Kapitalizm, bir yandan belirli bir ekonomik ve toplumsal düzeni, diğer yandan iseekonomi tarihinin bir dönemini ifade eder.Karl Marx veMax Weber tarafından tanımlanan ve analiz edilen “modern”kapitalizm ileFernand Braudel (1902–1985) veImmanuel Wallerstein (1930–2019) tarafından analiz edilen tarihsel “dünya sistemi” olarakkapitalizm arasında ayrım yapılmalıdır. Küresel tarih açısındanFriedrich Lenger, kapitalizmin başlangıcını, erken modern ticaret kapitalizminin ortaya çıktığı 15. yüzyılın sonlarına tarihler.[1] Çağdaş kapitalizm dönemi, 18. yüzyıldaAvrupa'dasanayi devrimiyle başlayan ve günümüze kadar süren ekonomi tarihinde belirli bir dönemi ifade eder.[2] Bu dönem, AvrupaOrta Çağ'ındakifeodalizm vemutlakmonarşiler devrindekimerkantilizm dönemlerinin ardından gelmiştir.[3]
Tarihsel değişimler, kapitalizmin sayısız tanımı ve ideolojik farklılıklar göz önüne alındığında, kapitalizmin temel özellikleri tartışmalıdır. Genel olarak (modern) kapitalizm, üretim araçlarının özel mülkiyeti (sermaye olarak da adlandırılır) ve üretimin ve tüketimin piyasa (piyasa ekonomisi) tarafından kontrol edilmesine dayanan bir ekonomik ve toplumsal düzen olarak anlaşılır. [4] Diğer temel özellikler olarak şunlar sayılabilir: birikim (bazıları için kapitalizmin “kalbi”, ana özelliği ve temel ilkesi),[5] “serbest ücretli emek” ve “sürekli, rasyonel kapitalist işletmede kâr elde etme çabası”.
Ekonomistler, tarihçiler, politik ekonomistler ve sosyologlar, kapitalizm analizlerinde farklı bakış açıları benimseyerek uygulamada kapitalizmin çeşitli biçimlerini kabul ettiler. Bunlar arasındalaissez-faire veyaserbest piyasa kapitalizmi,anarko-kapitalizm,devlet kapitalizmi verefah kapitalizmi yer almaktadır. Kapitalizmin farklı biçimlerinde farklı derecelerdeserbest piyasalar,kamu mülkiyeti, serbest rekabetin önündeki engeller ve devlet onaylısosyal politikalar bulunmaktadır. Piyasalardaki rekabetin derecesi, müdahale ve düzenlemenin rolü ve devlet mülkiyetinin kapsamı farklı kapitalizm modellerine göre değişmektedir.[9][10] Farklı piyasaların ne ölçüde serbest olduğu ve özel mülkiyeti tanımlayan kurallar, siyaset ve politika meseleleridir. Mevcut kapitalist ekonomilerin çoğu, serbest piyasa unsurlarını devlet müdahalesi ve bazı durumlardaekonomik planlama ile birleştirenkarma ekonomilerdir.[11]
Modern biçimiyle kapitalizm,İngiltere'dekitarımcılıktan ve 16. ve 18. yüzyıllar arasında Avrupa ülkelerininmerkantilist uygulamalarından ortaya çıktı. Kapitalizm, 18. yüzyıldakiSanayi Devrimi ile birliktefabrika işçiliği ve karmaşık bir işbölümüyle karakterize edilen baskın bir üretim biçimi haline geldi.Küreselleşme süreciyle birlikte kapitalizm, 19. ve 20. yüzyıllarda, özellikle deI. Dünya Savaşı öncesinde veSoğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra tüm dünyaya yayıldı. 19. yüzyıl boyunca kapitalizm, büyük ölçüde devlet tarafından düzenlenmedi, ancakII. Dünya Savaşı sonrası dönemdeKeynesçilik yoluyla daha fazla düzenlendi, ardından 1980'lerden itibarenneoliberalizm yoluyla daha düzenlenmemiş kapitalizme geri dönüldü.
