Bir ametist kümesi. Magaliesburg, Güney Afrika.İşlenmiş bir ametistİşlenmemiş bir ametistKaya parçası üzerindeki ametist kristalleri, 13 cm (5in) uzunluğundaJeodun içinde ametist kristalleri, resimde jeodun dışı ve içi görülebiliyor.
Ametist (Antik Yunanca: ἀμέθυστος / amethystos, = ἀ (a)(değil) + μεθὐω / methýô, (methus) « sarhoş etmek »), SiO2,mor renkli birkuvars türü. Genellikle mücevher olarak kullanılır. Renksiz, şeffafkayaçkristali,kuvarsın en saf halidir.
Ametistin adınıYunancaa, "değil" (olumsuzluk eki) vemethuskein, "sarhoş etmek" kelimelerinden aldığı söylenir. Bunun nedeni eski zamanlarda yaygın olan taşın sahibini sarhoşluktan koruduğuna dair inançtır. Ametistten yapılmış bir kase veya kupadanşarap içmenin kişiyi sarhoş etmeyeceğine inanılıyordu. Yine de taşın isminin, taş için Doğu'da kullanılan bir ismin dejenere olmasından türemiş olabileceği de düşünülmektedir.
20. yüzyılda ametistin rengini sahip olduğu manganezden aldığı düşünülmüştür. Fakat, bazı otoriteler rengin organik bir kaynağı olduğunu ileri sürmüşlerdir.Ferriktiyosiyanat önerilmiş vemineraldekükürtün saptandığı belirtilmiştir. 2005 yılından itibaren, ametistin renginden yabancı (katışkı)atomların sorumlu olduğu düşünülmektedir.
Isıya maruz kaldığında, ametistin rengi sarıya döner. Genel olarak sarıkuvars cevherlerinin (sitrin,dumanlı kuvars ve diğerleri) genel olarakyanmış ametist olduğu söylenmektedir. Kayacın yeryüzüne çıkmış uzantılarında, ametist damarlarının renklerini kaybetmeleri muhtemeldir.
Ametistin sertliği 7'dir.
Popüler bir değerli taş olan ametistin çeşitli renklerine farklı tanımlar verilmiştir. Örneğin, "Rose de France" genellikle açık pembemsilavanta veyaleylak gölgeye sahiptir.
Afrika, Brezilya, İspanya, Arjantin, Rusya, Afganistan, Güney Kore, Meksika ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki diğer birçok yerde daha düşük miktarlarda bulunur.[1]
Büyükkristaller kayanın içindeki açık boşluklarda büyüdüğünde oluşan bir ametistjeod.
Hindistan'daki Mineral müzesinde Brezilya'dan Ametist
AmetistGüney Kore'de de bulunur ve çıkarılır.[7] AşağıAvusturya'dakiMaissau'daki büyük açık ametist damarı tarihsel olarak önemliydi,[8] ancak artık önemli üreticiler arasında değildir.[1]
Çok ince ametistRusya'dan gelir, özellikleEkaterinburg bölgesindeki Mursinka yakınlarında,granitikkayalar'dakidrusy boşluklarda oluşur.[1][8] En değerli rengi kırmızı parıltılara sahip koyu menekşe rengi olanıdır; bu renkteki ametist "Sibiryalı" olarak adlandırılır. Bu renkteki ametist genellikleSibirya'dan çıkarılır.
Ametist, tarihsel olarak güneyHindistan'daki birçok bölgede çıkarıldı,[8] artık bunlar önemli üreticiler değildirler.[1] En büyük küresel ametist üreticilerinden biri güneyAfrika'da yıllık yaklaşık 1000 ton üretimleZambiya‘dır.[9]AmetistNamibya ve diğerAfrika ülkelerinde de çıkarılır.
Ametist taşı birçok farklı kültür ve bölgede kraliyet aileleri tarafından sevilmiştir. Mısır kraliyet hanedanları tarafından sevilen ametist,Mısır'da genel olarak oymalarda kullanılırdı.
Leonardo Da Vinci ametistin şeytani, günahkar düşünceleri dağıttığı ve zekayı canlandırdığını yazmıştır. Bu büyük ihtimalle o zamanlarda var olan yaygın bir kanıydı.
6 karatlık armut kesimli ametist yüzük
Ayrıca, eski zamanlarda ametist dindarlığın ve bekaretin sembolü olarak görülürdü. Bu nedenleOrta Çağ boyuncaKatolik Kilisesi ve diğer dini grup ve kiliselerde, özellikle oymalarda fazlasıyla kullanılmış ve değer verilmiştir. Yine aynı nedenlerle taşpiskoposlar için özel bir önem arz etmiştir. Bugün hâlâ birçokpiskopos ve diğer bazı din görevlileri ametist taşlı yüzükler takar.
Eski zamanlarda en değerli taşlardan (elmas,safir,yakut vezümrüt) sayılan ametist daha sonraları bu değerini ve önemini yitirmiştir. Bunun en büyük nedeni,Brezilya gibi, bazı bölgelerde büyük yatakların keşfedilmesidir.
^abcdÖnceki cümlelerden bir veya daha fazlası artıkkamu malı olan bir yayından alınan metni içeriyor: Rudler, Frederick William (1911). "Amethyst". Chisholm, Hugh (Ed.).Encyclopædia Britannica.1 (11. bas.). Cambridge University Press. s. 852.
^Anckar, B. (2006). "Amethyst Mining in Zambia".Gems & Gemology.42 (3): 112-113.