Hamam (Arapça حمّام,hammâm),[a] özel bir düzenle ısıtılan sıcak ve soğuk suyu bulunan, yıkanma amacıyla kullanılan yapı. Hamamlarkülhan,su ısıtıcısı,elektrik ısıtıcısı,gaz ısıtıcısı,elektrikli kazan, ısıtıcı kablolar ve borular ile ısıtılır.
Vezüv yanardağının patlamasından sonra küller altında kalanPompeii şehrinde yapılan kazılar sonrasında, Romalılar'ın kullandıkları hamamlar ortaya çıkmıştır. Bu hamamların yalnız temizlik için değil, zevk ve eğlence için de yapıldığı anlaşılmaktadır. Hamamlar, hijyenik işlevlerinin yanı sıra tarih boyu sosyal buluşma yerleri de olmuştur.
"Hamam" (حَمَّام) kelimesi "banyo", "banyo odası", "hamam", "yüzme havuzu" vb. anlamlara gelmektedir ve ArapçaH-M-M (ح م م) üçlü kökünden türemiştir. Kök, ısı ve ısıtmayla ilgili anlamlar taşır.[4][5]Arapçaحمّام kelimesindenFarsça (حمام) veTürkçeye (hamam) geçmiştir.[6]
Türkçedeki en eski karşılığımunça veyamunçaktır. Daha sonra Türkçedeçimek, yumak, yıkak, yunluk gibi kelimelerde kullamıştır. Türkiye'nin bazı yörelerinde hamamasıcak (ısıcak) denilir.[7]
Temizlik; yeme ve içme gibi temel ihtiyaçlar arasında yer aldığından, insanlar başlangıçta temizlenmek için su kenarlarını tercih etmişlerdir. İklim koşulları ve mahremiyet ihtiyaçları gibi etkenlerle birlikte, yerleşik yaşamın gelişmesiyle akarsu ve nehirler yerine temizlik ihtiyacını karşılayacak kapalı mekânlara, yani hamamlara, ihtiyaç doğmuştur.[8]
Bilinen ilk hamamİndus Vadisi Uygarlığı'nın kalıntılarında bulundu.[9]Mohenco-daro'da bulunanbüyük hamam, daha büyük bir yapının içinde yer almakta olup, halkın banyo yapması için kullanılmıştır.[10]
En eskiAntik Yunan hamamları, M.Ö 5. yüzyılın ilk yarısına kadar tarihlenmektedir. Hamamlara sahip olan tek Yunan şehri olmasa da, Antik Yunanistan'daki ilk arkeolojik hamam kalıntılarıAtina'daki Dipylon Hamamları'nda bulunmuştur.[11]Lakonya halkı sıcak hava banyosu fikrini bulana kadar Antik Yunanların orijinal halka açık banyo biçimi, soğuk suya hızlıca dalmaktan ibaretti. Sıcak hava hamamı daha sonra "lakonya hamamı" olarak anılmaya başladı. Lakonya halkı,Sparta bölgesindendi.[12]
Yunan toplumunda halk hamamları fikri, Yunan erkeklerinin beklenen disiplin ve maskülen erdemleriyle çelişen bir rahatlık sunması sebebiyle toplumda hemen kabul görmedi. Kabulün yavaş olması M.Ö 4. ve 5. yüzyıllarda inşa edilen ve kullanılan hamam sayısının kısıtlı olmasına yol açtı. Antik Yunan'da kentsel gelişimin yaşandığı bir dönemde hamamlar yaygınlıklarının zirvesindeydi. Bireysel rahatlık ve refah, Antik Yunan toplumu için gittikçe daha önemli hale geldi ve bunun sonucu olarak hamam sayısı arttı ve Antik Yunan yaşamında önemli bir konuma geldi.[13]