Kapitalizmin evrensel olarak üzerinde uzlaşılmış bir tanımı yoktur; kapitalizmin tüm bir toplumu mu, belirli bir sosyal düzen türünü mü yoksa bir toplumun önemli bileşenlerini veya unsurlarını mı karakterize ettiği belirsizdir.[12]Sovyetler Birliği gibi resmî olarak kapitalizme karşı kurulan toplumların, bazen gerçekten kapitalizmin özelliklerini sergilediği iddia edilmektedir.[13]Nancy Fraser, “kapitalizm” teriminin birçok yazar tarafından kullanılmasını “esas olarak retorik, gerçek bir kavram olmaktan ziyade bir kavrama duyulan ihtiyaca yönelik bir jest” olarak tanımlamaktadır.[14] Kapitalizmi eleştirmeyen akademisyenler, “kapitalizm” terimini nadiren kullanmaktadır.[15] Bazıları “kapitalizm” teriminin geçerli bir bilimsel saygınlığa sahip olduğundan şüphe duymaktadır[12] ve genellikleana akım ekonomide tartışılmamaktadır.[14] EkonomistDaron Acemoğlu, “kapitalizm” teriminin tamamen terk edilmesi gerektiğini öne sürmektedir.[16] Sonuç olarak, kapitalizm kavramının anlaşılması, kapitalizm karşıtları veKarl Marx'ın takipçileri ve eleştirmenleri tarafından büyük ölçüde etkilenme eğilimindedir.[15]
Modern biçiminde kapitalizm, erkenRönesans dönemindeFloransa gibi şehir devletlerinde tarımsal kapitalizmin ve merkantilizmin ortaya çıkışına kadar izlenebilir.[18]
Sermaye başlangıçta küçük ölçekte yüzyıllar boyunca[19] tüccar, kiralama ve borç verme faaliyetleri biçiminde ve ara sıra da bir miktar ücretli emekle küçük ölçekli sanayi olarak var olmuştur. Ticaretten sermaye büyümesinin ilk temeli olan basitmeta mübadelesi ve dolayısıyla basit meta üretiminin çok uzun bir geçmişi vardır.
İslam'ın Altın Çağı sırasında,Araplar serbest ticaret ve bankacılık gibi kapitalist ekonomik politikaları ilan ettiler.Arap rakamları kullanmalarıdefter tutmayı kolaylaştırdı. Bu yenilikler, Venedik ve Pisa gibi şehirlerdeki ticaret ortakları aracılığıyla Avrupa'ya taşındı. İtalyanmatematikçiLeonardo Fibonacci Arap tüccarlarla konuşarak Akdeniz'i gezdi ve Avrupa'da Hint-Arap rakamlarının kullanımını yaygınlaştırmak için geri döndü.[20]
16. yüzyıl İngiltere'sinde feodal tarım sisteminin ekonomik temelleri,manoryal sistem çöktüğünde ve toprak, giderek daha büyük mülkleri olan daha az toprak sahibinin elinde toplanmaya başladığında önemli ölçüde değişmeye başladı.Serf temelli emek sistemi yerine işçiler giderek daha geniş ve genişleyen paraya dayalı bir ekonominin parçası olarak istihdam edildi. Sistem, kar elde etmek için tarımın üretkenliğini artırmaları için hem toprak sahiplerine hem de kiracılara baskı yaptı.Aristokrasinin köylü arz fazlalıklarını sömürmeye yönelik zayıflamış zorlayıcı gücü, onları daha iyi yöntemler denemeye teşvik etti ve kiracılar da rekabetçi birişgücü piyasası içinde gelişmek için yöntemlerini iyileştirmeye teşvik edildi. Arazi kira koşulları, önceki durgun gelenek ve feodal yükümlülük sisteminden ziyade ekonomik piyasa kuvvetlerine tabi hale geliyordu.[21][22]
Merkantilizm'in zirvesinde bir Fransız liman tablosu, 1638
16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar hüküm süren ekonomik doktrine genelliklemerkantilizm denir.[23][24] Bu dönemkeşif çağı, özellikle İngiltere veAşağı Ülkeler'den gelen tacirler tarafından yabancı toprakların coğrafi keşfedilmesiyle ilişkilendirildi.
