Herhangi bir dönemde Britanya İmparatorluğu'nun parçası olmuş toprakları gösteren harita. GünümüzdekiBritanya Denizaşırı Toprakları'nın altı pembe renkle çizilmiştir.
Britanya İmparatorluğu (İngilizce:British Empire),Birleşik Krallık veya öncül devletleri tarafından yönetilendominyonlar,sömürgeler,himayeler vemandalar ile diğerbağımlı bölgelerden oluşmuş olanimparatorluktur. 16. ve 17. yüzyıllardaİngiltere Krallığı tarafından kurulandenizaşırı sömürgeler veticaret karakolları olarak başlamıştı. En güçlü döneminde tarihtekien geniş topraklara sahip devlet olmasının yanı sıra bir yüzyıldan fazla bir süre boyunca dünyanın en önde gelenküresel gücüydü. 1922'de 458 milyon kişi, yani dünya nüfusunun neredeyse dörtte biri, Britanya İmparatorluğu'nun egemenliği altındaydı[1] ve toprakları 33.000.000 km2'lik alanı kapsıyordu.[2] Bu derece geniş bir coğrafyaya hükmettiği için siyasi, dilsel ve kültürel kalıtı hâlen yaygın olarak devam etmektedir. Gücünün doruklarındayken, dünya geneline yayılmış toprakları nedeniyle her zaman en az bir bölgesinde gün ışığı olmasından ötürü "üzerinde güneş batmayan imparatorluk" olarak da tanımlanmaktaydı.
15. ve 16. yüzyıllardakicoğrafi keşifler boyuncaİspanya ilePortekizAvrupa'nın dünyayı keşfetme girişimlerinin öncüleriydiler ve bu süreçte denizaşırı imparatorluklar kurdular. Bu imparatorluklarda bulunan maddi servete kendileri de sahip olmak isteyen İngiltere,Fransa veHollanda;Amerika ve Asya'da kendi sömürge ve ticaret ağlarını kurmaya başladılar. 17. ve 18. yüzyıllarda Hollanda ve Fransa ile sürdürdüğü birkaç savaşın sonucunda İngiltere (İskoçya ile 1706'da yapılanBirlik Antlaşması'nın 1707'deyasalaşmasından sonraBritanya), önceKuzey Amerika'da,East India Company'nin faaliyetleri sonrasında iseHint altkıtasında baskın güç oldu. Bununla birlikte, 1783'tebağımsızlık savaşından sonra, imparatorluğun en yüksek ve en eski sömürgeleri arasında olanKuzey Amerika'dakiOn Üç Koloni kaybedildi. Bu gelişme sonrasında Britanya'nın dikkatiAfrika, Asya veBüyük Okyanus'a yoğunlaştı. 19. yüzyılın başlarında,Napolyon Fransası'nınDevrim Savaşları veNapolyon Savaşları'ndan mağlup ayrılmasıyla birlikte Britanya'nın, daha sonralarıPax Britannica ("Britanya Barışı") olarak adlandırılan yaklaşık bir yüzyıllık süreç boyunca herhangi bir dirençle karşılaşmadan süren bir öncülüğü vardı ve dünya genelinde topraklarını genişletmeye devam etti. Bu dönemde gerçekleşenSanayi Devrimi de imparatorluğun ilerleyişinde pay sahibi olmuştu. Kendi sömürgeleri dışında, Asya veLatin Amerika'daki çeşitli bölgeleri de ticari bakımdangayriresmî olarak kontrol ediyordu. 19. yüzyılda nüfusun görece hızlı bir şekilde artması sonucunda yeni hammadde ve pazar arayışlarına girişilerek dünyanın farklı noktalarına keşifler düzenlendi ve özerk yönetilen dominyonlar kuruldu.
20. yüzyılın başlarında, gelişenAlmanya veAmerika Birleşik Devletleri ekonomileri, Britanya ile mücadele edecek seviyeye ulaşmaya başladı. Britanya ve Almanya arasında peş peşe gelen askerî ve ekonomik gerilimler,I. Dünya Savaşı'nın en büyük nedenlerindendi ve Britanya, imparatorluğuna çok yüksek bir seviyede bağımlı olarak bu savaştan zaferle ayrıldı. Finansal bakımdan bu çatışmanın Britanya için gerilimli bir etkisi vardı ve savaştan hemen sonra imparatorluğun daha da genişlemesine karşın artık eşsiz bir sanayi ya da askerî bir güç değildi.II. Dünya Savaşı'ndan galip çıkmasına karşın, savaş boyuncaGüneydoğu Asya'daki topraklarınJaponya tarafından işgâl edilmesinden dolayı itibarının zarar görmesi nedeniyle Britanya İmparatorluğu'nun dağılması hızlandı. Savaşın bitmesinden iki sene sonra Britanya'nın en yoğun nüfuslu ve en değerli sömürgesiHindistan bağımsızlığını kazandı.
20. yüzyılın geri kalanında Avrupa güçleri tarafından yapılan daha büyük bir küreseldekolonizasyon hareketi bağlamında imparatorluğun topraklarının çoğu bağımsızlığını elde etti ve bu süreç 1997'deHong Kong'unÇin'e geri verilmesiyle sona erdi. Bağımsızlıktan sonra birçok eski Britanya sömürgesiİngiliz Milletler Topluluğu üyesi oldu. Günümüzde ise 14 bölge hâlâ Britanya'nın egemenliği altındadır; bunlarBritanya Denizaşırı Toprakları olarak adlandırılmaktadır.
Britanya İmparatorluğu'nun temelleri, iki ayrı krallık olanİngiltere veİskoçya krallıklarına dayanmaktadır. Denizaşırı keşiflerdeİspanya vePortekiz'in başarılarının ardından İngiltere KralıVII. Henry,Asya'ya KuzeyAtlas Okyanusu'ndan ulaşan bir rota bulması için 1496 yılındaJohn Cabot'u görevlendirdi.[3] Cabot 1497 yılında,Amerika'nınAvrupalılar tarafından keşfinden beş yıl sonra yola çıktı veNewfoundland kıyısına ulaşarak -ki bu sıradaKristof Kolomb gibi Asya'ya ulaştığını sanmaktaydı-[4] birkoloni kurmaya yönelik herhangi bir çalışmaya başlamadı. Cabot, ertesi yıl Amerika'ya bir seyahat daha düzenlese de gemilerinden bir daha haber alınamadı.[5]
16. yüzyılın sonlarında,I. Elizabeth dönemine kadar Amerika'da İngiliz kolonileri kurmaya yönelik herhangi bir girişimde bulunulmadı.[6]Protestan Reformu sonrasında İngiltere ileKatolik İspanya karşı karşıya geldi.[3] 1562 yılındaAtlas Okyanusu'ndaki köle ticareti sistemine girme amacıyla,John Hawkins veFrancis Drake'e İngiltere kraliyeti tarafından,Batı Afrika açıklarında köle taşıyan İspanyol ve Portekiz gemilerine saldırma yetkisi verildi.[7] Bu çabalar sonuçsuz kaldı ve daha sonra,İngiliz-İspanyol Savaşı şiddetlenince I. Elizabeth, Amerika'daki İspanyol limanlarına veYeni Dünya'nın hazineleriyle geri dönen İspanyol gemilerine saldırı izni verdi.[8] Bu sıradaRichard Hakluyt ve "Britanya İmparatorluğu" ismini ilk kullanan yazar olanJohn Dee[9] gibi yazarlar İngiltere'nin kendi imparatorluğunun kurulması için baskı yapmaya başladı. Bu dönemde İspanya Amerika'ya yerleşmiş, PortekizAfrika'danBrezilya veÇin kıyılarına ticaret merkezleri ve limanlar kurmuş,Fransa ise daha sonralarıYeni Fransa adını alacak olanSaint Lawrence Nehri civarına yerleşmeye başlamıştı.[10]
1576 yılındaMuscovy Company'nin maddi desteğiyle yelken açanMartin Frobisher, aynı yıl vardığıBaffin Adası'na ertesi yıl döndü ve adanın güney kesiminde Kraliçe Elizabeth adına hak iddia etti. 1578 yılında bir seyahat daha gerçekleştirerekGrönland'a ulaşan ve burada da hak iddia eden Frobisher, Baffin Adası'ndakiFrobisher Körfezi civarında başarısız bir yerleşim kurma girişiminde de bulundu.[11] 1577-1580 yılları arasında Dünya'yı dolaşan Francis Drake, 1578'deHorn Burnu açıklarında veMacellan Boğazı'ndaki birer adayı "Elizabeth Adası" olarak adlandırarak üzerlerinde kraliyet adına hak iddia etti.[12] 1579'da iseKaliforniya'nın kuzey sahillerine ulaştı ve bölgeyi "New Albion" olarak adlandırarak kraliyet topraklarına kattı. Ancak Drake'in üzerinde hak iddia ettiği topraklarda yerleşim kurulamamıştı.[13]
İspanya ve Portekiz'e kıyasla denizaşırı koloni kurma girişimlerine daha geç başlayan İngiltere, 1169 yılındakiNorman işgali ile birlikteİrlanda'ya yerleşmeye başlamışlar ve 16. yüzyılda, İngiltere ve İskoçya'da bulunan Protestanlar adaya getirilmişti.[14][15] Bu sayede İrlanda topraklarına el konulup "West Country men" adlı bir grup başta olmak üzereİrlanda Plantasyonları'nın kurulup bölgenin sömürgeleştirilmesinde rol oynayanların çoğu Kuzey Amerika'nın sömürgeleştirilmesinde de rol aldı.[16]
Kuzey Amerika'da doğan ilk İngilizVirginia Dare'invaftiz edilişini tasvir eden bir 19. yüzyıl gravürü.
