Dinî hukuk,dini gelenekler tarafından öğretilen etik veahlaki kodları içerir. Farklı dini sistemler, kutsal yasaya kendi inanç sistemleri için az ya da çok önem verir; bazıları açıkçaantinomian iken diğerleri doğaları gereğinomistik ya da "yasalcı"dır. ÖzellikleYahudilik,İslam veBahailik gibi dinler, hem devlet hem de toplum için vahyedilmiş pozitif kanun öğretisini ileri sürerken,Hristiyanlık gibi diğer dinler bunun gerekli veya arzu edilir olduğu fikrini reddeder ve ebedi olan ahlaki değerlere vurgu yaparlar.[1][2]
Teokrasi ve dini yargı alanlarındavicdani retçiler dini açıdan suçlu kabul edilebilirler. Yasal sistemler, hükûmetin belirli bir dini resmi olarak benimsemediği, ancak tüm dini faaliyetleri bastırabileceği veya hoşgörü uygulayabileceğilaik devletler veyaçok kültürlü toplumlardır.
Bahai yasaları,Bahai Dininde temel parçaları oluşturan yasa ve kurallardır. Yasalar, Dinin kurucusuBahaullah'ın onaylı metinleri üzerindeAbdülbaha veŞevki Efendi'nin yorumlarına dayanır. Bahai hukuku bir dizi genel ilke ve yönerge olarak sunulur ve bireyler bunları en uygun göründükleri şekilde uygulamalıdır.[4] Bazı sosyal yasalar Bahai kurumları tarafından uygulanırken diğerleri bireylerin vicdan, anlayış ve muhakemelerine dayalı olarak, Bahaullah sevgisi ile takip edilir.[4] Kanunlar, dünyada düzen ve güvenliği sağlama yöntemi olarak görülmektedir.[5]
Bahailer için zorunlu kabul edilen,Akdes Kitabı'ın birkaç kanun ve temel dini ayin örneği şunlardır:
Tanrı ayetlerini sabah ve akşam okumak.
Namaz kılmak; içlerinden birinin seçilebileceği üç namaz vardır.
2 Mart ila 20 Mart tarihleri arasında gün doğumundan gün batımına kadar on dokuz gün oruç tutmak. Bu süre zarfında 15 ile 70 yaşları arasındaki sağlıklı Bahailer yemek ve içmekten kaçınırlar.
Dedikodu vegıybet yasaktır ve birey ve ilişkilerine zarar verici olarak görülür.
— Ve O'nun doluluğundan her şeyi aldık ve lütuf üzerine lütuf. Çünkü yasa Musa tarafından verildi, ama lütuf ve gerçek İsa Mesih tarafından geldi., KJV
Musa ahdi veMusa Kanunu olarak da adlandırılan "Eski Ahit" terimi,Eski Ahit'in ilk beş kitabında veyaPentateuch'ta kodlanan dini hukuk vedini ahlakın ifade veya ilkelerine atıfta bulunur. Eski Antlaşma'nın görüşleriYeni Ahit'te, örneğinİsa'nın yasanın karşıtlıkları, Erken Hristiyanlıktaki sünnet tartışması ve Antakya Olayı ve Havari Pavlus'un konumu ve Yahudilik gibi ifade edilir. Çoğu Hristiyan, sadece bazı kısımların uygulanabilir olduğunu savunurken, bazıProtestanlar hiçbirinin uygulanabilir olmadığı görüşündedir. Çift antlaşmalı ilahiyatçılar,Yahudi olmayanlar için yalnızcaNuh Kanunlarının geçerli olduğu görüşüne sahiptir.Yahudi Hristiyanlık hareketi neredeyse tükenmiştir. Yeni Ahit'e göre Hristiyanlar artık Yahudi olmayanlar olarak görülmemektedir (Romalılar 8: 28–29)
Kanun (Canon) yasası, Hristiyan örgüt ve üyelerinin yönetişimi için dini otorite tarafından yapılan veya kabul edilen yasa ve yönetmelikler bütünüdür.Roma Katolik Kilisesi,Doğu veDoğu Ortodoks kiliseleri ve Anglikan Kiliseler Birliği'ni yöneten iç yasadır.[8] Böyle bir kilise yasasınınyasalaşma, yorumlanma vekarara bağlanma şekli, bu üç kilise organı arasında büyük farklılıklar gösterir. Her üç gelenekte de, bir kanon başlangıçta birkilise konseyi tarafından benimsenen bir kuraldı (Yunancakanon / κανών,İbranice kaneh / קנה, kural, standart veya ölçü anlamına gelir); bu kanonlar, kanon hukukunun temelini oluşturdu.