Merkantilizm, metalar hala büyük ölçüde kapitalist olmayan yöntemlerle üretilse de, kâr amaçlı bir ticaret sistemiydi.Karl Polanyi, kapitalizmin ayırt edici özelliğinin "hayali metalar" olarak adlandırdığı yani toprak, emek ve para için genel pazarların kurulması olduğunu ileri sürmesine rağmen, çoğu akademisyen ticari kapitalizm ve merkantilizm çağını modern kapitalizmin kökeni olarak görür.[25][26] Kendisi, buna göre "İngiltere'de rekabetçi bir işgücü piyasasının 1834 yılına kadar kurulmadığını, dolayısıyla sosyal sistem olarak endüstriyel kapitalizmin bu tarihten önce var olduğunun söylenemeyeceğini" savundu.[27]
İngiltere,Elizabeth Dönemi (1558-1603) sırasında merkantilizme geniş çaplı ve bütünleştirici bir yaklaşım başlattı. Ticaret dengesine ilişkin sistematik ve tutarlı açıklaması 1620'ler ve 1664'te yayınlanThomas Mun'un "İngiltere'nin Hazinesi Dış Ticaretle veya Dış Ticaretimizin Dengesi Hazinemizin Kuralıdır" argümanıyla kamuoyuna açıklandı.[28]
Devlet kontrolleri, sübvansiyonlar vetekeller tarafından desteklenen Avrupalıtacirler, kârlarının çoğunu mal alıp satarak elde ettiler.Francis Bacon'un sözleriyle, merkantilizmin amacı "ticaretin açılması ve iyi dengelenmesi; imalatçıların el üstünde tutulması; aylaklığın yasaklanması; israf ve aşırılığın mali kanunlarıyla bastırılması; toprağın iyileştirilmesi ve işlenmesi; fiyatların düzenlenmesi...".[29]
Proto-sanayileşme döneminden sonra,İngiliz Doğu Hindistan Şirketi veHollanda Doğu Hindistan Şirketi, Babür Bengal'in büyük katkılarından sonra,[30][31] büyük bir iş ve ticaret çağı başlattı.[32][33] Bu şirketler, ulus-devletler tarafından kendilerine verilensömürgecilik veyayılmacılık güçleri ile tanımlanıyordu.[32] Bu dönemde merkantilizmin önceki aşamasında ticaret yapmış olan tüccarlar bir yatırım getirisi arayarak Doğu Hindistan Şirketlerine ve diğer kolonilere sermaye yatırdılar.
18. yüzyılın ortalarındaDavid Hume (1711–1776)[35] veAdam Smith (1723–1790) liderliğindeki bir grup ekonomi teorisyeni, dünya servetinin sabit kaldığı ve bir devletin servetini ancak başka bir devlet pahasına artırabileceği inancı gibi düşüncelerle temel merkantilist doktrinlere meydan okudu.
Sanayi Devrimi sırasındasanayiciler, kapitalist sistemde baskın faktör olarak tüccarların yerini aldı vezanaatkârların, loncaların ve kalfaların geleneksel el sanatlarının değerini düşürdüler. Ayrıca bu dönemde ticari tarımın artışının yarattığı fazlalık tarımda artan makineleşmeyi teşvik etti. Endüstriyel kapitalizm, iş süreci ile iş görevlerinin rutini arasında ve içinde karmaşık birişbölümü ile tanımlanan imalatın fabrika sistemi gelişimine damgasını vurdu; ve sonundakapitalist üretim tarzı hakimiyetini kurdu.[36]
Sanayileşmiş Britanya daha önce merkantilizmin öngördüğükorumacı politikayı sonunda terk etti. 19. yüzyılda Richard Cobden (1804–1865) ve John Bright (1811–1889), inançlarınıManchester Okulu'na dayandırarak daha azgümrük tarifeleri için bir hareket başlattılar.[37] 1840'larda İngiltere 1846'da Mısır Yasaları ve 1849'daSeyir Yasaları'nın yürürlükten kaldırılmasıyla daha az korumacı bir politikayı benimsedi.[38] İngiltere, David Ricardo'nunserbest ticaret savunuculuğuna uygun olarak tarifeleri ve ithalat kotalarını azalttı.
Altın standardı, 1870'ten 1914'e kadar uluslararası ekonominin mali temelini oluşturmuştu.
