
Dünya'nın geleceği konusunda birçok uzun vadeli etmenin muhtelif etkilerine dayanarakbiyolojik vejeolojik çıkarımlar yapılabilir. Bu etmenlerDünya yüzeyindekikimyayı, gezegenin iç soğuma oranını,Güneş Sistemi'ndeki diğer nesnelerleyerçekimi etkileşimlerini veGüneş'inparlaklığında sürekli bir artışı içerir. Buekstrapolasyondaki belirsiz faktör, gezegende değişimlere neden olabilecekiklim mühendisliği gibi insanteknolojilerinin sürekli etkisidir. Sonuçları beş milyon yıl sürebilecek mevcutHolosen yok oluşuna teknoloji neden olmaktadır. Ayrıca teknolojinin, insanlığın yok olmasına yol açabileceği ve gezegeni, yalnızca uzun vadeli doğal süreçlerden kaynaklı daha yavaş birevrimsel hıza geri döndürebileceği de düşünülmektedir.
Göksel olaylar yüz milyonlarca yıllık zaman aralıklarındabiyosfer için küresel bir risk oluşturarak kitleselyok oluşlara neden olabilir. Bu riskler,kuyruklu yıldız veyaasteroit çarpmaları vesüpernova olarak adlandırılanyıldız patlamalarının 100ışık yılıgüneş yarıçapı içinde gerçekleşme olasılıklarından oluşur, diğer jeolojik etmenler ise daha öngörülebilirdir.Milankovitch teorisi, gezegenin en azındanKuvaterner buzullaşması sona erene kadarbuzul dönemlerine devam edeceğini tahmin etmektedir, bu dönemler isedışmerkezlilik,eksen eğikliği ve Dünyayörüngesinin salınım değişikliklerinden kaynaklanır. Devam edensüperkıta döngüsünün bir parçası olaraklevha tektoniği muhtemelen 250-350 milyon yıl içindesüperkıta oluşumuna sebebiyet verecektir. Gelecek 1,5-4,5 milyar yıl içinde ise Dünya'nın eksen eğikliği, 90°'ye kadar olan değişiklikler sergileyerek kaotik bir değişkenlik içerisine girebilir.
Güneş'in parlaklığı sürekli artarak yeryüzüne ulaşanGüneş radyasyonunda artışa sebep olacaktır. Bu,silikat minerallerinin daha yüksek bir orandaayrışmasına neden olarakatmosferdekikarbondioksit seviyesinde azalmayla sonuçlanacaktır. Yaklaşık 600 milyon yıl sonra karbondioksit seviyesi ağaçların kullandığıC3 karbon tutulumu mekanizması için ihtiyaç duyulan seviyenin altına düşecektir; bazı bitkiler ise 10ppm'e kadar düşük karbondioksitderişimi sağlayan bir yöntem olanC4 karbon tutulumu mekanizmasını kullanmaktadır. Yine de uzun vadeli gidişat bitki yaşamının tamamen son bulması yönündedir; Dünya'dakibesin zincirinin temeli olan bitkilerin yok olması, neredeyse tüm hayvan yaşamının ölümü ile zincirleme bir reaksiyon gösterecektir.
Yaklaşık bir milyar yıl içinde Güneş'in parlaklığı şu ankinden %10 daha yüksek olacaktır. Bu, atmosferin nemlisera hâline gelipokyanuslarınkaçakbuharlaşmasına neden olacak ve muhtemel bir sonuç olarak tümkarbon döngüsü ile levha tektoniği sona erecektir. Bu olaydan sonra yaklaşık 2-3 milyar yıl içinde gezegeninmanyetik dinamosunun durma ihtimali vardır. Bu,manyetosferin bozulmasına neden olarak dış atmosferden hızlanan biruçucu kaybına yol açabilir. Bundan dört milyar yıl sonra, Dünya'nın yüzey sıcaklığındaki artışkaçak sera etkisine neden olarak yüzeyi eritecek kadar ısıtacak, bu noktada gezegendeki tüm yaşam son bulmuş olacaktır. Dünya'nın olası kaderi ise, 7,5 milyar yıl içinde, Güneş'inkırmızı dev yıldız evresine girmesiyle gezegenin mevcut yörüngesinin ötesine genişlemesinden itibaren, Güneş tarafından yutulmasıdır.

İnsan nüfusu, Dünyaekosistemlerinin çoğunluğuna hakimdir.[2][3] Bu egemenlik, birçoktürden canlının kitlesel ölçekte yok oluşuna ve günümüzjeolojik çağının,Holosen yok oluşu olarak anılmasına sebep olmuştur. Holosen yok oluşu;habitat tahribatı,istilacı türlerin yaygın dağılımı,avcılık veiklim değişikliğinin sonucudur.[4][5][6]
Memeli,kuş,balık,amfibi vesürüngen türlerininpopülasyonu, 1970 yılından itibaren ortalama %68'lik bir düşüş yaşamıştır.[7] Bu, 50 yıldan kısa bir süre içerisinde vahşi türlerin yarısından fazlasının neslinin tükendiği anlamına gelir.[8] Mevcut durumda, Dünya'daki tüm türlerin %27'sine denk gelen 32.000'den fazla tür, neslinin tükenmesi riski altındadır.[9] Ayrıca,Birleşmiş Milletler Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Hükûmetlerarası Bilim-Politika Platformu'nun 2019'da hazırladığı raporuna göre insan faaliyetleri sonucunda bir milyona varan bitki ve hayvan türü, neslinin tükenmesiyle karşı karşıyadır.[10] Günümüzde insan faaliyetlerinin gezegen yüzeyi üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır; kara yüzeyinin %70'inden fazlası beşeri eylemler sonucu değiştirilmiştir ve insanlar küreselbirincil üretimin yaklaşık %20'sini kullanmaktadır.[11][12] Atmosferdeki karbondioksitderişimi iseSanayi Devrimi'nin başlamasından bu yana %30'a yakın bir oranda artmıştır.[3]
Kalıcı birbiyotik krizin sonuçlarının en az 5 milyon yıl süreceği tahmin edilmektedir.[13][14] Zararlılar ve yabani otlar gibi fırsatçı türlerin çoğalmasının eşlik ettiği bu olay,biyoçeşitlilikte azalma vebiyomlarınhomojenleşmesiyle sonuçlanabilir. Buna karşılık yeni türlerin de ortaya çıkma olasılığı vardır; özellikle insan egemen ekosistemlerde yaşamayı başarantaksonlar hızla birçok yeni türe dönüşebilir vemikropların besin açısından zenginhabitatlardaki artıştan fayda sağlaması muhtemeldir. Mevcutomurgalılardan başka yeni omurgalı türlerinin ortaya çıkması ise olasılık dışıdır ve muhtemelenbesin zinciri kısalacaktır.[15][16][17][18][19][20]
