İran'ınnükleer enerji elde etmek için başlattığını söylediği, ancak baştaABD olmak üzere bazı ülkelerin nükleer silah üretmek için başladığını iddia ettiği proje.[1]
İran nükleer programı 1950'lerdeBarış için Atom programının bir parçası olarakABD’nin yardımı ile başlatıldı.[2] ABD’nin ve Batı Avrupalı hükûmetlerin İran’ın nükleer programına desteği, cesaretlendirmesi ve katkısı 1979’da Şah rejimini deviren İslami devrime kadar sürdü.[3] 1979’daki devrimden sonraİran hükûmeti programı durdurdu ve daha sonra devrim öncesine göre daha düşük bir Batı desteği ile yeniden canlandırıldı. İran nükleer programı bir dizi araştırma merkezi,uranyum madeni, birnükleer reaktör ve biruranyum zenginleştirme merkezi içeren uranyum işleme yapılarından oluşmaktadır. İran’ın ilk nükleer santraliBuşehr-I’in Mart 2008’de üretime geçmesi beklenmekteydi. Ancak 4 Eylül 2011 tarihi itibarıyla bu tesis devreye alınmış bulunuyor.
Gawdat Bahgat,Indiana Üniversitesi,Pensilvanya, Ortadoğu Çalışmaları Merkezi Yöneticisi, İran nükleer programının üç unsura bağlı olduğunu söylüyor: Birincisi;Pakistan,Irak,İsrail ve ABD’den kendilerine dönük tehdit algılamaları, ikincisi;iç ekonomik ve siyasi dinamikler ve üçüncüsü;milli gurur.[4] Bahgat daha sonra İran’ın uluslararası toplum ile ilişkileri ile ilgili bazı anahtar noktaların altını çiziyor ve nükleer program konusunda bunun İran’ı nasıl etkilediğini anlatıyor.
1.İranlı yetkililerin 1980’lerdekiİran-Irak Savaşı sırasındaki davranışları nedeniyle uluslararası topluma çok az güvenleri var. Bu savaş sırasında, İran daha güçlü ve büyük bir ülke olduğu için, Saddam Hüseyin İran ordusuna ve sivillere karşı kimyasal silah kullandı. Bu kimyasal silahlar binlerce İranlıyı öldürdü veya sakat bıraktı ve savaşta Irak lehine önemli bir rol oynadı. Uluslararası toplum bu noktada kayıtsız kaldı; Irak’ı engellemede ve İran’ı korumada çok etkisizdi. Shahram Chubin, Cenevre Güvenlik Politikaları Çalışmaları Merkezi Başkanı, bu durumu şöyle açıklıyor: “İran Irak ile yaptığı savaştan şunu öğrendi; saldırıya uğramak istemiyorsan, tehdit eden ülke mutlaka denk bir yanıtın alacağını bilmelidir. ‘Çöl Fırtınası’ saldırısında eşdeğer bir kimyasal silah misillemesine uğrayacağı bilmek Irak'ı durdurdu; ancak böylesi bir karşılığın İran'dan gelmeyeceğini bilmenin savaş sırasında Irak'ın İran'a karşı kimyasal silah kullanmasını sağladığını gösteriyor. "
2.Birçok ülke, ABD’nin baskısını görünce, İran’ın nükleer yönetimi ile ticari ilişkilerini kestiği veya durdurduğu için İran'da uluslararası topluma dönük güven eksikliği, yeniden oluştu.
Gawdat Bahgat’ın analizinin aksine, İranlı yetkililer kendi seviyelerinin şimdiki nükleer silah sahibi ülkelerin teknolojik gelişmişlik seviyesinin altında kalmış olmasından dolayı birilerini caydırmak için nükleer silah elde etme arzusunda oldukları iddiasını kabul etmemektedirler. Kendi nükleer programlarının silah yapma amaçlı hale getirilemeyeceğinden herkesin emin olması için İranlılar yasal olarak gerekenden daha fazla ek kısıtlama konulmasını da içeren bir dizi öneride bulundular.
