Movatterモバイル変換


[0]ホーム

URL:


PhilPapersPhilPeoplePhilArchivePhilEventsPhilJobs

Results for 'Kyoko L. Yap'

974 found
Order:

1 filter applied
  1.  67
    The cadherin–catenin complex as a focal point of cell adhesion and signalling: new insights from three‐dimensional structures.Jane M. Gooding,Kyoko L. Yap &Mitsuhiko Ikura -2004 -Bioessays 26 (5):497-511.
    Cadherins are a large family of single‐pass transmembrane proteins principally involved in Ca2+‐dependent homotypic cell adhesion. The cadherin molecules comprise three domains, the intracellular domain, the transmembrane domain and the extracellular domain, and form large complexes with a vast array of binding partners (including cadherin molecules of the same type in homophilic interactions and cellular protein catenins), orchestrating biologically essential extracellular and intracellular signalling processes. While current, contrasting models for classic cadherin homophilic interaction involve varying numbers of specific repeats found (...) in the extracellular domain, the structure of the domain itself clearly remains the main determinant of cell stability and binding specificity. Through intracellular interactions, cadherin enhances its adhesive properties binding the cytoskeleton via cytoplasmic associated factors α‐ catenin, β‐catenin and p120ctn. Recent structural studies on classic cadherins and these catenin molecules have provided new insight into the essential mechanisms underlying cadherin‐mediated cell interaction and catenin‐mediated cellular signalling. Remarkable structural diversity has been observed in β‐catenin recognition of other cellular factors including APC, Tcf and ICAT, proteins that contribute to or compete with cadherin/catenin functioning. BioEssays 26:497–511, 2004. © 2004 Wiley Periodicals, Inc. (shrink)
    Direct download(3 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  2.  21
    Hicri II-IV. Asır Kıraat İhtic'cı Uygulamalarının Sonraki Dönem Kıraat İhtic'cı Uygulamalarına Etkileri: Neşru’l-Ḳır''ti’l-‘Aşr Özelinde Bir İnceleme.Mehmet Kılıç &Muhammed Pilgir -2024 -Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 26 (49):327-352.
    Kurrâ’ya nispet edilen aynı kelimelerdeki edâ farklılıklarının tartışmalara sebep olmasından ötürü kıraat ihtilafı olan kelimelerde ihticâc yapılmasına gereksinim duyulmuştur. Delil getirmek manasında kullanılan ihticâc kavramı, kıraat ihtilafları için söz konusu olduğunda ise kıraat ihtilaflarının sıhhat zemininin ortaya konması kastedilmektedir. Ayrıca 2. asrın sonlarında kıraat tevcîhlerinin yapıldığı müstakil eserler ortaya çıkmakla birlikte kıraat alan yazınına ait genel telifatlarda da kıraat ihticâclarının yapıldığı görülmektedir. Kıraat müelliflerinden biri olan İbnu’l-Cezerî de Neşru’l-ḳırââti’l-‘aşr adlı eserinde zaman zaman kıraat ihticâcına yer vermektedir. Mezkûr eserdeki kıraat ihticâcları (...) hakkında tespit edilebildiği kadarıyla yapılmış tek bir çalışma bulunmaktadır. Fakat bu çalışmada, kıraatten ve bunun dışındaki disiplinlerden yeterince istifade edilmediği belirlenmiştir. Ayrıca selef ulemasının Neşru’l-ḳırââti’l-‘aşr adlı esere ihticâc konusunda etkisi özelinde bir çalışmaya da rastlanmamıştır. Buradan hareketle elinizdeki bu çalışmada, İbnu’l-Ce-zerî’nin kıraat ihticâcına dair uygulamaları Neşru’l-ḳırââti’l-‘aşr adlı eser özelinde incelenmiş, me‘âni’l-Kur’ân ve me‘âni’l-kıraat literatürlerinin ortaya çıktıkları dönem dikkate alınarak h. 2.-4. asırlarda kaleme alınan bu literatürlere ait eserlerin İbnu’l-Cezerî’ye ait kıraat tevcîhlerine etkisinin olup olmadığı araştırılmıştır. Çalışmanın neticesinde İbnu’l-Cezerî’nin yaptığı kıraat tevcîhlerinden ele alınanların bir kısmına, söz konusu üç asırda kaleme alınan me‘âni’l-Kur’ân ve me‘âni’l-kıraat telifatında ekseriyetle yer verilmediği saptanmıştır. İbnu’l-Cezerî’nin ise kıraat ihtilafının olmadığı yerlerde dahi ilgili edâ için ihticâc yaptığı müşahede edilmiştir. Buna ilaveten İbnu’l-Cezerî’nin Neşr’de yaptığı ihticâc uygulamalarının me‘âni’l-Kur’ân ve me‘âni’l-kıraat telifatında yapılan ihticâc işlemleriyle benzeştiği görülmüştür. Yine Neşr’in tevcîh eseri olmaması hasebiyle de İbnu’l-Cezerî tarafından yapılan ihticâcların ihtiyaç merkezli olarak kendini gösterdiği belirlenmiştir. (shrink)
    No categories
    Direct download(3 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  3.  30
    Handbook of Embodied Cognition and Sport Psychology.Massimiliano L. Cappuccio (ed.) -2019 - MIT Press.