Gezegen üzerinde küresel etkisi olabilecek riskler için birden fazla senaryo vardır.İnsanlık açısından bakıldığında bunlar, insan soyunun hayatta kalabileceği riskler ve insan soyunu bitirebilecek riskler olarak ayrılabilir. İnsanlık için ölümcül senaryolarda yok oluş, insanlığın kendi eliyle meydana getirdiği tehlikeler olması muhtemeldir. Bunların arasındaiklim değişikliği,[6][21][22]nanoteknolojinin kötüye kullanılması,nükleer soykırım, insanüstü bir yapay zekayla savaş,genetik olarak tasarlanmış bir hastalık, bir fizik deneyinin yol açtığı felaketler sayılabilir. Yok oluşun sebebi ayrıca birçok doğal olay, salgın bir hastalık, asteroit veya kuyruklu yıldızçarpması, kaçak sera etkisi ve kaynak tükenmesi olabilir. AyrıcaDünya dışı bir yaşam biçimi tarafından istila olasılığı da muhtemeldir.[23][24][25] Kurulan bu senaryoların gerçeklik olasılıkları ise imkânsız değilse bile zordur.[26]
İnsan ırkının soyu tükenirse, insanlık tarafından inşa edilen yapılar bozulmaya başlayacaktır. Dünya'daki en büyük yapıların tahmini bozulmayarı ömrü yaklaşık bin yıldır; ayakta kalan son yapılar büyük olasılıkla açıkmaden ocakları, çöp sahaları,otoyollar,kanallar ve toprak dolgu setler olacak,Gize Piramitleri ya daRushmore Dağı'ndaki heykeller gibi birkaç taş anıt ise binlerce yıl sonra bile ayakta kalacaktır.[27][28]

Güneş,Samanyolu yörüngesinde dönerken gezegenler,Güneş Sistemi üzerinde yıkıcı bir etkiye neden olacak kadar yaklaşabilir,[29][30] ve Güneş Sistemi'ne yakın bölgelerde gerçekleşen bir yıldız çarpışmasıOort bulutundaki kuyruklu yıldızlarıngünberi mesafelerinde azalmaya neden olabilir.[31][32] Bu tür bir çarpışma, İç Güneş Sistemi'ne ulaşan kuyruklu yıldız sayısında 40 katlık bir artışı, kuyruklu yıldız çarpışmaları ise yeryüzünde yaşamın kitlesel olarak yok olmasını tetikleyebilir. Oort bulutundan gelen kuyruklu yıldızların Güneş yörüngesinde bir turu tamamlaması yaklaşık 30 milyon yıl sürebilir. Bu çarpışmalar ise ortalama 45 milyon yılda bir gerçekleşir,[27][33] Güneş'in, Güneş Sistemi civarındaki bir yıldızla çarpışması için ortalama süre yaklaşık3 × 1013 yıldır, bu da ~1,38 × 1010 yıl olanevrenin yaşından daha uzundur.[34][35] Bu, Dünya'nın ömrü boyunca böyle bir olayın meydana gelme olasılığının düşük olduğuna dair bir gösterge olarak kabul edilebilir.[36]
5–10 km veya daha büyük çaplı birasteroit ya da kuyruklu yıldız çarpışmasından kaynaklanan enerji salınımı, küresel bir çevresel felaket oluşturmak ve türlerin yok olma sayısında istatistiksel olarak büyük bir artışa neden olmak için yeterlidir. Bir olaydan kaynaklanan zararlı etkiler arasında; birkaç ay boyuncanükleer kışa benzer şekilde gezegeni örten, Güneş ışığının Dünya yüzeyine doğrudan ulaşmasını engelleyen, böylece bir hafta içinde kara sıcaklıklarını yaklaşık 15 °C düşürerekfotosentezi durduran kül bulutu bulunur.[37]Büyük kütleli çarpışmalar arasındaki ortalama sürenin en az 100 milyon yıl olduğu tahmin edilmekte ve son 540 milyon yıl boyuncasimülasyonlar, böyle bir çarpışma oranının 5 veya 6 kitlesel yok oluşa, 20-30 tane de daha küçük çaplı yok oluşa neden olmak için yeterli olduğunu göstermiştir. Bu tespit,Fanerozoyik devir sırasındaki yok oluşların jeolojik kayıtları ile eşleştiği için bu tür olayların gelecekte de devam etmesi beklenmektedir.[38]

Süpernova, biryıldızın şiddetle patlaması olayıdır.[39][40] Samanyolu galaksisinde süpernova patlamaları ortalama 25-100 yılda bir gerçekleşmektedir.[41]Dünya tarihi boyunca,Dünya'ya yakın süpernova olarak bilinen, 100ışık yılı uzaklıkta birçok olay meydana gelmiştir. Bu mesafe içindeki patlamaların gezegeniradyoizotoplarla kirletmesi ve biyosferi etkilemesi muhtemeldir.[42][43] Bunlara ek olarak bir süpernova tarafından yayılangama ışınları, atmosferdekiazotla reaksiyona girerekazot oksit üretir, bumoleküller ise Dünya'yı Güneş'ten gelenultraviyole (UV) radyasyonlardan koruyanozon tabakasının aşınmasına neden olur.UV-B radyasyonunda sadece %10-30'luk bir artış yaşam üzerinde kayda değer bir etkiye neden olmak için yeterlidir; özellikle de okyanusbesin zincirinin temelini oluşturanfitoplankton için. 26 ışık yılı mesafedeki bir süpernova patlaması ozon tabaka yoğunluğunu yarıya indirecek ve 32 ışık yılı içinde, ortalama birkaç yüz milyon yılda bir süpernova patlaması meydana geldiğini düşünürsek birkaç yüzyıl içinde ozon tabakası muhtemelen tükenecektir.[44] Sonraki iki milyar yıl boyunca ise 20 süpernovadan kaynaklıgama ışını patlamaları, gezegenin biyosferi üzerinde olumsuz bir etkiye neden olacaktır.[45]
Gezegenler arasındakitedirginliğin artış gösteren etkisi, İç Güneş Sistemi'nin bir bütün olarak uzun zaman dilimleri boyunca düzensiz davranmasına neden olur. Bu, birkaç milyon yıl veya daha kısa aralıklar içinde Güneş Sistemi'ni etkilemez; ancak milyarlarca yıl boyunca gezegen yörüngelerini öngörülemez hâle getirir. Güneş Sistemi'nin evrimi hakkında bilgisayar simülasyonları, önümüzdeki beş milyar yıl içindeMerkür,Venüs veyaMars'ın Dünya ile çarpışma olasılığının %1'den düşük olduğunu göstermektedir.[46][47] Aynı zaman diliminde Dünya'nın bir yıldız tarafından Güneş Sistemi'nden atılması ihtimali ise 1'de 105'tir. Böyle bir senaryoda, okyanuslar birkaç milyon yıl içinde katılaşacak ve sadece yerin yaklaşık 14 km altında, şu ankinden oldukça az miktarda su kalacaktır, ayrıca Dünya'nın birikili yıldız sistemi tarafından yakalanarak gezegenin biyosferinin bozulmadan kalması ihtimali ise 3 milyonda bir olsa da vardır.[48]

