Vikipedi'ninkalite standartlarına ulaşabilmesi için, bu maddenin veya bir bölümündeki ansiklopedik olmayan içeriğin temizlenmesi gerekmektedir. Görüşlerinizi lütfentartışma sayfasında belirtiniz.(Mart 2025)
Safevî şeyhlerindenŞeyh Haydar, müritleri arasında birliği sağlamak için yeni bir kıyafet kabul etti. Bu kıyafetin en orijinal tarafı başa geçirilen serpuştu. Kırmızı renkte ve 12 dilimli olan bu serpuşun her dilimindeOn İki İmam'ın adları yazılıydı. Bu serpuştan sonraOsmanlılar,Safevîlerin resmi dinî haline dönüştürülen Safevîliğe mensup kişiler için "Kızılbaş" tabirini kullanmaya başladı.[12][13]
Kızılbaşlar Osmanlı İmparatorluğu veŞeybânî Hanlığı'nın "Kızılbaş ülkesi" olarak hitap etikleri Safevi Hanedanı'nın kurulmasında büyük rolü oynamış ve 'soyurghal' adlı büyük toprak sahibi olmuşlardır. Ancak siyaseti karıştırdıkları gerekçesiyle Kızılbaş ordusu yerine saray gulam (Osmanlı'dakiKapıkulu)larından modern orduyu oluşturanŞah Abbas tarafından merkezden uzaklaştırılmışlardır.
"Kızılbaş" kelimesi,Anadolu veBulgaristan Alevilerini tanımlamak için de kullanılmıştı.[kaynak belirtilmeli] Osmanlı kayıtlarında Alevî Türkmen kökenli Seyyid Müslümanlara "Kızılbaş" deniliyordu.[kaynak belirtilmeli] Anadolu'da, 13 ile 14. yüzyıl sonlarında ortaya çıkanŞiiliğinHurûfilik mezhebinin etkisi altında faaaliyetlerini sürdürenBektaşîlik ile, 15. yüzyıl sonlarında ortaya çıkanI. İsmail'in takipçilerinin oluşturduğu Kızılbaşlık olmuştu.[kaynak belirtilmeli]
Sekizinci hicrî asırdaAnadolu hemen hemen tamamıyla Şii bir hüviyete bürünmüştü. Harezm’den geri dönen aşîretler, asırlar boyunca çeşitli mezhep mücadelelerinden bitâp düşmüş bir çevrenin sâhip olduğu i’tikadları da beraberlerinde getirmişlerdi.İlhanlılar’ın yıkılması ve Moğol saraylarında yaşayan Şii ulûlarının buralardan tardedilmelerinden sonra Diyâr-ı Bekir Türkmen Beyliği’nin oluşumuna kadar geçen süre zarfında bu aşîretler bağımsız olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdi.
Diyâr-ı Bekir Türkmen Beyliği’nin “Akkoyunlu Aşîreti" tarafından kurulması üzerineİlhanlı veMoğol saraylarını terk eden Şii âlimleri bu topraklara sığındılar. ÇünküAkkoyunlu Hükûmeti Şiiliği resmî mezhebi olarak kabul etmişti. H. 837 / M. 1434 tarihinden sonra Şiilik olanca gücüyleAnadolu’da yayılmağa devam etmekteydi. H. 892 / M. 1487 yılındaKarakoyunlularAkkoyunlular tarafından mağlûp edilince ülkeleri ellerinden çıktı. BilâhareAkkoyunlular da H. 907 / M. 1502 tarihinde Nahçivan civarındaİsmâ‘il Safevî Hatai ile giriştikleri meydan muharebesini kaybederek tarih sahnesinden silindiler.