Büyükküreselleşme süreçleri kapitalizmi tüm dünyaya yaydı. Ondokuzuncu yüzyılın başlarında birçok gevşek bağlı piyasa sistemleri, ekonomik ve diğer küreselleşme süreçlerini pekiştirerek nispeten bütünleşik küresel sistem olarak bir araya geldi.[39][40] 20. yüzyılın sonlarında kapitalizm,merkezi planlanmış ekonomilerin meydan okumasının üstesinden geldi ve halen sanayileşmş Batı dünyasındakarma ekonomi baskın biçimiyle uygulanmakta olan bir sistemdir.[41][42]
Sanayileşme ölçek ekonomilerini kullanarak ev eşyalarının ucuz üretimine imkan verirken, hızlı nüfus artışı metalar için sürekli talep yarattı. 18. yüzyılınemperyalizmi bu dönemde küreselleşmeyi şekillendirdi.[39][43][44][45]
Birinci veİkinci Afyon Savaşı'ndan (1839-1860) ve İngilizlerin Hindistan'ı fethinin tamamlanmasından sonra, Asya'nın büyük nüfusu Avrupa ihracatının hazır tüketicileri oldu. Yine bu dönemde Avrupalılar Sahra-altı Afrika ve Pasifik adalarını kolonileştirdiler. Dünyanın yeni bölgelerinin, özellikle de Sahra altı Afrika'nın Avrupalılar tarafından fethi,kauçuk,elmas vekömür gibi değerli doğal kaynaklar sağladı ve Avrupa emperyal güçleri, kolonileri ve Amerika Birleşik Devletleri arasında ticaret ve yatırımı hızlandırmaya yardımcı oldu:
Londra'da yaşayan biri sabah çayını yudumlarken telefonla dünyanın çeşitli ürünlerini sipariş edebilir ve makul bir şekilde bu ürünlerin erkenden kapısının önünde teslim edilmesini bekleyebilir. Irksal ve kültürel rekabetin militarizmi ve emperyalizmi, günlük gazetesinin eğlencesinden biraz daha çoktu. Ağustos 1914'te sona eren bu çağ, insanın ekonomik ilerlemesinde olağanüstü bir dönemdi.[46]
Bu dönemde, küresel finansal sistem esasenaltın standardına bağlıydı. Birleşik Krallık bu standardı ilk olarak 1821'de resmi olarak kabul etti. Kısa süre sonra 1853'teKanada, 1865'te Newfoundland, Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya (de jure) 1873'te omu takip ettiler.Telgraf,transatlantik kablo,telsiz telefon,buharlı gemi vedemiryolu gibi yeni teknolojiler dünyada benzeri görülmemiş bir derecede mal ve bilgilerin taşınmasına imkan verdi.[47]
1930'ların küresel bunalımını takip eden dönemde, hükûmetler dünyanın büyük bir bölümünde kapitalist sistemde giderek daha belirgin bir rol oynadılar.
1950'den günümüze çağdaş kapitalist toplumlar Batı'da gelişti ve bu tür sistem dünyanın farklı bölgelerinde yayılmaya devam etmektedir - 1950'lerden sonra Amerika Birleşik Devletleri, 1960'lardan sonra Fransa,1970'lerden sonra İspanya,2015'ten sonra Polonya ve diğerleri bu durumun örnekleridir. Bu aşamada kapitalist piyasalar gelişmiş olarak kabul edilir ve sermaye ve borç için gelişmiş özel ve kamu piyasaları, yüksek yaşam standardı (Dünya Bankası veIMF tarafından nitelenen), büyük kurumsal yatırımcılar ve iyi finanse edilen birbankacılık sistemi ile nitelendirilirler. Yatırımların ve diğer kararların önemli bir kısmına karar veren Önemli bir yönetici sınıf ortaya çıktı. Birleşik Krallık'ta Anthony Crosland tarafından 1956 tarihliSosyalizmin Geleceği[48] adlı kitabında ve Marx'ın 1867'de kapitalizmin durumu üzerine yaptığı araştırmadan 90 yıl sonra Kuzey Amerika'daJohn Kenneth Galbraith'in 1958 tarihliThe Affluent Society,[49] adlı kitabında anlattıkları Marx'ın tasavvur ettiğinden farklı bir gelecek ortaya çıkmaya başladı.[50]
Savaş sonrası patlama 1960'ların sonlarında ve 1970'lerin başlarında sona erdi vestagflasyon'un artmasıyla ekonomik durum daha da kötüleşti.[51]Keynesçiliğinbırakınız yapsınlar analizleriyle daha uyumlu bir değişikliğiMonetarizm, kapitalist dünyada özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde (1981–1989)Ronald Reagan'ın ve Birleşik Krallık'ta (1979–1990)Margaret Thatcher'ın görev sürelerinde artan önem kazandı. Kamu ve politik ilgi, Keynes'in yönetilen kapitalizminin sözde kolektivist kaygılarından, "yeniden pazarlanan kapitalizm" denilen bireyselseçim odaklı noktaya kaymaya başladı.[52]
Harvard Kennedy Okulu ekonomisti Dani Rodrik, kapitalizmin üç tarihsel biçime ayırır:[55]
19. yüzyılda Kapitalizm 1.0, devletin asgari rolü olduğu (ulusal savunma ve mülkiyet haklarının korunması dışında) büyük ölçüde düzensiz piyasaları gerektiriyordu.
