Asteroit terimi genellikleküçük gezegen ile eşanlamlı olarak kullanılır, fakat öncelikleNeptün yörüngesine kadar olan cisimlere atıfta bulunur veUluslararası Astronomi Birliği (IAU) tarafından tanımlanan bir terim değildir.[2] Neptün yörüngesinin ötesinde, bu tür cisimlere ayrıcaNeptün ötesi cisim (TNO) denir. Daha yakın tarihli tanımlamalara göreküçük gezegen terimi, "klasik" asteroitleri ve TNO'yu ifade eder.
Bilinen yaklaşık bir milyon[3] asteroitin büyük bir kısmıMars veJüpiter'in yörüngeleri arasında, Güneş'ten yaklaşık olarak 2 ila 4AU uzaklıktaki anaasteroit kuşağında yer almaktadır. Şimdiye kadar Güneş sisteminde (15 Haziran 2022 itibarıyla) 1,2 milyondan fazla[4] asteroit bilinmekte ve her ay birkaç bin yeni keşif yapılmaktadır.[5] Gerçek sayının ise çok daha fazla olması muhtemeldir. Asteroitler genellikleC tipi,M tipi veS tipi olarak sınıflandırılır. Bunlar sırasıylakarbonlu,metalik vesilikalı bileşimlerinden dolayı isimlendirilmiş ve tanımlanmıştır. Tanım olarak asteroitler, cüce gezegenlerin aksinehidrostatik dengeyi sağlamak için kütle olarak çok düşüktür ve kabaca yuvarlak bir şekil alırlar, bu nedenle genellikle düzensiz şekilli cisimlerdir. Asteroitlerin boyutları büyük ölçüde değişir; en büyüğüCeres, yaklaşık 1.000 km çapındadır ve bircüce gezegen olarak nitelendirilir. Tüm asteroitlerin toplam kütlesi, Dünya'nın uydusu Ay'ın kütlesinden daha azdır. Ana kuşak asteroitlerinin çoğu Dünya ile aynı yönde dönen ve Güneş'in etrafında tam bir turunu tamamlamak için üç ila altı yıl süren hafif eliptik, kararlı yörüngeleri takip ederler.[6]
Asteroitlerin bazıları güneş ışığını yansıtmaz ve kömür kadar karanlıktır. Normal teleskoplarla tespit edilmesi çok zor veya imkansızdır. Dünya yörüngesinde dönerek soğuk yıldızları ve yeni galaksileri araştırmak maksadıylaNASA tarafından geliştirilenWİSE Teleskobu asteroitler hakkında bilgi toplamak için 2010 yılında yeniden tasarlanmıştır. WİSE Teleskobunun avantajı asteroitlerin yansıttığı güneş ışığı yerine, yaydıkları ısıyı tespit edebilmesidir. Böylece çapı 1 kilometreden büyük ve Dünya'da büyük yıkımlara sebep olabilecek asteroitlerin %90'ı keşfedilebilmiştir.[7]
Sadece asteroit4 Vesta, göreceli olarakyansıtıcı bir yüzeye sahip olduğundan, çok karanlık bir gökyüzünde ve uygun gözlem koşullarında çıplak gözle görülebilir. Nadiren Dünya'nın yakınından geçen küçük asteroitler, kısa bir süre için çıplak gözle görülebilir.[8] Mayıs 2022 itibarıyla, toplamda 1.211.879 adet cisim gözlemlenmiştir ve bunlardan 616.690 tanesi numaralandırılmış küçük gezegenlerdir.[5][9]
Asteroitlerin keşfi, gezegenlerin matematiksel bir diziye göre sıralandığını öngören (fakat Neptün'ün keşfiyle geçerliliğini yitiren)Titius-Bode yasası sayesinde başlamıştır. Bu formülJ. D. Titius tarafından 1766 yılında,J. E. Bode tarafından ise 1778 yılında belirtilmiştir.[10] Formüle göre, Mars ile Jüpiter arasında keşfedilmemiş bir gezegen olmalıdır. 1801'de, formülün öngördüğü uzaklıktaGiuseppe Piazzi tarafındanCeres keşfedilir ve başlangıçta yeni bir gezegen olarak kabul edilir.
