahası, 2014'te yürürlüğe giren "nitelikli çoğunluk" tanımı değişti: nitelikli çoğunluğa, tüm üye devletlerin en az %55'i, AB vatandaşlarının ise en az %65'ini temsil edenlerin bir teklif lehinde oy kullanmasıyla ulaşılır. Bakanlar Konseyi, Komisyon'un veya Yüksek Temsilci'nin bir teklifi üzerine hareket etmediğinde, NÇO üye devletlerin %72'sini gerektirirken, nüfus şartı aynı kalır. Ancak, bu rakamlara karşılık gelen "bloke edici azınlık" en az 4 ülkeden oluşmalıdır. Dolayısıyla, üye devletlerin oy güçleri nüfuslarına dayanır ve artık müzakere edilebilir bir oy puanı sistemine bağlı değildir.Konsey'denitelikli çoğunluk oylaması (NÇO) reformu, Lizbon Antlaşması müzakerelerinde ana konulardan biriydi.[44]
Nice Antlaşması'nda belirlenen ve 2014'e kadar uygulanan önceki NÇO kuralları, ülke çoğunluğunu (%50 / %67), oy ağırlıklarını (%74) ve nüfusu (%62) gerektiriyordu. 2014 ile 2017 arasında, yeni NÇO kurallarının uygulandığı, ancak bir üye devletin resmen talep etmesi halinde eski Nice Antlaşması oy ağırlıklarının uygulanabileceği bir geçiş süreci yaşandı. Dahası, 2014'ten itibaren 1994 tarihli "Ioannina uzlaşması"nın yeni bir versiyonu, küçük AB devlet azınlıklarının AB kararlarının yeniden incelenmesini talep etmesine olanak tanıyor.[45] Antlaşma, Konsey'deki mevzuat görüşmelerinin (tartışma ve oylama dahil), Avrupa Parlamentosu'nda olduğu gibi kamuya açık (televizyonda yayınlanarak) yapılmasını öngörmektedir.
Bakanlar Konseyi Başkanlığı, üye devletler arasında altı ayda bir dönüşümlü olarak yapılırken çalışmalarına daha fazla süreklilik sağlamak amacıyla üç ardışık Başkanlık tarafından bir "Üçlü" oluşturulur. Ancak, Bakanlar Konseyi'nin bir oluşumu olanDışişleri Konseyi'ne artık Dönem Başkanlığını yürüten üye devletin temsilcisi değil, yeni oluşturulanAvrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi görevini yürüten kişi başkanlık etmektedir.
Avrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyi (ADHK) resmen bir AB kurumu haline gelir ve böyleceBakanlar Konseyi'nden ayrılır. Yine birliğe üye ülkelerin devlet başkanları veya hükûmet başkanları ile konsey başkanı ve oy kulanma hakkı olmayanAvrupa Komisyonu başkanından oluşur.
ADHK başkanı iki buçuk yıllık bir dönem için ADHK üyelerinin nitelikli oy çokluğuyla seçilir. Bir başkan yalnızca ikinci bir kereliğine tekrar seçilebilir veya aynı oylama yöntemiyle görevden alınabilir. Avrupa komisyonu başkanının seçiminin aksine ADHK başkanının seçimi Avrupa Parlamentosu'nun yapısını yansıtmak zorunda değildir.[46] Başkanın görevi ADHK'nın çalışmalarını koordine etmek, toplantılara başkanlık etmek ve her toplantının ardından faaliyetlerinin Avrupa Parlamentosu'na raporlamaktır. Bu görevler, başkanı, birliğin 28 üye ülkeye ulaşmasıyla daha da zorlu bir görev halini alan ADHK toplantılarında uzlaşının sağlanması müzakerelerinde kilit pozisyona getirmektedir. Başkan ayrıca euro para birimini kullanan 20 üye ülke ile gerçekleştirilen gayrıresmî toplantılara da başkanlık eder. Bundan başka ADHK başkanı dış ilişkiler ve güvenlik konuları gibi (örneğin ikili zirveler ve G8/G20) devlet ve hükûmet başkanları seviyesinde temsiliyet gereken hallerde birliği temsil eder.