On dördüncü asırda, “Ali bin Şehâb’ed-Dîn-i Hemdânî” ve “Lûtf’ûl-Lâh Nişaburî” ileHurûfîliğin kurucusu olan “Fadl’ûl-Lâh Ester-Âbâdî” Anadolu'daRâfızîliğin yayılmasında en etkin rolü oynayan şahsiyetlerin başında gelmektelerdi.SünniTimur Hükûmeti'nin varisi olan “Şâh-Rûh” uygulamaya koyduğu en şiddetli tedbirlere rağmen bu cereyanın önünü almakta bir başarı sağlayamıyordu. Sonunda, H. 857 / M. 1453 yılında İran'daki dînî hâkimiyet bilûmum “Şia”mezheplerinin üstünlüğü altına girdi.Safevî Tarikâtı pîri ve ayni zamandaŞeyh Hâmid Hâmid’ûd-Dîn-i Aksarayî’nin demürşidi olan Hoca Âlâ’ed-Dîn-i Âli’nin devrindeBâtınîlikSafev’îyyetarikâtının bünyesine girdi. Bunun oğlu olan “Şeyh Şâh” nâmıyla ünlenen “Şeyh İbrahim” zamanında iseSafevi Tarikatı’nın mâli yapısı epey güçlenmişti. ŞiiKarakoyunlu hükümdarıCihan Şah’ın tehditleri neticesinde İbrahim’in oğluŞeyh Cüneyd devrindeKarakoyunlular’ın himâyesi altına girentarikât, bu yönetimin idaresi altında ikenŞîʿa’nın “İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye/Onikicilik”mezhebini resmen kabul etmek zorunda kaldı. Bilhassâ Keyumers’in girişimleri neticesinde Rüstemvârlar’ın hâkimiyetleri altında bulunan bölgelerde Şiilik tam mânasıyla resmîyyet kazandı.[21]
Şiilerin kurduğu Safevî Hükûmeti devrinde Anadolu’daki “Şîʿa-i Bâtın’îyye” hareketleri
Akkoyunlular çökmesi üzerineİsmâ‘il Safevî önceTebriz’i kendisine payitaht edindi ve sonra da buradan İran’ın tamamının fethine başladı. Dokuzuncu hicrî asrın Şii’ûl-Mezhepmutasavvıfları arasında seçkin bir yere sâhip olan “Hoca Ahmed Hitlânî” ve onun baş müridi olan “Seyyid Muhammed Nûrbahş”Safevîler’in ortaya çıkmasında çok mühim gayretler sarfederek başlıca rolü üstlendiler.
Nûrbahş’ın Mehdiliğini ilân ederek büyük bir ihtilâlin çıkmasına sebebiyyet veren “Hoca İshâk Hitlânî” Timur'un oğlu “Şahrûh” tarafından i'dam edilirken, o sıralarda henüz bulûğ çağına ermemiş bir çocuk olan “Nûrbahş” i'dam edilmemişti. Şehriyâr köylerinden Sulfan'da ikâmet eden, hattâ H. 871 / M. 1467 yılında Hindistan'a “Mevlâna İmad’ed-Dîn” adında bir de dâî göndermiş olan “Nûrbahş”, H. 889 / M. 1484 tarihine kadar hiç aralıksız Şiilik propagandalarıyla meşgul olmuştu. Nûrbahş'ın vefâtı üzerine bütün varını yoğunu ayni dâva uğruna harcayan “Şems’ed-Dîn Muhammed Ceylânî Lâhcı” yerine geçti. Hattâİsmâ‘il SafevîŞiraz’ı feth ettiğinde kendisini ziyâret ederek himmet dualarını almıştı.
1510 yılındaki Merv Savaşı'ndaİsmâ‘il Safevî’nin ordusunda savaşan Kızılbaşlar.
Şiiliği tamim etmekle ünlü “Nûrbahş’îyye Tarikâtı”, “Seyyid Kâsım Feyiz Bahş” tarafından İran'da kuruldu. Dokuzuncu hicrî asırda Hindistan'a kadar yayılan butarikât tamamıylaBâtınî bir simâ arz etmekteydi. Bunun müridlerindenKeşmir taraflarına dâî olarak atanan “Mîr Şems’ed-Dîn Irakî” de tam bir “Şîʿa-iBâtın’îyye” mensubuydu.Horasan, Azerbaycan, İran, Irak hudutlarındanAnadolu’ya giren “Nûrbahş’îyye Tarikâtı” dervişlerinin gayretleriyleSafevîler, hükûmetlerinin temeltaşlarını atmaya muvaffak oldular.