1578 yılında I. Elizabeth,Humphrey Gilbert'e denizaşırı keşif için izin verdi.[17] Aynı yıl içerisinde Gilbert, Kuzey Amerika'dakorsanlık yapmak ve koloni kurmak amacıyla yola çıksa daKarayipler'e doğru yol alırken henüz Atlas Okyanusu'nu geçemediği sırada keşif yolculuğu iptal edildi.[18][19] Gilbert, 1583 yılında Newfoundland adasına varmak için bir kez daha yola çıktı. Newfoundland'a ulaştığında adanın limanında İngiltere adına hak iddia etse de geride yerleşimci bırakmamıştı. Gilbert, İngiltere'ye dönüş yolculuğundan sağ kurtulamazken 1584'te kraliçeden izin almayı başaran üvey kardeşiWalter Raleigh, Gilbert'in izinden gitti ve günümüzdeKuzey Karolina topraklarında olanRoanoke Kolonisi'ni kurdu. Ancak ikmal eksikliği nedeniyle koloninin varlığı 1590'larda sonlandı.[20]
1603 yılında İngiltere tahtına geçen KralI. James, 1604 yılında İspanya ile devam eden savaşı bitirenLondra Antlaşması'nı imzaladı. Artık en büyük düşmanıyla barış imzalamış olan İngiltere, diğer ülkelerin koloni altyapılarına saldırmaktansa kendi denizaşırı kolonilerini kurmaya başladı.[21] 17. yüzyılın başlarında Kuzey Amerika ve Karayipler'deki görece küçük adalaraİngiliz yerleşimlerinin gerçekleşmesi veEast India Company başta olmak üzere kolonileri ve denizaşırı ticareti yönetmek amacıyla özel şirketler kurulmasıyla Britanya İmparatorluğu şekillenmeye başladı. 18. yüzyılın sonlarına doğruAmerikan Bağımsızlık Savaşı'nın sonucu olarakOn Üç Koloni'nin kaybedilmesine kadar süren bu dönem, daha sonraki kaynaklarda "Birinci Britanya İmparatorluğu" olarak adlandırılmaktadır.[22]
İlk başlarda İngiltere, Karayipler'de bazı başarısız sömürgeleştirme girişimleri yaşadı. 1604 yılındaGuyana'da bir koloni kurma denemesi yapılsa da koloni iki yıl varlığını sürdürebildi ve asıl amacı olanaltın yatakları bulma hedefine ulaşamadı.[23] 1605'teSaint Lucia'da gerçekleştirilen koloni kurma girişimi yaklaşık dört-beş hafta, 1609'daGrenada'daki koloni kurma girişimi ise 6 ay kadar sürdü ve bu yerleşimler terk edildi.[24][25][26] 1623'teSaint Kitts (1629'da İspanyolların eline geçse de ertesi yıl yapılan antlaşmayla tekrar İngiliz kontrolü sağlandı),[27] 1625'teSaint Croix[28] (1650'de İspanyol kontrolüne geçti),[29] 1627'deBarbados, 1628'deNevis, 1632'deMontserrat veAntigua,[30] adalarında başarılı yerleşimler kurulabildi.[31]Püritenler tarafından 1629'da kurulanProvidence Island Company;[32] 1631 yılındaProvidencia Adası[33] (1641'de İspanyollar tarafından alındı),[34] ilerleyen yıllarda iseMiskito Sahili'nin bir bölümünde egemenlik kurarak buraları kolonileştirildi.[35] 1665'te patlak verenİkinci Hollanda-İngiltere Savaşı sebebiyle Hollanda'nın Karayipler'deki topraklarına saldıran İngilizler; 1665 yılındaSint Eustatius,Tobago veSurinam'ı ele geçirse de ertesi yıl Fransa ile savaşın başlamasıyla Sint Eustatius ve Tobago'nun yanı sıra Antigua ve Saint Kitts Fransız kontrolüne girdi.[36] 1650'de kolonileştirilse de 1666'da Fransızların kontrolüne girenAnguilla ile 1666'da Fransızlardan alınanBarbuda'daki İngiliz egemenliği, 1667'dekiBreda Antlaşması ile kabul edildi.[37][38] Aynı antlaşmayla, 1664'te İngilizlerin ele geçirdiği ancak 1666'da terk ettiği Saint Lucia, Fransız kontrolüne bırakıldı.[39][40] 1640-1660 yılları arasında Karayipler,Yeni Dünya'ya göç eden İngiliz nüfusunun üçte ikisinden daha fazlasını ağırlamaktaydı.[41] Bir müddet sonra kolonilerde, Portekizliler tarafındanBrezilya'da uygulanan veköle işçilerin çalıştırılması esasına dayalışeker plantasyonunu sistemi kullanılmaya başlandı. İlk etapta Hollanda gemilerine şeker satılıp bu gemilerden köle satın alınmaktaydı.[42] Gittikçe kârlılaşan bu ticaretin İngiliz denetiminde kalması için 1651 yılındaParlamento, İngiliz kolonilerinde sadece İngiliz gemilerinin ticaret yapmaya devam edebileceğini ifade eden birtakımyasalar çıkardı. Bu gelişme,Felemenk Cumhuriyeti'yle, sonunda İngiltere'nin Amerika'daki konumunu sağlamlaştıracak birsavaşlar dizisine yol açtı.[43] 1654-1660 yılları arasında İspanyollara gerçekleşensavaş devam ederken İngiltere, İspanyolların kontrolündeki bazı yerleri ele geçirdi. 1655'te ele geçirilenJamaika adasıkoloni hâline getirildi.[44] 1666 yılındaBahamalar kolonileştirildi.[44] 1670'te İspanyollarla yapılanMadrid Antlaşması ile İngilizlerin Jamaika veCayman Adaları üzerindeki egemenliği tanındı.[45]
Kuzey Amerika'daki Britanya kolonilerinin haritası, c. 1763-1776
İngiltere'nin Amerika'daki ilk kalıcı yerleşimi olanJamestown, 1607 yılında kaptanJohn Smith önderliğinde,Virginia Company'nin yönetiminde kuruldu. 1609 yılında Virginia Company'ninamiral gemisiSea Venture'un batması sonrasında yerleşim kurulanBermuda üzerinde İngiltere tarafından hak iddia edildi ve Virginia Kolonisi'ne bağlı olarak yönetilmeye başlandı; ancak 1615 yılında yerleşimin yönetimi, yeni kurulmuş olanSomers Isles Company'ye devredildi.[46] Virginia Company'nin imtiyazlarının 1624 yılında iptal edilmesi veVirginia'nın kontrolü doğrudan kraliyete geçmesiyleVirginia Kolonisi birkraliyet kolonisi hâline geldi.[47] Aynı şekilde 1684 yılında Somers Isles Company'nin imtiyazları da iptal edilince Bermuda, direkt olarak kraliyete bağlandı.[48] 1610 yılında kurulanLondon and Bristol Company, Newfoundland adasında kalıcı bir yerleşim kurarak burayıkolonileştirdi; ancak şirket büyük ölçüde başarısız oldu.[49] 1620 yılındaPlymouth Kolonisi,püriten dinî ayrılıkçılar için bir barınak olarak kuruldu.[50] 1628'deMassachusetts Körfezi,[51] 1629'daCarolina veNew Hampshire kolonileri kurulurken daha sonra pek çok İngiliz, dinî zulümlerden kaçmak için Atlas Okyanusu'nun ötesine seyahati göze almaya başladı.Maryland 1632 yılında Katolikler için bir sığınak,[52]Rhode Island 1636 yılında tüm dinlere hoşgörü gösteren bir koloni[53] veConnecticut 1636 yılındaCemaat kilisesi mensuplarına bir barınak olarak kuruldu. 1664'teFort Amsterdam'ın teslim olmasıyla Britanya, Hollanda'ya bağlıYeni Hollanda kolonisini ele geçirmesi sonrasındaDelaware,New Jersey veNew York kolonilerini oluşturdu. Bu,İkinci Hollanda-İngiltere Savaşı sonrası müzakerelerde,Surinam'ın Hollandalılara teslimi karşılığında resmîleştirildi.[54] 1681 yılındaPensilvanya Kolonisi,William Penn tarafından kuruldu. Amerikan kolonileri Karayipler'dekilere kıyasla finansal olarak daha başarısızdı; ancak tarım arazilerine sahipti ve ılıman iklimi sayesinde daha fazla İngiliz göçmen çekiyordu.[55]
17. yüzyıldaVirginia'da çalışan Afrikalı köleler (bilinmeyen bir sanatçının eseri, 1670).
1670 yılında KralII. Charles,Hudson's Bay Company'ye imtiyazlar verdi ve o dönemRupert Toprakları olarak bilinen, daha sonraKanada'nın bir parçası olacak olan topraklardakürk ticaretindetekel olmalarını sağladı. Şirket tarafından kurulantahkimat veticaret karakolları, sık sık bölgeye komşu olanYeni Fransa'da kendi kürk ticareti kolonilerini kurmuş olan Fransızların saldırılarına uğramaktaydı.[56] Bundan iki yıl sonra, 1660'ta kurulanRoyal African Company'ye Kral Charles tarafından Karayipler'deki İngiliz kolonilerine yapılan köle ticareti alanında tekel verildi.[57] Kölelik, kuruluşlarından beri Karayipler'deki İngiliz kolonilerinin temeliydi. 1807 yılında köleliğin kaldırılmasına kadar geçen dönemde Britanya, Afrika'dan Amerika'ya 3,5 milyon kölenin götürülmesini gerçekleştirmişti. Amerika'daki kölelerin toplam nüfusunun üçte biriAtlas Okyanusu'ndaki köle ticaretinin parçasıydı.[58] Bu ticareti kolaylaştırmak içinBatı Afrika kıyısı ve açıklarındaJames Adası (1651),[59]Saint Helena (1658, aynı zamanda kolonileştirdi),[60]Akra (1673)[61] veBunce Adası (1670 civarı)[62] gibi yerlerdetahkimatlar kuruldu.[63] Britanya yönetimindeki Karayip topraklarında Afrika kökenlilerin toplam nüfusa oranı 1650'de %25 iken 1780'de yaklaşık %80'e, On Üç Koloni'deyse bu oran aynı süreçte %10'dan %40'a yükseldi (güneydeki kolonilerde Afrika kökenliler çoğunluğu oluşturuyordu).[64] Köle tacirleri için köle ticareti oldukça kârlıydı ve Afrika ile Amerika arasındakiüç köşeli ticaretin üçüncü köşesini oluşturanBristol veLiverpool gibi şehirlerde önemli bir geçim kaynağı hâline geldi. Taşınan köleler ise gemilerde sert ve sağlıklı olmayan koşullarda tutulmakta ve yetersiz bir biçimde beslenmekteydi, bu nedenle Atlas Okyanusu'nun geçilmesi sırasında ölüm oranı yedide birdi.[65]
1695 yılındaİskoçya Parlamentosu,Company of Scotland'a imtiyazlar sağladı ve şirket, 1698 yılındaPanama Kıstağı'na ticaret yapma amacıyla bir yerleşim kurdu. Ancak bu koloni, yakınlarda bulunanYeni Granada'daki İspanyolların saldırıları vesıtma salgını nedeniyle iki yıl sonra terk edildi.Darien projesinin başarısızlığı sonucunda İskoç sermayesinin dörtte biri kaybedildi[66] ve denizaşırı bir İskoç imparatorluğu kurma girişimi sona erdi. Olayın ardından İngiliz ve İskoç hükûmetleri iki ülkenin sadece krallıklarını değil, ülkelerin kendilerini de birleştiren 1706'da imzalananBirlik Antlaşması'nın 1707'de her iki devletin parlamentosunda dayasalaşmasıylaBüyük Britanya Krallığı'nı kurdular.[67] 1732'de, günümüzdekiAmerika Birleşik Devletleri'ni kuranOn Üç Koloni'nin sonuncusuGeorgia Kolonisi, borç sebebiyle suçlu bulunan kişiler için bir sığınak olma amacıyla kuruldu.[68]
1639 yılındaMadras'ta kurulanFort St. George'u tasvir eden bir gravür (Jan van Ryne, 1754).
16. yüzyılın sonlarında İngiltere ve Hollanda, Portekiz'in Asya'daki ticaret tekelini seyahatlere finansal kaynak sağlamak amacıyla özelanonim şirketler kurarak yok etmeye başladı. 1600 yılında İngilizEast India Company, 1602'de ise HollandaVereenigde Oost-Indische Compagnie kuruldu. Bu şirketlerin asıl amaçları, kârlı bir iş olanbaharat ticaretine girmekti ve bu bağlamdaDoğu Hint Adaları ile ticaret ağında önemli bir merkez olan Hindistan olmak üzere iki bölgeye odaklandılar. Ticaret üzerinde egemenlik için hem Portekiz ile hem de birbirleriyle yarışmaktaydılar.[69] East India Company ilk kalıcı ticaret merkezini 1602'de,Cava üzerindekiBanten'de kurdu.[70][71] 1608'de İngilizlerin, 1617'de ise Hollandalıların yerleştiğiSurat; 1687'ye kadar East India Company'nin merkezi oldu.[72][73] Zaman içerisinde Britanya, sömürgeci bir güç olarak Hollanda'yı geride bıraksa da kısa vadede Hollanda'nın daha gelişmiş olan mali sistemi[74] ve 17. yüzyılda yaşanan üçHollanda-İngiltere savaşı, Hollanda'nın Asya'da daha güçlü bir konum edinmesine yol açmıştı. Çatışmalar 1688 yılındaMuhteşem Devrim sonucuOranje Prensi William'ın İngiliz tahtına geçmesi ve Hollanda'yla İngiltere arasına barış getirmesiyle sona erdi. İki devlet arasında yapılan anlaşma ile Doğu Hint Adaları'ndaki baharat ticareti Hollandalılara, Hindistan'daki tekstil endüstrisi ise İngilizlere bırakıldı; ancak tekstil kısa sürede kârlılık bakımından baharatları geride bıraktı ve 1720 yılına kadar olan süreçte Britanya şirketleri satış alanında Hollanda şirketlerini geçti.[74]
İngiltere ile Hollanda arasında 1688'de sağlanan barış, iki ülkeninDokuz Yıl Savaşı'na müttefik olarak girmesine yol açtı. Avrupa ve denizaşırı bölgelerde Fransa ve İspanya ile Hollanda-İngiliz ittifakı arasında gerçekleşen savaş, Hollanda'nın askerî bütçesinin daha büyük bir bölümünü Avrupa'daki kara savaşına ayırmak zorunda kalması nedeniyle İngilizlerin daha önemli bir sömürgeci güç hâline gelmesini sağladı.[75] 18. yüzyılda İngiltere (1707 sonrasında Britanya), dünyanın en önemli sömürgeci gücü hâline gelirken Fransa ise bu konudaki en büyük rakibi oldu.[76]
1759 yılında,Québec'te Fransızkundak gemilerinin Britanya gemilerine karşı elde ettiği mağlubiyeti gösteren tablo (Dominic Serres'nin 1767 tarihli tablonun 1900 civarında yapılan bir kopyası).