    The first systematic collaboration between cognitive scientists and sports psychologists considers the mind–body relationship from the perspective of athletic skill and sports practice. This landmark work is the first systematic collaboration between cognitive scientists and sports psychologists that considers the mind–body relationship from the perspective of athletic skill and sports practice. With twenty-six chapters by leading researchers, the book connects and integrates findings from fields that range from philosophy of mind to sociology of sports. The chapters show not only that (...) sports can tell scientists how the human mind works but also that the scientific study of the human mind can help athletes succeed. Sports psychology research has always focused on the themes, notions, and models of embodied cognition; embodied cognition, in turn, has found striking confirmation of its theoretical claims in the psychological accounts of sports performance and athletic skill. Athletic skill is a legitimate form of intelligence, involving cognitive faculties no less sophisticated and complex than those required by mathematical problem solving. After presenting the key concepts necessary for applying embodied cognition to sports psychology, the book discusses skill disruption ; sensorimotor skill acquisition and how training correlates to the development of cognitive faculties; the intersubjective and social dimension of sports skills, seen in team sports; sports practice in cultural and societal contexts; the notion of “affordance” and its significance for ecological psychology and embodied cognition theory; and the mind's predictive capabilities, which enable anticipation, creativity, improvisation, and imagination in sports performance. Contributors Ana Maria Abreu, Kenneth Aggerholm, Salvatore Maria Aglioti, Jesús Ilundáin-Agurruza, Duarte Araújo, Jürgen Beckmann, Kath Bicknell, Geoffrey P. Bingham, Jens E. Birch, Gunnar Breivik, Noel E. Brick, Massimiliano L. Cappuccio, Thomas H. Carr, Alberto Cei, Anthony Chemero, Wayne Christensen, Lincoln J. Colling, Cassie Comley, Keith Davids, Matt Dicks, Caren Diehl, Karl Erickson, Anna Esposito, Pedro Tiago Esteves, Mirko Farina, Giolo Fele, Denis Francesconi, Shaun Gallagher, Gowrishankar Ganesh, Raúl Sánchez-García, Rob Gray, Denise M. Hill, Daniel D. Hutto, Tsuyoshi Ikegami, Geir Jordet, Adam Kiefer, Michael Kirchhoff, Kevin Krein, Kenneth Liberman, Tadhg E. MacIntyre, Nelson Mauro Maldonato, David L. Mann, Richard S. W. Masters, Patrick McGivern, Doris McIlwain, Michele Merritt, Christopher Mesagno, Vegard Fusche Moe, Barbara Gail Montero, Aidan P. Moran, David Moreau, Hiroki Nakamoto, Alberto Oliverio, David Papineau, Gert-Jan Pepping, Miriam Reiner, Ian Renshaw, Michael A. Riley, Zuzanna Rucinska, Lawrence Shapiro, Paula Silva, Shannon Spaulding, John Sutton, Phillip D. Tomporowski, John Toner, Andrew D. Wilson, Audrey Yap, Qin Zhu, Christopher Madan. (shrink)
    Direct download  
     
    Export citation  
     
    Bookmark   8 citations  
  4. Dinî ve İlmî Birikimin Divan Şiirindeki İzdüşümleri.Necdet Çağıl -2018 -Ilahiyat Tetkikleri Dergisi 50:135-159.
    Bütün bir evrenle irtibat kurma, duygu ve düşünceleri paylaşma adına insana bahşedilen en etkin enstrüman dildir. Dilin şekillendirdiği kelâm yapılanmaları içerisinde şiirin apayrı bir yeri ve önemi haiz olduğu bilinmektedir. Çok eski çağlardan beri şiir insanoğlunun, duygu ve düşüncelerini en etkin biçimde ifade edebilmek için başvurduğu en verimli iletişim vasıtalarından biri olmuştur. Öyle ki, eski medeniyetlerin ve tarihî kalıntıların aktarılmasında önemli bir rol üstlenen mitik destanların kahir ekseriyeti şiir formunda tanzim edilmiştir. Hatta kutsal metinlerin bazı bloklarının şiirsel bir yapılanma arz (...) ettiği araştırmacılara malûmdur. Şiirin de pek çok edebî form ve tarz farklılığına sahip olduğu bilinmektedir. Biz bu çalışmamızda, ekseni bütünüyle aruz üzerine kurulu olan divan şiirimizin toplumu yönlendirme ve aydınlatma adına yansıttığı özdeyişler, hikmetler, nasihatler ve bazı bilimsel göndermeler üzerine fikir imal etmeye çaba sarf ettik. Büyük bir sanat anlayışına ve bilgi birikimine dayalı olan divan şiirimizin en dikkat çeken özelliği, insan yaşamı için altın kurallar içeren nasihat ve hikmetlere yer vermesidir. Bu nasihat ve hikmetlerin hemen tamamı asla birer fantezi ve senaryo ürünü olmayıp, yaşanmış ve yaşanmakta olan sosyokültürel gerçekliklerden iktibas edilmiş değerler birikimidir. Çalışmamızda divan şiirinin Türkçe, Arapça ve azıcık da Farsça örneklerine yer vermiş bulunmaktayız. Bu noktada çalışmayı başlıca üç temel kategoriye taksim ederek, önce genellemenin ilk, örneklendirmenin ikinci mısrada yer aldığı şiirleri, ikinci aşamada örneğin ilk, genellemenin ise ikinci mısrada yer aldığı şiirleri ve nihayet üçüncü aşamada da bazı ilim ve fenlere gönderi yapan şiirleri tahlil etmeye çalıştık. (shrink)
    No categories
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  5. “Tıb'k” [Tezat] Sanatı Bağlamında Kur’an’da Optimizm.Necdet Çağıl -2017 -Ilahiyat Tetkikleri Dergisi 48:19-53.
    Vahiy Menşeli Kutsal Metinlerin pek çok edebî sanatı bir anlatım üslûbu olarak benimsediği bilinmektedir. Bu üslûp yapılanması o metinlere efsunkâr bir ifade gücü kazandırmaktadır. Çalışma, edebî sanat türlerinden biri olan “tıbâk” [tezat] sanatı dâhilinde Kur’an’ın optimist yaklaşımını yansıtan yapısıyla, “olumlu-olumsuz” eşleşmesinde olumlunun olumsuzdan önce zikredilmesinin mantığını ve mana inceliklerini konu almaktadır. Çalışma, “tıbâk” sanatının farklı türleri için örnek oluşturan ayetlerin yorumunu esas almakta olup, bunun nirengi noktasını da ilâhî ve beşerî fiiller teşkil etmektedir. “Tıbâk” sanatı özelinde her iki tür eylemden (...) bahseden ayetler ilk sırada olumluyu, ikinci sırada da olumsuzu bahse konu etmektedir ki, bu da kozmik âlemde olduğu gibi, onun sözlü simgesi mesabesindeki Kur’an’da da optimizmin hâkim olduğunun kanıtıdır. Bazı ayetlerde olumsuzun olumludan önce zikredilmesine gelince; bu Kur’an’ın benimsediği optimist üslûba aykırı olmayıp, tamamen kontekstin gereğidir ve mantıkî sebepleri bulunmaktadır. (shrink)
    No categories
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  6.  7
    Neden, Süreç ve Sonuçlarıyla Dinsel Değişim: Yaşar Alptekin Örneği.İbrahim Yıldırım &Asım Yapıcı -2024 -Atebe 12:23-49.