İkinci Dünya Savaşı sonrası yıllarda Kapitalizm 2.0, devletin piyasaları düzenlemede önemli bir rolü olan Keynesçiliği ve güçlü refah devletlerini gerektiriyordu.
Kapitalizm 2.1, düzenlenmemiş piyasalar, küreselleşme ve devletlerin çeşitli ulusal yükümlülüklerinin bir bileşimini gerektiriyordu.
Pek çok analist, Çin'in 21. yüzyıldakidevlet kapitalizminin ana örneklerinden biri olduğunu iddia eder.
Demokrasi ile kapitalizm arasındaki ilişki, teoride ve popüler siyasi hareketlerde tartışmalı bir alandır. 19. yüzyıl Britanya'sında yetişkin-erkeğeoy hakkı verilmesi sanayi kapitalizmin gelişmesiyle birlikte oldu vetemsili demokrasi kapitalizmle aynı zamanda yaygınlaştı. Bu kapitalistleri demokrasi ile kapitalizm arasında nedensel veya karşılıklı bir ilişki varsaymaya yöneltti. Ancak bazı yazarlara göre 20. yüzyılda kapitalizm, aynı zamandafaşist rejimler,mutlak monarşiler vetek parti devletleri gibi liberal demokrasilerden oldukça farklı çeşitli siyasi oluşumlara da eşlik etti.[24]Demokratik barış teorisi, demokrasilerin diğer demokrasilerle nadiren savaştığını iddia eder, ancak bu teoriyi eleştirenler bunun "demokratik" veya "kapitalist" olmaları nedeniyle değil, siyasi benzerlik veya istikrar nedeniyle olabileceğini öne sürer. Ilımlı eleştirmenler, daha çoksiyasi özgürlük tavizi vermedenotoriter rejimlerin kapitalizmin bazı rekabetçi ilkelerini[56][57] kullanarak ekonomik büyümeyi yönetebildiklerinden dolayı kapitalist ekonomik büyümenin geçmişte demokrasiye yol açmış olmasına rağmen bu otoriter rejimlerin gelecekte demokrasiye dönüşmeyebileceğini öne sürerler.[58][59]
Siyaset bilimciler Torben Iversen ve David Soskice, demokrasi ve kapitalizmi birbirini destekleyen unsurlar olarak görür.[60]Robert Dahl "On Democracy" de "kapitalizmin demokrasi için faydalı olduğunu çünkü ekonomik büyüme ve büyük orta sınıf demokrasi için iyiydi" der.[61] Ayrıca, piyasa ekonomisinin tiranlık ve otoriterlik risklerini azaltan, ekonomi üzerindeki hükümet kontrolünün yerine geçtiğini savunmuştu.[61]
Paris Ekonomi Okulu'ndanThomas Piketty,Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital (2013) kitabında eşitsizliğin kapitalist bir ekonomideki ekonomik büyümenin kaçınılmaz sonucu olduğunu vebunun sonucunda ortaya çıkan zenginlik yoğunlaşmasının demokratik toplumları istikrarsızlaştırabileceğini ve bu toplumların üzerine inşa edildiği sosyal adalet ideallerini zayıflatabileceğini ileri sürdü.[65]
Kapitalist ekonomik sistemlere sahip devletler, otoriter veya baskıcı kabul edilen siyasi rejimler altında başarılı olmuşlardır. Singapur, rekabetçi, iş dostu ortamı ve sağlam hukukun üstünlüğünün bir sonucu olarak başarılı bir açık pazar ekonomisine sahiptir. Bununla birlikte, her ne kadar demokratik ve sürekli olarak yolsuzluğu en az olanlardan biri olsa da[66] büyük ölçüde tek parti yönetimi altında işleyen hükûmet tarzı yüzünden sık sık eleştiri yağmuruna tutulur. Dahası, hükûmetin düzenlediği basının da gösterdiği gibi ifade özgürlüğünü ve etnik ve dini uyumu, yargı saygınlığını ve kişisel itibarını koruyan yasaları destekleme eğilimini güçlü bir şekilde savunmaz. Çin Halk Cumhuriyeti'ndeki özel (kapitalist) sektör, otoriter bir hükûmete sahip olmasına rağmen kuruluşundan bu yana katlanarak büyüdü ve gelişti.Augusto Pinochet'nin Şili'deki yönetimi, yatırım ve kapitalizm için güvenli bir ortam yaratmak amacıyla otoriter yöntemler kullanarak ekonomik büyümeye ve yüksek düzeyde eşitsizliğe[67] yol açtı. Benzer şekilde,Suharto'nunotoriter hükümdarlığı veEndonezya Komünist Partisi'nin ortadan kaldırılması,Endonezya'da kapitalizmin genişlemesine olanak sağladı.[68][69]
Ekonomik düşüncedeki "klasik" gelenek Britanya'da18. yüzyıl sonunda ortaya çıkmıştır.Adam Smith,David Ricardo veJohn Stuart Mill gibi klasik politik ekonomistler kapitalist ekonomide üretim, dağılım ve malların değişimi gibi konuların analizini yaparak yayımlamışlardır ve bu çalışmalar günümüzdeki çoğu iktisadi çalışmanın da hâlen temelini oluşturmaktadır.