Lizbon Antlaşması ADHK'yı birliğin stratejik önceliklerini belirleme ve pratikte de krizlerle başa çıkma konularında görevli kılmıştır. Komisyonlar, Birliğin Dış İşleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi, Avrupa Merkez Bankası Yönetim Kurulu üyeleri dahil atamalarda, üyelik haklarının askıya alınmasında, antlaşmalardaki bağlayıcı maddelerindeki oylama sistemlerini değiştirme gibi önemli rollere sahiptir.Acil durum freni prosedürü ile bir devlet tartışmalı bir yasa taslağı eğer Bakanlar Konseyi'nde reddedildiyse ilgili taslağı reddedilme ihtimali olmakla birlikte Bakanlar Konseyi'nden ADHK'ya taşıyabilir.[46][47][48]
Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi'ninortak karar alma usulünün nerdeyse bütün politika alanlarına yayılmasıylaAvrupa Parlamentosu'nun (AP) yasama gücü artar. Bu prosedür ufak bir değişiklikleolağan yasama prosedürü olarak adlandırılmıştır.
Ortak karar alma usulü (codecision) yeni politika alanlarında kullanılarak parlamentonun gücü artmaktadır.
Eskidanışma usulünün uygulandığı birkaç alan dışında çok az sayıda alanda "özel yasama prosedürü" olarak adlandırılan komisyon tekliflerinin oylanmasından önce Bakanlar Konseyi'nin Avrupa Parlamentosu'na yalnızca danışmaya ihtiyaç duyduğu süreç işletilerek Parlamento'nun Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi'nin aldığı bir karara onay verme (veya tam tersi) hakkına sahip olacaktır. Bakanlar Konseyi üstünde böylece AP'nin tutumu bağlayıcı olmamakla brlikte yalnızca ona danışmak zorunda olacaktır. Eğer Bakanlar Konseyi ilk tasarıdan çok fazla saptıysa Parlamento yine danışılması gereken merci olacaktır. Komisyon ayrıca AB'nin bütçe tekliflerini doğrudan AP'ye sunmak durumundadır. AP bütçenin tümünü onaylamalıdır.
Antlaşma, Avrupa Parlamentosu (AP) üyeliklerinin üye devletler arasında nasıl paylaştırılacağını değiştirmiştir. Daha önceki her antlaşmada olduğu gibi kesin bir sayı belirlemek yerine, Lizbon Antlaşması, Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi'ne, Parlamento'nun girişimiyle ve onun rızasıyla oybirliğiyle hareket ederek, her üye devlet için AP üye sayısını belirleyen bir karar alma yetkisi veriyor. Ayrıca, antlaşma AP üyelerinin sayısının her üye devletin vatandaş sayısına göre azalan orantılı olmasını öngörüyor. AP üyelerinin dağılımını belirleyen bir karar taslağı antlaşmanın kendisine eklenmişti[49] Bu arada, Hırvatistan'ın katıldığında sahip olacağı sandalyeler fazladan (mevcut sayının üstünde) olacaktır.[50]
AP üyelerinin sayısı, Parlamento Başkanı'na ek olarak 750 ile sınırlı olacaktır. Ayrıca, Lizbon Antlaşması bir üye devletten gelen azami AP üye sayısını 99'dan 96'ya düşürecek (Almanya) ve asgari sayıyı 5'ten 6'ya çıkaracaktır (Malta).
Lizbon Antlaşması Konsey ve AP herhangi bir tutum almadan önce üye devletlerin parlamentolarına yasa teklifleri üzerinde öncelikli inceleme hakkı vererek ulusal meclislerin AB'nin yasama sürecindeki rollerini arttırdı. Antlaşma, AB yasama taslaklarına erişim,ikame ilkesinin benimsendiğinin gözlemlenmesi,özgürlük, güvenlik ve adalet alanları hakkındaki birlik politikalarının uygulanma mekanizmalarının değerlendirilmesinde yer alma,Europol veEurojust'ın faaliyetlerinin siyasal olarak gözlemlenmesine katılma,AB'ye katılım başvuruları hakkında bilgilendirilme, AP ve ulusal meclisler arasında parlamentolararası işbirliğinde yer alma sayesinde ulusal meclislerin "Birliğin iyi işlemesine katkıda bulunmalarını" sağladı.