1700 yılında İspanya KralıII. Carlos'un ölümü ve tahtı Fransız kralının torunu olanAnjou Dükü Philippe'e bırakması; Fransa, İspanya ve kolonilerinin birleşmesi olasılığını doğurdu.[77] Bu durumun gerçekleşmesini önlemek amacıyla 1701 yılında İngiltere, Portekiz, Hollanda veKutsal Roma İmparatorluğu; Fransa ve İspanya'ya karşı 1714 yılına kadar sürecekİspanya Veraset Savaşı'nı başlattı. Savaşı sonlandıranUtrecht Antlaşması'nda Felipe, kendisinin ve soyunun Fransa ve Avrupa'daki diğer krallıklarda olan haklarından vazgeçti, bu da İspanyol İmparatorluğu'nun Avrupa'da sonunu getirdi.[78] Britanya İmparatorluğu ise toprak açısından genişleyerek Fransa'dan Newfoundland veAkadya'yı topraklarına dahil etmesinin yanı sıra, İspanya'ya ait olan ve sırasıyla 1704 ve 1708 yıllarında işgal ettiğiCebelitarık ileMinorka üzerindeki egemenliğinin tanınmasını sağladı.[79] Cebelitarık, Britanya'yaAkdeniz'e Atlas Okyanusu'ndan giriş ve çıkışı kontrol edebilme imkânı veren bir deniz üssü hâline geldi. Minorka iki kez el değiştirdikten sonra 1802 yılındaAmiens Antlaşması'yla İspanya'ya geri verildi. İspanya, bunların yanı sıra kârlı bir iş olan Amerika'daki İspanyol kolonilerine köle satmaya izin verenasiento hakkını Britanya'ya verdi.[80]
Kuruluşunun ardından geçen ilk yüzyıldaEast India Company, kendisine 1617 yılında ticaret hakları verenBabür İmparatorluğu'yla mücadele edecek güce sahip olmadığındanHint altkıtası ile ticarete odaklanmıştı.[81] Bu, 18. yüzyılda Babürlerin duraklamaya girmesiyle değişti ve 1740'lar ile 50'lerdekiKarnatik Savaşları sırasında şirket,Compagnie des Indes Orientales ile mücadele etti. 1757 yılındakiPlassey Muharebesi'ndeRobert Clive önderliğindeki BritanyalılarınBengal nevabı ve Fransız müttefiklerini yenmesi şirketin Bengal'de kontrolü ele geçirmesini sağladı.[82] Karnatik Savaşları sonucunda Fransa,anklavları üzerindeki egemenliğini korudu; fakat bu askerî sınırlamalar ve Britanya'ya bağımlı devletlere destek verme yönünde verilen bir sözle gerçekleşebildi, bu da Fransa'nın Hindistan'ı ele geçirme konusundaki umutlarını sonlandırdı.[83] Bunu takip eden onyıllarda, Britanya kontrolü altındaki bölgelerin yüzölçümü gittikçe arttı. Şirket, kontrolü altındaki bölgeleri ya doğrudan ya da çoğunluğusepoylardan oluşanBritanya Hindistanı Ordusu'yla tehdit ettikleri yerel yöneticiler aracılığıyla yönetmekteydi.Britanya Hindistanı zaman içerisinde imparatorluğun en önemli bölgesi hâline geldi ve "Kraliyetin Mücevheri" takma adıyla bilinmeye başladı. Koloni, Britanya'nın dünyanın en büyük gücü olmasını sağlayan gücün en önemli kaynağıydı.[84]
1756 yılında başlayanYedi Yıl Savaşı, küresel çapta gerçekleşen ilk savaştı.[85][86] Savaş; Avrupa, Hindistan, Kuzey Amerika, Karayipler,Filipinler ve Afrika'nın kıyı bölgelerinde gerçekleşti. 1763 yılında imzalananParis Antlaşması ileRupert Toprakları üzerinde Britanya'nın iddia ettiği hakların kabul edilmesi,[56]Yeni Fransa'nın Fransızca konuşan nüfusu bırakarak Britanya'ya veLouisiana'nın İspanya'ya verilmesiyle Kuzey Amerika'da Fransa'nın sömürgeci güç olarak varlığı fiilen sona erdi. Antlaşma ile birlikte Britanya'nın savaş sırasında işgal ettiği Fransız kontrolündekiDominika,Grenada,Saint Vincent veTobago ile İspanyol kontrolündekiFlorida üzerindeki Britanya hakimiyeti tanındı, Fransızların 1756'da işgal ettiği Minorka ise geri verildi.[87][88][89] Buna karşılık Britanya; savaş esnasında işgal ettiğiGuadeloupe,Martinik, Saint Lucia,Gorée ve Hindistan'daki Fransız fabrikalarını Fransa'ya;Manila veHavana'yı ise İspanya'ya geri verdi.[90] Britanyalıların Yedi Yıl Savaşı'nda Fransa'yı yenmesi, Britanya'yı denizcilik alanında dünyanın en büyük gücü konumuna getirdi.[91]
1760 ve 70'lerdeOn Üç Koloni ile Britanya arasındaki ilişkiler gittikçe gerginleşti. Bunun ana sebebi Amerika'daki kolonicilerin Britanya Parlamentosu'nun kendilerini izinleri olmadan yönetme ve vergilendirmeye yönelik denemelerine olan tepkisiydi.[92] Bu tepkiler o dönemde "temsil yoksa vergi de yok" sloganıyla özetlendi. Amerika'daki kolonilerde yaşayanların İngilizlere sağlanan haklar konusundaki statüsünde yaşanan anlaşmazlıklar, Britanya Parlamentosu'nun bölge üzerindeki yetkilerinin tanımayarak kendi kendilerini yönetmeleriyle sonuçlanacak olanAmerikan Devrimi'ne yol açtı. Britanya'nın bu gelişmelere müdahale ederek merkezî otoriteyi tekrar sağlama amacıyla gönderdiği birlikler, 1775 yılındabir savaş çıkmasına sebep oldu. Ertesi yıl, Amerika'daki kolonilerde yaşayanlar yayınladığıbildiriyle,Amerika Birleşik Devletleri adı altında bağımsızlığını ilan etti. 1778'de savaşaFransa'nın dahil olmasıyla savaşın dengesi Amerikalılar lehine kaydı ve 1781'deki zaferle sonuçlananYorktown Kuşatması sonrasında Britanyalılar tarafından barış görüşmelerine başlandı. 1783'te imzalananantlaşma ile savaş sona ererken Amerika Birleşik Devletleri'nin bağımsızlığı da Britanya tarafından tanındı.[93]
Cornwallis'in Yorktown'da Teslim Oluşu. Amerikan kolonilerinin kaybı "birinci Britanya İmparatorluğu"nun sonu kabul edilir.
Britanya'nın o dönemde en fazla nüfusa sahip olan kolonisi olma özelliğine sahipBritanya Amerikası'nın önemli bir bölümünün kaybı, tarihçiler tarafından Britanya'nın Amerika'ya odaklandığı "birinci" imparatorluk döneminin sona erip Asya,Büyük Okyanus ve daha sonra Afrika'ya odaklandığı "ikinci" imparatorluk döneminin başlaması olarak kabul edilmektedir.[94]Adam Smith, 1776 yılında yayınlanan eseriUlusların Zenginliği'nde kolonilerin gereksiz olduğunu,serbest ticaretin sömürgeci genişlemenin ilk döneminde izlenmiş ve İspanya'yla Portekiz'inkorumacılığına dayananmerkantilizm politikasının yerini alması gerektiğini savunmuştur.[95][96] 1783'ten sonra bağımsız Amerika Birleşik Devletleri ile Britanya arasındaki ticaretin büyümesi görünürde siyasi kontrolün ekonomik başarı için şart olmadığını savunan Adams'ın görüşlerini doğruladı.[97][98]
Amerika'daki olaylar, savaşın ardından ülkeden kaçan 40 bin ila 100 bin[99]kraliyet yanlısının göç etmiş olduğu Kanada'ya yönelik Britanya'nın politikalarının değişmesine neden oldu.[100] 14 bin göçmenin yerleştiği ve o dönemYeni İskoçya'nın bir parçası olanSaint John veSaint Croix nehir vadilerindeki halkHalifax'taki merkezî hükûmetten uzak kaldığından şikâyet edince 1784 yılındaYeni Brunswick ayrı bir koloni olarak kuruldu.[101]1791 Anayasal Yasası Fransız ve Britanyalı halk arasındaki gerginliği düşürmek için çoğunluğu Fransızca konuşanAşağı Kanada ve çoğunluğu İngilizce konuşanYukarı Kanada eyaletlerini oluşturdu ve Britanya'da kullanılanlara benzer idari sistemler kullanmaya başladı. Bu imparatorluğun otoritesini göstermek ve Amerikan Devrimi'nin liderliğini yapan halk yönetimine benzer bir yönetimin oluşumuna izin vermemek amacını taşımaktaydı.[102]
İki ülke arasındaki gerginlikNapolyon Savaşları döneminde yükseldi. Bu dönemde Britanya, Amerika Birleşik Devletleri'nin Fransa'yla olan ticaretini kesmeye ve Britanyalı denizciler Amerikan gemilerine girip Britanya doğumlu kişileri zorlaKraliyet Donanması'na almaya çalıştı. 1812 yılında Amerika Birleşik Devletleri, Britanya'yasavaş ilan etti ve taraflar birbirlerinin topraklarını işgal etti. Ancak 1815 yılında imzalananGent Antlaşması, savaş öncesindeki sınırlarına geri dönülmesini sağladı.[103]
1718'den beri Amerika'daki kolonilere sürgün, Britanya'daki çeşitli suçlar için bir ceza olarak kullanılmaktaydı ve yılda yaklaşık bin suçlu, bu sebepten dolayı Amerika'ya gönderilmekteydi.[104] 1783 yılında On Üç Koloni'nin kaybından sonra Britanya hükûmeti, Amerika yerine bu iş için alternatif bir yer aramaya başladı ve yeni keşfedilenAvustralya'ya odaklandı.[105] Avustralya'nın batı kıyısı 1606 yılında Hollandalı kâşifWillem Janszoon tarafından keşfedilmiş veVereenigde Oost-Indische Compagnie tarafındanYeni Hollanda olarak adlandırılmışsa da bölgeyi sömürgeleştirilmeye yönelik bir girişimde bulunulmamıştı.[106] 1770 yılında Güney Büyük Okyanus'a doğru bilimsel bir seyahatte olanJames Cook, Avustralya'nın doğu kıyısını keşfetti ve bölge üzerinde Britanya adına hak iddia ederek bölgeyiYeni Güney Galler olarak adlandırdı.[107] 1778 yılında, Cook'un seyahatinde yer alan botanikçiJoseph Banks, hükûmeteBotany Körfezi'ninceza kolonisi olarak kullanılmasının uygun olacağını kanıtlayacak belgeler sundu. 1787 yılında körfeze gönderilmek üzere yola çıkan ilk mâhkumlar 1788 yılında karaya ayak bastı.[108] Britanya, 1840 yılına kadar Yeni Güney Galler'e suçlu göndermeye devam etti.[109] Avustralya kolonileri, özellikleVictoria kolonisinde altına hücum edilmesi sonucu[110] yün ve altın ihracatından büyük kâr elde etmeye başladı,[111] bu sayede Victoria'nın başkentiMelbourne dünyanın en zengin şehri hâline geldi.[110]
