Kahve,kökboyasıgiller (Rubiaceae)familyasınınCoffea cinsinde yer alan birağaç ve bu ağacınmeyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilen tozunsu ya dasüt ile karıştırılmasıyla yapılan içecektir.[1] Günlük tüketimi 2024'te 2 milyar fincan olarak tahmin edilmiştir.[2]
Kahve bitkisinin kökenininAfrika'ya dayandığı, içecek olarak kullanımının ise ilk kezGüney Arabistan'da gerçekleştirildiği düşünülmektedir. Kahve kültürünün gelişimi Arap dünyasında gerçekleştiğinden, günümüzde tüm dünyada yaygınlık kazanmış olan bu kültürün başlangıcına inmek için genellikleArap edebiyatına müracaat edilmektedir.[3]
Kahve bir içecek olarak toz haline getirilmiş kahve tanelerinin demlenmesi ile oluşturulur, ancakfiltreleme, öğütme boyutu, demleme süresi, su sıcaklığı ve miktarı gibi değişik faktörler farklı içecekler oluşturur. Günümüzde bir çeşit filtrelenmiş kahve olanEspresso ve türevleri başta olmak üzere dünyada pek çok kahve çeşidi tüketilmektedir. Kahve içerdiğikafein maddesininuyarıcı niteliği yüzünden dikkat artırıcı ve uyanık tutucu özelliğe sahiptir.[5]
Kahve sözcüğü,TürkçeyeArapçadakikahve (قهوة) sözcüğünden geçmiştir. Öte yandan bu tabirin Arapçada ilk kez hangi tarihte kullanıldığı halen bilinmemektedir. Arapçadaki bu sözcüğün etimolojisi şüphelidir. Büyük olasılıkla bu kelimeArapçada"iştahı kesildi" anlamındakikahiye fiilinden türetilmiştir. Bu anlam, kahve sözcüğünün Arapçada ilk kez, içenlerin iştahını kesen bir tür şarapla ilişkilendirilmesiyle alakalıdır. Arapçadaki bu kök,"dumansı" ve"mat" gibi anlamlara sahip olanİbranicek-h-h (כהה) köküyle de kökteştir>. Ayrıca kahve kelimesinin etimolojisi,Etiyopya'dakiKaffa (ከፋ) bölgesi ile de ilişkilendirilmektedir.[3]
Kahve sözcüğü bugünkü anlamını muhtemelen14. yüzyılda kazanmaya başlamıştır.Arapça "kahve" sözcüğü;Türkçede "kahve" sözcüğüne dönüşmüş,Avrupa'da isecafé,caffe,koffie,coffee,koffie,kaffee sözcükleriyle adlandırılmıştır.
Kahvenin ilk kullanımına dair çok çeşitli efsaneler bulunmaktadır. Bunlardan en meşhuru,Kaldi yahut Halid adındakiEtiyopyalı bir keçi çobanı hakkındadır. Bu efsane, batı edebiyatlarında fazlaca ilgi gördüğü için son derece popülerdir. Söz konusu hikâye miladi 800 yılına kadar uzanmaktadır. Rivayet edildiğine göre,Kaldi yahut Halid adındaki bu keçi çobanı, meçhul bir bitkinin meyvelerini tüketen keçilerinde bir takım uyarıcı tesirlerin meydana geldiğini ve keçilerin son derece enerjik olduğunu fark etmiştir. Kendisi de bu meyveleri denediğinde, aynı durumu yaşamıştır. Durumu bölgesindeki bir din adamına bildirmiş ve söz konusu meçhul meyveler hususundaki birkaç denemeden sonra bugünkü kahve içeceği keşfedilmiştir.[3]
Etiyopyalı bir Arap olanŞeyh Şazili 14. yüzyıl sonlarında yaşamış olması muhtemel bir Sufi Şeyhi'dir. Kahveyi ilk içtiği rivayet edilen kişilerden biridir. Gece ibadetinde dinç ve uyanık kalabilmek için özellikle geceleri kahve içtiği ve kahveyi ilk kullanan sufilerden biri olduğu belirtilmiştir.[6]
16. yüzyılın Arap yazarı Ceziri'ye göre kahveyi ilk içen kişi ez-Zebhani olarak bilinenYemenli Cemalleddin Ebu Abdullah Muhammed İbn Said'dir. Bir olay yüzünden Aden'i terk ederekEtiyopya’ya giden Zebhani orada kahve içen insanlarla karşılaşmış; Aden’e döndüğünde hastalanmış ve aklına kahve içmek gelmiş. Kahve onu iyileştirmiş. Kahve’nin yorgunluk ve uyuşukluk giderme, canlılık ve dinçlik kazandırma özelliklerini keşfetmiş.