Lizbon Antlaşması,Avrupa Komisyonu tarafından yapılan yasama tekliflerini incelemek ve ulusal meclislerin teklifin ikame ilkesiyle neden uyumsuz olduğunu belirten gerekçeli görüş belirtmeye karar vermek için ulusal meclislere sekiz haftalık bir süre tanır. Ulusal meclisler teklif edilen yasanın yeniden görüşülmesini isteyebilir. Ulusal meclisler üçte bir (veya önerilen AB yasa teklifi özgürlük, adalet ve güvenlik alanları hakkındaysa dörtte bir) oranla yeniden görüşme talep ederse komisyon teklifi yeniden görüşür ve aynen kabul ederse birlik parlamento temsilcisine komisyonun neden teklifin ikame ilkesiyle uyumlu olduğunu açıklayan bir gerekçeli görüş sunmak zorundadır.
Lizbon Antlaşması, Komisyon'un üye sayısının 2014'ten itibaren üye devlet başına bir üyeden, üye devletlerin üçte ikisi kadar üyeye düşürüleceğini ve zaman içinde eşit bir rotasyon uygulanacağını belirtiyordu. Bu durum, 1957'den beri her zaman her üye devlet için en az bir komisyon üyesi bulundurma uygulamasını sona erdirecekti. Ancak antlaşma, Avrupa Konseyi'nin oybirliğiyle bu sayıyı değiştirmeye karar verebileceğini de öngörmüştü.[51] Antlaşma hakkındaki ilk İrlanda referandumunun ardından Avrupa Konseyi Aralık 2008'de Antlaşma'nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üye devlet başına bir komisyon üyesi uygulamasına geri dönme kararı aldı.[52]
Yeni oluştutulmuş olanBirliğin Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi otomatik olarakKomisyonun başkan yardımcısı da olur.
Lizbon Antlaşması, AB dış politikasında daha fazla koordinasyon ve tutarlılık sağlamak amacıyla,Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliği ileDış İlişkiler ve Avrupa Komşuluk Politikası Komiserliği makamlarını fiilen (de facto) birleştirerek "Birliğin Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi" unvanını oluşturmuştur. Yüksek Temsilci, Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Avrupa Savunma Ajansı'nın yöneticisidir ancak ayrı bir makam haline gelen Bakanlar Konseyi Genel Sekreteri değildir. Savunma veya güvenlik misyonları önerme hakkına sahiptir. Önerilen anayasada bu makamaBirlik Dışişleri Bakanı deniyordu.[17][53]
Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi, yine Lizbon Antlaşması ile oluşturulan Avrupa Birliği Dış İlişkiler Servisi'nden sorumludur. Bu, esasen Birlik için ortak bir Dışişleri Bakanlığı veya Diplomasi Teşkilatı niteliğindedir.
Lizbon Antlaşması uyarınca, bir üye devletin terör saldırısına uğraması veya doğal ya da insan kaynaklı bir afetin kurbanı olması durumunda üye devletler yardım etmelidir[54] (ancak herhangi bir ortak askerî eylem, Avrupa Birliği Antlaşması'nın çeşitli ulusal kaygıları tanıyan 31. maddesinin hükümlerine tabidir). Ayrıca, antlaşmaların bazı hükümleri, enerji arzı konularında dayanışmayı ve AB içindeki enerji politikasındaki değişiklikleri içerecek şekilde değiştirilmiştir.
Antlaşma,Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası'nın, Avrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyi'nin oybirliğiyle karar vermesi ve tüm üye devletlerin kendi anayasal usullerine uygun olarak onay vermesi halinde AB için ortak bir savunmaya politikası öngörmektedir.[55] Ayrıca, savunma alanı güçlendirilmiş işbirliğine açılmış olup, potansiyel olarak tarafsızlık politikaları olan üye devletleri dışarıda bırakabilecek bir savunma entegrasyonuna imkan tanımaktadır. Önemli askeri yeteneklere sahip ülkelerin Daimi Yapılandırılmış İşbirliği oluşturması öngörülmektedir.