Güneş Sistemi'ndeki diğer gezegenlerin tedirginliği, Dünya'nınyörüngesi vedönüş yönünü değiştirebilir. Bu değişikliklerin gezegenin iklimini etkilemesi de olağandır.[49][50][51][52] Bu tür etkileşimlere rağmensimülasyonlar, Dünya'nın yörüngesinin milyarlarca yıl boyunca istikrarlı olarak dinamik bir şekilde stabil kalmasının mümkün olduğunu göstermekte; Yapılan 1.600 simülasyonun tümünde, gezegeninyarı büyük ekseni,dış merkezliği veyörünge eğikliği neredeyse sabit kalmıştır.[53]
Tarihte buzul tabakalarının periyodik olarak kıtaların üstenlemlerini kapladığı döngüselBuzul çağları olmuştur. Buzul Çağları;okyanus akıntısı velevha tektoniği tarafından uyarılankara iklimindeki değişiklikler nedeniyle oluşabilir.[54]Milankoviç teorisine göre buzul döngüleri, astronomik ve iklimselgeri bildirim mekanizması faktörlerinin birleşmesi nedeniyle buzul çağlarında gerçekleşir. Birincil astronomik faktörler, normalden yüksekdış merkezlik, düşükeksen eğikliği veyaz gündönümü ileaphelion arasındaki hizalamadır.[49] Bu faktörler döngüsel olarak oluşur.[55][56] Örneğindış merkezlik, yaklaşık 100.000 ila 400.000 yıllık zaman döngüleri boyunca 0,01'den küçük bir orandan 0,05'lik bir orana kadar çıkarak değişiklik gösterir. Bu, gezegen yörüngesinin yarı küçük ekseninin,yarı büyük eksenin %99,95'inden %99,88'e düşmesine eşdeğerdir.[57] Dış merkezliğin (e), yarı büyük eksen (a) ve yarı küçük eksen (b) ile ilişkisi şöyledir:
Dolayısıylae = 0,01 içinb/a = 0,9995,e = 0,05 içinb/a = 0,99875'tir.[57] Dünya,kuvaterner buzullaşması olarak bilinen ve şu andaHoloseninterglasiyal döneminde olan bir buzul çağından geçmekte. Bu sürenin normalde yaklaşık 25.000 yıl içinde bitmesi beklenir[52] ancak insanlar tarafından atmosfere karbondioksit salınımındaki artış, sonraki buzul döneminin başlangıcını en az 50.000-130.000 yıl geciktirebilir. Öte yandan kısa süreli birküresel ısınma (fosil yakıt kullanımının 2.200 yılına kadar sona ereceği varsayımına dayanarak) muhtemelen buzul dönemini yaklaşık 5.000 yıl etkileyecektir. Bu nedenle birkaç yüzyıl içindesera gazı emisyonunun neden olduğu kısa bir küresel ısınma dönemi, uzun vadede sınırlı bir etkiye sahip olacaktır.[49][58]

Ay'ıngelgitsel ivmesi Dünya'nın dönüş hızını yavaşlatarakDünya ile Ay arasındaki mesafeyi arttırır.[59]Çekirdek ilemanto ve atmosfer ile yüzey arasındaki sürtünme etkileşimleri, Dünya'nın dönme enerjisini yok edebilir. Bu kombine etkilerin önümüzdeki 250 milyon yıl içindegün uzunluğunu 1,5 saat, eksen eğikliğini ise yarım derece kadar arttırması beklenmektedir. Bunun sonucunda ise aynı zaman diliminde Ay'a olan mesafe yaklaşık 1,5 Dünya yarıçapı artacaktır.[60]
Bilgisayar modellerinden alınan verilere göre Ay'ın varlığı, Dünya'nın eksenini stabilize etmekte,[61] bu ise gezegenin radikal iklim değişikliklerinden kaçınmasına yardımcı olabilmektedir.[62] Bu stabilite, Ay'ın Dünya dönüş ekseninindevinme oranını arttırması ve böylece dönüş devinmesi ile yörünge düzleminin devinmesi (yaniekliptiğin dönüş devinmesi) arasındakirezonansı önlemesi ile oluşur.[63] Bununla birlikte, Ay'ın yörüngesininyarı büyük ekseni artmaya devam ettikçe bu stabilize edici etki azalacak ve bir noktada, tedirginlik etkileri muhtemelen Dünya'nın eğikliğinde değişikliklere neden olarak eksen eğikliğinin yörünge düzleminden 90°'ye kadar büyük açılarla değişmesine neden olacaktır. Bu olayların ise günümüzden 1,5 ila 4,5 milyar yıl sonra gerçekleşmesi beklenmektedir.[64]
Büyük açılı bir eğiklik, muhtemelen iklimde radikal değişikliklere neden olarak gezegeninyaşanabilirliğini yok edecektir.[51] Dünya'nın eksen eğikliği 54°'yi aştığında,Ekvator'daki yıllık güneşlenme kutuplardan daha az olacaktır. Böyle bir durumda gezegenin 10 milyon yıl boyunca 60° ila 90° arasında bir eğimde kalması beklenir.[65][66][67]
Tektonik temelli olaylar gelecekte de oluşmaya devam edecek ve yüzey;tektonik yükselme,ekstrüzif veerozyon ile sürekli olarak yeniden şekillendirilecektir. MuhtemelenVezüv Yanardağı önümüzdeki 1.000 yıl içinde yaklaşık 40 kez,Mauna Loa Dağı ise yaklaşık 200 kez patlayacaktır. 2030 yılındaSan Andreas Fay Hattı'nda yaklaşık 7 ila 8 büyüklüğünde,[68] Dünya çapında ise 9 büyüklüğünde yaklaşık 50 deprem meydana gelecektir. AyrıcaOld Faithful Gayzeri muhtemelen etkinliğini kaybedecek veNiagara Şelaleleri erozyondan dolayı yukarı doğru geri çekilmeye devam ederek yaklaşık 30.000-50.000 yıl içinde yok olacaktır[69] ancak nehir hâlâ etkinliğini sürdürecektir.[70]
10.000 yıl içindeBaltık Denizi'nin buzul sonrasıglasiyoizostazisi yaklaşık 90 m,Hudson Körfezi'nin derinliği ise aynı dönemde 100 m azalacak,[47] 100.000 yıl sonraHawaii adası yaklaşık 9 km kuzeybatıya kaymış olacaktır.