Bazı rivayetler, ilk kahve tüketiminiSüleyman'a nispet etmektedir. Bu rivayete göre,Süleyman bir yolcuğunda ahalisinin bilinmeyen bir hastalığa yakalandığı bir kente uğramıştır. Bu sorunu nasıl çözeceği kendisineCebrail tarafından bildirilmiştir. Bunun üzerine Yemen'den gelen kahve çekirdeklerini kavurmuş ve yeni bir tür içecek keşfetmiştir. Bu içecekten içen hastalar tekrar sıhhatlerine kavuşmuştur.[3]
Kahve uzun süre sadece Araplar tarafından kullanıldıktan bir yüzyıl sonra Suriye, Mısır, İran ve Hindistan'a yayılmıştır.[7]
Kahve’nin anavatanı olanEtiyopya’nın yüksek yaylaları, yabani kahve bitkisinin doğal olarak yetiştiği bölgelerde yerli halk bu bitkinin tanelerini un haline getirip bir çeşit ekmek yapıyordu. Meyveleri kaynatıldıktan sonra suyu içilmek suretiyle tıbbi amaçlı kullanılıyor ve "sihirli meyve" olarak adlandırılıyordu. Kahve, ünüyle birlikte hızlaArap Yarımadası'na yayıldı ve 300 yıl boyuncaHabeşistan'da keşfedilen yöntem ile içilmeye devam edildi. 14. yüzyılda ise yepyeni bir keşif ile ateşte kavrulan kahve çekirdekleri, ezildikten sonra kaynatılarak içime sunuldu. Kahve'yi ilk olarak işleyip içmeye başlayan Yemen'deki Sufi tarikatıdır. Buradan 1470'li yıllardaAden’de, 1510’daKahire’de 1511’deMekke’de görülmüştür.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) Yemen ValisiÖzdemir Paşa, Yemen'de içtiği ve çok sevdiği kahveyi İstanbul'a getirmiştir. Kahve, kısa zamanda itibarlı bir içecek olarak saray mutfağında yerini aldı ve büyük ilgi gördü. Saray görevleri arasına "kahvecibaşı" adında bir de rütbe eklendi. Padişahın ya da bağlı olduğu devlet büyüğünün kahvesini pişirmekle görevli olan kahvecibaşı, sadık ve sır tutmasını bilenler arasından seçilirdi. Osmanlı tarihinde kahvecibaşılıktan sadrazamlığa yükselenlere bile rastlandı.
Filistin'de eski usullerle kahve öğüten kadınlar, 1905.
Saraydan konaklara ardından evlere giren kahve, İstanbul halkının kısa sürede tutkunu olduğu bir lezzet haline geldi. Satın alınan çiğ kahve çekirdekleri tavalarda kavrulup, dibeklerde dövüldükten sonra cezvelerde pişiriliyordu.
Osmanlı tarihinde kahve dört dönem yasaklanmıştır. Bunlardan birincisi Kanuni Sultan Süleyman'ın kahveyi yasakladığı dönemdir. Kahveyi yasaklamasının amacı kahvehanelerin dedikodu ortamlarına dönüşmesinin önüne geçmektir. Şeyhülislam Bostanzade Mehmet Efendi'nin fetvasıyla yasak kaldırılmıştır. İkinci kahve yasağı III. Murad döneminde gerçekleştirilmiştir. Fakat bu yasak kahve tüketimini azaltamamış çünkü III. Murad’ın kararıyla kahvehaneler kapansa da kaçak kahvehaneler açılmıştır. Durumun devlet büyükleri tarafından fark edilmesinin ardından da din bilginleri bunun kaldırılmasını rica etmiş ve yasaklar padişah tarafından 1587 yılında kaldırılmıştır. Bu dönemde kahve henüz her eve girecek kadar yaygın olmasa da belirli merkezlerde sevilerek tüketilen bir içecek haline gelmişti. Bu nedenle yasakların kalkmasıyla kahvehane sayıları da artmıştır.