Lizbon Antlaşması'nın yürürlüğe girmesinden önce birlik, yalnızcaAvrupa Toplulukları sütununun kenditüzel kişilik özelliğine sahip olduğu birüç yasal sütun sisteminden oluşmaktaydı. Lizbon Antlaşması bu sütun sistemini ortadan kaldırdı ve konsolide bir yapı olarak Avrupa Birliği,Avrupa Toplulukları nın tüzel kişiliğini devraldı. Bu nedenle AB artık kendi adına uluslararası anlaşmalar imzalayabilmektedir. Örneğin, Avrupa Toplulukları bu örgütün zaten bir üyesi olduğu için Avrupa Birliği, Lizbon Antlaşması'nın yürürlüğe girmesinden hemen sonraDünya Ticaret Örgütü üyeliğini kazanmıştır.[20]
İkinci Dünya Savaşı'nın bitmesinin ardındanAvrupa'nınegemen devletleriAvrupa bütünleşmesi projesi veyaAvrupa'nın inşası (Fransızca: la construction européenne) için pek çok alanda anlaşmalar imzalayarak (toplanmış egemenlik olarak) işbirliğine girmiş ve uyumlu hale getirilmiş politikalar geliştirmiştir. Aşağıdaki zaman çizelgesiAvrupa Birliği'nin (AB) oluşumunun ana hatlarını — bu birliği oluşturan başlıca çerçeve — göstermektedir. AB halihazırdaki çoğu sorumluluklarınıSchuman Bildirgesi ruhu içinde 1950'lerde kurulmuş olanAvrupa Toplulukları'ndan (AT) miras almıştır.
Lejant: İ: İmzalanma Y: yürürlüğe girme S: sona erme K: yürürlükten kalkma de facto bastırılma AT/AB çerçevesi ile ilgili: de facto içinde dışında
^abcdeAB antlaşmalarıbaşlı başına olmasa da, AB'nin savunma kolunungelişimini, yani Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası'nın (ODGP) ana bir parçasını etkiledi. Dunkirk Antlaşması ile kurulan Fransa-İngiliz ittifakıfiilen BB tarafından geçersiz kılındı. ODGP sütunu, 1955 tarihliDeğiştirilmiş Brüksel Antlaşması (DBA) kapsamında oluşturulmuş bazı güvenlik yapıları tarafından güçlendirildi. Brüksel Antlaşması 2011'de feshedildi ve sonuç olarak Batı Avrupa Birliği (BAB) dağıtıldı, zira Lizbon Antlaşması'nın AB için sağladığıortak savunma maddesi BAB'ı gereksiz kılıyordu. Böylece ABfiilen BAB'ın yerini aldı.
^Avrupa Siyasi Topluluğu (AST) kurma planları, Fransa'nınAvrupa Savunma Topluluğu Antlaşması'nı onaylamayı reddetmesi üzerine rafa kaldırıldı. AST, AKÇT (Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu) ve Avrupa Savunma Topluluğu'nu birleştirecekti.
^Avrupa Toplulukları ortak kurumlara ve ortak birtüzel kişiliğe (yani örneğin kendi adına antlaşmalar imzalama yeteneği gibi) sahip oldu.
^AB'nin 1993'teki kuruluşundan 2009'daki konsolidasyonuna kadar birlik, ilki Avrupa Toplulukları olanüç sütundan oluşuyordu. Diğer iki sütun ise AB'nin görev alanına eklenen diğer işbirliği alanlarından ibaretti.
^Konsolidasyon, AB'nin Avrupa Toplulukları'nın tüzel kişiliğini devralması ve sütun sisteminin kaldırılması anlamına geliyordu; bu da AB çerçevesinin tüm politika alanlarını kapsamasını sağladı. Bunun yerine her alandaki yürütme/yasama yetkisiAB kurumları ileüye devletler arasındakiyetki dağılımıyla belirlendi. Bu dağılım, oybirliğinin gerektiği politika alanlarına ilişkin antlaşma hükümleri venitelikli çoğunluk oylamasının mümkün olması, AB entegrasyonunun derinliğini ve ayrıca AB'nin kısmenuluslarüstü ve kısmenhükümetlerarası yapısını yansıtmaktadır.