Levha tektoniği teorisi, Dünya'dakikıtaların yılda birkaç santimetre oranında yüzey boyunca hareket ettiğini göstermektedir.[71] Bunun gelecekte devam ederek levhaların yer değiştirmesine ve çarpışmasına neden olması beklenmekte. Kıtaların kaymasına iki faktör sebep olur: gezegen içindeki enerji üretimi ve birhidrosferin varlığı. Her ikisinin de kaybı, kıtaların kaymasını durdurur.[72] Radyojenik süreçlerle ısı üretimi, önümüzdeki 1,1 milyar yıl boyuncamanto konveksiyonunu ve levhayitimini korumak için yeterlidir.[73]

GünümüzdeKuzey veGüney Amerika kıtaları,Afrika veAvrupa'dan uzaklaşarak batıya doğru ilerlemektedir.[74] Araştırmacılar tarafından bu sürecin gelecekte nasıl devam edeceğine dair çeşitli senaryolar kurgulanmıştır;[75] bujeodinamik modellemeler,okyanusal kabuğun bir kıta altında yaptığıyitim akıntısı ile ayırt edilebilir. İçe dönüklük modellemesinde, genç ve içAtlas Okyanusu göreceli olarak çökerek Kuzey ve Güney Amerika'nın mevcut göçünü tersine çevirmektedir. Dışa dönüklük modellemesinde ise eski ve dışBüyük Okyanus göreceli olarak batmış durumdadır ve Kuzey ile Güney Amerika,Doğu Asya'ya göç etmektedir.[76][77]
Jeodinamik anlayışı geliştikçe bu modellemeler revizyona tabi tutulacaktır. Örneğin 2008'de, önümüzdeki 100 milyon yıl boyuncamanto konveksiyonunun yeniden düzenlenmesinin,Antarktika çevresinde; Afrika,Avrasya,Avustralya, Antarktika ve Güney Amerika'dan oluşan yeni birsüperkıta meydana getirip getirmeyeceğini öngörmek için bir bilgisayar simülasyonu kullanılmıştır.[78]
Kıtasal göçün sonucuna bakılmaksızın süregelen yitim, suyunmantoya taşınmasına neden olur. Günümüzden bir milyar yıl sonrasınajeofizik bir modelleme, mevcut okyanus kütlesinin %27 azalacağını tahmin etmektedir ve bu süreç gelecekte değişmeden devam ederse mevcut okyanus kütlesi %65 azalarak yitim zonu dengelenecektir.[79]
Christopher Scotese önderliğindeki çalışma grubu,Paleomap Projesi kapsamında birkaç yüz milyon yıllık geleceğe yönelik öngörülen hareketleri planladı. Oluşturulan senaryoya göre 50 milyon yıl sonraAkdeniz'in yok olması; Avrupa ile Afrika arasındaki çarpışmanın,Basra Körfezi'nin şu anki konumuna kadar uzanan uzun bir dağlık alan oluşturması;Avustralya ileEndonezya'nın birleşmesi;Baja California'nın kıyı boyunca kuzeye doğru kayması; Kuzey ve Güney Amerika'nın doğu kıyılarında yeni yitim zonlarının görülmesi ve bu kıyı çizgileri boyunca dağ zincirleri oluşması; Antarktika'nın kuzeye doğru hareketinin, tüm buzul tabakalarını eritmesi;Grönland'daki buzul tabakalarının erimesi ile birlikte ortalamaokyanus seviyesinin 90 m yükselmesi ve buna bağlı olarak kıtalarıniç selleri de iklim değişikliklerine neden olması öngörülmektedir.[75][80]
Senaryonun devam ettiği durumda, günümüzden 100 milyon yıl sonrasında, kıta yayılımı maksimum boyutuna ulaşacak ve kıtalar birleşmeye başlayacaktır. 250 milyon yıl içinde Kuzey Amerika, Afrika ile çarpışacak; Güney Amerika ise Afrika'nın güney ucuna dolanacaktır. Sonuç,Pangea Ultima olarak da adlandırılan, Büyük Okyanus'un gezegenin yarısını kapladığı yeni bir süperkıta oluşumu olacaktır. Antarktika ise buna bağlı olarak yönünü değiştirecek ve yeni bir buz örtüsü oluşturacak şekildeGüney Kutbuna geri dönecektir.[81]
1992'de, Kuzey ve Güney Amerika kıtalarının Büyük Okyanus boyunca ilerlemeye devam edeceğini ve Asya ile birleşmeye başlayana kadarSibirya etrafında döneceğini belirten, dolayısıyla mevcut kıta hareketlerini tahmin eden ilkbilim insanı,Harvard Üniversitesi'nden KanadalıjeologPaul F. Hoffman'dır. Ortaya çıkan süperkıtaAmasya olarak adlandırıldı.[82][83] Daha sonra, 1990'lardaRoy Livermore benzer bir senaryo hesaplayarak Antarktika'nın kuzeye göç etmeye başlayacağını ve Doğu Afrika'ylaMadagaskar'ın Asya ile çarpışmak içinHint Okyanusu üzerinden geçeceğini tahmin etti.[84]
Bir dışa dönüklük modelinde, Büyük Okyanus'un kaplanması yaklaşık 350 milyon yıl içinde tamamlanacaktır[85] ve bu, mevcutsüperkıta döngüsünün tamamlandığını gösterecektir; kıtalar, yaklaşık her 400-500 milyon yılda bir ayrılır ve yeniden birleşir.[86][87] Süperkıta oluştuktan sonra, yitim zonubasamaksal büyüklüğe göre azaldıkça levha tektoniği bir hareketsizlik periyoduna girebilir. Bu stabilite süresi, süperkıtaların minimum ömrü olan her 100 milyon yılda bir, manto sıcaklığında 30-100 °C artışa sebep olabilir. Buna bağlı olarakvolkanik aktivite'nin artması da muhtemeldir.[77][85]