1606 yılından 1611 yılına kadarI. Ahmed döneminde kahve ile birlikte keyif verici maddeler yasaklanmıştır. Hatta kahve uyuşturucu madde olarak sayılmış ve içilmesinin caiz olmadığı söylenmiştir. Osmanlı Dönemi’ndeki en caydırıcı ve katı kahve yasağıIV. Murad döneminde getirilmiştir. Bu dönemde sadece kahve değil; tütün, şarap, afyon benzeri keyif verici tüm maddeler yasaklanmıştır. Kahvehaneleri kapatan padişah neden olarak da kahvehanelerin İstanbul’da büyük yangınlara sebep olmasını göstermiştir. Bu yasakların en katı tarafı ise, uymayanların idam edilmesiydi.
Kahve yasaklarının bir miktar hafiflemesi iseIV. Mehmed döneminde olmuştur. Alimler “Kömürleşmemiş oranda kahve haram değildir.” şeklinde fetva verdikten sonra, kahve tüketimi yeniden yaygınlaşmıştır. 1826 yılında,Yeniçeri Ocakları'nın kapatılması sırasında kahvehaneler de kapatılmış fakat kahve içilmeye devam edilmiştir. Son yasaklar da yeni yasa çıkarılarak 1830 yılında kaldırılmış ve kahve özgür bir şekilde tüketilmeye başlanmıştır.
İstanbul'a gelen Venedikli tacirler, çok sevdikleri bu içeceğiVenedik'e taşıdı. Böylece Avrupalılar kahveyle ilk kez 1615'te tanışmış oldu. Öncelerilimonata satıcıları tarafından sokaklarda satılan kahve, 1645'te açılanİtalya'nın ilk kahvehanesinde yerini aldı. Kısa zamanda sayıları hızla çoğalan bu kahvehaneler de diğer pek çok ülkede olduğu gibi özellikle sanatçıların, öğrencilerin ve her kesimden halkın bir araya gelerek sohbet ettikleri en gözde yerler oldu. Kahve Paris'e 1643, Londra'ya 1651'de ulaştı.
Kahve, beyaz ve kokulu çiçeklerle sahip, kirazı andıran kırmızı meyvesinin içinde iki çekirdek bulunan, dikildikten yaklaşık 3 yıl sonra meyve vermeye başlayan ve 30-40 yıl boyunca aralıksız meyve veren bir ağaç türüdür. Doğal haline bırakıldığında 8-10 metreye kadar uzayan ağaç, meyvelerin kolay toplanabilmesi için sürekli budanarak 4-5 metre uzunluğunda bir çalı boyutunda tutulur. Kahvenin defne yaprağına benzer derimsi ve kenarları dalgalı kışın dökülmeyen koyu, parlak ve sivri uçlu yaprakları vardır.
Kahve ağaçları bol yağış alan, ortalama sıcaklığın 18-24°C arasında bulunduğu ve don olayının görülmediği, ekvatorun 25 Kuzey'i-30 Güney'i arasındaki kuşakta yetişir. Soğukta ağaç ölür, ayrıca ani ısı değişiklikleri de ağaca zarar verir. Nemli ortamı sevdiğinden, kahve ağacının düzenli yağışın olduğu tropik bölgelerde yetiştirilmesi gerekir. Doğada pek çok yetişen türü olmasına rağmen yalnızcaCoffea arabica veCoffea robusta adındaki türlerin tarımı yapılmaktadır.
Bol yağışların ardından kahve ağacı, yılda iki ya da üç kez beyaz çiçekler açar. Güçlü ve keskin kokuları kimi zaman yasemini kimi zaman portakal ağacının çiçeğini andırır. Yeni çiçek vermeye başlamış bir ağaç, dallarında bir yılda toplam 20-30 bin çiçek taşır. Kahve çiçekleri açtıktan birkaç saat sonra solmaya başlar ve yavaşça meyve olmak için hazırlanırlar.
Kahve meyvesi; büyüklüğü, şekli ve rengindeki benzerlikler nedeniyle "kahve kirazı" olarak da adlandırılmaktadır. İçinde ince iki çekirdek bulunur. Çekirdeklerin birbirine bakan tarafı düz, dış tarafı yuvarlaktır. Her çekirdeğin içinde aynı biçimde bir tohum (kahve tanesi) vardır. Tanenin düz yüzeyinde, içi sert birbesi dokusu ile dolu olan, derin bir çizgi yer alır, Besi dokusunun dış tabakası ince bir zarla kaplıdır. Zarın dışında ise daha sert bir kabuk vardır. Eğer kahve çekirdeği daha sonra tohum olarak kullanılacaksa çekirdek kabuktan ayrılmaz.