Roma hamamı olanThermae'nin kökeniAntik Yunan hamamlarına dayanır, ancak Romalılar bu yapıları genişleterek geliştirmişlerdir. İmparatorluk döneminde halka açık hamam mimarisi yaygınlaşmış ve M.Ö 1. yüzyıldaSergius Orata tarafından merkezi ısıtma sistemi olanhipokaust icat edilmiştir. Roma hamamları alttan ısıtmalı mimarileri, büyük boyutları ve süslemeleriyle dikkat çeker. Bu hamamlar sadece yıkanma alanları olmaktan çıkarak, dinlenme, eğlence ve spor yapılan sosyal merkezler haline gelmiştir. M.Ö 1. yüzyıla kadar hamamlar düzensiz şekilde sadece işlevsel yapılırken, M.S 1. yüzyılda simetrik planlar yaygınlaşmıştır.[14] İslam dünyasındaki hamam kültürü Roma hamamından miras alınmıştır.[15] Halk hamamları, Roma ve Helenistik kültürde, özellikle Akdeniz Havzasında, önemli bir kentsel kurum özelliği taşımaktadır.[16]
Doğu Roma'nın hamam kültürü, İslam hamamlarının öncülü konumundadır. En önemli Müslüman hamamları, VIII. yüzyıldaEmeviler döneminde inşa edilmiştir. Bunlar arasındaKusayru Amre,Kasrü’l-Hayr, Hamamü's-Sarah ve Hırbetü'l-Mefcer'deki hamamlar öne çıkmaktadır. Özellikle Kusayru Amra, 715 yılındaI. Velid tarafından yaptırılan küçük bir saray hamamıdır ve Roma hamamı özelliklerini taşımaktadır. Bu hamamlar, tipolojik açıdan benzer olup ısıtma ve servis bölümleriyle Roma hamam geleneğini devam ettirmektedir.[17]
Türk hamamı,Selçuklu Türkleri'nin 12. yüzyıldaAnadolu'yu fethinden sonra Orta Asya'dan gelen geleneklerini Anadolu'daki yerel kültürlerle kaynaştırması sonucu ortaya çıkmıştır.[3]Osmanlı dönemindeİstanbul'daMimar Sinan'ın inşa ettiği 45 civarında hamamla hem hamam mimarisi gelişti, hem hamamların şehir hayatındaki rolleri arttı.[18]
Roma hamamlarında kullanılan su genelliklesu kemerleri yardımıyla su kaynağından hamama taşınmıştır. Roma hamamlarısaray veyakalelerin de içinde bulunabilmekteydi. Romalılar bunlar için deThermae adını kullanmaktaydılar. Hamamların tasarımındanVitruvius'unDe architectura'sında çokça söz edilmiştir. Romalılarda sınıf farkı olduğu için, hamamlarda kölelerle asillerin giriş kapıları ve yıkandıkları yerler ayrılmıştı. Roma hamamlarında ayrıca buhar banyosu yeri, soğuk ve sıcak su havuzları da vardı.[15]
![]() | Bu alt başlığıngenişletilmesi gerekiyor.Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz. |
Osmanlı hamam sefaları ile ünlüydü.Roma hamamlarında görülen birlikte yıkanmanın aksine Osmanlı'da kadınlar ve erkekler, hamama ayrı ayrı girerlerdi. Erkekler bazen hamamdaiçki alemleri düzenlerlerdi.[19] Osmanlı hamamlarında soğuk oda genellikle bulunmaz veya soyunma odasıyla (camekân olarak da bilinir) birlleşik olacak şekilde bulunurdu.[20]
Türk hamamları başlıca üç kısma ayrılır: Soyunma yerleri, Yıkanma yerleri [Soğukluk, Hamam (Sıcaklık)], Isıtma yeri (Külhan).