Süperkıta oluşumunun çevre üzerinde radikal değişimlere neden olması muhtemeldir. Levhaların çarpışmasıdağ oluşumuna neden olarakiklim döngülerini değiştirecek, ayrıca buzullaşmanın artması nedeniyle de deniz seviyeleri azalacaktır.[88] Yüzeydeayrışma oranının artmasıyla, muhtemelen organik maddelerin gömülme oranında bir artış olacaktır. Ayrıca süperkıtalar, küresel sıcaklıklarda bir düşüşe, atmosferik oksijende ise artışa neden olabilir ve iklimi de etkileyebilir. Tüm bu değişikliklerin ise, yeninişler ortaya çıktıkça günümüze göre daha hızlı birbiyolojik evrim ile sonuçlanması muhtemeldir.[89]
Süperkıta oluşumu mantoyuyalıtır.Isı akışı yoğunlaşarak volkanizma ve geniş alanlarınbazalt ile dolmasına neden olacak, çatlaklar oluşarak süperkıta bir kez daha bölünecektir.[90] Sonrasında gezegen, muhtemelenKretase dönemindeki gibi bir ısınma periyodu yaşayacaktır[89] bu da önceki Pangea süperkıtasının bölünmesini işaret eder.[91]
Dünya'nındemir açısından zengin çekirdek bölgesi, 1.220 km yarıçaplı katı biriç çekirdeğe ve 3.480 km yarıçaplı sıvı birdış çekirdeğe bölünmüştür.[92] Dünya'nın dönüşü, dış çekirdek bölgesindedinamo işlevi görerek konvektif girdaplar oluşturur.[93] Bu, Dünya etrafında,Güneş rüzgârı parçacıklarını saptırarak atmosferin aşınmasını önleyen birmanyetosfer oluşturur. Çekirdek ısısı dışa doğru mantoya aktarıldıkça net eğilim, sıvı dış çekirdek bölgesinin iç sınırının donması yönünde olacak ve böylecetermal enerji açığa çıkarak katı iç çekirdeğin büyümesine neden olacaktır.[94] Bu demirkristalleştirme süreci yaklaşık bir milyar yıldır devam etmekte. Modern çağda iç çekirdeğin yarıçapı, dış çekirdek yarıçapında azalmaya neden olarak yılda ortalama kabaca 0,5 mm oranında genişlemektedir[95] ve dinamoya güç sağlamak için ihtiyaç duyulan enerjinin neredeyse tamamı, bu, iç çekirdek biçimlenmesi süreci tarafından sağlanmaktadır.[96]
İç çekirdeğin büyümesi, günümüzden 3-4 milyar yıl sonra dış çekirdeğin çoğunun muhtemelen tükenmesine neden olacak, bu da demir ve diğerağır metallerden oluşan, neredeyse katı çekirdeğin büyümesinden geriye kalacak olan sıvı tabaka, nispeten daha hafif elementlerden oluşacaktır. Bu elementlerin daha az karışması dolayısıyla katılaşmayacak olan tabaka, katı çekirdeğe kıyasla zar inceliğinde olacaktır.[97] Alternatif olarak, bir noktada levha tektoniği sona ererse, iç kısım daha verimsiz bir şekilde soğuyacak, bu da muhtemelen iç çekirdeğin büyümesini durduracaktır. Her iki durumda manyetik dinamonun kaybolmasıyla sonuçlanabilir;Dünya'nın manyetik alanı, işlevsel bir dinamo olmadan jeolojik olarak kısa bir süre olan yaklaşık 10.000 yıl içinde bozulacaktır.[98]Manyetosferin kaybı, özelliklehidrojen olmak üzere hafif elementlerin, Dünya'nın dış atmosferinden uzaya doğru aşınmasında artışa neden olarak yaşam için daha az elverişli koşullara neden olacaktır.[99]
Güneş'teki enerji üretimihidrojeninhelyum iletermonükleer füzyonuna dayanır. Bufüzyon,proton-proton zincirleme reaksiyonu ile yıldızın çekirdek bölgesinde meydana gelir veGüneş çekirdeğindekonveksiyon olmadığı için, helyum yoğunlaşması yıldızın bu bölgesinde oluşur. Güneş çekirdeğindeki sıcaklık, helyum atomlarınınüç alfa süreci ile nükleer füzyonu için düşüktür, dolayısıyla bu atomlar Güneş'inhidrostatik dengesini korumak için gereken net enerji üretimine katkıda bulunamazlar.[100]
Günümüzde Güneş'in çekirdeğindeki hidrojenin neredeyse yarısı tüketilmiştir, geri kalan atomlar ise esasen helyumdan oluşmaktadır. Birim kütle başına hidrojen atomu sayısı azaldıkça enerji üretimi nükleer füzyon yoluyla sağlanır. Bu, basınçta bir azalmaya yol açar ve artan yoğunluk ile sıcaklık, çekirdek basıncını yukarıdaki katmanlarla dengeye getirene kadar çekirdeğin büzüşmesine neden olur. Yüksek sıcaklık, kalan hidrojenin daha hızlı bir oranda füzyonuna neden olmasını sağlar, böylece dengeyi korumak için gereken enerjiyi üretir.[100]