Çiğ kahve çekirdekleri.
Bazı kahve ağaçlarının meyvesinden iki yerine bir tane çekirdek çıkar. Bu çekirdek (peaberry), diğerlerine göre çok daha yuvarlak bir şekle sahiptir. Tek olarak çıkan çekirdekler, diğerlerinden ayrılarak üretim sürecinden geçirilir. Genellikle fiyatları da normal kahveye göre çok daha pahalıdır.
Kahve meyvelerinin çok düzenli kontrol edilmeleri gerekir, çünkü olgunlaştıktan sonra 14 gün içinde çürümeye başlarlar.
Kahvenin,Yengeç veOğlak dönencesi arasındatropikal iklimli bölgelerde ağırlıklı olarak tarımı yapılmaktadır. Toprak, aldığı su, güneşlenme zamanı, nem gibi faktörler kahvenin tadını ve aromasını değiştirmektedir. Eğer kahve yanardağın eteğinde yetiştiriliyorsa kül kokmaktadır. Muz ağaçlarının gölgesinde yetişiyorsa daha aromatik bir tadı olur.[kaynak belirtilmeli]Brezilya kahve üretiminde dünya birincisidir. OnuVietnam veKolombiya ülkeleri takip eder.
Kahve üreticileri ilk on — Ton(2008) bin paket (2007)
Simge yok = resmi rakam, P = resmi rakam, F = FAO tahmini, * = Resmi olmayan/yarı resmi/yansıtılmış rakam, C = hesaplanmış rakam, T = toplam (resmi, yarı resmi veya tahmini)
Sarı ülkeler sadece Arabika, açık yeşil ülkeler hem Arabika hem Robusta, koyu yeşil ülkeler ise sadece Robusta yetiştirilen ülkelerdir.
Etiyopya'da keşfedilen ilk kahve bitkisinden türemiş olanCoffea Arabica, daha çok yüksekliği 800-2000 metre arasında olan dağlıkplatolarda veyavolkanik yamaçlarda yetişir. Her yağmurlu dönemin ardından çiçek açar ve meyvelerinin olgunlaşması için yaklaşık 9 ay gerekir. Tipik bir arabica ağacı, bir yılda yaklaşık 5 kg meyve verir ve bu meyvelerden 1 kg kahve çekirdeği elde edilir. Yeşilimsi sarı renkteki oval arabica çekirdeklerinden üretilen kahve, Robusta'ya göre daha az kafein içerir. Ayrıca daha tatlı bir aromaya sahiptir. Arabica kahvesi dünya kahve üretiminin %70'ini oluşturur. Ancak hastalıklara ve iklim koşullarına çok dirençli olmadığından yetiştirilmesi daha zordur ve daha pahalıdır. En çok bilinen çeşitleri;Brezilya,Orta-Doğu Afrika,Hindistan,Endonezya'da yetişen "Bourbon" veLatin Amerika'da yetişen "Typica"dır. Bunları Tico, Blue Mountain, Mundo Novo, Caturra ve San Ramon izler. Arabica türünün asit oranı Robusta'ya göre daha az ve aromalıdır. Bu yüzden damak tadı için en çok bu türü tercih edilir. Türkiye'de ise yalnızcaMersin veAnamur'da deneme dikimleri iyi sonuç vermiştir. Halihazırda 850 hektar alanda kahve tarımı yapılmaktadır.
Bilinen adıylaCoffea robusta, 0-600 metre arasında yetişir. Arabica'nın tersine düzensiz olarak çiçek açar ve meyvelerinin olgunlaşması için yaklaşık 10-11 ay gerekir. Sarımsı kahverengindeki yuvarlak Robusta çekirdeklerinden üretilen kahve, Arabica'ya göre yaklaşık iki kat daha fazla kafein içerir. Robusta kahvesi dünya kahve üretiminin yaklaşık %30'unu oluşturur. Hastalıklara ve iklim koşullarına çok dirençli olduğundan yetiştirilmesi çok daha kolay ve ucuzdur. En çok bilinen çeşitleri ise Java-Ineac, Nana, Kouliou ve Congensis'tir.