    Dinsel değişim, din psikolojisinin kurulduğu dönemden itibaren güncelliğini koruyan konular arasında yer almaktadır. Tarihsel süreçten bugüne kadar olumlu veya olumsuz biçimde neredeyse tüm insanların muhtelif boyutlarda dinsel unsurlar ile temas ediyor oluşu, dinsel değişim konusunu akademik alanda önemli ve güncel tutan hususlardandır. Bu çalışma; inançlı olduğu hâlde dine karşı ilgisiz bir hayat sürdüren Yaşar Alptekin’in neden ve nasıl dindarlaştığı sorusuna cevap aramaktadır. Nitel araştırma tekniklerinden olan durum çalışması desenine bağlı olarak yürütülen bu araştırmada veriler doküman incelemesi ile elde edilmiştir. Bu (...) doğrultuda Yaşar Alptekin’in bizzat kendisinin kaleme aldığı kitaplar ve onunla çeşitli sosyal medya platformlarında yapılan röportajlar, birinci elden kaynaklar olarak kullanılmıştır. Bu anlamda mevcut çalışma, psikobiyografik araştırma geleneği içinde değerlendirilebilir. Toplanan bilgi ve malumatlar, betimsel analiz tekniği ile çözümlenmiştir. Alptekin’in özel yaşamı, siyasi görüşü ve sanatçı yönü gibi konular, çalışmanın kapsamı dışında tutulmuştur. Ayrıca bu çalışmada yer alan bilgi ve malumatlar, araştırmanın yapılmış olduğu tarihe kadarki dokümanlar ile sınırlıdır. Araştırmanın temel sorusuna cevap ararken dinsel değişimin aşamaları, güdüleri, motifleri, çeşitleri, gerçekleşme biçimi ve sonuçları hakkında din psikolojisi literatüründe yer alan kuramsal yaklaşımlardan destek alınmıştır. Bu bağlamda psikanalitik ve varoluşçu yaklaşımlarla birlikte sosyal kimlik kuramından da faydalanılmıştır. Bu noktada öncelikle Alptekin’in çocukluk, gençlik ve yetişkinlik döneminde yaşadığı önemli olaylar ve hayatını etkileyen hadiseler, dinsel değişimi harekete geçiren nedenler kapsamında analize çalışılmıştır. Alptekin’in değişim öncesi ve sonrası kişilik ve kimlik bakımından nasıl bir değişim yaşadığı, bunun kendisiyle ve sosyal çevresi ile ilişkilere nasıl yansıdığı sorusuna odaklanılmıştır. Ulaşılan bulgulara göre Alptekin’in dinsel değişim sürecini harekete geçiren nedenler; “çocukluk dönemini mutsuz geçirmesi”, bu anlamda “sevgisiz ve ilgisiz büyümesi”, “yetişkinlik döneminde yaşadığı anlamsızlık duygusu”, “samimiyet arayışı”, “içerisinde bulunduğu gelişim döneminin etkileri”, “zihinsel tatminsizlik”, “aile içi sorunlar” ve “değişime eşlik eden dinî tecrübeler” şeklinde sıralanabilir. Meydana gelmiş olan dinsel değişim sonucunda Yaşar Alptekin’in kimlik ve dünya görüşü başta olmak üzere giyim tarzından arkadaş çevresine, ilişkilerine yön veren temel belirleyicilerden insanlara bakışına kadar bireysel ve sosyal hayatında köklü değişimler yaşandığı izlenmektedir. Ancak onun, temel kişilik yapısında fark edilebilir bir değişime rastlanmamıştır. Mevcut kişiliği, değişim sonrası kimliği ile bütünleşmiştir. (shrink)
    No categories
    Direct download(4 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  7.  29
    Abdullāh Ibn Abbās’s (d. 68/687) Corrections (Istidrāk) Regarding Inheritance.Emine Demi̇l -forthcoming -Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi:61-84.
    Müksirûndan biri olan Abdullâh b. Abbâs 1660 hadis nakletmiş ve İslâmi ilimlerin farklı birçok alanlarıyla birlikte hadis ilmiyle temâyüz etmiştir. Kur’ân’daki incelikleri kavrayıp yorumlaması için Rasûlullah’ın özel duasına mazhar olan Abdullâh b. Abbâs, fetvaları oldukça meşhur fakih bir sahâbîdir. Rasûlullah’ın sünnetini anlamaya yönelik çabaları sahâbenin gözlemine bağlı olarak farklılık arz etmektedir. Ayrıca onların her birinin hadisleri anlayış ve kavrayışları aynı seviyede değildi. Bundan dolayı rivâyetler hususunda farklı anlayışlar, yorumlamalar, unutmalar ve yapılan hatalar sebebiyle sahâbe birbirini tenkit etmiştir. Büyük bir ilmi (...) birikime sahip olan İbn Abbâs sahâbeden mirasa dair nakledilen bazı rivâyetleri, uygulama ve fetvaları düzeltmiş ve onları tenkit etmiştir. İbn Abbâs’ın hayatına ve hadis, tefsir ve fıkıh ilmindeki konumuna dair çalışmalar yapılmıştır. Ancak onun ferâiz hususundaki istidrâkleri hadis ilmi açısından incelenmemiştir. Araştırmamızda onun hadis ilmi çerçevesinde Rasûlullah’ın sözlerinin ve uygulamasının doğru anlaşılması için mirasa dair yaptığı istidrâkleri ele alınmıştır. Abdullāh Ibn Abbās is one of the companions well known for his verdicts in the area of the Islamic law of inheritance and the abundance of his verdicts in jurisprudence. In this regard, the inheritance sections of the jurisprudence books often include Ibn Abbās's verdicts and applications. He approached the matters regarding jurisprudence from a different perspective, ruled differently from the companions, and provided corrections mainly in terms of the science of inheritance regarding the sayings narrated by the companions, applications and verdicts of the companions. In this regard, Ibn Abbās considered the jurisprudential aspects of the sayings and applications of Prophet Muhammad and made a ruling by interpreting the same narration by his wide understanding and knowledge and considering the meaning of the sayings. Ibn Abbās, who made different interpretations and evaluations in his corrections regarding the law of inheritance, objected to Umar Ibn Al-Khattab and Uthman Ibn Affan, criticized and corrected the narrations of Zayd Ibn Thabit. Ibn Abbās, who interpreted the matters regarding inheritance according to the principles of the Qur'ān, made rulings according to the apparent meanings of the related verses of the Qur'ān. (shrink)
    No categories
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  8.  16
    "Borges’in" Özne Çürütmesi.Anıl Ünal -2022 -Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy 9 (1):48-65.