Seyahati sırasında Cook'un, 1642'de Hollandalı kâşifAbel Tasman tarafından keşfedilenYeni Zelanda'yı da ziyaret etmesinin ardından bölgeye Britanyalıların yerleşimleri başladı. İlk başlarda Avrupalılar ile yerelMaori halkı arasındaki ilişki ticaretten ibaretti. Avrupalıların yerleşimi 19. yüzyılın başlarında hızlandı, özellikleKuzey Adası'nda ticaret istasyonları kuruldu. 1839 yılındaNew Zealand Company, araziler alıp koloniler kurmaya ilişkin planlarını açıkladı. 6 Şubat 1840 tarihinde kaptanWilliam Hobson ile yaklaşık kırk Maori şefi arasındaWaitangi Antlaşması imzalandı.[112] 1841'de Yeni Zelanda, Yeni Güney Galler'den ayrılarak kraliyet kolonisi statüsünekavuştu.[113] Britanyalıların 1806'da keşfettiği ve ertesi yıl Britanya topraklarına katılan ıssızAuckland Adaları da bu kurulan koloniye 1842'de yapılan sınır düzenlemesi ile dahil edilmiş, 1846'da koloninin bir parçası olmaktan çıkmış ancak 1863'te tekrar koloninin sınırlarına dahil edilmişti.[114][115]
Fransız Devrimi'nin bir sonucu olarak 1792'de çıkanFransız Devrim Savaşları'na Britanya, ertesi yıl, Fransa karşısında oluşturan ittifakın bir parçası olarak dahil oldu.[116] Fransa, bu savaşlardan zaferle ayrılan taraf olurken 1802'de imzalananAmiens Antlaşması ile savaş sona erdi ve Britanya,Fransız Cumhuriyeti'ni resmen tanımış oldu. Britanya'nın 1795 yılında kıyı kesimlerini işgal etmeye başladığı Hollanda kontrolündekiSeylan, antlaşma ile birlikte Britanya kontrolüne bırakıldı.[117][118] Britanya'nın 1793'te Fransızlardan aldığı Tobago[119] ile 1797'de İspanyollardan aldığıTrinidad[120] üzerindeki Britanya hakimiyetleri tanındı.[121] 1782'de Britanya'nın kontrolünden İspanya'ya geçen[122] ve 1798'de Britanya'nın işgal ettiği Minorka; antlaşmayla birlikte İspanyol hakimiyetine bırakıldı.[121] 1795'te Britanya'nın topraklarına kattığıCape Kolonisi ile savaş sırasında işgal ettiği Karayipler'deki bazı adalarıBatavya Cumhuriyeti'ne geri verdi.[123] 1787'de girdiği Fransız kontrolünden 1800 yılında çıkanMalta,Sicilya Krallığı'nın kontrolüne bırakılsa da adaBritanya himayesine girdi.[124] Savaşın sona ermesinin ardından, 1801 yılında,Danimarka-Norveç kontrolündeki Saint Croix,Saint Thomas veSaint John adaları Britanya tarafından işgal edilse de ertesi yıl yapılan anlaşmayla adalar geri verildi.[125]
Ancak Britanya 1803'te,Napolyon yönetimindeki Fransa'yla yeniden mücadele etmek zorunda kaldı. Bu kez savaşta, iki taraf arasında ideoloji çatışmaları da mevcuttu.[126] Tehdit altında olan sadece Britanya'nın dünya çapındaki konumu değildi, Napolyon yönetimindeki Fransa diğerkıta Avrupası ülkeleri gibi Britanya'yı işgal etme konusunda tehdit oluşturmaktaydı. Fransız limanları 1805 yılındaTrafalgar'da Fransız ve İspanyol donanmalarına karşı kesin bir zafer kazananKraliyet Donanması tarafından abluka altına alındı. Britanya, 1810 yılında Napolyon Fransası tarafından ilhak edilen Hollanda'nınkiler de dâhil olmak üzere denizaşırı kolonilere saldırdı ve buraları ele geçirdi. 1814'te Fransa, bazı Avrupa ülkelerinin kurduğu ittifakla gerçekleşen savaşı kaybeden taraf oldu.[127] Aynı yıl yapılanParis Antlaşması ile barış sağlandı. Antlaşmaya göre, 1810'da Britanya kontrolüne girse de 1813'te İsveç'e devredilenGuadeloupe[128][129] ile 1809'da Britanya'nın işgaline uğrayan Martinique[130] Fransa'ya geri verildi.[131] 1803'te Britanya tarafından işgal edilen Saint Lucia ile 1813'tekraliyet kolonisi olan Malta'daki Britanya hakimiyeti kabul edildi.[132][133] Britanya'nın 1807'de, Fransa'nın müttefiği Danimarka'nın kontrolünde bulunan Saint Croix ve Saint Thomas adalarındaki Britanya güçleri ise barışın sağlanması ile birlikte, 1815 yılında adalardan çekildi.[134] Öte yandan 1807'de Britanya'nın işgal ettiğiHelgoland'daki Britanya hakimiyeti, 1814'te imzalananKiel Antlaşması ile tanındı.[135] Ertesi yıl Napolyon'un, sürgün edildiği adadan kaçarak Fransa'ya gelmesiyle birlikte savaştekrar başladı. Ancak savaşı yine Fransızlar kaybetti ve 1815'te imzalananParis Antlaşması ile savaş sona erdi veAvrupa uyumu olarak adlandırılan döneme girildi. Antlaşma ile birlikte, Fransız işgali altında olan ve 1809'dan itibaren Britanya hakimiyetine girmeye başlayanİyon Adaları, 1864 yılındaYunanistan Kralı olanI. Georgios'un tahta çıkışı dolayısıyla Yunanistan'a hediye edilinceye kadar Britanya himayesindeki birfederasyon olarak varlığını sürdürdü.[136][137]
Britanya'dakikölelik karşıtı hareketten gelen artan baskılar sonucu Britanya yönetimi, 1807 yılında imparatorlukta köle ticaretini yasaklayanKöle Ticareti Yasası'nı çıkardı. 1808 yılındaSierra Leone, azat edilen köleler için resmî Britanya kolonisi olarak belirlendi.[138] 1833 yılında kabul edilenKöleliği Kaldırma Yasası ile 1 Ağustos 1834 tarihinde Britanya İmparatorluğu'nda kölelik kaldırıldı. İlk başlardaSaint Helena, Seylan ve East India Company tarafından yönetilen bölgeler yasanın kapsamı dışında bırakılsa da sonradan bu bölgeler de yasanın kapsamı içerisine alındı. Yasaya göre kölelere 4 ile 6 yıllık bir "çıraklık" döneminin ardından özgürlükleri verildi.[139]
Britanya kontrolündeki toprakların pembe renkle gösterildiği 1886 tarihli dünya haritası.
Bazı tarihçiler tarafından Britanya'nın "imparatorluk yüzyılı" olarak anılan[140][141] 1815 ile 1914 yılları arasındaki dönemde yaklaşık 26.000.000 kilometrekarelik toprak ve 400 milyon kadar nüfus imparatorluğun bir parçası hâline geldi.[142] Napolyon'a karşı elde edilen zafer Britanya'yıOrta Asya'daki Rusya dışında herhangi bir uluslararası rakibi olmayan bir güç konumunda bıraktı.[143] Denizlerde herhangi bir rakibi olmayan Britanya, ilerleyen dönemdePax Britannica olarak adlandırılacak küresel bir polislik politikasını yürürlüğe koydu.[144] Dış ilişkilerinde ise "muhteşem yalnızlık" olarak bilinen bir politika uyguladı.[145] Kolonilerinde sahip olduğu resmî kontrolün yanı sıra Britanya'nın küresel ticaretteki egemenliğiÇin,Arjantin veSiyam'ın aralarında bulunduğu çeşitli ülkenin ekonomilerini kontrol edebilmesini sağladı. Bu durum bazı tarihçiler tarafından "gayriresmî imparatorluk" olarak adlandırılmıştı.[146][147]
Britanya'nın bir imparatorluk olarak gücünün kaynağı olan faktörlerden biri de 19. yüzyılda icat edilen ve Britanya'ya imparatorluğu kontrol etme ve savunma olanağı sağlayanbuharlı gemiler vetelgraftı. 1902 yılından itibaren Britanya İmparatorluğu, "All Red Line" adı verilen bir telgraf ağıyla bağlanmaya başlamıştı.[148]
Britanya İmparatorluğu'nun Asya'daki genişlemesiniEast India Company yürüttü. Şirketin ordusu,Kraliyet Donanması ile güçlerini ilk olarak Yedi Yıl Savaşı sırasında birleştirmişti, daha sonra iki silahlı güç Napolyon'unMısır'dan çıkarılması (1799),Cava'nın Hollanda'dan alınması (1811),Singapur (1819) ileMalakka'nın (1824) ele geçirilmesi veBurma'nın mağlup edilmesi (1826) sırasında iş birliği yaptılar.[143]
Benjamin Disraeli'yi, KraliçeVictoria'yı Hindistan İmparatoriçesi yaparken tasvir eden 1876 tarihli bir karikatür. Kullanılan altyazı "Eskileri yerine yeni taçlar" şeklindeydi.
Şirket, Hindistan'daki üssünden Çin'e, 1730'lardan beriafyon ihracatı yapmaktaydı.Çing Hanedanı'nın 1729'da koyduğu yasaktan dolayı yasadışı olan bu ticaret, Britanya'dan Çin'e gümüş akışı sağlayançay ithalatını dengelemekteydi.[149] 1839 yılında Çinli yetkililerinKanton'da 20.000 kadar sandık afyona el koyması, Britanya'nın Çin'e saldırarakI. Afyon Savaşı'nı başlatmasına neden oldu. Savaş sonucunda Britanya,Hong Kong Adası'nı ele geçirdi.[150]
18. yüzyıl sonları ile 19. yüzyıl başlarında, Britanya merkezî yönetimi tarafından şirketin iç işlerine yönelik müdahaleler gelmeye başladı.1773 Düzenleme Yasası, 1784Pitt'in Hindistan Yasası,1813 Sözleşme Yasası gibi konuyla alakalı bazı yasalar yürürlüğe sokularak şirketin iç işlerine birtakım düzenlemeler yapıldı ve şirketin kontrolündeki topraklarda Britanya kraliyet yönetiminin hakimiyeti kuruldu.[151] 1857 yılında, Britanyalı subayların emri altında bulunan Hint askerler olansepoyların ayaklanması geniş çaplı bir çatışmaya dönüştü ve şirketin varlığının sona erip yerine Hindistan'daki kontrolün doğrudan Britanya kraliyetine bağlanmasına yol açtı.[152]Hint Ayaklanması'nın bastırılması altı ay sürdü ve her toplamda yüz binlerce can kaybına sebep oldu. Yaşananların ardından Britanya hükûmeti, Hindistan üzerindeki kontrolü eline aldı, hükûmet tarafından atanan bir genel vali Hindistan'ı yönetmeye başladı ve Kraliçe Victoria, Hindistan İmparatoriçesi olarak taç giydi. East India Company ise ertesi yıl feshedildi.[153]
19. yüzyılın sonunda Hindistan'da bir dizi ürün bereketsizliği yaşandı, bu da tahmini olarak 15 milyon kişinin öldüğü kıtlıklara neden oldu. Hindistan'ı yönettiği dönemde East India Company, kıtlıklarla başa çıkmak için herhangi bir politika uygulayamadı. Bu, kraliyetin kontrolü ele almasından sonra değişerek her kıtlığın ardından sebeplerini araştırmak ve yeni politikalar yürürlüğe koymak amacıyla bir komisyon kuruldu. Bu hamlenin etkili olması ise 1900'lü yılların başlarını buldu.[154]
Britanya ile Rusya arasındaki rekabeti, İngilizleri temsil eden aslan ile Rusları temsil eden ayı arasında kalanAfganistan EmiriŞir Ali Han ile tasvir eden 1878 tarihli karikatür. Alt kısımda emirin ağzından "beni arkadaşlarımdan kurtarın" ifadesine yer verilmektedir.