Adam Smith'inMerkantalizmi eleştiren ve "doğal özgürlüğün sistemi" mantığını açıkladığıMilletlerin Zenginliği kitabı klasik politik ekonominin başlangıcı sayılır. Smith, bu ünlü kitabında geliştirdiği çeşitli kavramları açıklar ve bu kavramlar bugün de kapitalizmle ciddi anlamda ilişkilendirilmektedir. Bu kavramların başında da piyasanıngörünmez el metaforu gelmektedir, kişisel çıkar isteğinin istemsiz olarak toplum için de en üst düzeyde ortak bir yarar sağlayacağını söylemektedir. Kendi zamanının tekellerini, gümrüklerini ve devletin getirdiği sınırlamaları eleştirmiştir ve piyasanın en adil ve etkili hakem olacağını söylemiştir. Bu görüş, klasik politik ekonominin en önemli ikinci ve modern çağı etkileyen en önemli ekonomistlerden biri olanDavid Ricardo tarafından da paylaşılmıştır.Ekonomi Politik ve Vergi Prensipleri (1817) isimli kitabında, bir grubun bir malı göreceli olarak daha az maliyetle üretebildiği bir durumda ticaretin ticaret yapan her iki taraf için de nasıl faydalı olacağına dayananKarşılaştırmalı üstünlükler kuramını açıklar. Bu ilkeserbest ticaret anlayışını destekler. Ricardo,enflasyonun paranın ve kredinin niceliğindeki değişmeyle yakından ilgili olduğunu da söylemiş,azalan verim kuramının da savunuculuğunu yapmıştır.
Klasik politik ekonomi anlayışı, hükûmetin ekonomiye müdahalesini en aza indirgemeyi savunangeleneksel liberalizm doktriniyle yakından ilişkilidir.
Marx, metalarınkullanım değeri ve piyasa içindekideğişim değerini birbirinden ayırır. Marx'a göre sermaye, yeni bir meta üretmek amacıyla satın alınan metanın yarattığı ekstra değişim değerinden oluşur.Emek gücünün kendi kapitalizmde bir meta haline gelir, emek gücünün değişim değeri ücret olarak yansır, fakat bu da kapitalist için ürettiği değerden daha azdır. Bu farklılıkartı değer yaratır ve kapitalistin sermaye birikimini ve kârını oluşturur.Kapital isimli kitabında Marx, kapitalist üretim biçiminin işçilerin yarattığı artı değere el koyma biçimiyle farklılaştığını yazar—bundan önceki toplumlarda da artı değere el konulurdu, fakat kapitalizm buna üretilen metaların satış değeri aracılığıyla el koyduğu için bir ilktir. Sermaye sahibi veyaburjuvanın çıkarına çalışan bu döngü desınıf savaşının temelini oluşturur.
Vladimir Lenin,Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması (1916) çalışmasında Marksçı bakış açısını yenileyerek, kapitalizmin yeni kaynaklar ve piyasalar bulmak amacıyla zorunlu olaraktekelci kapitalizme - Lenin bu durumuemperyalizm olarak da tanımlıyordu - sebep olacağını, bunun da kapitalizmin son ve en yüksek aşamasını temsil ettiğini söyledi.
AlmansosyologMax Weber, kapitalizmin tanımlayıcı niteliklerinin anlaşılmasında büyük bir etki yaratmıştır. Weber'e göre piyasa değişimi, üretime göre kapitalizmin daha belirleyici bir özelliğidir. Kapitalist girişimler, önceki ekonomik sistemlerdeki faaliyetlerin aksine üretimi rasyonelleştirmişler, bu daverimlilik veüretkenliğin en üst seviyeye çıkarılması isteğidir. Weber, henüz kapitalist ekonomiye geçilmediği zamandaki çalışanların,loncadaki usta ile çırak gibi, kişisel ilişkilere dayanan çalışmayı anladıklarını söyler.