    Bu çalışma, Jorge Luis Borges’in Öteki Soruşturmalar ismiyle 1952’ de yayınlanmış denemelerinden “Zamanın Yeni Çürütülmesi” nin yakın okumasını sunuyor. Orijinal makale birbirinden farklı anların özdeşliği düşüncesi üzerinden özneyi ve zamanı yadsıyor. Bu çalışma ise orijinal argümana tümüyle sadık bir biçimde odağa özneyi ve böylece de yazarı yerleştirerek meseleyi tekrar tartışmaya açıyor. Bu tartışmaya orijinal makalede de olduğu gibi Berkeley ve Hume’un fikirleri eşlik etmektedir. Bu fikirleri tekrar ele alma düşüncesinin ardındaki motivasyon Borges’in fikirlerini çürütmek ya da yeni fikirler ile desteklemekten (...) çok, Borges’in tüm yazınına nüfuz eden – tam da öznenin yitirilmesi üzerinden yazma fiilinin faillerini yazma ediminde birleştiren – kuramsal yapının ortaya konulduğu bir yazma performansı olarak anlaşılabilir. (shrink)
    No categories
    Direct download(3 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  9.  65
    Malezya ve Türkiye’de Devlet Üniversitelerinde Yüksek Din Öğretimi: Karşılaştırmalı Bir Çalışma.Abdurrahman Hendek,Asyraf İsyraqi Jami̇l,Mahmut Zengi̇n &Mohamad Khairi Bi̇n Othman -2022 -Cumhuriyet İlahiyat Dergisi 26 (3):987-1002.
    Yüksek din öğretimi kurumları diğer alanlar gibi günümüzde üniversite bünyesinde faaliyet göstermektedir. Ülkeler tarihsel, kültürel ve devlet yapıları doğrultusunda kendi kurumlarını kurup geliştirmekle birlikte, dünyadaki benzer diğer kurumların tecrübe ve birikimlerinin öğrenilmesi üniversitelerin gelişimi için önem arzetmektedir. Karşılaştırmalı çalışmaların bu konuda dikkate değer katkıları bulunmaktadır. Bu çalışmada, Malezya ve Türkiye'deki yüksek din öğretimi tarih, mevcut durum, hedefler, program yapısı, öğrenci kabulü ve mezun istihdam edilebilirliği gibi 6 farklı tema üzerinden karşılaştırılması hedeflenmektedir. Malezya ve Türkiye, nüfuslarının çoğunluğu Müslüman olmakla birlikte, devlet (...) ve toplum yapısı açısından birbirinden oldukça farklı iki ülkeyi temsil etmektedirler. Nitel, literatür bazlı olan bu çalışma doküman analizine dayanmaktadır. Her iki ülkedeki yüksek din öğretimini anlamak ve ortaya koymak amacıyla resmi belgeler, akademik makaleler ve internet kaynakları kullanılmıştır. Makalenin bulguları şöyledir: Türkiye'de yüksek din öğretiminin gelişimi kesintili olmuştur ve önemli siyasi değişimler yüksek din eğitimini etkilemiş olduğundan din siyaseti ile yakından ilişkilidir. Buna karşılık, Malezya'da yüksek din öğretiminin gelişimi daha istikrarlı olmuştur. Siyasi partilerin din siyaseti ve seçim hesapları Malezya'daki yüksek İslami öğretimini etkilemiş olsa da, bu en azından kurumlarının kapanmalarına veya sayılarının dramatik bir şekilde azaltılmasına yol açmamıştır. Güncele bakıldığında yüksek din öğretimi kurumlarının her iki ülkede de gelişmekte olduğu, ancak Türkiye'de bunun (en azıdan sayısal olarak) Malezya'dan daha hızlı olduğu anlaşılmaktadır. Yüksek din öğretiminin amaçlarıyla ilgili olarak, amaçların ve program çıktılarının ulusal bir kurum tarafından belirlendiği Malezya'da Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat ve dinini icra eden öğrencilerin yetiştirilmesine doğrudan atıflar vardır. Türkiye'de tarihsel olarak, ilahiyat fakültelerinin resmi misyonları, kısmen ilahiyatın laik bir üniversitedeki yerini meşrulaştırmak amacıyla modern amaçlara/kavramlara daha çok yer vermekte idi. Ancak son yıllarda açıkça İslami değer ve kavramlara atıflar yapan amaç ve misyonlar belirlenmektedir. Ancak ilahiyat/İslami ilimler fakültelerinin amaçlarını belirleyen ulusal bir kurumun olmaması nedeniyle, resmi misyon ve vizyon ifadeleri düzensiz görünmektedir, ancak akreditasyon süreci daha ortak ve bütünlüklü amaç ve program çıktılarının belirlenmesini sağlayabilir. Türkiye'de yüksek din öğretimi, Malezya’nın aksine, resmi olarak İslam'ın herhangi bir mezhebini benimsememekte olup, bu çoğulculuk ve çeşitliliğin olduğu modern bir toplum için daha uyumlu ve bütünleştirici olma fırsatı sunmaktadır. Malezya'da İslami bilgiyi mesleki bilgiyle bütünleştirmeyi amaçlayan farklı yüksek din öğretimi programları vardır. Bu, çok yönlü ve disiplinler arası programların ve uzmanlıkların oluşturulmasını sağlamıştır. Bu programlardan mezun olanlar ise güvenlikten finansa, yargıdan din hizmetlerine kadar çok farklı mesleklerde çalışabilmektedir. Türkiye’deki yüksek din öğretimi fakülteleri ise sadece tek bir program sunmakta olup, çoklu ve disiplinler arası programlar bulunmamaktadır. İki ülke arasındaki bir diğer önemli fark, öğrenci kabul sürecidir. Malezya'da farklı ortaöğretim sonrası eğitim/sınav sistemleri bulunurken, Türkiye'de merkezi bir üniversite giriş sınavı vardır. Farklı sınav sistemlerine rağmen, Malezya'da öğrencilerin İslami ilimler programlarına kaydolabilmeleri için İslam eğitimi, Arapça ve İngilizce konularında sağlam bir altyapıya sahip olmaları gerekmektedir; Türkiye'de ise üniversite sınavında din eğitimi ile ilgili çok az soru bulunmakta; bu nedenle, yüksek din öğretimi için din eğitimi, Arapça veya İngilizce herhangi bir altyapıya gerek bulunmamaktadır. Bu, din eğitimi geçmişi olmayanlar için bir fırsat olsa da, ilahiyat/İslami ilimler fakültelerinin Kuran okumayı öğretmek gibi en basit işlerden başlaması problemini gündeme getirmektedir. Son olarak, her iki ülkede de yüksek din öğretimi mezunlarının istihdam edilebilirliğinin en acil sorunlardan biri olduğu, ancak bu sorunun Türkiye'de Malezya'dan daha fazla olduğu anlaşılmaktadır. (shrink)
    No categories
    Direct download(4 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  10.  22
    Yapısalcılıktan Post Yapısalcılığa: Derrida'nın Yapı-Bozum Olarak Yapısalcılığı Eleştirisi.İbrahim Keskin -2020 -Beytulhikme An International Journal of Philosophy 10 (10:4):1433-1452.