19. yüzyılda Britanya veRusya, gerileyenOsmanlı,Fars ve Çin imparatorluklarından doğan güç boşluğunu doldurmak için birbirleriyle mücadele etmeye başladılar.Orta Asya'daki bu rekabet "Büyük Oyun" olarak adlandırılmaktadır.[155] Britanya'nın bakış açısında göre Rusya'nınFarslar veOsmanlılara karşı elde ettiği zaferler Rusya'nın emperyal hedeflerini ve kapasitesini göstermekteydi, bu nedenle Britanya'da Rusya'nın karadan Hindistan'ı işgal edeceğine dair bir endişe baş gösterdi.[156] Britanya,Afganistan'ı işgal ederek bu durumun gerçekleşmesini önlemek istese deBirinci İngiliz-Afgan Savaşı, Britanya açısından yenilgiyle sonuçlandı.[157] Rusya, Osmanlılara ait olanBalkanlar'ı 1853 yılında işgal edince Britanya,Akdeniz veOrta Doğu üzerinde Rusların egemen olmasını engellemek amacıyla, Fransa ile birlikte Rusların deniz gücünü etkisiz hâle getirmek içinKırım'ı işgal etti.[157] Sonuç olarak ortaya çıkanKırım Savaşı'nda yenimodern savaş teknikleri kullanıldı.[158] Savaş,Pax Britannica sırasında Britanya ile diğer biremperyal güç arasında yapılan tek savaştı ve Rusların yenilmesiyle sonuçlandı.[157] Orta Asya'da durum yirmi yıl kadar daha çözümsüz kaldı. Bu dönem içerisinde Britanya 1876 yılındaBelucistan'ı, Rusya iseKırgızistan,Kazakistan veTürkmenistan'ı topraklarına kattı.[kaynak belirtilmeli] Ruslarla yapılan93 Harbi'nden yenik ayrılan Osmanlı İmparatorluğu, olası bir Rus tehdidine karşı kendisini desteklemesi koşuluylaKıbrıs'ıBritanya himayesine bıraktı.[159] Aynı yıl iki ülke,etki alanları üzerinde bir anlaşmaya vardı ve 1907 yılında imzalananBritanya-Rusya Antantı ile diğer öne çıkan sorunlar da çözüme kavuşturuldu.[160] 1904-1905 yıllarındakiRus-Japon Savaşı sırasındaPort Artur Baskını'ndaRus donanmasının yok olması da Britanya'ya bu yönden oluşturduğu tehdidi sınırladı.[161]
Rodos Heykeli (Özgün adı:The Rhodes Colossus. "Rhodes" sözcüğü İngilizcedeRodos anlamına gelmektedir ve bu karikatürde deCecil RhodesRodos Heykeli'ne benzer biçimde resmedilmiştir) -Cecil Rhodes "Cape Town'dan Kahire'ye" uzanırken.
Hollanda'nın Vereenigde Oost-Indische Compagnie adlı şirketi,Cape Kolonisi'ni 1652 yılında,Doğu Hint Adaları'na gidip gelen gemileri için bir durak olarak kurmuştu.[162] Britanya, Hollanda'nın Fransızlar tarafından 1795'teişgal edilmesi üzerine koloninin Fransızların eline geçmesini önlemek için 1795 yılında koloniyihimayesi altına aldı ve 1806 yılındaAfrikaner yerleşimcileriyle birlikte resmen topraklarına kattı.[163] 1820 yılından sonra Britanya'dan artmaya başlayan göç, Britanya hâkimiyetinden memnun olmayan Afrikanerlerin 1830'lu yıllardan 1840'lı yılların başına kadarki süreçte kuzeyegöç etmesine ve kendi cumhuriyetlerini kurmalarına yol açtı.[164] Bu süreçtegöçmenlerle, Güney Afrika ileSotholar veZuluların da aralarında bulunduğu çeşitli Afrika yönetimlerine yönelik bir genişleme planları olan Britanyalılar arasında çatışmalar yaşandı. Sonuç olarak Afrikanerler, diğer kurduğu diğer devletlere göre daha uzun ömürlü olanTransvaal Cumhuriyeti (1852-1902) veÖzgür Orange Devleti (1854-1902)'ni kurdu.[165] 1902 yılında Britanya, 1899-1902 yıllarındakiII. Boer Savaşı'nın sonucu olarak iki devleti de işgal etti.[166]
1869 yılında, Akdeniz ile Hint Okyanusu'nu birbirine bağlayanSüveyş Kanalı, Fransa İmparatoruIII. Napolyon'un yönetimi altında açıldı. Britanya kanala ilk başlarda karşı çıksa da[167] açıldıktan sonra stratejik değerinin kısa sürede farkına vardı. 1875 yılındaMuhafazakâr Parti lideriBenjamin Disraeli başbakanlığındaki Britanya hükûmeti, borç içindekiMısırHidiviİsmail Paşa'nın kanaldaki %44'lük payını 4 milyon sterline satın aldı. Bu, kanalın doğrudan kontrolünü sağlamasa da Britanya'ya bir baskı gücü verdi. Mısır üzerindeki İngiliz-Fransız ortak denetimi 1882 yılındaki Britanyaişgaliyle sona erdi.[168] Fransızlar hâlen kanalın büyük hissedarlarıydı ve Britanya'nın denetimini zayıflatmaya çalıştılar;[169] ancak 1888 yılındakiİstanbul Antlaşması ile anlaşma sağlandı ve kanal tarafsız bölge yapıldı.[170]
Kongo Nehri'nin alt bölgelerinde Fransa,Belçika vePortekiz'in faaliyetlerinin tropikal Afrika'ya Britanya'nın sistemli bir şekilde nüfuz etmesini tehlikeye atmasından dolayı 1884-85 yıllarındakiBerlin Konferansı, Avrupa'daki güçler arasında "Afrika Yarışı" olarak adlandırılan rekabeti düzenlemek amacıyla topraklar üzerindeki iddiaların uluslararası olarak tanınması için "fiili işgal"i kıstas olarak belirledi.[171] Yarış 1890'larda da devam etti ve Britanya'nın 1885 yılında aldığıSudan'dan geri çekilme kararını gözden geçirmesine neden oldu. Britanyalı ve Mısırlı birliklerden oluşan askerî güç, 1896 yılındaMehdi Savaşı'ndamehdi yanlısı birlikleri yendi ve 1898 yılındaFaşoda'daki bir Fransız işgal denemesini püskürttü. Sudan, kâğıt üzerinde birBritanya-Mısırkondominyumu yapılsa da fiilen Britanya sömürgesi hâline geldi.[172]
18. yüzyıldan itibaren Britanya İmparatorluğu'nun beyazların yaşadığı koloniler ile beyaz olmayanların yaşadığı kolonilerdeki tavırları arasında belirgin bir fark bulunmaktaydı. Beyaz olmayanların yaşadığı kolonilerdeotokratik ("aydınlanmacı mutlakiyet") bir yönetim şekli kullanan imparatorluk, beyazların yaşadığı kolonilerde özgür düşünce ve kendi kendini yönetmenin destekleyicisi hâline geldi.[179]
Kanada'nın istihdam ve ürün değeri açısından en önemli endüstrisi kereste ticaretiydi (Ontario, 1900 civarı).
Britanya İmparatorluğu'ndaki beyazların yaşadığı kolonilerin bağımsızlığını kazanmasıyla sonuçlanan süreç, 1839 yılında Kanada'daki siyasi huzursuzluğu sona erdirmek içinYukarı veAşağı Kanada'nın birleşmesi ve kendi kendini yönetmesini önerenDurham Raporu'yla başladı.[180] Bu önerinin gerçekleşme sürecinde ilk adım,Kanada Eyaleti'ni oluşturan1840 Birlik Yasası oldu.Halka sorumlu hükûmet yetkisi ilk olarak 1848 yılındaYeni İskoçya'ya sağlandı ve daha sonra bu yetki Britanya'nın diğer Kuzey Amerika kolonilerine de verildi.1867 Britanya Kuzey Amerikası Yasası'nın Britanya Parlamentosu tarafından kabul edilmesiyle Yukarı ve Aşağı Kanada, New Brunswich ve Nova Scotiauluslararası ilişkiler hariç her alanda kendi kendini yöneten bir konfederasyon olanKanada Dominyonu çatısı altında birleştirildi.[181] Avustralya ve Yeni Zelanda, 1900'den sonra aynı şekilde kendi kendini yönetme hakkını kazandı. Avustralya'daki koloniler, 1901 yılında tamamlananfederasyonlaşma süreci ile birlikte tek çatı altında birleşti.[182] "Dominyon statüsü" terimi ilk defa 1907'dekiİmparatorluk Konferansı'nda resmî olarak kullanıldı.[183]
19. yüzyılın sonlarındaİrlanda'nın idari bağımsızlığı için siyasi kampanyalar yapılmaya başlandı. İrlanda, Büyük Britanya Birleşik Krallığı'yla1798 İrlanda Ayaklanması'ndan sonra1800 Birlik Yasaları ile birleştirilmiş 1845 ile 1852 yılları arasındakıtlık yaşamıştı. Britanya başbakanıWilliam Gladstone, İrlanda'nın Kanada gibi imparatorluk içerisinde bir dominyon statüsü alacağını ummakta ve İrlanda'nın idari bağımsızlığına destek vermekteydi; fakat 1886 yılında parlamentoya sunduğu idari bağımsızlığı öngörenyasa tasarısı reddedildi. Yasa tasarısı, İrlanda'ya Birleşik Krallık içerisinde Kanada'daki eyaletlerin kendi federasyonları içerisinde sahip olduklarından daha az özerklik sağlamayı öngörmüş olmasına[184] rağmen çok sayıda parlamenter kısmen bağımsız olan bir İrlanda'nın Büyük Britanya'ya bir güvenlik tehdidi oluşturmasından veya imparatorluğun parçalanma sürecini başlatmasından endişe duymaktaydı.[185] İkinci biridari bağımsızlığa dair yasa tasarısı da benzer sebeplerden dolayı reddedildi.[185] Üçüncü biryasa tasarısı parlamento tarafından 1914 yılında kabul edilse deI. Dünya Savaşı'nın patlak vermesi ve bunun ardından 1916 yılındaPaskalya Ayaklanması'nın çıkması nedeniyle uygulamaya konulmadı.[186]
Aşağıdaki tablo, 1870 ve 1913 yıllarında Britanya İmparatorluğu topraklarındakigayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) değerlerinin dünya ekonomisi ve imparatorluğun genel ekonomisine olan tahmini oransal verileri ile Amerika Birleşik Devletleri ve Rus İmparatorluğu'nun verilerini göstermektedir. 1870 yılı verilerine göre en büyük ekonomiye sahip toprak parçası Hindistan iken, 1913 yılı verilerine göre en büyük ekonomi Birleşik Krallık topraklarındaydı.[187]
20. yüzyıla girildiğinde Britanya'da, "muhteşem yalnızlık" politikasını sürdürerek imparatorluğun tamamının korunamayacağına dair endişeler büyümeye başladı.[188] Almanya, askerî ve endüstriyel bir güç olarak giderek yükselmekte, muhtemel bir savaşta Britanya'nın en olası düşmanı olarak görülmekteydi. Büyük Okyanus'ta uzanan topraklara sahip olunmasını[189] ve Britanya adalarınınAlman Donanması'nın tehdidi altında bulunmasını göz önünde bulunduran Britanya, 1902 yılında Japonya ile birittifak kurdu. Bunu,Fransa (1904) veRusya (1907) ile yapılan ittifaklar takip etti.[190]
1914 yılında patlak verenI. Dünya Savaşı'nda Britanya'nın Almanya ve müttefiklerine karşı savaş ilan etmesi; askerî, mali ve malzeme alanında destek sağlayan koloni ve dominyonları da kapsamaktaydı. Dominyonların ordularında bulunan 2,5 milyon kadar askerin savaşa katılmasının yanı sırakraliyet kolonilerinden de binlerce gönüllü savaşta yer aldı.[191] Almanya'nın Afrika'daki denizaşırı kolonilerinin çoğu, Britanya tarafından işgal edilirken Büyük Okyanus'ta ise Avustralya ve Yeni Zelanda, sırasıylaAlman Yeni Ginesi veSamoa'yı işgal etti. Osmanlı İmparatorluğu'na karşı 1915 yılındaÇanakkale Savaşı'nda Avustralya, Newfoundland ve Yeni Zelanda'dan gelen birliklerin katkıları bu bölgelerdeki ulusal bilinç üzerinde önemli bir etki yarattı ve Avustralya'yla Yeni Zelanda'nın kolonilikten bağımsızlığa geçiş süreçlerinde önemli bir dönüm noktası oluşturdu.[192] Dominyonların savaşa olan katkıları, 1917 yılında Britanya BaşbakanıDavid Lloyd George'un dominyon başbakanlarını, emperyal politikaları düzenlemek için aynı yıl toplananİmparatorluk Savaş Kabinesi'ne çağırmasıyla hükûmet tarafından da onaylanmış oldu.[193] Savaş esnasında, 1916'da Fransa ile gizli olarak imzalananSykes-Picot Anlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu'nun Orta Doğu'daki topraklarının, savaşın sona ermesi sonrasında iki devlet arasında paylaşımını düzenliyordu. Bu antlaşma, Britanya ile birlikte hareket ederek Osmanlı'dan bağımsız olma amacıylaHüseyin bin Ali önderliğindeayaklanan Arapların yaşadığı bölgeyi kapsamıyordu.[194]