1802-1808 yılları arasında üç gezegen daha (Pallas,Juno veVesta) bulundu. İngiliz bilim insanı SirWilliam Herschel tarafından1 Ceres ve2 Pallas'ı tanımlamak için ortaya atılan kavram, sonradanMars veJüpiter yörüngeleri arasında keşfedilen çok sayıda küçük gökcismini içine almış, ardından Mars'ta daha içte ve hattaJüpiter yörüngesinden daha dışta yer alan cisimleri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. 1845'te Alman amatör gök bilimci Hencke, beşinci küçük gezegenAstraea'yı buldu ve 1848 yılından sonra her yıl birkaç küçük gezegen bulundu.
20. yüzyıl ortalarından itibaren Güneş Sistemi'nin dış sınırlarında henüz saptanamamış çok sayıda gökcisminin bulunabileceği öne sürülmüş ve olası yörünge özelliklerine göre bu cisimleri içine alacak kuramsalKuiper kuşağı veOort bulutu terimleri tanımlanmıştır. 1992 yılında Kuiper kuşağı tanımına uyan ilk cisim (1992 QB1) keşfedilmiş, 2012'ye kadar keşfedilen Kuiper kuşağı cisimleri sayısı 1000'i aşmıştır.[11] Pratik nedenlerle Kuiper ve Oort bulutu cisimlerininNeptün ötesi cisimler tanımı altında toplanmaktadır. Böylece Güneş çevresinde dönen cisimler genel olarak "gezegenler", "cüce gezegenler", "kuyrukluyıldızlar", "asteroitler" ve "Neptün ötesi cisimler" olarak gruplandırılmaktadır.
İngilizcegökbilim terminolojisinde yakın tarihlerde yaşanan yeni bir gelişme, uzun süredir yaygın kullanımdan kalkmış olanminor planets kavramının yine pratik nedenlerle yeniden canlandırılmaya çalışılmasıdır. Güneş sistemi üyelerinin daha tutarlı bir sınıflamasını yapmak amacıyla atılan bu adım, gezegenler vemeteorlar dışında kalan tüm cisimleri tek bir çatı altında toplamaya dayanmaktadır. Fakat asteroitler ve Neptün ötesi cisimleri kapsayacak şekilde genişletilen bu kavram, Türkçeleştirme açısından sorun yaratmaktadır.Küçük gezegenler şeklinde Türkçeye çevrilebilecek olanminor planets tanımı, "asteroit" sözcüğünün eş anlamlısı olan "küçük gezegen" kavramı ile çakışmaktadır.
Asteroitlerin boyutları, en büyüğü yaklaşık 1000 km'den sadece 1 metre çapındaki kayalara kadar büyük ölçüde değişkenlik gösterir. En büyük üçü, kabaca küreseldirler ve minyatür gezegenlere çok benzerler.[12] Ancak büyük çoğunluğu çok daha küçük ve düzensiz şekillidir. Parçalanmış gezegen artıkları ya da daha büyük cisimlerin parçaları oldukları düşünülmektedir.
Asteroit kuşağının en büyükgökcismi, ilk bulunan asteroit olan, aynı zamanda bircüce gezegen olarak da sınıflandırılanCeres'tir. 952 kilometrelik çapıyla Ceres, tek başına tüm asteroit kuşağının kütlece üçte birini oluşturur. İkinci ve üçüncü büyük asteroitler olanPallas veVesta'nın da çapları 500 kilometreyi geçer. Asteroit kuşağının dördüncü en büyük gökcismi olan10 Hygiea ise ilk asteroidin keşfinden 48 yıl sonra, 1849'da keşfedilmiştir. Bu gökcisimlerinin hiçbirinin kütlesi bir atmosferi tutabilecek boyutlara ulaşamaz; birçoğu birkaç kilometrelik, hatta birkaç yüz metrelik kütlelerdir ve en büyük birkaçı hariç küre şeklini alacak kadar kütle çekimleri yoktur.
Asteroit kuşağındaki gökcisimleri kümelenme eğilimi gösterir ve bazı bölgelerde bulunmazlar.Jüpiter'in dolanım süresinin belirli bir oranı kadar sürelerde dolanımını tamamlayacak uzaklıkta yer alan (özellikle 1:2, 1:3, 1:5 oranlarında) bir asteroidin yörüngesi, Jüpiter'in genel çekimi nedeniyle kararsızlaşır. Bu kuşaktaki boşluklaraKirkwood Boşlukları adı verilir. Bazı asteroitlerin yörüngesi çok eğik (Pallas'ın eğikliği 34ºtür), bazılarınınkiyse eş merkezlidir; ama şimdiye kadar, geri dönme hareketi yapan bir asteroide rastlanmamıştır.