    No categories
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  11.  7
    Effects of Chlorella vulgaris and Probiotic Dietary Supplementation on Performance, Apparent Digestibility, and Gut Morphology of Post-weaning Piglets.M. F. Pedro,D. F. P. Carvalho,C. F. Martins,D. Kohútová,O. Madacussengua,M. Pinho,S. P. Alves,L. Ferreira,M. R. G. Maia,A. J. M. Fonseca,A. R. J. Cabrita,M. P. Mourato,A. M. Almeida,R. J. B. Bessa &J. P. B. Freire -2025 -Acs Agricultural Science and Technology 2025.
    In intensive swine production, piglets are separated from the sow at weaning, joined with other litters, and abruptly transitioned from milk to dry feeding at an early age (typically 21−28 days). Thus, weaning is the most stressful phase of the pig’s productive life. Consequently, at this stage, piglets often show a decreased growth and increased digestive disturbances. As such, they may benefit the most from the supply of highly digestible or bioactive nutrients and probiotics in order to promote gut health, (...) which will have a determining impact on adequate digestive capacity, performance, and overall health. Microalgae have been considered a sustainable and functional feedstuff of potential use in piglet diets.1,2 Indeed, depending on culture conditions, many microalgae species can present high crude protein contents, such that their biomass may partially replace widely used conventional feedstuffs such as soybean meal.2,3 Other species could also be an interesting source of lipids, particularly of omega-3 polyunsaturated fatty acids that have beneficial effects on piglet health and performance.4,5 Microalgae use mainly CO2, nitrogen, and phosphorus and are capable of generating large biomass production with solar radiation as the only energy source, without the direct requirement of arable land. Nevertheless, the effects of microalgae on piglet physiology and the impact on production performance at weaning remain understudied, limiting support for broader industrial applications. Among the microalgae available commercially, C. vulgaris is particularly promising for swine nutrition due to its high protein, antioxidant, and vitamin contents.3 Most studies have addressed C. vulgaris, or other Chlorella species, for aquaculture applications,6,7 and to date, only a few studies have addressed the effect of dietary inclusion of Chlorella sp. on weaning piglet performance. In thisregard, Hintz & Heitman8 used a biomass derived from a semicontrolled cultivation of predominantly Chlorella and Scendesmus; Yap et al.9 explored the use of an unidentified Chlorella sp.; and Yan et al.10 utilized a fermented C. vulgaris product. Recently, Martins et al.11−13 conducted an extensive study with a defined C. vulgaris, in spray-dried powder, autotrophically grown in photobioreactors, and fed to weaning piglets in metabolic cages. Martins et al.13 also highlighted the importance of testing their findings in growth trials with ad libitum feeding and group housing where animal performance better approximates that of commercial conditions. If adequately used by piglets, this microalga may supply high-quality protein, essential fatty acids, or antioxidant compounds and vitamins. (shrink)
    Direct download  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  12.  18
    An üzerine felsefi ve teolojik bir değerlendirme.Tuncay İmamoğlu,Muhammed Enes Dağ &Saliha Kılıç -2024 -Tabula Rasa: Felsefe Ve Teoloji 40:69-75.
    Zaman, düşünce tarihinde üzerinde çokça tartışılmış ve muhtelif tanımlamaları yapılmış bir kavramdır. Bu makale de zamanın tanımlamasından ziyade onun üzerinde özellikle an kavramı merkezli bir düşünce etkinliği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bilhassa zaman ve an kavramları arasındaki farka değinilmiştir. Zamanın hareketin olduğu yerde var olduğunu, anın ise hem hareketin hem de durağanlığın olduğu her yerde karşımıza çıktığını belirterek zamanın akışkan hayatı ölçülebilir kılma çabasında var oluşuyla, anın ise bu akışkanlığın her safhasında var olduğuna temas edilmiştir. Aynı zamanda anın varoluş ile mütemadiyen (...) yan yana olduğu, algılanışının ise bireylerin tecrübeleriyle zuhur ettiği görüşü ortaya konulmuştur. An’ın insan tecrübesiyle anlam kazanması ve insanın anı nasıl değerlendirmesi gerektiği hususunda konu, kanaatimizce Asr Suresi ve Hz. Peygamberin (s.a.v) buyruğu ile temellendirilmiştir. Bahsi geçen konu, çeşitli filozofların görüşleri ile de desteklenmiştir. Daha sonra makalemizde modern düşüncenin insanı anı kaliteli yaşamaktan ziyade daha iyi gelecek vaadiyle kaygı ve huzursuzluğa sevk ettiğini ifade ettik. Makalemizin sonunda ise İslam’ın bu modern düşüncenin aksine insana akışkanlık içerisinde yaşarken anın kendisine sunduğu akışkanlığın her bir aşamasını en güzel şekilde değerlendirmesini emrettiği ve onu değerli bir maden gibi tavında işlemesi gerektiği mesajıyla sonuçlandırdık. (shrink)
    No categories
    Direct download  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  13.  27
    Ortaköy-Kuruçeşme Sahilinde Yapılaşma 20. Yüzyıl Başları.Özlem Atalan -2015 -Journal of Turkish Studies 10 (Volume 10 Issue 10):99-99.