Havarilerin Kanunları[9] veyaAynı Kutsal Havarilerin Kilise Kanunları,[10] Erken Hristiyan Kilisesi'nin yönetimi ve disipliniyle ilgili eski dini kararnamelerin (Doğu'da seksen beş,Batı Kilisesi'nde elli) bir koleksiyonudur.,İznik Öncesi Babaların bir parçası olan Apostolik Anayasalarla birleştirildi
Müslümanlar,şeriatın Allah'ın kanunu olduğuna inanmakla birlikte içerik ve zorunluluklar konusunda ihtilafa düşerler.[11] Modernistler, gelenekçiler ve köktendinciler, farklı İslami düşünce ve ilim okullarının taraftarları gibi, şeriata ilişkin farklı görüşlere sahipler. Farklı ülkeler, toplumlar ve kültürler de farklı şeriat yorumlarına sahiptir.
Şeriat,suç, siyaset veekonomi dahil olmak üzere laik hukukun ele aldığı birçok konunun yanı sıracinsel ilişki, hijyen, diyet,namaz,miras ve oruç gibi kişisel konularla da ilgilenir. Resmi statüye sahip olduğu yerlerdekadılar tarafından uygulanır.İmam genellikle cemaat namazlarının imamına atıfta bulunmak için kullanılırken, aynı zamanda bir alim, dini lider veya siyasi lider olabilir.
Şeriatın ihyası,İslamcı hareketler için uzun süredir devam eden bir hedeftir. Müslüman göçün olduğu Batı ülkelerinde, Müslüman azınlıklar kendi anlaşmazlıklarında kullanılmak üzere şeriat aile hukukunu uygulamaya koydular. Ör, İngiltere'nin Müslüman Tahkim Mahkemesi.
^"In history, systems of law have almost always been based on religion: decisions regarding what was to be lawful among men were taken with reference to the divinity. Unlike other great religions, Christianity has never proposed a revealed law to the State and to society, that is to say a juridical order derived from revelation. Instead, it has pointed to nature and reason as the true sources of law" ("Address of His Holiness Pope Benedict XVI to the Reichstag". 1 Aralık 2019 tarihindekaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Aralık 2019.).
^Karl Josef von Hefele'scommentary on canon II of Gangra 20 Aralık 2016 tarihindeWayback Machine sitesindearşivlendi. notes: "We further see that, at the time of the Synod ofGangra, the rule of the Apostolic Synod with regard to blood and things strangled was still in force. With the Greeks, indeed, it continued always in force as their Euchologies still show.Balsamon also, the well-known commentator on the canons of the Middle Ages, in his commentary on the sixty-thirdApostolic Canon, expressly blames the Latins because they had ceased to observe this command. What the Latin Church, however, thought on this subject about the year 400, is shown bySt. Augustine in his workContra Faustum, where he states that the Apostles had given this command in order to unite the heathens and Jews in the one ark of Noah; but that then, when the barrier between Jewish and heathen converts had fallen, this command concerning things strangled and blood had lost its meaning, and was only observed by few. But still, as late as the eighth century,Pope Gregory the Third (731) forbade the eating of blood or things strangled under threat of a penance of forty days. No one will pretend that the disciplinary enactments of any council, even though it be one of the undisputedEcumenical Synods, can be of greater and more unchanging force than the decree of that first council, held by the Holy Apostles at Jerusalem, and the fact that its decree has been obsolete for centuries in the West is proof that even Ecumenical canons may be of only temporary utility and may be repealed by disuse, like other laws."
^"Canon law". Catholic Encyclopedia. 16 Ağustos 2000 tarihindekaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2008.
^Otto, Jan Michiel (2008). p. 7. "When people refer tothe sharia, they are in fact referring totheir sharia, in the name ofthe eternal will of the Almighty God."
^Staff (January 3, 2003)."Analysis: Nigeria's Sharia Split" 12 Temmuz 2018 tarihindeWayback Machine sitesindearşivlendi..BBC News. Retrieved September 19, 2011. "Thousands of people have been killed in fighting between Christians and Muslims following the introduction of sharia punishments in northern Nigerian states over the past three years".
^Harnischfeger, Johannes (2008) p. 16. "When the Governor of Kaduna announced the introduction of Sharia, although non-Muslims form almost half of the population, violence erupted, leaving more than 1,000 people dead" (p. 189). "When a violent confrontation loomed in February 200?, because the strong Christian minority in Kaduna was unwilling to accept the proposed sharia law, the sultan and his delegation of 18 emirs went to see the governor and insisted on the passage of the bill."
^Library of Congress Country Studies: Sudan: 23 Haziran 2011 tarihindeWayback Machine sitesindearşivlendi.. "The factors that provoked the military coup, primarily the closely intertwined issues of Islamic law and of the civil war in the south, remained unresolved in 1991. The September 1983 implementation of the sharia throughout the country had been controversial and provoked widespread resistance in the predominantly non-Muslim south. ...Opposition to the sharia, especially to the application of hudud (sing., hadd), or Islamic penalties, such as the public amputation of hands for theft, was not confined to the south and had been a principal factor leading to the popular uprising of April 1985 that overthrew the government of Jaafar an Nimeiri."