Kahve tarımı aynı cins kahvelerden yapılsa bile yetiştirilen bölgenin toprak, iklim yapısı ve o bölgedeki geleneklerden gelen işleme yöntemleri kahvenin aromasında değişiklikler meydana getirebilir. Etiyopya'daşarabımsı buruk tada sahipYirgacheff ile yoğun egzotik meyve veturunç tatları içerenSidamo kahveleri bulunmaktadır.AA, ÖzellikleKenya'da kahve hasatları bir arada toplanıp boyutlarına göre ayıklandıktan sonra en büyük boyutlara sahip çekirdeğe verilen bir unvandır.
Santos ismini Brezilya'da kahve yetiştirilmeyen bir limandan almıştır,Rio Minas ise genellikle Türkiye'de veBalkanlar'daTürk kahvesi için sıkça kullanılan ekonomik bir Brezilya kahvesi türüdür.Supremo,Kolombiya'da en kaliteli kahve kategorisine verilen addır,Excelso iseSupremo'ya göre daha küçük boyutlara sahip kahve çekirdeğidir ve filtre kahve harmanlarında sıkça kullanılan şekerli tatlara sahiptir.Antigua,Guatemala'nınAntigua ovasında yetişençikolatamsı vebaharatlı lezzetleriyle ön plana çıkan kaliteli bir kahvedir.TarrazuKosta Rika kökenlidir ve dünyanın en prestijli ve dengeli kahvelerini üretmektedir. Bu kahve;fındıksı, çikolatamsı tatlar içerir vefinca adı verilen çiftliklerde yetiştirilip işlenir.
Sumatran düşük asit dengesine sahip bir Endonezya kahvesi olup, isminiSumatra adasından almıştır ve isli kokusu ile topraksı karamelimsi tadı ile karakterize edilir.
Dünyadapetrolden sonra en büyük ticaret alanını oluşturan ürün kahvedir. Bu nedenle kahvenin dünya ticaretinde büyük önemi vardır.[kaynak belirtilmeli]
İlk kez 1727 yılındaBrezilya'dan kahve ithal edilmeye başlanmıştır. Türkiye'deki en eski kahveci 1871 yılında kurulmuşKurukahveci Mehmet Efendi'dir. Anadolu'da kahve ekimi ile ilgili çalışmalar yapılmış fakat başarılı olunamamıştır. 2.Dünya Savaşı sırasında Tekel kapsamına alınmıştır. 1980'li yıllardaNestlé firması Nescafé'yi piyasaya sürmüştür. 2004'ten beri Türkiye'de sadeceMersin Antalya veAnamur'da 16 hektarlık bir alanda kahve tarımı yapılmaktadır.[kaynak belirtilmeli]
Espresso makineleri kahveyi demlemek için sıcak buhar kullanır.
Bir içecek oluşturulabilmesi için kahve tanelerinin toz haline getirilmesi ve demlenmesi gerekmektedir. Neredeyse tüm kahve demleme yöntemleri öğütülmüş kahve ve sıcak su kullanarak gerçekleştirilir, ancak kullanılan filtre, öğütülmüş kahvenin boyutu, demleme süresi, su sıcaklığı ve miktarı gibi değişik faktörler farklı içeceklere yol açabilir.
Dünya'da kahve genellikle telvesi filtre edilerek tüketilir.Filtre kahve, orta kalınlıkla çekilmiş kahvenin genellikle bir kâğıt filtre yardımıyla filtre edilerek demlenmesi ile elde edilen kahve çeşididir.French Press ise kalın çekilmiş kahve kullanır ve aynı ada sahip bir demleme kapında suyla karıştırılıp ucunda metal bir süzgeç olan pistonla filtre edilerek hazırlama yöntemidir. Orta Doğu ve Balkanlar'da hazırlananTürk kahvesinde içecek telvesi ile servis yapılır. (Türk kahvesi hazırlanışından dolayı adını almıştır. Türkiye'de üretilmediğinden dolayı hâlâ ithal edilmektedir.)Mırra iseŞanlıurfa'ya özgü, birkaç kez demlenerek hazırlanan acı bir kahvedir.