    No categories
    Direct download  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  14.  50
    Is Your Banker Leaking Your Personal Information? The Roles of Ethics and Individual-Level Cultural Characteristics in Predicting Organizational Computer Abuse.Paul Benjamin Lowry,Clay Posey,Tom L. Roberts &Rebecca J. Bennett -2014 -Journal of Business Ethics 121 (3):385-401.
    Computer abuse by employees is a critical concern for managers. Misuse of an organization’s information assets leads to costly damage to an organization’s reputation, decreases in sales, and impositions of fines. We use this opportunity to introduce and expand the theoretic framework proffered by Thong and Yap to better understand the factors that lead individuals to commit CA in organizations. The study uses a survey of 449 respondents from the banking, financial, and insurance industries. Our results indicate that individuals who (...) adhere to a formalist ethical perspective are significantly less likely to engage in CA activities than those following a utilitarian ethical framework. In addition, the results provide evidence that employees with individualistic natures are linked to increased CA incidents, whereas collectivist tendencies are associated with decreases in CA behaviors. Our results also show that collectivism acts as a strong moderator that further decreases the relationships between formalism and CA, and utilitarianism and CA. Finally, we offer detailed suggestions on how organizations and researchers can leverage our findings to decrease CA occurrences. (shrink)
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark   4 citations  
  15.  25
    bu/o+Ad Yapısının İndirgenme Olasılığı Üzerine.Metin Balpinar -2015 -Journal of Turkish Studies 10 (Volume 10 Issue 16):297-297.
    No categories
    Direct download  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  16. Necip Mahfuz’un “Başkan’ın Öldürüldüğü Gün” Adlı Romanındaki Karakterlerin Sanatsal Yapısı, Toplumsal ve Psikolojik Boyutları/el-Binaü’l-Fennî li’ş-Şahsiyyati ve Eb’aduha’l-İctimaiyye ve’n-Nefsiyye fî Riv'yeti ‘Yevme Kutile’z-Za’îm’ li’r-Revai Necîb Mahfûz / The Technical Construction of Personalities, its Social and Psychological Dimensions in The Novel “The Day The Leader was.Mohamad Alahmad -2016 -Ilahiyat Tetkikleri Dergisi 45:233-259.
    الملخّص يسعى هذا البحث إلى التعريف بالشخصيات وأبعادها الاجتماعية والنفسية في رواية ’يوم قُتِلَ الزعيم‘ للروائي نجيب محفوظ، لأنّ للشخصية أهمية مركزية في العمل الروائي من جهة؛ فهي أساس الرواية، والقوة الواعية التي تدور العناصر الروائية كلها في فلكها، والعنصر الوحيد الذي تتقاطع عنده هذه العناصر كافة. وبغية تسليط الضوء على الأساليب والطرق السردية التي استثمرها روائي ذو خبرة واسعة في بنائها وتقديمها، ليستفيد منها المتلقي من جهة ثانية. ولكي تكون هذه الشخصيّة الروائيّة قابلة للحياة في خيال المتلقّي لا بدّ (...) من معرفة مستواها الاجتماعي وما يرتبط به من حالة ماديّة وطبقة اجتماعية ومستوى علميّ، وغير ذلك، ومعرفة مستواها النفسي وما يرتبط به من إحساس برضًى أو سخطٍ أو قبول أو رفض أو كراهية أو حقد أو غير ذلك في المجتمع الروائي الذي تعيش فيه تلك الشخصيّة. ويتوزّع البحث على تسع جزئيات، هي: مقدّمة، وملخص مقتضب للرواية، وأنواع الشخصيات في هذه الرواية، وأساليب بناء الشخصيات، والعلامة اللغوية لها، والبعد الاجتماعي والنفسي للشخصيّات، وتحليل نقديّ، وخاتمة ونتائج عامة للبحث، ثم تحديد المصادر والمراجع. الكلمات المفتاحية: الشخصية، يوم قتل الزعيم، نجيب محفوظ، العناصر الروائية، تحليل نقديّ. Bu araştırmada, Necip Mahfuz'un “Yevmekatli'z-zaim” adlı romanını incelemeye aldık. İncelememizi iki ana tema üzerine kurduk. Birincisi temada romanın kahramanının karakteri ve tanıtımı yapılacaktır. Çünkü bu karakter romanın iskeletini oluşturduğundan çok önemlidir. Romanın merkezinde kahramanının karakteri bulunur ve romanın sanatsal bütün unsurları onun etrafında döner. İkinci ana tema ise, yazarın kahramana yüklediği karakteristik özelliklerin günlük hayatta karşılığının bulunabileceği varsayımı ile toplumsal yaşam tarzını sanatsal olarak nasıl dile getirdiği incelenmektir. Diğer bir yönüyle amacımız yazarın kullandığı nesir teknikleri ve eserinin takdimindeki maharetine bir ışık tutmaktır. Kahramanının karakteri, okuyucunun hayalinde yaşanabilir olmalıdır. Çünkü okuyucu gördüğü karakterle toplumun sosyal seviyesiyle ve maddi durumuyla, ilmî seviyesiyle bir bağ kurar. Böylece okuyucu psikolojik yapısıyla; kabul ve ret, kötü ve çirkin, hasetlik gibi duyguları romanın kahramanıyla birlikte hisseder ve yaşar. Araştırma dokuz kısma ayrılmıştır. Bunlar: Giriş, romanın çok kısa bir özeti, Karakter çeşitleri, Karakterlerin oluşturduğu üsluplar, Dil hususiyetleri, Karakterin sosyal ve psikolojik boyutu, Metin tenkidi, sonuç ve değerlendirmelerden oluşmaktadır. Son olarak ta kaynaklar verilmiştir. (shrink)
    No categories
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  17.  19
    Boşnakça'daki Türkçe Yapım Ekleri Ve Kullanılışları.Abidin Karasu -2013 -Journal of Turkish Studies 8 (Volume 8 Issue 13):1145-1145.