Weber,Protestan Ahlakı ve Kapitalizm Ruhu (1904-1905) isimli kitabında kapitalizmin, geleneksel ekonomik hareketleri nasıl değiştirdiğinin izini arar. Rasyonel aktivitenin ruhu, kapitalist değişimi önleyen geleneksel kısıtlamaları ortadan kaldırmış ve modern kapitalizmin gelişmesini sağlamıştır. Bu ruh giderek tedavinin edilmiş bir hukuka dayandırılmıştır, bunların arasında ücretli işçilerin emeğini yasal olarak satabilme "özgürlüğü", teknolojinin rasyonel ilkelere dayanan bir üretimin organizasyonunu sağlayabilmesi için desteklenmesi, işçilerin ev ve iş yeri arasındaki hayatının kamusal ve özel yaşam olarak ayrımının net olarak belirlenmesi sayılabilir. Bu yüzden Weber kapitalizmi, Marx'ın aksine,üretim araçlarının değişmesinin birincil sonucu olarak görmez. Onun yerine kapitalizmin kökeni, politik ve kültürel dünyada ortaya çıkan yenigirişimcilik ruhunun yükselmesinde yatar.Protestan Ahlakı'nda, bu ruhun doğuşunun daProtestanlığın, özellikleKalvinizmin yükselişiyle ilgili olduğunu söyler.
Weber'e göre kapitalizm, insanlık tarihinin en gelişmiş ve karmaşık ekonomik sistemidir. İlerlemiş iş ortaklıkları, kamu kredisi ve modern dünyabürokrasisi kapitalizmle yakından ilişkilidir. Yine de Weber kapitalizmin rasyonelleşmiş eğilimlerinin, kültürel değerler ve kurumlar için potansiyel bir tehdit oluşturduğunu ve insan özgürlüğünü bir "demir kafes (stahlhartes Gehäuse)" içine sıkıştırabileceğini söyler.
Alman Tarihçi Okulu'na göre, kapitalizm esas olarak piyasalar için var olan üretim teşkilatlarına dayanarak tanımlanır. Bu görüş Weber'le benzer bir kuramsal temeli paylaşır fakat para ve markete yaptığı vurguyla ondan farklı bir yere konur. Alman Tarihçi Okulu takipçilerine göre, geleneksel iktisadi hareket biçimlerinden kapitalizme geçiş, kredi ve para üzerindeki Orta Çağ kısıtlamalarının yerini kar güdüsüyle yakından ilişkilipara ekonomisinin almasıyla ortaya çıkar.
19. yüzyıl sonlarına doğru Alman Tarihçi Okulu'ndan daha farklı bir yere oturtulanCarl Menger ile ortaya çıkan Avusturya Okulu, sonraki jenerasyon takipçileriyle birlikte20. yüzyılda da etkili olmuştur. Avusturya Okulu'nun öncülerinden Joseph Schumpeter kapitalizmin "ister istemez her kapitalist teşebbüsün ergeç bu gelişime uymak zorunda olacağı"yaratıcı yıkımına vurgu yapmıştır. Piyasa ekonomilerinin sürekli değişim geçireceği gerçeğine dayanan bu düşünce, sürekli yükselen ve düşen sanayilerin olacağını söyler. Schumpeter'in popülerleştirdiği bu düşünce, çağdaş ekonomistleri etkilemiştir ve ekonominin büyümesi için kaynağın küçülen sanayilerden gelişmiş sanayilere doğru akması gerektiği sonucu çıkmıştır. Ama kaynağın düşen sanayilerden çekilmesinin, kurumsal direnmenin değişik biçimlerinden dolayı, güç ve yavaş olacağını gerçeğini de belirtmişlerdir.
Avusturyalı ekonomistlerLudwig von Mises veFriedrich Hayekpiyasa ekonomisini20. yüzyıldakiplanlı ekonomi düşüncesine karşı savunmuşlardır. Sadece piyasa kapitalizminin kompleks ve modern bir ekonomi yaratacağını söylemişlerdir. Çünkü modern ekonomi, birbirinden çok ayrı ve geniş bir mal ve hizmetler düzeni, oldukça fazla tüketici ve şirket pozisyonu yaratır ve piyasa kapitalizmi dışındaki herhangi bir ekonomik düzende bilgi, o düzenin bilgiyi elinde tutabilme kapasitesini aşar ve bu da bilgi ve haberleşme sorunu yaratır.Arz ekonomisi düşünürleri Avusturya Okulu çalışmaları üzerine kurar ve "her arz kendi talebini yaratır" diyenSay Kanunu'nu özellikle vurgular.