Birliğin, aşağıda belirtilenler gibi alanlarda, yönergeler çıkarmak ve uluslararası anlaşmalar yapmak için Birlik yasama eyleminde münhasır yetkisi vardır:
Kopenhag Kriterlerinin daha fazla genişleme için antlaşmaya dahil edilmesi teklifi tam olarak kabul edilmedi, zira bunun, AB'ye kimin katılabileceği konusunda siyasi liderlerden ziyadeAdalet Divanı yargıçlarının son sözü söylemesine yol açacağı korkusu vardı.[53]
Antlaşma, Birlik'ten çekilmek isteyen üyeler için birçıkış maddesi getiriyor. Bu madde, bir üye devletin üyeliğini sonlandırmadan önce Avrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyi'ni bilgilendirmesi gerektiğini belirterek ayrılma prosedürünü resmîleştiriyor ve ardından birlik ile ilgili devlet arasında bir çekilme anlaşması müzakere edilmesi karara bağlanıyor. Anlaşma tarihinden itibaren veya bu olmazsa bildirimin ardından iki yıl içinde birliğin antlaşmaları ilgili devlet için geçerliliğini yitirecektir; aksi takdirde devlet ve konsey bu süreyi uzatma konusunda anlaşırsa geçerliliğini koruyacaktır. Bir bölgenin topluluğun parçası olmaktan çıktığı birkaç örnek olmuştur, örneğin 1985'te Grönland birlikten ayrılmıştır. Ancak Lizbon Antlaşması onaylandığında hiçbir üye devlet henüz ayrılmamıştı. Lizbon Antlaşması yürürlüğe girmeden önce, bir üye devletin birlikten ayrılmak için yasal bir hakkı olup olmadığı sorusu belirsizdi. 30 Mart 2017'de Birleşik Krallık,Britanya'nın Avrupa Birliği'nden ayrılma niyetini bildirdi.[57] Birleşik Krallık, birBrexit ayrılma anlaşması müzakere ettikten sonra 31 Ocak 2020'de Birlik'ten ayrıldı.
Lizbon Antlaşması'ndaki yeni bir hüküm, Fransa, Hollanda ve Danimarka denizaşırı topraklarının statüsünün artık tam bir antlaşma revizyonu gerektirmeden daha kolay değiştirilebilmesidir. Bunun yerine, Avrupa Konseyi, ilgili üye devletin girişimiyle, bir denizaşırı ülke veya bölgenin (OCT) ve en dış bölgenin (OMR) statülerini karşılıklı olarak değiştirebilir.[58] Bu hüküm, Hollanda Antilleri'nde devam eden bir kurumsal reform sürecinin parçası olarak Avrupa Birliği'ndeki Hollanda Antilleri ve Aruba'nın geleceğini araştıran Hollanda'nın bir önerisi üzerine dahil edildi.[kaynak belirtilmeli]
Lizbon Antlaşması, Avrupa Birliği antlaşmalarında daha fazla değişiklik yapılabilmesi için iki farklı yol yaratmaktadır: Hükûmetlerarası bir konferansın toplanmasını içeren ve mevcut sürece genel olarak benzeyen olağan revizyon prosedürü ve Birlik politikaları ve iç eylemlerle ilgili olan Avrupa Birliği'nin İşleyişi Hakkında Antlaşma'nın Üçüncü Kısmı'nınAvrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyi'nin tüm üye devletler tarafından olağan şekilde onaylanmasına tabi oybirliğiyle alınacak bir kararla değiştirilebileceği basitleştirilmiş revizyon prosedürü.
Antlaşmaları değiştirme önerileri bir Üye Devlet, Avrupa Parlamentosu veya Avrupa Komisyonu tarafından Bakanlar Konseyi'ne sunulur ve Konsey de bunları Avrupa Konseyi'ne sunar ve üye devletleri bilgilendirir. Ne tür değişiklikler önerilebileceği konusunda herhangi bir sınırlama yoktur.
Avrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Komisyon'a danıştıktan sonra, önerileri basit çoğunluk esasına göre değerlendirmek üzere oylama yapar ve ardından:
ya ADHB Konseyi Başkanı, öneriler üstüne daha uzun görüşmek üzere ulusal parlamentoların, hükûmetlerin, Avrupa Parlamentosu'nun ve Avrupa Komisyonu'nun temsilcilerini içeren bir konvansiyon toplar. Zamanı geldiğinde, konvansiyon nihai tavsiyesini Avrupa Konseyi'ne sunar.
Ya da ADHB Konseyi, Avrupa Parlamentosu'nun rızasıyla bir konvansiyon toplamamaya karar verir ve hükûmetlerarası konferansın görev tanımını kendisi belirler.
ADHB Konseyi Başkanı, her üye devletin hükûmet temsilcilerinden oluşan hükûmetlerarası bir konferans toplar. Konferans, konvansiyonun tavsiyesine veya ADHB Konseyi'nin görev tanımına dayanarak bir antlaşma taslağı hazırlar ve kesinleştirir.
AB liderleri antlaşmayı imzalar.