    No categories
    Direct download  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  18.  17
    Eğitim Alanında Yapılan İnkıl'pların Sosyal Ve Kültürel Değişime Etkisi.Ahmet ÇELİK -2014 -Journal of Turkish Studies 9 (Volume 9 Issue 4):287-287.
    No categories
    Direct download  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  19.  887
    David Hume’un Nedensellik Eleştirisi Bağlamında Tümevarımsal Akıl Yürütmeye Yönelik Argümanlarının Yeniden Yapılandırılması.Alper Bilgehan Yardımcı (ed.) -2020 - Ankara, Türkiye: Gece Kitaplığı.
    Gözlemlenenlerden gözlemlen(e)meyenlere diğer bir deyişle genel yasalara ulaşma imkânı veren çıkarım yöntemi olarak tümevarımsal ya da endüktif akıl yürütmenin rasyonel olarak temellendirilmesinin imkanına yönelik soruşturma tarih içerisinde tümevarım sorunu ya da endüksiyon problemi olarak tezahür etmiştir. Bu sorunun temel argümanı tarihsel okumalara baktığımızda İskoç ampirist filozof David Hume tarafından öne sürülmüştür. Hume, tümevarımsal çıkarımlar temelinde, gözlenmeyen meseleler hakkındaki inançlarımıza hangi gerekçelerle ulaştığımızı soruşturmaktadır. Hume soruşturmasının sonucunda gözlemlenenden gözlemlen(e)meyen durumlara ilişkin yapılan olgu meseleleri ile ilgili bütün tümevarımsal akıl yürütmelerin dolaylı ya (...) da dolaysız olarak nedensellik ilişkisine ve bu ilişkinin temelinde yer alan doğanın düzenliliği ilkesi ya da “gelecek her zaman geçmişe benzer” önermesine dayandığını ifade ederek bütün tümevarımsal akıl yürütmelerde ortak olan geleceğin her zaman geçmişe benzeyeceği ifadesinin rasyonel olarak temellendirilmesinin mümkün olmadığını belirtmektedir. Bu bağlamda, çalışmada tümevarımsal akıl yürütme sonucunda ulaşılan sonuca inanmanın hiçbir rasyonel temelinin olamayacağı yönündeki Hume’un görüşü argüman formunda yeniden yapılandırılarak ortaya konulacaktır. (shrink)
    Direct download  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  20.  24
    İstanbul'da Yapılan Son D'rü'l-Mesnevî.Hatice ÖZDİL -2013 -Journal of Turkish Studies 8 (Volume 8 Issue 13):1293-1293.
    No categories
    Direct download  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  21.  5
    Türkiye’de Hane Halkı Aile Yapısının Kadınların Çalışma Süresi Üzerindeki Etkisi.Mücella Bursal &İsmail Şentürk -2024 -Akademik İncelemeler Dergisi 19 (2):244-257.
    Çalışmanın temel amacı, farklı aile yapısına sahip olan hanelerde kadının, aile içerisindeki rolünün çalışma süresine etkisini incelemektir. Kadınların farklı aile yapılarında farklı sorumlulukları olmasına rağmen, hangi aile yapısında olursa olsun kadının aile içerisinde ortak kabul edilen sorumluluklara sahip olduğu söylenebilir. Bu yüzden aile içerisindeki kadınların çalışma sürelerini ve sonrasında elde edilen bulguları incelenmek önem arz etmektedir. Çalışmamızda yöntem olarak Poisson regresyon modeli kullanılmıştır. Araştırılan deneyde bağımlı değişken değerleri 0, 1, 2, … gibi tamsayı değerlerini alıyorsa incelenen model Poisson regresyon modelidir. (...) Analizde, ailede hane halkı sorumlusunun eşi olan ve hane halkı sorumlusu olan kadınların çalışma süresine etkisi ayrı ayrı incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, kadının hane halkı sorumlusunun eşi olduğu durumlarda çocuksuz çiftlere göre çocuklu ailelerde haftalık çalışma süresini negatif etkilediği ve çalışma süresinin 0,83 kat azalma olasılığı elde edilmiştir. Kadının hane halkı sorumlusu olduğu durumlarda ise, tek yetişkinli ailelere göre çocuklu ailelerde kadının çalışma süresini pozitif etkilemekte ve çalışma süresinin 2,99 kat daha fazla olma ihtimali tespit edilmiştir. Kadının hane halkı sorumlusunun eşi olduğu ve hane halkı sorumlusu olduğu durumlarda da 0-6 yaş arası bağımlı çocuk sahibi olmanın katsayısı %1 seviyesinde istatistiksel olarak anlamlı bulunmuş ve kadının çalışma süresini negatif etkilediği görülmüştür. Kadının gerek hane sorumlusunun eşi, gerekse de hane sorumlusunun kendisi olduğu durumlarda, çalışma karşılığı gelir değişkeni kadının çalışma süresini pozitif etkilerken, çalışma dışı gelir değişkeninin ise negatif etkilediği tespit edilmiştir. Meslekler ve toplam çalışma hayatı süresi değişkenlerinin katsayılarının ise birçok değişkende anlamlı çıktığı görülmüştür. Çalışmada incelenen veriler Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’ndan elde edilen tüm ülkeyi kapsayan veriler olduğu için çalışmanın bulguları önemli görülmedir. İncelenen literatür sonucunda Türkiye’de farklı aile yapılarının, kadınların çalışma süresine etkisini inceleyen herhangi bir çalışmaya rastlanmamış olması da çalışmanın literatüre önemli katkı yapacağı yönündedir. (shrink)
    No categories
    Direct download(3 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  22.  1
    İbn-i Kem'l’in “El-Üslûbu’l-Hakîm” Risalesinde İlgili Âyetlere Bakışı ve Es-Sekk'kî Eleştirisi / İbn-i Kemal’s View in his Epistle “al-Usloobu’l-Hakeem” in Relevant Verses and Criticism Against al-Sakkaki.İsmail Bayer -2016 -Ilahiyat Tetkikleri Dergisi 45:215-231.