Savaşın getirdiği değişen dünya düzeni, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya'nın denizde güçlenmesi ve Hindistan ile İrlanda'da bağımsızlık hareketlerinin yükselmesi, Britanya'nın emperyal politikalarında birtakım değişikliklere yol açtı.[197] Amerika Birleşik Devletleri ile Japonya arasında seçim yapmak zorunda olan Britanya, Japonya ile olan ittifakını yenilememeyi tercih etti ve devletin, Amerika Birleşik Devletleri ile denizcilik alanında eşit olmayı kabul ettiğiWashington Denizcilik Antlaşması'nı imzaladı.[198] Bu karar, Japonya ve Almanya'daBüyük Buhran'ın da etkisiyle militarist hükûmetlerin iktidarı ele geçirmesi ve imparatorluğun bu iki ülkeden gelecek saldırılara dayanamayacağı yönündeki endişeler nedeniyle[199] 1930'larda Britanya'da bazı tartışmalara yol açtı.[200]
1919 yılında İrlanda'nın idari bağımsızlığını kazanma sürecinin yürümemesi sonrasında, 1918 yılındakiBirleşik Krallık genel seçimlerinde, parlamentoda İrlanda'ya ayrılan koltukların çoğunu kazanmış olan ayrılıkçıSinn Féin partisinin üyeleri,Dublin'de İrlanda'nın bağımsızlığının ilan edildiği birİrlanda Meclisi kurdu. Bununla eşzamanlı olarakİrlanda Cumhuriyet Ordusu, Britanya yönetimine karşı birgerilla savaşı başlattı.[201]Bu savaş 1921 yılında, her iki taraf için de çıkmaza girilmesiyle sona erdi veİngiliz-İrlanda Antlaşması'nın imzalanmasıyla fiili olarak iç işlerinde bağımsız; fakat anayasal olarak Britanya Kraliyeti'yle bağlantılı olan, Britanya İmparatorluğu içerisinde bir dominyon statüsündekiÖzgür İrlanda Devleti kuruldu.[202] İrlanda'nın 32kontluğunun altısından oluşan ve1920 İrlanda Hükûmeti Yasası'yla ayrı bir bölge olarak kurulanKuzey İrlanda ise, antlaşmadan sonra Birleşik Krallık içerisindeki mevcut konumunu korumayı seçti.[203]
Benzer bir mücadele,1919 Hindistan Hükûmeti Yasası bağımsızlık isteklerini tatmin etmeyince Hindistan'da da başladı.[204]Gadar İsyanı'nın ardından ortaya çıkankomünist ve dış güçlerin planlarına ilişkin endişeler savaş sırasındaki sınırlamaların süresini süresiz bir şekilde uzatanRowlatt Yasası'nın geçmesiyle sonuçlandı. Bunun üzerinePencap başta olmak üzere bölgede gerginlik baş gösterdi,[205] Pencap'ta alınan baskıcı önlemlerAmritsar Katliamı'na yol açtı. Britanya'da halkın, olayın etiği üzerindeki görüşü, olayın Hindistan'ıanarşiden koruduğunu düşünenlerle olaya tepki gösterenler arasında bölündü.[205] Bunun ardından yapılan biriş birliği durdurma hareketiChauri Chaura olayı nedeniyle Mart 1922'de iptal edilse de bunu takip eden 25 yıl boyunca huzursuzluk devam etti.[206]
I. Dünya Savaşı'nın başlangıcında Britanya himayesi ilan edilmiş olan Mısır'a 1922 yılındaresmî olarak bağımsızlık verilse de 1954 yılına kadar Britanya'ya siyasi olarak bağımlı bir devlet olmaya devam etti. Britanya birlikleri, 1936 yılında birliklerin ülkeden Süveyş Kanalı bölgesi dışında çekilmesini sağlayanBritanya-Mısır Antlaşması'na kadar ülkede kaldı.[207] Bunun karşılığında Mısır'a, Milletler Cemiyetine girmesi için yardım edildi.[208] 1920 yılından itibaren Britanya mandası olanIrak da 1932 yılında bağımsızlığını kazandıktan sonra Milletler Cemiyetine girdi.[209]Filistin'de Britanya, Araplar ile artanYahudi nüfus arasında yaşanan birtakım sorunlarla karşılaştı. 1917'dekiBalfour Deklarasyonu ile bölgedeki yerleşim düzeni, Filistin'de Yahudilerin yaşayabileceği ulusal bir yuva kurulabileceği belirtilerek sağlanmaya çalışıldı ve bölgeye göç edecek sınırlı Yahudi nüfusun kontrolü manda yönetimine bırakıldı.[210] İki taraf arasında artan çatışmalar, 1936'daArapların ayaklanmasıyla sonuçlandı. 1930'larda Almanya ile bir savaş çıkma ihtimalinin yükselmesi sebebiyle Britanya, Arapların desteklenmesini bir Yahudi devlrti kurmaktan daha önemli bularak Arap yanlısı bir tutum izledi ve bölgeye göç eden Yahudi miktarına sınırlama koydu. Bu da 1939'da,bölgedeki Yahudilerin ayaklanmasına yol açtı.[194]
Dominyonların, Britanya'dan bağımsız olarak kendi dış politikalarını uygulama hakları1923 İmparatorluk Konferansı'nda kabul edildi.[211] Bir önceki yıl yaşananÇanakkale Krizi'nde Britanya'nın askerî yardım talebi Kanada ve Güney Afrika tarafından reddedilmiş, Kanada 1923 yılında imzalananLozan Antlaşması'na tabi olmayı kabul etmemişti.[212][213] İrlanda ve Güney Afrika'nın baskıları üzerine1926 İmparatorluk Konferansı dominyonları "BritanyaMillletler Topluluğu" içerisinde, "Britanya İmparatorluğu sınırları dahilinde bulunan, birbirleriyle eşit statüye sahip, hiçbirinin diğerinden daha üstün olmadığı özerk topluluklar" olarak tanımlayanBalfour Bildirisi'ni yayınladı.[214] Bu bildirinin yasal temelleri, 1931 yılında kabul edilenWestminster Yasası'yla sağlandı.[183] Böylece Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika Birliği, Serbest İrlanda Devleti ve Newfoundland parlamentoları, Britanya'nın yasal denetiminden çıkmış ve Britanya'nın yasalarını geçersiz kılma hakkı kazanmış oldu. Bu nedenle Britanya, bu oluşumların izni olmadan bu bölgeleri kapsayacak yasalar geçirememeye başladı.[215] Büyük Buhran sırasında ekonomik sıkıntılar yaşayan Newfoundland, 1922 yılında koloni statüsüne geri döndü.[216] İrlanda ise 1937 yılında yenianayasanın kabul edilmesiyle Britanya denetiminden daha da uzaklaşarak yeni anayasayla "cumhuriyet" olarak adlandırılmasa da bir cumhuriyet hâline geldi.[217]
Sekizinci Ordu imparatorluğun çeşitli bölgelerinden toplanan birliklerden oluşmaktaydı veDoğu Çölü ileİtalya'da mücadele etti.
Britanya'nın Eylül 1939'daNazi Almanyası'nasavaş ilan etmesi,kraliyet kolonileri ve Hindistan'ı kapsasa da dominyonları otomatikman savaşa sokmadı. Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda ve Güney Afrika bir süre sonra savaş ilan etti.[218] 1940 yılında Almanya'nın Fransa'yıişgal etmesinin ardından, 1941 yılındaSovyetler Birliği savaşa girene dek Birleşik Krallık, Nazi Almanyası'na karşı savaşta tek başına kaldı. Ağustos 1941'de Amerika Birleşik Devletleri BaşkanıFranklin D. Roosevelt ve Birleşik Krallık BaşbakanWinston Churchill, tüm halkların kendi yönetim biçimlerini seçmeye hakları olduğunu belirtenAtlantik Bildirisi'ni imzaladı. Bu ifade Almanya tarafından işgal edilmiş olan Avrupa ülkelerini mi, yoksa Avrupa ülkeleri tarafından sömürgeleştirilen bölgeleri mi kast ettiği net olmadığından daha sonraları Britanya, Amerika Birleşik Devletleri ve milliyetçi hareketler tarafından farklı biçimlerde yorumlandı.[219][220]
Aralık 1941'deJaponya, Britanya'ya bağlıBritanya Malay Yarımadası'na,Pearl Harbor'daki Amerikan deniz üssüne veHong Kong'a peşi sıra saldırılarda bulundu. Bunların sonucu olarak Amerika Birleşik Devletleri'nin savaşa girmesini Churchill, Britanya'nın zaferinin artık kaçınılmaz olduğu ve imparatorluğun geleceğinin güvence altına alındığı şeklinde yorumladı.[221] Ancak Britanya'nın Japonya'ya karşı gerçekleştirilen muharebelerde teslim olması, emperyal bir güç olarak itibarını zedeledi.[222][223] Bunlardan en zarar verici olanı,Singapur'un kaybedilmesiydi.[224] Britanya'nın tüm imparatorluğu koruyamayacağının fark edilmesi, Japon tehdidi altında olan Avustralya ve Yeni Zelanda'yı Amerika Birleşik Devletleri'yle yakınlaştırmaya zorladı. Bu yakınlaşma savaştan sonra, 1951'de imzalananANZUS Paktı'yla sonuçlandı.[219]
Britanya ve imparatorluk, II. Dünya Savaşı'ndan galip çıksa da savaşın verdiği zararlar hem Britanya'da hem de imparatorluğa bağlı diğer bölgelerde büyüktü. Avrupa'nın büyük bölümü harabeye dönmüştü ve küresel gücün kaymış olduğu Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği'nin ordularına ev sahipliği yapmaktaydı.[225] Britanya, 1946 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nden aldığı3,5 milyar dolarlık borç ile iflas etmekten kurtuldu.[226] Bu borcun geri ödenmesi 2006 yılında tamamlandı.[227] Aynı dönemde Avrupa ülkelerinin kolonilerinde sömürgecilik karşıtlığı yükselişe geçti. Durum,Soğuk Savaş sırasında Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği'nin gittikçe artan rekabeti ile daha da zorlaştı. Prensipte her iki ülke de Avrupa ülkelerinin sömürgeciliğine karşı olsa da pratikte Amerika Birleşik Devletleri'ninantikomünizmianti emperyalizmine baskın çıktı ve böylece komünistlerin genişlemesini kontrol altında tuttuğu bölgelerde imparatorluğun devamlılığını desteklemeye başladı.[228] "Değişim rüzgârı" Britanya İmparatorluğu'nun sona ereceği anlamına geliyordu. Britanya, komünist olmayan, istikrarlı hükûmetler oluşturulduğu sürece kolonilerinden barışçıl biçimde geri çekilmeye yönelik bir politika uygulamaya başladı. Bu, imparatorluklarını korumak için maliyetli fakat başarısız savaşlara giren Fransa ve Portekiz gibi[229] diğer Avrupa ülkelerinin politikalarının tersiydi. 1945 ile 1965 yılları arasında Birleşik Krallık dışında Britanya yönetimi altında bulunan nüfus, 700 milyondan beş milyona düştü ki bu nüfusun üç milyonuHong Kong'da bulunmaktaydı.[230]
1947 yılındaBritanya Hindistanı'nın bölünmesi sonrasında trenle nakliye edilen göçmenler.
