Etik veyaahlak felsefesi, doğru davranışlarda bulunmak, iyi bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiğidir. Etik sözcüğüYunanca "kişilik, karakter" anlamına gelen "ethos" sözcüğünden türemiştir.
Her ne kadar birbirlerinin yerine kullanılsalar da ahlak ve etik farklı kavramlar olarak değerlendirilebilir. Etik daha çok felsefenin bir alanı olarak, doğru bir biçimde yaşamaya dair yapılan araştırmaları ve bu alanda geliştirilmiş fikirleri kapsarken; Ahlak toplumsal kabuller, gelenekler, varsayımlar, kurallar ve yasalar üzerine kuruludur. Elbette bu kavramlara dair tartışmalar birbirlerine yönelik iddiaları da kapsamaktadır.
Etik farklı disiplinlerdeki pek çok konuyu ve tartışmayı da kapsar.Antropoloji,ekonomi,politika,sosyoloji,hukuk,kriminoloji,psikoloji,biyoloji,ekoloji gibi daha pek çok alanda var olan etik problemler bu alanların kendi etik prensiplerini oluşturmalarına temel teşkil etmektedir. Etik evrensel değerleri konu edindiği için insanların bütün pratikleri hakkında yargılar üretebilir. İyilik, kötülük, doğruluk, adalet, suçluluk, masumiyet, değer, erdem, vicdan, gibi kavramları temel alan etik farklı alt dallara ayrılmaktadır.
Her ne kadar etik anlayışının tam olarak ne zaman başladığı bilinmese de Dünya'nın farklı yerlerinde birçok farklı toplulukta çok eski çağlardan beri ahlaki anlayışının var olduğu bilinmektedir. Dinler târihi, felsefe tarihiyle antropolojik ve arkeolojik bulgular bunu kanıtlar nitelikte ilgiye dayalıydı. Sokrates'in etik düşüncesi bilgiye dayalı etik düşüncelerinin ilk örneklerindendir.
Platon, etik sorunlarını devlet ve toplum kavramlarıyla birlikte ele almıştır; bireysel etikten ziyade toplumsal etik üzerine yoğunlaşmıştır. Platon'un etik anlayışı da çoğu Yunan filozofu gibi soylulara, köle olmayan özgür yurttaşlara yöneliktir. Ona göre toplumun çoğunu oluşturan kitle ahlâklı olma, erdem edinme gibi yeteneklerden yoksundu. Bu nedenle bu toplumsal etikte sınıflar arasında birahlâksal bağ olduğu söylenemez.
Aristoteles'in etik anlayışı da yine yoğun toplumsal unsurlar barındırmış, dönemin târihsel ve toplumsal gelişmelerinden de büyük oranda etkilenmiştir. Aristoteles'in etik anlayışındaki en önemli noktalardan biri onunzoon politikon kavramıdır. Zoon politikon özgür insandır, toplumsal (sosyal) insandır. Bu, "insan" varlığının toplumsal oluşunun kabulü açısından ilk adımdı. Aslında Aristoteles de kölelerin diğer vatandaşlarla bir tutulamayacağı fikrindeydi, köleler birer cansız nesneden farksızdılar ona göre de; yine de teorikzoon politikon tanımı etiğin tarihsel gelişimi açısından önemlidir. Özünde erdem sahibi olabilme yetisine sahip insan, vasat olursa ideal etik seviyeye ulaşır. İki uç kötü davranışın ortası, vasatı, erdemdir. Örneğin kendini çok küçük görmeyle kendini çok büyük görme arasındaki orta nokta, erdemli olan durumdur.
Etik konusundaki fikirleriyle daha farklı bir anlayış ortaya çıkaran ve adından çok söz ettiren bir başka Antik Çağ filozofu daEpiküros'tur. Epiküros'unAteist etik anlayışında, insanlığın amacı hazza ulaşmaktır. Her ne kadar genelde farklı zannedilse de Epiküros'un haz kavramı bedensel hazdan öte acının yokluğudur. Mutluluk kişinin acı, ıstırap, sefalet ve elemden kurtulmuş olduğu durumdur. Acıdan kurtulmak için önerilen hayat tarzı ise sosyal yaşamdan uzak, münzevi ve sade bir hayat tarzıdır. Epiküros'un düşüncesinde insan sosyal bir varlık değildir, sosyal bağları onun doğasından gelen doğal oluşumlar değildir.