Eros Asteroidi'nin NEAR Shoemaker uzay aracından alınmış ve çift görüntüden üç boyutlu bir görüntü elde etmek için işlemden geçirilmiş birleşik bir görüntüsü
En ilgi çekici asteroitler, ana kümeden ayrılanlardır. Bazı asteroitlerDünya'ya çok yaklaşırlar: Biçimi düzensiz, en uzun çapı yaklaşık 24,8 km olanEros, 1931 ve 1975 yıllarında Dünya'ya 24 milyon kilometre uzaklıktan geçmiştir; çapı 1,6 km olanHermes, 1937'de Dünya'ya 776.000 km'ye kadar yaklaşmıştır. Dünya'ya 6,4 milyon kilometreye kadar yaklaşabilenIcarus,Güneş'eMerkür'den daha çok yaklaşır. Yörüngesi çok basık olanHidalgo, günöte noktasındaSatürn'ün yörüngesinin yakınlarından geçer.
Truva asteroitleri ilk olarakJüpiter'in yörüngesinde tespit edilmiştir. Bu asteroitlerJüpiter'le aynı yörüngeyi izler; ama Jüpiter'le aynı hızda ve ondan 60º açısal uzaklıktakiLagrange noktaları arasında kendine özgü yörüngelerde dolanması nedeniyle bir çarpışma söz konusu değildir. Daha sonralarıVenüs,Dünya,Mars,Uranüs veNeptün'ün, hatta kimi büyük asteroitlerCeres veVesta'nın bile geçici de olsa,[13] bu biçimde Truvalı asteroitleri bulunduğu tespit edilmiştir.
Bilinen tüm asteroitlerin yaklaşık %75'i karbondur. Bukarbon zengini asteroitlerin yüzeyleri çok koyu renklidir ve üzerlerine düşen ışığın sadece %3 ilâ 10'unu yansıtırlar. Karbonlu asteroitlerAsteroit Kuşağı'nın dış bölgelerinde bulunur.
Bu kayaç yapıdaki gökcisimleri büyük orandademir vemagnezyum silikat, yani Dünya'nın mantosunu oluşturan maddeleri içerir. Üzerlerine düşen ışığın %10 ilâ 12'sini yansıtan S-tipi asteroitler,Asteroit Kuşağı'nın yaklaşık %17'sini oluşturur. 2000 yılındaNEAR Shoemaker uzay aracının ziyaret edip yörüngesinde döndüğüEros S-tipi bir asteroitdir.
Demir venikel karışımından oluşan bu gökcisimleri içerdikleri elementler bakımından Dünya'nın çekirdeğine benzer. Geçmişte eriyerek iyice birbirine karışan bu malzemeler zamanla soğumuştur.ABD, Arizona'da bulunan 1,2 km çapındakiBarringer Krateri, 50.000 yıl önce, 50 metre genişliğinde M-tipi bir asteroitin saatte yaklaşık 50.000 km hızla Dünya'ya çarpmasıyla şekillenmiştir.
Asteroitler, yeterli büyüklüğe ulaştıklarında içlerindeki ışınetkin elementlerin bozunmasıyla ortaya çıkan ısı, bu gökcisimlerini eritebilir. Bunun sonucunda asteroitin içindeki maddeler kütle çekimiyle birbirinden ayrılır ve demir gibi ağır elementler çökerek bir çekirdek oluştururken kayaç yapıdaki hafif mineraller yukarıda kalarak mantoyu oluşturur. Ancak evrim bu noktada bitmez ve başka asteroitlerin gökcismine çarpmasıyla devam eder. Küçük çarpmalar yeni asteroitler doğuracak minik parçalar koparır. Büyük çarpmalarsa bir asteroidi tümden paramparça edebilir. Bununla birlikte, parçalar kütle çekimiyle tekrar bir araya gelerek gevşek moloz kütleleri oluşturabilir.[16]
^S. Clifford, J. Cunningham:Discovery of the origin of the word asteroid and the related terms asteroidal, planetoid, planetkin, planetule, and cometoid. In:Studia Etymologica Cracoviensia. Cilt 20, 2015, S. 47-62.
^Thomas H. Burbine:Asteroids – Astronomical and Geological Bodies. Cambridge University Press, Cambridge 2016,ISBN 978-1-107-09684-4, S. xiii, Preface
^"Asteroids". NASA Solar System Exploration. 21 Kasım 2018 tarihindekaynağından arşivlendi. Erişim tarihi:29 Mart 2022.