Soyunma yerlerinde geniş bir sofa ve çevresinde bölmeli sekiler bulunur. Yıkanan kimseler, bu sekilerde uzanıp dinlenirler. Yıkanma yerleri soğukluktan geçilerek girilen hamam kısmına denir. Burası da bazı bölümlere ayrılır:Kurna başı denilen herkesin teker teker yıkandığı yer,halvet adı verilen kapalı ve yalnız başına yıkanma hücreleri. Bir de üzerine uzanıp ter dökülengöbek taşı bulunur. Burası, hamamın mermer kaplı zemininden daha yüksek yapılmış ve çeşitli geometrik şekillerde olabilen yerdir. Isıtma yeri - külhan bölümü hamamın altında olup burada ateş yanar. Ateşten yükselen alev ve duman, mermer zeminin altındaki özel yollardan, duvar içlerinden geçer,tüteklik adı verilen bacadan çıkar. Külhandaki ocağın üzerinde sıcak su kazanı, onun da üzerinde soğuk su deposu bulunur. Ocağın dip kısmındaki birkaç kanal, hamamın yıkanma yerinin ortasındaki göbek taşının altına kadar uzanır. Ocakta yanan odunların tesirli alev ve dumanları, bu kanallardan göbek taşının altına gider. Bu taşın altındaki karanlık yer çok ısındığından burayacehennem denir. Çarşı hamamları, haftanın belli günlerinde kadınlara, başka günlerde erkeklere açıktır.Çifte hamam olanlar ise birbirine bitişik iki hamam olup, biri kadınlara, diğeri erkeklere ayrılmıştır. Kadın hamamında çalışan ve müşterileri yıkayan kadınlaranatır, erkek hamamında çalışan ve müşterileri yıkayan erkek kişileretellak denilir.
Yeni doğum yapan anne ve bebek için doğumun kırkıncı gününde şifalı olduğuna inanılan “loğusa hamamı” yapılır ve kırmızı şeker şerbeti ikram edilirdi. Evlenecek kızlar için düğünden önce geleneksel “gelin hamamı” yapılırdı. Anadolu'nun bazı şehirlerinde sünnet olacak çocuklar için “sünnet hamamı” ve damat ve arkadaşları için “güvey hamamı” yapılırdı.[21]
Sauna, Türkçe literatürde bazen kullanılan adıylaFin hamamı, Türk hamamından oldukça farklı bir geleneğin ürünüdür.[22] Kayıtlara göre ilk saunalar MS 5. ila 8. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Erken dönem saunalar bir tepenin veya höyüğün içine kazılmıştır. Araç-gereç ve teknoloji ilerledikçe ahşap binalar kullanılmaya başlanmıştır. Bir şöminede taş parçaları odun ateşinde ısıtırlır. Odadaki hava ısındıkça ateşten çıkan rayiha da odayı kaplar. Sıcaklık istenen dereceye gelince duman odadan temizlenir ve yıkanmak isteyenler girer. Yanan tahtaların odaya sinen kokusu, temizlenme töreninin bir parçasıdır. Bu tür kokulu banyoyaFince savusauna (duman saunası) denir. Çoğu kişi dumanın ve tahtanın kokusunu rahatlatıcı bulur. Geleneksel Fin hamamında mayo, havlu veya peştamal pek giyilmez, çıplaklık bu toplumda tabu değildir. Aileler saunaya hep birlikte giderler. Bu eski bir gelenektir, pek çok ailenin özel saunası vardır. Kamuya açık saunalarda erkek ve kadın bölümleri ayrıdır. Saunalar cinsellikle ilgili görülmez, Fin halkı için sauna,kiliseden sonra en kutsal kabul edilen mekandır. 20. yüzyılın başlarına kadar pek çok Fin kadını çocuklarını sıcak ve temiz bir ortam sayılan saunada doğurmuştur. Saunada loş bir ışık vardır, konuşulmaz, sessizce ve rahatça oturulur. Sıcaklık genellikle 80 °C ila 110 °C'dir. Bazıları üzerinde yaprak bulunan huş ağacı dallarını birbirine bağlayarak 'vihta' yapar ve onunla ciltlerine hafifçe vurur. Vihtalar dükkânlarda da satılır ve buzdolabında kışın kullanmak üzere saklanabilir. Vihta kan dolaşımını hızlandırır, huş ağacı kokusunun ferahlatıcı olduğu söylenir.