Bu sürecin sonucunda Güneş'in enerji üretiminde sürekli bir artış olmuştur. Güneş ilk defaanakol yıldız olduğunda, mevcut parlaklığının sadece %70'ini yaymış ve parlaklığı, bugüne kadar neredeyse doğrusal bir şekilde, her 110 milyon yılda bir %1 oranında artmıştır.[102] Benzer şekilde üç milyar yıl sonra Güneş'in %33 daha parlak olması beklenmektedir. Çekirdekteki hidrojen yakıtı, Güneş'in günümüzden %67 daha parlak olacağı beş milyar yıl içinde tükenecek, daha sonra Güneş, parlaklığı mevcut değerin %121 üzerine çıkana kadar çekirdeğini çevreleyen bir kabukta hidrojen yakmaya devam edecektir. Bu, Güneş'in anakol ömrünün sonunu işaret eder; sonrasındaaltdev olacak veevrilerekkırmızı dev hâline gelecektir.[1]
Bu zamana kadarSamanyolu ve Andromeda çarpışması sürecinin devam etmesi gerektiği ve bu sürecin, Güneş Sistemi'nin yeni ortaya çıkmış bir galaksiden fırlatılmasına sebep olsa da Güneş veya gezegenleri üzerinde herhangi bir olumsuz etkiye sahip olma ihtimalinin düşük olduğu düşünülmektedir.[103][104]
Sıcaklıklar arttıkça kimyasal süreçler hızlanaraksilikat minerallerinin ayrışma oranı artacak ve kimyasal süreçler, karbondioksit gazını katıkarbonatlara dönüştürdüğü için atmosferdeki karbondioksit seviyesinde düşüşe neden olacaktır. 600 milyon yıl içinde,C3 fotosentezi için ihtiyaç duyulan karbondioksit derişimi, yaklaşık 50ppm olan eşiğin altına düşecek ve bu noktada, en son hayatta kalanlar iğne yapraklılar[105] olmak üzere ağaçlar ve ormanlar, şu anki formları ile sağ kalamayacaklardır.[106] Bitki yaşamındaki bu düşüşün; keskin bir düşüşten ziyade, 50 ppm'e ulaşılmadan önce ölümlerin birer birer gerçekleşerek, uzun vadeli bir düşüş olması muhtemeldir. Yok olan ilk bitkiler; C3otsu bitkiler, ardından yaprak döken ormanlar, yaprak dökmeyen geniş yapraklı ormanlar ve son olarak yaprak dökmeyen açık tohumlu ağaçlar olacaktır.[105] Tüm bunlara karşılık, C4 karbon tutulumu, 10 ppm'e kadar daha düşük derişimlerde devam edebilir. Bu nedenleC4 fotosentezi kullanan bitkiler, en az 0,8 milyar yıl ve muhtemelen 1,2 milyar yıl kadar yaşayabilirler, sonrasında ise yükselen sıcaklıklar biyosferin sürdürülemez olmasını sağlar.[107][108][109] Günümüzde C4 bitkileri, Dünya bitkibiyokütlesinin yaklaşık %5'ini ve bilinen bitki türlerinin %1'ini oluşturmaktadır.[110] Örneğin tüm ot türlerinin (Buğdaygiller) yaklaşık %50'si, otsuIspanakgiller familyasındaki birçok türde olduğu gibi C4 fotosentetikpatikayı kullanır.[111][112]
Karbondioksit seviyeleri, fotosentezin neredeyse sürdürülebilir olmadığı sınıra indiğinde, atmosferdeki karbondioksit oranının yukarı ve aşağı salınması beklenir. Bu,tektonik aktivite ile hayvan yaşamınınoksijenli solunumu nedeniyle karbondioksit seviyesindeki her yükselişte toprak bitki örtüsünün büyümesine izin verecektir. Ancak atmosferde kalan karbonun çoğu yeryüzündetutulduğundan, karadaki bitki yaşamı, uzun vadede tamamen ölme eğiliminde olsa da bazı mikroplar, 1 ppm kadar düşük karbondioksit derişimlerinde fotosentez yapabilme kabiliyetine sahiptir. Bu nedenle bucanlı-cansız yaşam formlarının yok olması yalnızca artan sıcaklıklar ve biyosferin kaybı nedeniyle olacaktır.[107]
Bitkiler (ek olarak hayvanlar), fotosentetik işlemler için daha az karbondioksit gerektirme,etçil olma, kuruluğa adapte olma veya mantarlarla etkileşime girme gibi stratejiler geliştirerek daha uzun süre hayatta kalabilirler. Buadaptasyonların, nemli seranın başlangıcına yakın bir zamanda ortaya çıkması muhtemeldir[105] (bakınızOkyanusların kaybı). Daha yüksek bitki ömrünün kaybı, hayvanların solunumu, atmosferdeki kimyasal reaksiyonlar vevolkanik püskürmeler nedeniyle oksijenin yanı sıraozon kaybına da neden olarak, DNA'ya zarar verenUV ışınlarının daha azzayıflamasına ve hayvanların ölümüne yol açacaktır.[105] İlk yok olan hayvanlar muhtemelen büyükmemeliler olacak ve onların ardından küçük memeliler,kuşlar,amfibiler, büyükbalıklar,sürüngenler, küçük balıklar ve son olarakomurgasızlar gelecektir. Bu gerçekleşmeden önce yaşamın, daha az yüzey alanı yaşama uygun olan, yüksekrakımlara benzer şekilde düşük sıcaklıktakirefijyuma toplanması ve böylece nüfus büyüklüklerini kısıtlaması beklenir. Daha küçük hayvanlar, daha az oksijen gereksinimi nedeniyle büyük hayvanlara kıyasla daha rahat hayatta kalırken kuşlar ise uzun mesafelere seyahat etme yetenekleri sayesinde daha soğuk yerler arayarak memelilerden daha iyi bir yaşam sürerler.[113] Atmosferdeki oksijenyarı ömrüne göre hayvan yaşamı, yüksek bitkilerin kaybından sonra en fazla 100 milyon yıl sürecektir ancak günümüzde oksijenin yarısıfitoplanktonlar tarafından üretildiği için daha uzun yaşamaları da muhtemeldir.