Bu öneriler mesela;
ek inceleme izin veren Ek Protokolü onaylamak,
Natanz’daki uranyum zenginleştirme merkezini uluslararası bir yakıt merkezi haline getirmek,
plütonyumun yeniden işlenmesinden vazgeçmek ve
işlemden geçirilerek zenginleştirilmiş tüm uranyumu derhal reaktör yakıt çubuklarına aktarmak gibi
önerilerden oluşuyordu.[5] İran’ın uranyum zenginleştirme programını yabancı özel ve kamu katkısına açma önerisi IAEA’nın hassas yakıt çevrimi etkinliklerinin nükleer silah yapımına katkı sağlaması riskini düşürmek üzere geliştirilecek yöntemleri araştırmak için oluşturduğu bir uzmanlar komisyonunun önerilerini dayanak almıştır.[6] İran’a, zenginleştirme işlemine bir ara verdirtecek, “karşılıklı saygı ve İran’ın nükleer programının barışçıl doğasına dönük uluslararası güvene dayalı olarak İran ile ilişki ve işbirliğinin gelişmesine yol açacak uzun dönemli kapsamlı bir düzenleme” önerilmiştir.[7]Günümüzde dünyada nükleer silah yapmak için uygun materyal üretmek için gereken zenginleştirme veya yeniden işleme merkezlerine sahip on üç ülke var.[8]
1968 tarihli bir İran gazetesi kupürü: "İran'ın Nükleer Enerji uzmanlarının dörtte biri kadın."Tahran nükleer araştırma reaktörününün önünde poz veren araştırmacı kadınlar.
İran'ın nükleer programının temelleri 1953'te CIA destekli birdarbe ile demokratik olarak seçilmiş başbakanMuhammed Musaddık'ın görevden alınıp iktidara ŞahMuhammed Rıza Pehlevi'in getirilmesinin hemen sonrasına rastlar.[9]
1979 Devrimi sonrasında iseABD veİran iki can düşmanı oldular. ABD, İran'ın bölgede daha fazla güçlenmesine izin vermedi. Ama İran ın bölgedeki gücü sürekli arttı, bu da ABD ve yakın dostu İsrail tarafından pek iyi bir durum olarak algılanmadı.
2002 yılındaUlusal Direniş Konseyi’nin eski bir üyesi (Bu kuruluş ABD ve Avrupa Birliği’nde terörist grup olarak ilan edilmiştir) veTahran’da önde gelen eleştirmenlerindenAlirıza Caferzade, İran rejimi içerisindeki sağlam kaynaklardan edindiği bilgilere dayanarak Natanz ve Arak’taki iki gizli nükleer tesisi ifşa etmiştir. Bu açıklamaların ardındanABD,İran’ı nükleer silah yapmaya teşebbüs etmekle suçlamış ve nükleer kriz süreci başlamıştır.
Avrupa Birliği aktif bir pozisyon alarakİran ile görüşmelere başlamıştır.
Kriz günümüze kadar inişli çıkışlı devam etmiştir. Rusya ve Çin krizde ABD'ye karşı çıkarken, Amerikalı yöneticiler Birleşmiş Milletler'den İran'a askeri müdahale de dahil olmak üzere çok sert önlemler çıkartmaya çalışmıştır. İran ise çalışmalarının tamamen barışçıl amaçlı olduğunu ve enerjinin en önemli hedef olduğunu iddia etmektedir.
14 Haziran 2008 tarihindeAB Ortak Dış Politika ve Güvenlik Yüksek TemsilcisiJavier Solana başkanlığındaki bir heyet Tahran'da İran hükümetine altı büyük dünya gücünün önerisini içeren bir teşvik paketi sundu. Bu teşvik paketini destekleyen ülkeler şunlardı:ABD,Rusya,Çin,Birleşik Krallık,Fransa ve Türkiye
Paket şunları içermekte:
İran’ın hafif su reaktörü ile –şimdi İran’ın sahip olduğu teknolojiye kıyasla bomba yapımı için kullanılması daha zor olduğundan -- sivil bir nükleer program geliştirmesine yardım etmek
yasal olarak geçerli nükleer yakıt kaynağı garantisi
ticaret kolaylığı ve
İran’ın Batı’dan sivil uçak alabilmesi.
İran henüz (16 Haziran 2008) resmi bir yanıt vermiş değil ancak bu konuda sorulan bir soruya hükümet sözcüsüGulamhüseyin İlham şu yanıtı verdi: "Eğer paket uranyum zenginleştirme işlemini askıya almayı içeriyorsa hiçbir şekilde görüşülebilir bir paket değildir."[11]