^Allen, Robert Carson (2009).The British industrial revolution in global perspective. New approaches to economic and social history. Cambridge: Cambridge university press.ISBN978-0-521-86827-3.
^abGilpin, Robert (2018).The Challenge of Global Capitalism : The World Economy in the 21st Century. Princeton University Press.ISBN978-0-691-18647-4.OCLC1076397003.
^Stearns, Peter N. (1993).The industrial revolution in world history. Essays in world history. Boulder, Colo.: Westview Press.ISBN978-0-8133-8596-9.
^Berend, Ivan T. (2015). "Capitalism".International Encyclopedia of the Social & Behavioral Sciences|International Encyclopedia of the Social & Behavioral Sciences (Second Edition): 94-98.doi:10.1016/B978-0-08-097086-8.62003-2.ISBN978-0-08-097087-5.
^Gregory, Paul; Stuart, Robert (2013).The Global Economy and its Economic Systems. South-Western College Publishing. s. 41.ISBN978-1-285-05535-0.Kapitalizm, üretim faktörlerinin özel mülkiyeti ile karakterize edilir. Karar alma merkezi değildir ve üretim faktörlerinin sahiplerine aittir. Karar alma süreçleri, gerekli bilgileri sağlayan piyasa tarafından koordine edilir. Katılımcıları motive etmek için maddi teşvikler kullanılır.
^Macmillan Dictionary of Modern Economics. 3rd. 1986. s. 54.
^Warburton, David (2003).Macroeconomics from the beginning: The General Theory, Ancient Markets, and the Rate of Interest. Paris: Recherches et Publications. s. 49.
^Koehler, Benedikt (2014).Early Islam and the Birth of Capitalism. Lexington Books. s. 2.In Baghdad, by the early tenth century a fully-fledged banking sector had come into being...
^Brenner, Robert (1 Ocak 1982). "The Agrarian Roots of European Capitalism".Past & Present.97 (97): 16-113.doi:10.1093/past/97.1.16.JSTOR650630.
^Quoted in Sir George Clark,The Seventeenth Century (New York, Oxford University Press, 1961), p. 24.
^Om Prakaş, "Empire, Mughal 18 Kasım 2022 tarihindeWayback Machine sitesindearşivlendi.",History of World Trade Since 1450, edited by John J. McCusker, vol. 1, Macmillan Reference USA, 2006, pp. 237–240,World History in Context. Retrieved 3 August 2017
^Burnham, Peter (1996). "Capitalism". McLean, Iain; McMillan, Alistair (Ed.).The Concise Oxford Dictionary of Politics. Oxford Quick Reference (3 bas.). Oxford:Oxford University Press (2009 tarihinde yayınlandı).ISBN978-0-19-101827-5. 27 Temmuz 2020 tarihinde kaynağındanarşivlendi. Erişim tarihi: 14 Eylül 2019.Industrial capitalism, which Marx dates from the last third of the eighteenth century, finally establishes the domination of the capitalist mode of production.
^Burnham, Peter (1996). "Capitalism". McLean, Iain; McMillan, Alistair (Ed.).The Concise Oxford Dictionary of Politics. Oxford Quick Reference (3 bas.). Oxford:Oxford University Press (2009 tarihinde yayınlandı).ISBN978-0-19-101827-5. 27 Temmuz 2020 tarihinde kaynağındanarşivlendi. Erişim tarihi: 14 Eylül 2019.For most analysts, mid- to late-nineteenth century Britain is seen as the apotheosis of the laissez-faire phase of capitalism. This phase took off in Britain in the 1840s with the repeal of the Corn Laws, and the Navigation Acts, and the passing of the Banking Act.
^Thomas, Martin; Thompson, Andrew (1 Ocak 2014). "Empire and Globalisation: from 'High Imperialism' to Decolonisation".The International History Review.36 (1): 142-170.doi:10.1080/07075332.2013.828643.ISSN0707-5332.
^Mesquita, Bruce Bueno de (September 2005)."Development and Democracy".Foreign Affairs. 20 Şubat 2008 tarihindekaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Şubat 2008.
^Farid, Hilmar (2005). "Indonesia's original sin: mass killings and capitalist expansion, 1965–66".Inter-Asia Cultural Studies.6 (1). ss. 3-16.doi:10.1080/1462394042000326879.