1945 Birleşik Krallık genel seçimlerindenClement Attlee başkanlığındaki dekolonizasyon yanlısıİşçi Partisi galip çıktı veHindistan'ın bağımsızlığı sorununu halletmek üzere faaliyetlere başladı.[231] Hindistan'daki iki bağımsızlık hareketi olanHindistan Ulusal Kongresi veMüslüman Birliği onyıllardır bağımsızlık için kampanya yürütse de bağımsızlığın nasıl uygulanması gerektiği konusunda fikir ayrılıkları vardı. Hindistan Ulusal Kongresi birleşik ve laik bir Hindistan devletini savunurkenHindu çoğunluğun egemenliğinden korkan Müslüman Birliği, Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgeler için ayrı birİslam devleti talep etmekteydi. Halk arasında gittikçe artan sivil itaatsizlikler ve 1946 yılındaHindistan Kraliyet Donanması'nda çıkanisyan, Attlee'nin 30 Haziran 1948'den önce bağımsızlık sözü vermesine yol açtı. İç savaş olasılığıyla birlikte durumun aciliyeti ortaya çıkınca yeni atanan (ve son) genel valiLouis Mountbatten, bu tarihi 15 Ağustos 1947'ye çekti.[232] Hindistan'ın Hindu ve Müslüman bölgelerinebölünmesi için Britanya tarafından çizilen sınırlar milyonlarca kişilik azınlıkları yeni oluşturulan Hindistan vePakistan devletleri sınırları içerisinde bıraktı.[233] Bunu müteakiben milyonlarca Müslüman Hindistan'dan Pakistan'a, Hindularsa Pakistan'dan Hindistan'a geçti ve iki toplum arasındaki çatışmalar binlerce kişinin ölümüne neden oldu. 1948'de, önceBirmanya; sonrasındaSeylan,dominyon olarak bağımsızlığını kazandı. Hindistan, Pakistan ve Seylan İngiliz Milletler Topluluğunun üyeleri oldu; ama Burma katılmamayı tercih etti.[234]
Arapların çoğunlukta, Yahudilerin azınlıkta olduğu Filistin Mandası da Hindistan'la benzer bir sorun oluşturuyordu.[235]Holokost sonrasında Filistin'e daha fazla Yahudi yerleşmek istedi; ancak Britanya yönetimi bu göçü kısıtlamaya çalışıp gelen göçmenleriKıbrıs'taki toplama kamplarına gönderdi. Britanya'nın amacı Filistin'deki stratejik askerî varlığı korumak olsa da Amerika Birleşik Devletleri'nden gelen Yahudi yerleşimi yanlısı baskı, Yahudi milislerin saldırıları ve askerî güç barındırmanın artan maliyetinden ötürü Britanya, 1947 yılında, ertesi yıl bölgeden çekileceğini ve sorunu çözmesi üzere bölgeyi Birleşmiş Milletlere bırakacağını açıkladı.[236][237]Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Filistin'de bir Yahudi ve bir Arap devleti kurulmasını öneren birpaylaşım planını oylayarak kabul etti.
II. Dünya Savaşı'nda Japonya'nın mağlup edilmesinin ardındanMalay Yarımadası'ndaki Japonlara karşı kurulmuş olan direniş hareketleri, mücadelelerini koloniyi önemli birkauçuk vekalay kaynağı olarak görerek geri almak isteyen Britanya'ya kaydırdı.[238] Gerillaların büyük bölümünün Çinli-Malay komünistler olması ve isyanın bastırılmasıyla birlikte, bağımsızlık verileceğinin anlaşılması üzerine Müslüman çoğunluk isyanın bastırılmasını desteklemeye başladı.[238]Malay Krizi 1948 yılından 1960 yılına kadar sürse de 1957'de BritanyaMalay Federasyonu'na İngiliz Milletler Topluluğu dahilinde bağımsızlık verilmesine hazır olunduğuna karar verdi. 1963 yılında federasyonun on bir eyaleti ileSingapur,Saravak veKuzey Borneo;Malezya'yı oluşturmak üzere birleşti. 1965 yılında, Çinli ve Malay topluluklar arasındaki gerginlikler sonucunda Çinlilerin ağırlıkta olduğu Singapur birlikten atıldı.[239] 1888 yılından beridir Britanya'nın himayesinde olanBrunei ise birliğe girmeyi kabul etmedi[240] ve 1984 yılındaki bağımsızlığına kadar statüsünü korudu.
Britanya başbakanıAnthony Eden'ınSüveyş Krizi sırasındaMısır'ı işgal etme yönünde aldığı karar siyasi kariyerini bitirdi.
1951 yılındaMuhafazakâr Parti, Winston Churchill liderliğinde iktidara tekrar geldi. Churchill ve Muhafazakârlar, Britanya'nın küresel bir güç oluşunun imparatorluğun devamına bağlı olduğunu düşünüyordu.[kaynak belirtilmeli]Süveyş Kanalı, Britanya'nın Orta Doğu'daki pozisyonunu korumasını sağlayan bir üs konumundaydı. Dünyadaki en büyük askeri üslerden biri olan kanal bölgesinden Orta Doğu'daki tüm birliklerin ikmali yürütülmekteydi; yönetim çevrelerinde "imparatorluğun giriş kapısı" olarak adlandırılan üssün elde tutulması Britanya hükûmetlerinin öncelikli dış politika hedefleri arasındaydı.[241] Mısır'da milliyetçiCemal Abdünnasır'ın1952'deki devrimle iktidara gelmesiyle artan baskı nedeniyle Britanya, 1954'te birliklerini Süveyş Kanalı bölgesinden çekti; ancak kanala yönelik ciddi bir tehdit durumunda asker çıkarma hakkını korudu.[236]Sudan parlamentosunda 1955 yılında İngiliz Milletler Topluluğu dışında bir cumhuriyet kurulması kararı alındı;[236] bunun üzerineself determinasyon hakkının verilmesi konusunda anlaşmaya varıldı.[242] Sudan, Ocak 1956'da bağımsızlığını kazandı.[236]
Temmuz 1956'daAbdünnasır, tek taraflı olarak Süveyş Kanalı'nı millîleştirdi. Churchill'den sonra başbakanlık koltuğuna oturanAnthony Eden'ın buna tepkisi, Fransa ile gizlice iş birliği yapıpİsrail'in Mısır'a saldırmasını sağlamak, böylece kanalın kontrolünü yeniden ele geçirmek için askerî bir müdahaleye bahane yaratmak oldu.[243] Eden'ın bu kararı alırken Amerika Birleşik Devletleri'ne danışmaması üzerine BaşkanDwight D. Eisenhower, Britanya işgaline destek vermeyi kabul etmedi.[244] Eisenhower'ın endişe ettiği bir diğer konuysa, Mısır'ın yanında yer alarak askerî müdahaleyle tehdit edenSovyetler Birliği'yle daha büyük bir savaşa yol açması tehlikesiydi. Eisenhower, Amerika Birleşik Devletleri'ninİngiliz sterlini rezervlerini satarak Britanya'nın para biriminin çöküşünü başlatmayla tehdit ederek Britanya'ya ekonomik baskı uyguladı.[245] Operasyon askerî açıdan hedefine ulaşsa da Birleşmiş Milletler müdahalesi ve Amerika Birleşik Devletleri'nin baskısı, Britanya'nın güçlerini geri çekmesine yol açtı ve sonrasında da Eden istifa etti.[246][247]
Süveyş Krizi, Britanya'nın Orta Doğu'daki gücünü zayıflatsa da tamamen yok etmedi.[248] Britanya;Umman (1957),Ürdün (1958) veKuveyt'e (1961) müdahale ederek güçlerini bölgeye konuşlandırdı. Bu kez müdahaleler, BaşbakanHarold Macmillan'ın Amerika Birleşik Devletleri'ne dış politikada bağlı kalınması politikası doğrultusunda[249] Amerika Birleşik Devletleri'nden izin alınarak gerçekleşebildi.[250]Aden'den 1967'de,Bahreyn'den 1971'de çekilen Britanya, böylece bölgedeki askerî varlığını on yıl daha korumuş oldu.[251]
Macmillan, Şubat 1960'ta Güney Afrika'dakiCape Town'da, kıtada değişim rüzgârı estiğini belirten birkonuşma yaptı.[252] Macmillan, Fransa'nınCezayir'de yaptığı gibi birkoloni savaşına girmekten kaçınmak gerektiğini düşünüyordu ve kendisinin başbakanlığı dönemindedekolonizasyon süreci hızlandı.[253] 1950'lerde üç koloniye bağımsızlık verilirken (Sudan,Altın Sahili veMalay) bu sayı 1960'larda neredeyse on katına çıktı.[254]
Afrika'da Britanya'nın dekolonizasyonu. 1960'ların sonlarına kadarRodezya (günümüzdekiZimbabve) ve Güney Afrika mandası olanGüney Batı Afrika (günümüzdekiNamibya) dışındaki tüm koloniler bağımsızlıklarını kazanmıştı.
Kendini yöneten koloni pozisyonundakiGüney Rodezya dışında Britanya'nın Afrika'daki kalan tüm kolonilerine 1968 yılına kadar bağımsızlık verildi. Britanya'nın kıtanın güney ve doğu bölgelerinden çekilmesi, barışçıl bir şekilde gerçekleşmedi.Kenya'nın bağımsızlığı sekiz yıllıkMau Mau İsyanı'nın ardından gerçekleşti.Rodezya'da beyaz Avrupalı yerleşimciler ile yerliler arasında yaşanan gerginlikler BaşbakanIan Smith'in 1965 yılında Rodezya'nıntek taraflı bağımsızlığını ilan etmesine yol açtı.[255] Ülkedeki siyahlarla beyazlar, 1979'dakiLancaster House Anlaşması'na kadariç savaş hâlinde kaldı. Bu anlaşma kapsamında Britanya'nın denetimi altında seçimler gerçekleştirilene kadar koloni yönetimi geri getirildi. Seçimler ertesi yıl yapıldı ve bağımsızlığını kazananZimbabve devletinin başbakanlığınaRobert Mugabe seçildi.[256]
1954'te Mısır'dan çekilen Britanya yönetimi,Kıbrıs'ı Akdeniz'deki yeni kalıcı üs olarak görmekteydi, adaya bulunduğu durumdan dolayı asla tam bağımsızlık verilemeyeceği görüşü mevcuttu. AdadakiKıbrıs RumlarındaysaYunanistan'la birleşme isteği hakimdi;EOKA örgütü tarafından yürütülen gerilla savaşına şiddetle karşılık verilmesine karşın baskıcı yöntemler işe yaramadı, 1957 yılında bağımsız müzakereleri başladı. 1959'da bağımsızlığı üzerine anlaşılan Kıbrıs'ta 1960 yılındacumhuriyet kuruldu; fakat Birleşik Krallık adadakiAğrotur ve Dikelya askerî üslerindeki egemenliğini sürdürdü.[236] Malta veGozo adaları için 1955 yılında Britanya'yla bütünleşme önerisi yapılsa da 1964 yılında barışçıl yollarlaMalta adı altında bağımsızlıkları verildi.[257]
Britanya'nın Karayipler'deki topraklarından Barbados, Jamaika, Rüzgâraltı Adaları, Rüzgârüstü Adaları ile Trinidad ve Tobago; 1958 yılında bölgedeki Britanya kolonilerini tek bir yönetim altında toplamama amacıyla kurulmuş olanBatı Hint Adaları Federasyonu'nun bir parçası hâline geldi. Federasyonun en büyük üyeleriJamaika ileTrinidad ve Tobago'nun 1961 ve 1962 yıllarında federasyondan ayrılarak bağımsızlık kazanmaları sonrasında federasyon çöktü.[258]Barbados 1966 yılında bağımsız olurken onu 1970 ve 80'lerde doğu Karayip adalarının geri kalanı takip etti.[258]Anguilla ileTurks ve Caicos Adaları bağımsız olma girişimlerine başlasa da Britanya yönetiminde kalmayı tercih etti.[259]Britanya Virjin Adaları,[260]Cayman Adaları veMontserrat da Britanya ile olan bağlarını korumayı seçti.[261]Guyana, bağımsızlığını 1966 yılında kazandı. Britanya'nın Amerika anakarasında kalan son kolonisi olanBritanya Hondurası 1964 yılında kendi kendini yöneten koloni statüsünü elde ederken 1973'teBelize olarak yeniden adlandırıldı ve 1981'de tam bağımsızlığını kazandı.Guatemala'nın Belize üzerinde hak iddia etmesinden kaynaklanansorunu ise çözümsüz bırakıldı.[262]
Britanya'nın Büyük Okyanus'taki toprakları ise bağımsızlıklarını 1970'teFiji'nin bağımsızlığıyla başlayıp 1980'deVanuatu'nun bağımsızlığıyla sonuçlanan süreçte elde etti. Fransa'yla birkondominyum olarak ortak yönetilen Vanuatu'nun bağımsızlığı, İngilizce ve Fransızca konuşan topluluklar arasındaki siyasi çatışma yüzünden gecikmeli olarak gerçekleşmişti.[263] Fiji,Tuvalu,Solomon Adaları vePapua Yeni Gine "Commonwealth realm" olmayı tercih etti.