Antik Çağ'dan sonraHristiyanlığın Batı'daki yükselişiyle kaynağı ebedi ve ilâhî olan bir etik anlayışı yükselişe geçmiştir. Bu dönemdeki en önemli etik anlayışlarından biriAquinolu Thomas'ın etik anlayışıdır. Bu anlayıştaSkolastik felsefenin etik anlayışıylaHristiyan ahlâk ve erdem görüşleri bir araya gelir.Akılcı bir etik anlayışı olan bu anlayışta irade konusu da irdelenir. Akla dayanan özgür bir irade fikri mevcuttur, aklî olumlu davranışlar mümkündür, kişi iyiyi seçerek mutluluğa erişme şansına sahiptir, fakat son noktada gerçek ve nihai mutluluğa ancakTanrı'nın istemesiyle kavuşulabilir. Bundan sonra uzun bir süre etik sadece Tanrı kaynaklı görüşlere yer vermiştir.
15. yüzyıldan başlayarak bu Tanrı ve din merkezli etik anlayışından kaymalar görülmeye başlar. ÖrneğinCampanella'nın ütopik eseriGüneş Ülkesi dinî etikten öte etikle günlük bireysel ve sosyal davranışlar arasındaki bağlar vurgulanır.Giordano Brunodogmatik din etiğine karşı çıkan isimlerdendir. Daha sonraki dönemlerde birçok yazar ve düşünürün eserlerinde din ve dogmadan soyutlanmış, kaynağı zaman zaman halâ ilâhî olsa da, pratikteilâhiyattan uzaklaşmış, akla dayanan etik anlayışı tekrar yükselişe geçmiştir.Montaigne ve Charron'un çalışmalarında bunun izleri bulunabilir.
Bu dönemin sonlarında felsefî açıdan yerini genişleten İngiliz ampirik düşüncesi etik anlayışlarını da etkiler.Thomas Hobbes geleneksel etik görüşlerine aykırı,materyalist felsefesiyle uyumlu bir etik anlayışına sahiptir. Bireyin öncelikli hedefi kendi varlığını korumak ve sürdürmektir, bencillik insanın doğasında vardır, bu bireysel bencilliğin toplumun çıkarlarıyla örtüşmesi olumlu sonuçlar doğurur bu sebeple bireysel bencillikle toplumun çıkarının örtüştüğü noktalar erdemlerdir. Bireyin bencil yönelimiyle toplumun çıkarının örtüşmediği ve hatta toplumun çıkarının zarar gördüğü davranışlarsa kötü davranışlardır.
Doğu felsefelerindeki erdem ve ahlâk anlayışına benzer unsurlar taşıyan bir etik anlayışı da ünlü filozofSpinoza tarafından ortaya atılmıştır. Bu anlayışta kişi doğal durumunda tutkularının esiridir, aklının yardımıyla bu esaretten kurtulabilir. Bu sebeple aklî davranmakla ahlâkî davranmak aslında aynıdır. Bilgi vurgusu taşıyan bir etik fikrine sahip olmuş bir başka ünlü filozofJohn Locke'dir. Ampirik felsefesinden hareketle ahlâkî olguların da deneyimlerin ürünü olduğunu ortaya koymuştur.
Bir diğer ünlü filozofKant ise etiği davranış, eylem ve tutkuların bulunduğu düzlemde değil fenomenlerin ötesindeki düzlemde tanımlar. Kant'ın etik üzerine tanınmış eserleri bulunur;Pratik Aklın Eleştirisi veTöreler Metafiziği gibi. Alman filozofFeuerbach ise materyalist bir etik anlayışı ortaya koyar. Hümanist vurgular da taşıyan bu anlayışta birey yaşayışı ve ilerlemesi için diğer birey(ler)le ilişkiye girmek zorundadır ve bu (sosyal) ilişkiyleahlâk oluşur. Sosyal ilişkilerin olduğu her durumda ahlâk da olur. Feuerbach'ın felsefîbencillik tanımı bu etik düşünceye farklı bir açı da katar; bireyin mutluluğu için çabalamasını bencillik olarak kabul etmez ve bireyle genelin çıkarlarının uyumunu garanti edecekgenel bir sevgiyi tanımlar.
Alman filozofSchopenhauer ise çok daha karamsar bir etik görüşünü benimsemiştir. Varolmanın, yaşamanın acıdan ibaret olduğunu savunur; insan istemlerinin esiridir. Bu etik görüşü çeşitli Doğu felsefelerine ve etik görüşlerine büyük benzerlik taşır. Bu etik anlayışından çok daha farklı ve genel düşünceye karşı devrim niteliği taşıyan etik anlayışı ise ünlü Alman filozofNietzsche'nin etik anlayışıdır. Felsefesindekigüç kavramı üzerin inşa ettiği etik anlayışında, çoğu etik anlayışındaerdem olarak nitelenen birçok davranışgüçsüz ve dolayısıyla daolumsuz olarak nitelendirilmiştir. Nietzsche'ninüstün insanı birçok etik anlayıştaahlâkî olarak tanımlanabilecek şekilde değildir. Nietzsche'nin ortaya koyduğuahlâk veerdem, geleneksel ahlâkî standartların,iyiylekötünün ötesindedir.İyi bireyin gücüne güç katan şey,kötü ise onu güçsüz kılan şeydir. Kısacası Nietzsche'nin etik anlayışı ortaya attığıgüç kavramı temellidir.