Bu devrinBâtın’ûl-Mezhep şairlerinden Emîr Şahı, Sebnervârî ile,İmamiye Şiası’ndan Hasan Sebzvârî’nin H. 854 / M. 1450 tarihindeİmâm Rıza hakkında inşad ettiği medhiyeler sayesinde şöhret kazanan Şiilerden “Fahr’ed-Dîn Evhadi Müstevfî”, “İbn-i Hüssâm”, “Baba Sevdâî”, “Kâtibî”, “Nerşizî” ve “Nesîmî” müridleri Şii zümrelerin sayılmaya değer mübeşşirleri arasında yer almaktaydılar.[22]
Yavuz’un Anadolu’da kırk bin Safevî’yye taraftarını i’damı
Dokuzuncu hicrî yüzyılın sonlarındaİsmâ‘il Safevî’nin Şiiliğin “İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye/Onikicilik" mezhebini İran'da resmen kabul etmesinden sonra Anadolu'nun mezhebî vaziyeti de bir hâyli karışık bir hâle gelmişti.Yavuz Sultan Selim ileSafevîler arasında vuku bulanÇaldıran Muharebesi'ne rastlayan zaman dilimi içerisinde, kararlaştırılmış olan İran seferi sebebiyleSafev’îyye yakınlaşmasından doğması olası ihtilâllerin önünü almak için,Yavuz'un emriyle kırk binHatai taraftarıTürk de i'dam edilmişti.[23] (kaynak yetersiz)
Muhammed Naib Şerif, 1839-42'deki Birinci Anglo-Afgan Savaşı'nda Afganistan'daki Kızılbaşların önderi.
Safevi Hanedanı doğu ve batısında yer alan Sünni Türk devletlerine karşı kendi istiklâlini sürdürebilmek için, İran'da Şiiliği resmi bir devlet mezhebi şekline sokmağa ve İran'ın çeşitli mıntıkalarında yaşayan Sünnilere de zorla kabul ettirmeye mecburdular. Siyasi bir maksada yönelik olan bu harekete karşı da, Osmanlı İmparatorluğu'nun Sünniliği şiddetle yüceltmesi veSafevîler’inAnadolu veRumeli’de sürdürmekte oldukları şiddetli Şiilik yanlısı propagandalarına en hâşin şekillerde mukabelelerde bulunması din kisvesi altında gizlenen siyâsî menfaatlere dayalı tarihî zaruretlerden başka bir şey değildi.[24]
Tarihi İpek Yolunun kara bölümünü kontrol eden ve bu ticareti elinde bulunduran Türkmenler’in gittikçe güçlenerek Karadeniz ve Akdeniz’deki limanlara inmeleri başta Osmanlılar olmak üzereCeneviz veVenedikliler'i telaşlandırmıştır.SafevîŞahı İsmâ‘il'in daha fazla batıya gelmemesini isteyen OsmanlılarÇaldıran'daŞah İsmâ‘il'in ordusunu bozguna uğratarak bölgede kesin hâkimiyet sağlamıştır. Yükselme ve varlık döneminde sessiz kalan Alevîler, Osmanlı İmparatorluğu'nun duraklama döneminde çiftçilerin vergi sorunları(ekonomik),Tımar sisteminin bozulması(askerî) ve iyice teokratikleşen yönetim gibi nedenlerleCelali ayaklanmalarını başlattılar. Bu ayaklanmalarKuyucu Murat Paşa veIV. Murad gibi padişah ve sadrazamlar tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı. Osmanlı Devleti’nin gerileme dönemindePir Sultan Abdal’ın bir vali tarafından asılması üzerine sorunlar yeniden baş gösterdi veSivas bölgesi ayaklanmaya başladı. Daha sonra,Amasya veTokat bölgelerinde başlayıp süren ayaklanmalara,Tanzimat sonrasındaTunceli de katıldı. Osmanlı Devleti’nin dağılma dönemindeDersim ayaklanmaları ile devam edenCelali ayaklanmalarıTürkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla sona ermiştir.