YazarlarPeter D. Ward veDonald Brownlee,The Life and Death of Planet Earth (Türkçe: Dünya Gezegeni'nin Yaşamı ve Ölümü) adlı çalışmalarında, Dünya'daki bitki yaşamının çoğu yok olduktan sonra bile bir tür hayvan yaşamının devam edebileceğini savunarak,Britanya Kolumbiyası'nda bulunanBurgess Şeyli'ndenfosil kalıntılarını,Kambriyen Patlaması'nın iklimini saptamak ve gelecekte gittikçe ısınan Güneş'in neden olduğu artan küresel sıcaklıklar ve azalan oksijen seviyelerinin, hayvan yaşamının tükenmesiyle sonuçlandığı zamanın iklimini tahmin etmek için kullandılar. İlk olarak; bazı böcek, kertenkele, kuş ve küçük memelilerin,deniz yaşamı ile birlikte hayatlarını muhtemelen sürdürmelerini beklemekte olan Ward ve Brownlee, bitkiler tarafından oksijen ikmali olmadan, hayvanların birkaç milyon yıl içinde muhtemelenboğulma nedeniyle öleceğine inanmaktadırlar. Atmosferde, bir çeşit fotosentezin kalması nedeniyle yeterli oksijen olsa bile, küresel sıcaklıktaki istikrarlı artış, biyolojik çeşitliliğin kademeli olarak yok olmasına yol açacaktır.[114]
Sıcaklık artmaya devam ettikçe, hayvan yaşamının son türleri muhtemelen yeraltına doğru,kutuplara geçiş yaparak, ilk olarakkutup gecesi boyunca aktif olacak,kutup günü boyunca yoğun ısı nedeniyleyaz uykusuna yatacaklardır. Sıcaklıklar nedeniyle yüzeyin çoğuçöl hâline gelecek ve yaşam öncelikle okyanuslarda sürecektir.[114] Ancak karadan okyanuslara giren organik madde miktarında veçözünmüş oksijendeki azalma nedeniyle deniz yaşamı da Dünya yüzeyine benzer bir yol izleyerek ortadan kalkacaktır.[105] Bu süreç,tatlı su türlerinin kaybı ile başlayacak ve özellikletermitler gibi canlı bitkilere bağlı olmayan veyaRiftia cinsisolucanlar gibihidrotermal bacalara yakın omurgasızlarla son bulacaktır.[105][113] Bu süreçlerin muhtemel bir sonucu olarak çok hücreli yaşam formlarının soyu yaklaşık 800 milyon yıl içinde tükenecek ve 1,3 milyar yıl içindeökaryotlar yerini yalnızcaprokaryotlara bırakacaktır.[115]

Günümüzdeki okyanusların bundan bir milyar yıl sonra yaklaşık %27'si mantoya batmış olacak. Bu batış sürecinin kesintisiz devam etmesine izin verilirse mevcut yüzey su rezervinin %65'inin yüzeyde kalacağı bir denge durumuna ulaşacaktır.[79] Güneş'in parlaklığı mevcut değerinden %10 yükselirse, ortalama küresel yüzey sıcaklığı 320 K'e (47 °C) yükselecek ve atmosfer, okyanusların kaçak buharlaşmasına yol açan "nemli bir sera" hâline gelecektir.[116][117] Bu noktada, gelecekteki Dünya'nın ortam modellemeleri,stratosferin artan su seviyeleri içerdiğini göstermektedir. Bu su molekülleri, Güneş UV'si ilefotodisosiyasyon yoluyla parçalanacak ve hidrojeninatmosferden kaçmasına izin verecektir. Bütün bunların ışığında günümüzden yaklaşık 1,1 milyar yıl sonra bütün denizlerin kuruyacağı öngürülmektedir.[118][119][120]
Gelecekte ısınmanın iki sonucu olacaktır: su buharınıntroposfere egemen olduğu "nemli sera" ve su buharının atmosferin baskın bir bileşeni hâline geldiği (okyanuslar çok yavaş buharlaşırsa) "kaçak sera".[121][122][123] Okyanussuz bu çağda; su, derin kabuk ve mantodan sürekli olarak salındığı için yüzey rezervuarları olmaya devam edecektir,[79] burada Dünya'nın bugünkü suyunun birkaç katına eşit miktarda su olduğu tahmin edilmektedir. Kutuplarda biraz su kalabilir ve nadiren yağmur fırtınaları olabilir ancak gezegen çoğunlukla Şili'dekiAtacama Çölü gibi, ekvatorunu kaplayankum tepelerini ve bir zamanlar okyanus tabanındakituz düzlükleri barındıran kuru bir çöl görünümdedir.[124]
Bir yağlayıcı görevi görecek su olmadan levha tektoniği yüksek olasılıkla duracaktır ve jeolojik aktivitenin en görünür işaretleri, mantonun sıcak noktaları üzerinde bulunankalkan volkanlar olacaktır.[117][105] Bu kurak koşullarda gezegen, bazımikrobik ve hatta çok hücreli bir yaşam sürdürebilir.[117] Bumikropların çoğuhalofiller olacaktır veVenüs'te olduğu öne sürüldüğü gibi atmosferde yaşam sürebileceklerdir.[105] Bununla birlikte giderek artan aşırı koşullar, muhtemelen prokaryotların 1,6 milyar yıl ve 2,8 milyar yıl arasında yok olmasına yol açacak, son prokaryotlar ise yüksek enlemlerde, yüksekliklerde kalan su göletlerinde veya buzla kaplanmış mağaralarda yaşayacaklardır.[113][115] Ancak yeraltı yaşamının daha uzun süreceği öngörülmektedir. Bundan sonra ne olacağı ise tektonik aktivite düzeyine bağlıdır. Volkanik püskürme ile düzenli bir karbondioksit salınımı, atmosferin Venüs gezegeni gibi bir "süper sera" durumuna girmesine neden olabilir ancak yukarıda belirtildiği gibi yüzey suyu olmadan, levha tektoniği muhtemelen duracaktır. Karbonatların çoğu, Güneş kırmızı dev evresine girene kadar ve parlaklığı, kayaçların karbondioksit salınımı yapmasına dek ısıtana kadar güvenli bir şekilde gömülecektir.[124][125]