1981 Britanya Milleti Kanunu'nun kabulüyle birlikte kalan koloniler, "Britanya'ya Bağlı Topraklar" (2002'de yapılan değişiklikle "Britanya Denizaşırı Toprakları") olarak yeniden sınıflandırıldı.[kaynak belirtilmeli] 1982 yılında Britanya'nın kalan denizaşırı topraklarını savunma kabiliyetiArjantin'inİspanyol İmparatorluğu döneminden beridir üzerinde hak iddia ettiğiFalkland Adaları'nıişgal etmesiyle sınandı.[264] Britanya'nın Falkland Savaşı sırasında adaları geri alma konusundaki başarısı çok sayıda araştırmacı tarafından Birleşik Krallık'ın bir dünya gücü olarak düşen itibarının tersine çevrilmesine katkıda bulunan bir faktör olarak görülmektedir.[265] Aynı yıl içerisinde Kanada hükûmeti Britanya'yla olan son yasal bağı olan anayasasını Birleşik Krallık'tan bağımsız hâle getirerek kopardı. Birleşik Krallık parlamentosu tarafından kabul edilen1982 Kanada Yasası Kanada anayasasında yapılan değişiklikler için Britanya'nın onayının alınması zorunluluğunu kaldırdı.[266] Benzer yasalar 1986 yılında Avustralya ve Yeni Zelanda için de kabul edildi.[267]
Eylül 1982'de BaşbakanMargaret Thatcher, Çin yönetimiyle Britanya'nın kalan en önemli ve en kalabalık denizaşırı bölgesi olan Hong Kong'un geleceğini tartışmak içinPekin'e gitti.[268] 1842Nanking Antlaşması gereğinceHong Kong Adası "ebediyen" Britanya'ya verilmişti; ama koloninin büyük çoğunluğunu 1898 yılında 99 yıllığına (1997'ye kadar)kiralananYeni Bölgeler'den oluşmaktaydı.[269][270] Falkland Adaları'yla benzerlikler gören Thatcher ilk başlarda Hong Kong'u elde tutmak istedi ve Çin egemenliği altında Britanya yönetiminin devam etmesini önerdi; ama bu öneri Çin tarafından reddedildi.[271] 1984 yılında anlaşma sağlandı,Çin-Britanya Ortak Bildirisi gereğince Hong Kong en az elli yıl boyunca Çin Halk Cumhuriyeti'nin bir özel idari bölgesi olacaktı.[272] 1997 yılındakidevir teslim,Galler Prensi Charles da dahil olmak üzere[273] büyük bir kesim tarafından[274] imparatorluğun sonu kabul edildi.[266][275]
Birleşik Krallık,Britanya Adaları dışında, 2002 yılındaBritanya Denizaşırı Toprakları olarak yeniden adlandırılan toplam on dört bölgede egemenliğini korumaktadır.[kaynak belirtilmeli] Bir kısmı geçici askerî veya bilimsel personel dışında insan barındırmamakta, bir kısmıysa belirli ölçüde kendi kendini yönetip savunma ve dış ilişkiler alanında Britanya'ya bağlı olarak varlığını sürdürmektedir. Britanya hükûmeti, bağımsızlığın bir seçenek olduğu durumlarda bağımsızlık isteyen tüm denizaşırı topraklara bu süreçte yardım etme yönündeki isteğini ifade etmiştir.[276] Denizaşırı toprakların bazıları üzerindeki Britanya egemenliği bölgelere komşu olan ülkeler tarafından tartışma konusu yapılmıştır:İspanyaCebelitarık,ArjantinFalkland Adaları'ylaGüney Georgia ve Güney Sandwich Adaları,Mauritius veSeyşeller iseBritanya Hint Okyanusu Toprakları üzerinde hak iddia etmektedir.[277]Britanya Antarktika Toprakları Arjantin veŞili'nin üzerinde hak iddia ettiği bölgelerle çakışsa da çoğu ülke bu iddiaların hiçbirini tanımamaktadır.[278]
Onyıllar, bazı bölgelerde yüzyıllar süren Britanyalıların yönetimi ve göçü Britanya İmparatorluğu'ndan bağımsızlığını kazanan ülkeler üzerinde iz bırakmıştır. İmparatorluk dünyanın çeşitli bölgelerinde İngilizcenin yaygınlaşmasını sağladı. Günümüzde İngilizce 400 milyona yakın insanın ana dilidir ve toplamda bir buçuk milyar kişi tarafından ana veya yabancı dil olarak konuşulmaktadır.[280] 20. yüzyılın ikinci yarısından beridir İngilizcenin yaygınlaşmasına kendisi de Britanya İmparatorluğu'ndan bağımsızlığını kazanan ABD'nin kültürel etkisi de katkıda bulunmuştur. İngiliz parlamenter sistemi veİngiliz hukuku pek çok eski koloni için bir esas oluşturmuştur.[281]Kraliyet Danışma Kurulu Yargı Konseyi hâlen Karayipler ve Pasifik'teki bazı eski kolonilerin en yüksek temyiz mahkemesidir. Askerler ve sivil yetkililerden önce giden ve dünya çapında faaliyet gösterenProtestanmisyonerlerAnglikanizmi tüm kıtalara yaymışlardır. Kiliselerde, demiryolu istasyonlarında ve hükûmet binalarında görülebilen Britanya koloni mimarisi Britanya İmparatorluğu'nun parçası olmuş pek çok şehirde varlığını korumaktadır.[282] Britanya'da ortaya çıkan ve gerek bireysel, gerekse takım hâlinde oynanan sporlar (özelliklefutbol,kriket,tenis vegolf) dünyaya yayıldı.[283] Britanya'nın ölçü sistemi olanimparatorluk birimleri çeşitli biçimlerde bazı ülkelerde kullanılmaya devam etmektedir.Trafiğin soldan akmasına ilişkin gelenek imparatorluğun eski topraklarının çoğunda korunmuştur.[284]
Britanya tarafından çizilen siyasi sınırlar daima homojen etnik veya dini yapılar sağlamadıklarından eski kolonilerde çatışmalara yol açtılar. Britanya İmparatorluğu büyük miktarda insan göçünden sorumludur. Milyonlarca kişi Britanya Adaları'nı bırakarak ABD, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda topraklarına yerleşti. Bu ülkelerde beyaz yerleşimci çoğunluk ile yerli azınlık arasında, Güney Afrika ve Zimbabve'deyse yerli çoğunlukla beyaz yerleşimci azınlık arasında gerginlikler yaşanmaktadır. İrlanda'ya Büyük Britanya'dan gelen yerleşimcilerKuzey İrlanda'daki milliyetçi topluluklarla Birleşik Krallık'la birleşmeyi savunan topluluklar arasındaki bölünmeyle izlerini bırakmışlardır. Britanya kolonileri büyük miktarda göç aldı ve verdi, çok sayıda HintMalezya veFiji gibi imparatorluğun diğer bölgelerine göç etti. Güney Çin'den gerçekleşen Çinli göçü Singapur'da Çinli çoğunluğun ve Karayiplerde Çinli azınlıkların oluşmasına yol açtı. Britanya'nın kendi demografisi de II. Dünya Savaşı'nın ardından kolonilerden gerçekleşen göç ile değişti.[285]
^Lucas, Charles Prestwood (2009).A Historical Geography of the British Colonies: The West Indies (İngilizce). General Books. s. 143.ISBN978-1-4590-0868-7.
^Gardiner, Frances Davenport (2007).European Treaties Bearing on the History of the United States and Its Dependencies to 1648 (İngilizce). Kessinger Publishing. s. 187.ISBN978-0-548-56895-8.
^Gallay, Alan (2015)."Paris, Treaty of".Colonial Wars of North America, 1512-1763 (Routledge Revivals): An Encyclopedia (İngilizce). Routledge. s. 544.ISBN1317487192.
^Williams, Beryl J. (1966). "The Strategic Background to the Anglo-Russian Entente of August 1907".The Historical Journal.9 (03). ss. 360-373.doi:10.1017/S0018246X00026698.JSTOR2637986.
Clegg, Peter (2005). "The UK Caribbean Overseas Territories". de Jong, Lammert; Kruijt, Dirk (Ed.).Extended Statehood in the Caribbean. Rozenberg Publishers.ISBN90-5170-686-3.KB1 bakım: Birden fazla ad: editör listesi (link)
1 1800'de Britanya himayesine giren Malta, 1813'te kraliyet kolonisi statüsüne getirildi, 1964'te ise bağımsızlığını kazandı. 2 1809'da Britanya hâkimiyetine girmeye başlayan İyon Adaları, 1815'te Britanya himayesi altında ayrı bir devlet oldu.
1Newfoundland, 1907'de koloni olmaktan çıkarak dominyon statüsüne geldi. 1934'te özerklik kazansa da 1949'da Kanada'ya katılana kadarhukuken dominyon olarak kaldı.
2 1686'da New England Dominyonu'nun bir parçası olan Plymouth Kolonisi, 1689'da bu yapının varlığının sonlandırılmasıyla tekrar kuruldu. 1691'de ise Massachusetts Körfezi Kolonisi'ne dahil edildi.
3 Maine, 1658'de Massachusetts Körfezi'nin bir parçası oldu.
4 Barbados, Grenada, Saint Vincent, Tobago ve Trinidad: 1833'te kurulan Rüzgârüstü Adaları kolonisinin bir parçası oldu. Dominika ise 1940'ta dahil edildi.
5 Antigua, Anguilla, Barbuda, Montserrat, Nevis, Saint Kitts ve Virjin Adaları; 1671'de oluşturulan Rüzgâraltı Adaları kolonisi altında birleştirildi.
6 Connecticut, Massachusetts Körfezi, New York ve Rhode Island kolonileri; 1686'da kurulan New England Dominyonu'nun bir parçası olsa da 1689'da bu yapının varlığının sona ermesiyle birlikte tekrar kendi yönetimlerine sahip oldu.
7 1641'de Massachusetts Körfezi Kolonisi'ne dahil edilen New Hampshire Kolonisi, 1679'da tekrar ayrı bir yönetime kavuştu. 1686'da New England Dominyonu'nun bir parçası olsa da bu yapının varlığının 1689'da sona ermesiyle bir kez daha ayrı bir yönetim elde etti.
8 Carolina, 1712'de Güney Carolina ve Kuzey Carolina olmak üzere ikiye ayrıldı.
9 Saybrook 1644'te, New Haven ise 1664'te Connecticut'un bir parçası oldu.
10 Brunswick, Kanada ve Yeni İskoçya; 1867'de birleştirilerek Kanada Dominyonu kuruldu.
11 Barbados, Jamaika, Rüzgâraltı Adaları, Rüzgârüstü Adaları ile Trinidad ve Tobago, 1958 yılında kurulan Batı Hint Adaları Federasyonu'na katıldı. Jamaika 1961'de, Trinidad ve Tobago ise 1962'de federasyondan ayrılarak bağımsız oldu.
12 New Jersey, 1675'te Batı New Jersey ile Doğu New Jersey olarak ayrıldı. Bu iki yapı, 1686'da kurulan New England Dominyonu'nun bir parçası olsa da bu yapının varlığının 1689'da sonlanması sonrasında tekrar kendi yönetimlerini elde ettiler. 1702'de ise bir kez daha birleşerek New Jersey tekrar kuruldu.
13 Rüzgâraltı Adaları, 1816'da; Antigua (Antigua, Barbuda ve Montserrat) ile Saint Kitts (Anguilla, Saint Kitts, Nevis ve Virjin Adaları) olmak üzere iki koloniye ayrıldı.
14 Antigua, Dominika (1940'ta Rüzgârüstü Adaları kolonisine dahil oldu) ve Saint Kitts kolonileri, 1871'de tekrar kurulan Rüzgâraltı Adaları kolonisinin bir parçası oldu.
15 Quebec, 1791'de Aşağı Kanada ve Yukarı Kanada olarak ikiye ayrıldı.
16 Aşağı Kanada ile Yukarı Kanada, 1841'de Kanada adı altında birleştirildi.
17 Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte hak iddiası mevcut.
18 1931'de Kanada ve diğer Britanya dominyonları özyönetim kurdular.
142009'dan bu yanaSaint Helena, Ascension ve Tristan da Cunha bölgesinin bir parçası olan Ascension Adası (1922-) ve Tristan da Cunha (1938-) daha öncesinde Saint Helena bölgesine bağlı birer sömürgeydiler.