Kubbealtı Lugati'ndekızılbaş sözcüğünün 3. anlamıHalk arasında “İslâmî emirlere uymayan, ahlâkça dürüst olmayan” anlamında aşağılama sözü olarak kullanılır şeklinde verilmektedir.[25] Bazı sözlüklerde incest/ensest sözcüğünün karşılığı olarakkızılbaşlık sözcüğü yer almaktadır.[26][27][28][29] 1966 yılında Turist Ömer filminin bir sahnesinde kız kardeşi ile münasebette bulunan Ömer'e komiser tarafından "Ulan sen kızılbaş mısın?" denilmesi T.B.M.M.'nde gündeme gelmiştir.[30] Star TV'de 1995 yılında Turnike programını sunan Güner Ümit, hamile taklidi yapan hosteslerden biriyle atışırken, "Benden mi hamile kaldın?" sorusuna "Yok, babamdan" cevabını veren hostese "Yoksa sen Kızılbaş mısın?"[31] şeklinde karşılık vermiş ve bu durum tepkilere sebep olmuştur.[32] Kızılbaş sözcüğüne böyle anlamlar yüklenmesinin, münzevi bir hayat sürdürmeleri sebebiyle kendileriyle ilgili ortaya çıkan zanlardan kaynaklandığı iddia edilmektedir.[33]
^Grigoriev, Sergei (2000). "Об этнической принадлежности шиитов Афганистана" [On the ethnicity of the Shiites of Afghanistan].Восток: история и культура (Rusça). Saint Petersburg. ss. 32-46.Кызылбаши, первоначально состоявшие из представителей семи малоазиатских тюркоязычных племен румлу, шамлу, устаджлу, афшар, каджар, текелю и зулкадар, говоривших на азербайджанском языке, были с XV в. одной из главных военно-политических опор Сефевидского государства.
^Blow, David. *Shah Abbas: The Ruthless King Who Became an Iranian Legend*. p. 165.
^Григорьев, С. Е. "Об этнической принадлежности шиитов Афганистана." // Восток: История и культура. Институт востоковедения (Российская академия наук), Санкт-Петербургский филиал.
^Korganyan, N. K., Papazyan, A. P. *Abraham of Crete, Narration*. p. 290.
^Doerfer, G. "Where Did Ibn Muhanna Come From?" p. 246.
^abTufan GÜNDÜZ, Kızılbaşlar Osmanlılar Safevîler, 2. baskı, sayfa: 110-112
^W. Floor, H. Javadi, «The Role of Azerbaijani Turkish in Safavid Iran», p. 1
Browne observed that the Safavid army’s war cry “was not ‘Long live Persia!’ or the like, but, in the Turkish language, ‘O my spiritual guide and master whose sacrifice I am!”
^Willem Floor, Hasan Javadi: The Role of Azerbaijani Turkish in Safavid Iran. During the Safavid period Azerbaijani Turkish, or, as it was also referred to at that time, Qizilbash Turkish, occupied an important place in society, and it was spoken both at court and by the common people… Throughout the Safavid period there were two constants to Azerbaijani Turkish as a spoken language in Iran. First, it was and remained the official language of the royal court during the entire Safavid period. Second, the language remained the spoken language of the Turkic Qizilbash tribes and was also spoken in the army.
^David Blow: Shah Abbas: The Ruthless King Who Became an Iranian Legend. S. 165. The primary court language remained Turkish. But it was not the Turkish of Istambul. It was a Turkish dialect, the dialect of the Qizilbash Turkomans, which is still spoken today in the province of Azerbaijan, in north-western Iran.
^Tufan GÜNDÜZ, Anadolu’da Türkmen Aşiretleri “Bozulus Türkmenleri 1540-1640”, s. 14
^Grigoriev, Sergei (2000). "Об этнической принадлежности шиитов Афганистана" [On the ethnicity of the Shiites of Afghanistan].Восток: история и культура (in Russian). Saint Petersburg: 32–46.Кызылбаши, первоначально состоявшие из представителей семи малоазиатских тюркоязычных племен румлу, шамлу, устаджлу, афшар, каджар, текелю и зулкадар, говоривших на азербайджанском языке, были с XV в. одной из главных военно-политических опор Сефевидского государства.
^RM Savory,Safavids,Encyclopedia of Islam, 2. baskı.
^Anthony Bryer. "Greeks and Türkmens: The Pontic Exception",Dumbarton Oaks Papers, Vol. 29 (1975), Appendix II - Genealogy of the Muslim Marriages of the Princesses of Trebizond
^Peter Charanis. "Review of Emile Janssens'Trébizonde en Colchide",Speculum, Vol. 45, No. 3 (July 1970), p. 476.
^Balcıoğlu, Tahir Harimi,Türk Tarihinde Mezhep Cereyanları – Şiîler’in Safevî Hükûmeti ve büyük Şiî misyonerleri, Sayfa 172, Ahmed Said Matbaası, Kanaat Kitabevi, 1940.
^Barthold, W.,İslâm Medeniyeti Tarihi,Professör Dr. Fuad Köprülü’nün Geniş, izah, düzeltme ve ilâvelerle tercümesi, Sayfa 245, Türk Tarih Kurumu Baskısı, Ankara, 1963.