Kahve makineleri, genellikle yerçekimi yardımı ile çalışır ve filtre üzerine konan kahvenin üzerinden kaynar su geçirilmesine dayanırlar. Perkolatörler ise suyun buharlaşması, kahve üzerinde yoğuşması ve yeniden buharlaştığı yere dönmesi prensibi ile işler. Bu bir döngü oluşturur ve öğütülmüş kahveye sadece buharlaşan su değer. İtalya'ya özgü bir koyu kavrulmuş kahve türü olanEspresso için özel makine kullanımı gereklidir. Bu makineler basınçlı ve sıcak su buharını kahveden geçirerek çok yoğun bir kahve özütü elde edilmesine olanak sağlar.
Sıcak demleme yöntemleri sırasıyla kâğıt filtre, metal filtre, frenchpress, aeropress, moka pot, Hario v60 ve espressodur. Bu demleme yöntemlerinin gerçekleştirilebilmesi için, o demleme yöntemine ait öğütme ve kavurma seçeneklerinin seçilmesi gerekir. Dripper demleme yöntemini kullanabilmek için Hario V60 için öğütülmüş, orta kavrulmuş çekirdek kahveye ihtiyaç duyulur.[9]
Bu demleme yöntemlerinin maliyetleri de ekipman açısından birbirinden farklıdır. Hario V60 ve French Press demleme yöntemi nispeten daha ucuzken, aeropress ve kâğıt filtreli kahve makinesi diğer yöntemlere göre daha maliyetlidir.
Farklı yöntemler ile hazırlanmış kahveleri gösteren kolaj.
Cold Brew olarak da adlandırılan soğuk suda demlenen kahve türeleri de bulunmakta, genellikle daha düşük asit oranları içermektedir. Bu yöntem kullanıldığında öğütülmüş kahvenin suda birkaç saat bekletilmesi gereklidir. Son yıllarda ortaya çıkannitro brew kahve ise soğuk suda demlenen kahvenin nitrojen ile köpürtülmesi yoluyla yapılır.
Kahve içecekleri pek çok ek madde içerebilirler. Bu ek maddelerden en yaygın olanları, su, süt, krema, şeker,kahve beyazlatıcısı,tatlandırıclar ve çeşitlibaharatlardır. Eklenen bu maddelere ve kullanılan kahvenin demlenme şekline göre pek çok farklı kahve bazlı içecek bulunmaktadır.
Türk kahvesi genellikle sade ile az, orta veya çok şekerli olacak şekilde, şeker içeriğine göre sınıflandırılır. Türk kahvesinin sert tadını yumuşatmak için kahve süt ile de pişirilebilir. Klasik Türk kahvesinin aksine cezveye su yerine süt konulur ve bu içeceğe sütlü Türk kahvesi denir. Adıyaman'a özgü Kervansaray kahvesinde ise kahveye ek olarak, çikolata, damla sakızı, keçiboynuzu, krema, menengiç kahvesi ve sahlep bulunur.
Günümüzde filtre kahve, özellikle deEspresso bazlı filtre kahve içeceklerinin tüketimi yaygındır.Caffe Lungo, Espresso'nun büyük boyudur ve kahvenin makinada daha uzun süre filtrelenmesiyle elde edilir.Caffe Americano, Espresso'nun sıcak su eklenerek yumuşatılmış şeklini oluşturur.Cappuccino, Espresso'ya su buharı ile köpük haline getirilmiş sütten yaklaşık 2 santim kadar eklenmesi ile üretilen bir içecektir.Caffe Latte, 25- 30 ml Espresso'nun üzerine 65°-76° derecelik sıcak sütün ilave edilmesi ve sütün üzerinde 2 cm kremamsı süt köpüğünün ilave edilmesi ile oluşur. Latte oran olarak %10-15 kahve ile %90-85 sütten oluşur.Latte Macchiato, sıcak süt ve süt köpüğünün üzerine espresso eklenerek yapılır. Temelde diğer tüm sütlü kahvelerden en büyük farkı sütün kahveye değil, kahvenin sütün üzerine eklenerek yapılmasıdır.Caffe Macchiato, Espresso'ya süt köpüğü eklenerek hazırlanan kahvedir.Mocha, Latte'ye çikolata tozu veya şeker eklenmesiyle yapılır.Viennese, Espresso'ya çikolata ve krema katılarak hazırlanan Viyana usulü kahvedir.Cafe au lait, Fransızların sütlü filtre kahvesi. Sütü kahvesinden daha fazladır. 1/3 kahve 2/3 sıcak süt.