Yürürlüğe girmesi için tüm üye devletlerin antlaşmayı "ilgili anayasal gerekliliklerine uygun olarak" onaylaması gerekir.
Basitleştirilmiş revizyon prosedürü
Avrupa Birliği'nin İşleyişi Hakkında Antlaşma'nın Üçüncü Kısmı'nı değiştirme önerileri bir Üye Devlet, Avrupa Parlamentosu veya Avrupa Komisyonu tarafından Bakanlar Konseyi'ne sunulur ve Konsey de bunları ADHB Konseyi'ne sunar ve üye devletleri bilgilendirir. Önerilen değişiklikler Birliğin yetkilerini artıramaz.
ADHB Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Komisyon'a danıştıktan sonra, Üçüncü Kısmı oybirliğiyle öneriler temelinde değiştiren bir kararı kabul etmek üzere oylama yapar.
Yürürlüğe girmesi için tüm üye devletlerin kararı "ilgili anayasal gerekliliklerine uygun olarak" onaylaması gerekir.
Antlaşma, AB antlaşmalarını değiştirmeden oylama usullerinin değiştirilmesine de izin vermektedir. Bu madde kapsamında ADHB Konseyi, Avrupa Parlamentosu'nun rızasını aldıktan sonra oybirliğiyle şu kararları alabilir:
Bakanlar Konseyi'nin daha önce oybirliğiyle hareket etmesi gereken alanlarda nitelikli çoğunluk esasına göre hareket etmesine izin vermek. (Bu, savunma veya askeri sonuçları olan kararlar için geçerli değildir.)
Daha önce özel bir yasama usulüne göre kabul edilmesi gereken mevzuatın olağan yasama usulüne göre kabul edilmesine izin vermek.
ADHB Konseyi'nin bu hükümlerden herhangi birini kullanma kararı ancak, tüm ulusal parlamentolara kararın bildirilmesinden altı ay sonra hiçbirinin itiraz etmemesi halinde yürürlüğe girebilir.
Eski üçüncü sütun kapsamında, Bakanlar Konseyi adalet ve içişleriyle ilgili uygulamaları kabul edebilirdi. Bu yasalar Avrupa Topluluğu hukuku bünyesine girmezdi ve Avrupa Adalet Divanı'nın yalnızca isteğe bağlı yargı yetkisine tabiydi. Komisyon, üçüncü sütun tedbirlerini uygulamayan veya doğru şekilde uygulamayan herhangi bir üye devlete karşı zorlayıcı bir eylem gerçekleştiremezdi. Birleşik Krallık ve İrlanda, adalet ve içişleri tedbirlerinden esnek bir istisna hakkına sahipti ve duruma göre bunlara katılmayı seçebiliyordu.
Lizbon Antlaşması uyarınca, Adalet Divanı ve Komisyon'un yetkileri üzerindeki sınırlamalar, 30 Kasım 2014'te sona eren beş yıllık bir geçiş döneminden sonra kaldırılacaktı. Adalet Divanı'nın yargı yetkisine ve Komisyon'un icra eylemlerine tabi olmaktan kaçınmak için Birleşik Krallık, daha önce katılmayı seçtikleri tüm üçüncü sütun tedbirlerinden topyekûn bir çekilme seçeneği sunan bir istisna hakkı müzakere etti. Ekim 2012'de Birleşik Krallık hükûmeti, bu istisna hakkını kullanmayı ve ardından belirli tedbirlere seçici olarak yeniden katılmayı düşündüğünü duyurdu.[59] Birleşik Krallık'ın bu istisna hakkını kullanması, Birleşik Krallık'ın adalet ve içişleri tedbirlerinden esnek istisna hakkını veya İrlanda'nın aynı istisna hakkını etkilemedi.
Agarunova, Sabina, ed.Could the Lisbon Treaty bring the EU and its institutions closer towards democracy and reduce the democratic deficit? (2016)excerpt
Huang, Chen-Yu. "The UK and the Ratification of the Treaty of Lisbon—A Liberal Intergovernmentalist Analysis."EurAmerica 44.2 (2014).
Dougan, Michael. "The Treaty of Lisbon 2007: Winning minds, not hearts."Common Market Law Review 45.3 (2008): 617–703.
Kiiver, Philipp. "The Treaty of Lisbon, the national parliaments and the principle of subsidiarity."Maastricht Journal of European and Comparative Law 15.1 (2007): 77–83online.