Uygulamalı etiğin bir şekli, normatif etik teorilerinin belirli (spesifik) tartışmalı meselelere uygulanmasıdır. Bu durumlarda, etikçi savunulabilir bir teorik yapı benimser ve sonra teoriyi uygulayarak normatif tavsiyeler türetir.
Fakat, çoğu kişiler ve durumlar, özellikle de geleneksel dindarlar ve hukukçular, bu yaklaşımı ya kabul edilmiş dînî doktrine karşı bulur ya da var olan yasa ve mahkeme kararlarına uymadığı için uygulanamaz ve pratikten yoksun bulurlar. Bunun dışında uygulamalı etikte kullanılan farklı yöntem ve yaklaşımlar da vardır. Bu yöntem ve yaklaşımlarasafsatalar (veyasafsatacılık) örnek olarak verilebilir.
Her ne kadar uygulamaları etikte incelenen soruların çoğu kamu politikasını içerse ve doğrudan kamusallaşmış uygulama ve olaylara dâir olsa da, uygulamalı etik başlığı altında farklı sorular da incelenebilir. Örnek vermek gerekirse: "Yalan söylemek her zaman yanlış mıdır? Eğer değilse, hangi zamanlarda izin verilebilirdir?" Bu tip etik hükümleri oluşturmak her türlü normdan önceliklidir.
Uygulamalı etiğin farklı uzmanlıklardaki etik sorunları inceleyen bazı alt dalları (disiplin) mevcuttur, örneğin: iş etiği, tıbbi etik, mühendislik etiği ve yasal etik gibi. Her alt bu uzmanlıkların etik kuralları içerisinde ortaya çıkan yaygın meseleleri karakterize eder ve bunların kamuya olan sorumluluklarını tanımlar.
Dinî etik, gerek uygulamalı etik gerekse (genel) geleneksel dinî etik başlığı altında incelenebilen bir etik perspektifi ve anlayışıdır. Bu tutumda, etiğin temelleri dinîdir. Dinlerdekiahlâk kavramının çeşitliliği ve dinlerin çeşitliliği nedeniyle, dinî etik kavramı da ayrıntılar açısından farklılık ve çeşitlilik gösterir.
Erdemler etiği insanın nasıl birisi olması gerektiğini söylemeye çalışır. Erdemler etiği ilk olarak Eski Yunan'da ortaya çıkmıştır.Platon'un Symposium'unda insanların sahip olması gereken dört erdem olarak Basiret,Adalet,Cesaret ve İtidal gösterilmiştir.Aristoteles erdemleri ahlâkî ve aklî olarak ikiye ayırmıştır. Dokuz aklî erdemin en üstünde sophia yani teorik hikmet ve phronesis yani pratik hikmet gelmektedir. Aristoteles de ahlâkî erdemler olarak basiret, adalet, cesaret ve itidali verir. Aristoteles'e göre her ahlâkî erdem her iki uçtaki kusurun ortalamasıdır. Örneğin cesaret erdemi, korkaklık ve deli cesareti gibi kusurların ortasında yer alır.
Felsefe etiği bütünlük içinde inceler. Felsefe etik kavramının olup olmadığı, etik kavramının evrensel olup olmadığı iyi ve kötünün ne olduğu, herkesçe kabul edilen evrenselahlak yasasının olup olmadığı gibi sorulara kendi içinde tutarlı ve çelişkisiz açıklamalar yapar.
Bireyin engellenmiş olmaması durumudur. Başka bir tanımda ise bireyi kısıtlayan iç ve dış etkilerin olmaması durumu özgürlük olarak tanımlanmıştır. Etik açısından özgürlük ise bireyin iyi ve kötüyü birbirinden ayırt edebilme yeteneğine sahip olmasıdır.
İyi-kötü
Felsefe'de insanın ahlaki değeri olan davranışlarda bulunmasına iyi, ahlaki değeri olmayan davranışlarda bulunması ise kötü olarak nitelendirilmiştir.
Sorumluluk
Felsefe'de kişinin kendi yetki alanlarına giren, üzerine görev olarak verilen değerleri yerine getirmesine denir.
Erdem
Felsefe'ye göre iyi olan her şey erdemdir. İnsan iradesinin ahlaki açıdan iyiye yönelmesi de erdem olarak nitelendirilmiştir.
Ahlaki eylem
Bireyin uyulması gereken genelgeçer ahlak kurallarına uygun davranışlar göstermesidir.