Daha düşük bir atmosfer basıncı sera etkisini azaltarak yüzey sıcaklığını düşürür. Bu nedenle atmosfer basıncı düşecek olsaydı okyanuslar, 2 milyar yıl kadar sonra kuruyabilirdi; doğal süreçlerazotu atmosferden uzaklaştırırsa bu gerçekleşebilir. Organik çökeltiler üzerinde yapılan araştırmalar, son dört milyar yıl içinde atmosferden en az 100kilopaskal (0,99atm) azot uzaklaştığını göstermiştir yani serbest bırakılırsa mevcut atmosfer basıncını ikiye katlayacak kadar. Bu uzaklaştırma oranı, önümüzdeki iki milyar yıl boyunca artan güneş parlaklığının etkilerine karşı koymak için yeterli olacaktır.[126]
2,8 milyar yıl sonra Dünya'nın yüzey sıcaklığı kutuplarda bile 422 K'e (149 °C) ulaşmış olacak ve aşırı koşullar nedeniyle bu zamana kadar süregelmiş olan yaşam sona erecektir. Eğer dünyadaki suyun tamamı bu noktada buharlaşırsa Gezegen, Güneş kırmızı dev oluncaya kadar yüzey sıcaklığında sabit bir artışla aynı koşullarda kalacaktır. Eğer bu gerçekleşmezse yaklaşık 3-4 milyar yıl içinde alt atmosferdeki su buharı miktarı %40'a yükselecek ve Güneş'ten gelen parlaklık bugünkü değerinden %35-40 fazlasına ulaştığında bile nemli sera etkisi başlayacaktır.[118][126] Atmosferin ısınmasına ve yüzey sıcaklığının 1.600 K civarında (1.330 °C) yükselmesine neden olan kaçak sera etkisi ortaya çıkacaktır.[127] Bu da gezegenin yüzeyini eritmek için yeterlidir.[119][117] Ancak atmosferin çoğu, Güneş kırmızı dev evresine girene kadar korunacaktır.[128]
Hayatın tükenmesiyle 2,8 milyar yıl sonra Dünya'dakimyasal fosillerin ortadan kalkması ve yerini biyolojik olmayan süreçlerin neden olduğu fosil izleriyle değiştirmesi beklenmektedir.[105]

Güneş, hidrojeni çekirdeğinde yakmak yerine çekirdek etrafındaki kabukta yaktığında, çekirdek daralmaya başlar ve dış katman büyür. Güneş'in toplam parlaklığı, 12,167 milyar yılda mevcutparlaklığının 2.730 katına ulaşana kadar milyarlarca yıl boyunca istikrarlı bir şekilde artacaktır. Sonrasında Dünya atmosferinin çoğu uzaya karışacak ve 2.400K'den (2.130 °C) yüksek olacak Dünya yüzeyi,refrakter malzemeler vebuzdağlarına benzer şekilde metaller veya metal oksitlerden oluşan yüzen kıtalara sahip birlav okyanusuna neden olacaktır.[129] Güneş, 1,9891 × 1030 kg[130] olan toplam kütlesinin yaklaşık %33'ününGüneş rüzgârı ile boşalmasıyla daha hızlı bir kütle kaybı yaşayacaktır; kütle kaybı, gezegenlerin yörüngelerinin genişleyeceği anlamına gelmektedir. Buna bağlı olarak Dünya'nın yörünge mesafesi ise mevcut değerinin %150'sine yükselecektir.[102]
Güneş'in kırmızı dev evresine genişlemesinin en hızlı kısmı, Güneş'in yaklaşık 12 milyar yaşında olacağı son aşamalarda gerçekleşerek hemMerkür'ü hem deVenüs'ü yutacak şekilde genişleyecek ve maksimum 1,2AU (180.000.000 km) yarıçapa ulaşacaktır. Dünya, kendi yörünge yarıçapının azalmasına neden olacak Güneş'in dış atmosferi ile gelgitsel etkileşime girecektir ve Güneş'inrenk yuvarından sürüklenmek de Dünya'nın yörüngesini küçültecektir. Bu etkiler Güneş'in kütle kaybının neden olduğu faktörleri dengelemeye çalışacak ve Dünya muhtemelen Güneş tarafından yutulacaktır.[102]
Güneş atmosferinden sürüklenmeAy yörüngesinde bozulmaya neden olabilir. Ay'ın yörüngesi 18.470 km mesafeye ulaştığında, Dünya'nınRoche limitini geçecektir. Bu, Dünya ile gelgitsel etkileşimin Ay'ı parçalayıp birgezegen halkasına dönüştüreceği anlamına gelir ve yörüngesel halkanın çoğu bozulmaya başlayarak Dünya'ya çarpacaktır. Dolayısıyla, Dünya, Güneş tarafından yutulmasa bile muhtemelen Ay'sız kalacaktır.[131] Güneşe karşı bozulan bir yörüngeye düşmesinden kaynaklananablasyon vebuharlaşma, Dünya'nın mantosunu kaldırıp sadece çekirdeğini bırakabilir ve en fazla 200 yıl sonra tamamen yok edebilir.[132][133] Bu olaydan sonra Dünya'dan geriye kalan tek şey, Güneş'inmetallikliğinde küçük bir artış (%0,01) olacaktır.[134]

Güneş, çekirdeğindeki helyumukarbonla birleştirdikten sonra tekrar küçülmeye başlayarak dış atmosferinigezegenimsi nebula olarak atacak sonrasında ise kompakt birbeyaz cüce yıldızaevrilecektir. Muhtemelen karbon ve oksijenden oluşacak tahmin edilen nihai kütlesi ise, mevcut kütlesinin %54,1'i kadar olacaktır.[1]
Şu anda, Ay, Dünya'dan yılda 4 cm hızla uzaklaşmaktadır. 50 milyar yıl içerisinde eğer Dünya ve Ay, Güneş tarafından yutulmazsakütleçekim kilidi olarak birbirlerine yalnızca tek bir yüzünü gösteren, daha büyük, istikrarlı bir yörüngeye dönüşeceklerdir.[135][136][137] Daha sonra Güneş'in gelgit hareketi sistemdenaçısal momentum çıkaracak veAy'ın yörüngesinin bozulması ile Dünya'nın dönüşünün hızlanmasına neden olacaktır.[138] Yaklaşık 65 milyar yıl içinde,Dünya-Ay sisteminin geri kalan enerjisinin, kalan Güneş tarafından emilmesi ve Ay'ın yavaşça içe doğru Dünya'ya hareket etmesine neden olması sonucunda, Ay'ın Dünya ile çarpışabileceği tahmin edilmektedir.[139]
1019 (10kentilyon) yıllık bir ölçekte, Güneş Sistemi'nde kalan gezegenlerşiddetli gevşeme ile sistemden atılacaktır. Eğer Dünya, genişleyen kırmızı dev Güneş tarafından yok edilemez ve şiddetli gevşeme ile Güneş Sistemi'nden atılamazsa gezegenin nihai kaderi, yörüngesininkütleçekimsel dalga nedeniyle bozularakkara cüce hâline gelen Güneş ile çarpışması olacak ve bu durum 1020 (100 kentilyon) yıl içinde gerçekleşecektir.[140]