Pernice, Ingolf. "The Treaty of Lisbon: multilevel constitutionalism in action."Columbia Journal of European Law 15 (2008): 349–408online.
Piris, Jean-Claude.The Lisbon Treaty: A Legal and Political Analysis (2010)excerpt
Güneş, Ahmet M. (2010): Lizbon Antlaşması Sonrasında Avrupa Birliği, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl 200, Sayı 87, 2008, C. XII, S. 1-2, s. 739 -772.
^"Lisbon Treaty: The making of". Council of the European Union. 20 Mayıs 2013 tarihindekaynağından(PDF) arşivlendi. Erişim tarihi:14 June 2011.After signature by all 27 Heads of State and governments, the Treaty will travel back to Brussels, where it will be officially sealed with the seals of the 27 Member States, on the 18th of December. Then, it will be sent to Rome, the Italian government being the depository of the Treaties.
^European Union Committee of theHouse of Lords (2008).The Treaty of Lisbon: an impact assessment. Londra: Stationery Office. s. 335 (S18 Q47).In the event, however, the Constitution and its successor, the Reform Treaty, pursued the centralizing course that had caused the democratic deficit in the first place. Additional competencies are transferred to the EU...
^Jens-Peter Bonde (2007).From EU Constitution to Lisbon Treaty(PDF). Foundation for EU Democracy and the EU Democrats. s. 41.ISBN978-87-87692-71-7. 23 Ekim 2017 tarihinde kaynağındanarşivlendi(PDF). Erişim tarihi:1 Ocak 2025.We can still have elections, but we cannot use our vote to change legislation in the many areas where the Union is given the power to decide. It is a very, very long process to change an EU law under the Lisbon Treaty. The power to do this does not lie with the normal majority of voters. It also demands a great effort in a lot of countries to change a law.
^Craig, Paul; Grainne De Burca; P. P. Craig (2007). "Chapter 11 Human rights in the EU".EU Law: Text, Cases and Materials (4th bas.). Oxford: Oxford University Press. s. 379.ISBN978-0-19-927389-8.
^Değiştirilen Madde 240a, yeni adıyla Madde 275 TFEU
^Değiştirilen Madde 240b, yeni adıyla Madde 276 TFEU
^Lizbon Antlaşması 2009 Avrupa seçimlerinden sonra yürürlüğe girdiğinden, eğer Lizbon Antlaşması2009 Avrupa Parlamentosu seçimleri zamanında yürürlükte olsaydı antlaşma uyarınca ek sandalye kazanacak olan ancak 2014 seçimlerini beklemeksizin bu ek sandalyeleri verecek bir antlaşma değişikliği 2010 yılında kabul edilmişti. Hırvatistan ve diğer ülkelerin 2014'ten önce Birliğe katılması beklendiğinden (böylece en az 6 AP üyesi seçme hakkı kazanacaklarından), yukarıda belirtilen sandalye dağılımı 2014 Avrupa Parlamentosu seçimleri için zamanında değiştirilebilir.
^İngilizce kaynaktaki "supernumerary" kelimesi, normalde belirlenen sayının üzerinde, fazladan veya geçici olarak eklenen anlamında kullanılmıştır. Yani, Hırvatistan'ın katılımıyla AB Parlamentosu'ndaki toplam sandalye sayısı geçici olarak Lizbon Antlaşması'nda belirlenen maksimum sayının üzerine çıkacak, ta ki bir sonraki seçimlere veya yeni bir düzenlemeye kadar.
^Avrupa Birliği Antlaşması'nın 17. Maddesine bakınız
Madde 311 yürürlükten kaldırılacaktır. Madde 299(2) birinci fıkra ile Madde 299(3) ila (6)'nın metinleriyle yeni bir Madde 311a eklenecektir; metin aşağıdaki gibi değiştirilecektir:
[...]
(e) Maddenin sonuna aşağıdaki yeni paragraf eklenecektir:
"6. Avrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyi, ilgili Üye Devletin girişimiyle, 1. ve 2. paragraflarda atıfta bulunulan bir Danimarka, Fransız veya Hollanda ülkesi veya bölgesinin Birlik ile ilgili statüsünü değiştiren bir karar alabilir. Avrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyi, Komisyon'a danıştıktan sonra oybirliğiyle hareket edecektir.