    Makalede, İbn-i Kemâl’in “Risâletun fî Beyâni’l-Uslûbi’l-Hakîm” adlı risalesinde “el-üslûbu’lhakîm” belâğî sanatını incelemesi ele alınmıştır. es-Sekkâkî’nin isim babası olduğu söz konusu sanatın tanımı, örnekleri ve özellikle Kur’ân’daki yansımaları eserin genel konularıdır. es-Sekkâkî’nin tanımıyla sunduğu bazı örnekler arasında tam bir uygunluk olmadığına dikkatleri çeken müellif, konuyu daha doğru bir zemine oturtabilmek için öncelikle mevcut tanımı ıslah etmeye gayret etmiştir. es-Sekkâkî’nin örneklerini her iki bakış açısıyla tartışan Kemâl Paşazâde, yeni örnekler sunarak ilgili sanatın anlaşılmasına önemli katkılarda bulunmuştur. Ayrıca müellifin, âyetlerin daha doğru anlaşılması (...) için metin ve bağlam sentezlemesinin nasıl yapılacağına dair uygulama örnekleri tefsir açısından kıymetli veriler taşımaktadır. (shrink)
    No categories
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  23.  29
    Belagatın Fasıl ve Vasıl Konusuna Türkçe Kavramsal Çerçeveden Bir Bakış: Sıralı Bağlı Cümleler.Yakup Kizilkaya -2019 -Tasavvur - Tekirdag Theology Journal 5 (2):1367-1392.
    Fasıl ve vasıl konusu, nahvin atıf konusuyla da ilişkili olarak cümlelerin bağlanma hususunu ele alan belagatın me‘ânî alanının önemli bir konusudur. Bu konuda, cümleler arasındaki anlam ilişkilerine dair bir takım kavramlar geliştirilmiş, cümlelerin bağlanmasıyla ilgili esaslar oluşturulmuştur. Bu konunun ele aldığı cümleler, aralarında sebep-sonuç, zıtlık, karşılaştırma vb. anlam ilişkileri bulunan cümleler değil, bu tür anlam ilişkileri dışında art arda gelen ve paragrafın oluşumuna katkı sunan cümlelerdir. Bu cümleler, bağlama dışında başka bir anlamı olmayan vav bağlacıyla veya bağlaçsız biçimde sıralanır. Bağlaçsız (...) sıralanan cümleler arasında modern dönemde noktalama işaretleri kullanılmaktadır. Fasıl ve vasıl konusu kendi kavramları ve sistematiği içerisinde cümlelerin bağlanmasını ve bağlanma esaslarını açıklamaktadır. Ancak bu tür cümlelerin ve bunların bağlanma konusunun Türkçe dilbilgisindeki karşılığı tartışılmamıştır. Çalışmanın bir kısmında bu konunun Türkçe kavramsal karşılığı teorik olarak tartışılmakta ve sıralı bağlı cümleler olduğu tespiti yapılmaktadır. Çalışmanın diğer kısmında ise fasıl ve vasıl konusunda ele alınan cümleler Türkçe dilbilgisi perspektifinden hareketle yeni bir bakışla sunulmaktadır. Sıralı bağlı cümlelerin noktalama işaretleriyle ilişkisi olduğundan fasıl ve vasıl konusundaki cümlelerin bu işaretlerle olan ilişkisi de açıklığa kavuşturulmaktadır. (shrink)
    No categories
    Direct download(3 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  24.  23
    Nef'î'nin "Değil" Redifli Gazelinin Şerhi ve Yapısalcılık Açısından İncelenmesi.Duygu GÖKÇEN -2016 -Journal of Turkish Studies 11 (Volume 11 Issue 4):357-357.
    No categories
    Direct download  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  25.  33
    Ayandon Kazasının 1841 Yılı Nüfus Yapısı.Pelin İskender Kiliç -2014 -Journal of Turkish Studies 9 (Volume 9 Issue 4):597-597.
    No categories
    Direct download  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  26.  20
    Eleştirel Düşünme Bağlamında DKAB Dersi Programlarının Temel Eğitim Yaklaşımı Yapılandırmacılığın Uygulanmasının Değerlendirilmesi.Nail Karagöz &Ahmet Doğan -2016 -Dini Araştırmalar 19 (48).
    No categories
    Direct download  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  27.  42
    Mustafa Satı Bey'in Görüşleri Doğrultusunda Yapılandırmacılık Anlayışına Farklı Bir Bakış Açısı.Betül Tonbuloğlu -2014 -Journal of Turkish Studies 9 (Volume 9 Issue 8):841-841.
    No categories
    Direct download  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  28.  18
    Varakçılığa Dair Bibliyografik Bir Çalışma.Sena Meysun Ti̇murtaş -2020 -van İlahiyat Dergisi 8 (13):302-319.
    Peygamber efendimizin vefatından sonra tarih seyri içerisinde İslami ilimler Müslümanların çabalarıyla yavaş yavaş oluşmuştur. Bu oluşum sürecinde hiç şüphesiz belirli sınıfların büyük etkisi olmuştur. İlmi sohbetlerin icra edildiği ve kitapların yazıldığı imla meclisleri, kitap kopya eden-çoğaltan ve temize çeken verraklar ve müstensihler sınıfı İslam medeniyetine büyük katkıları olan sınıflardır. Biz çalışmamızda bahsi geçen sınıflara dair temel ve özet bilgiler sunduk. Akabinde de verrakçılık ve verraklara dair yapılan çalışmaları, yazım araç ve gereçlerine dair yapılan çalışmaları, hat ve hattatlığa dair çalışmaları, kitap (...) ve tedvine dair çalışmaları künyeleri ile vererek bibliyografik bir çalışma oluşturduk. Gayemiz, henüz üzerinde çalışma yapılmamış bu konu hakkında ilgililere kaynak sunmaktır. (shrink)
    No categories
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  29.  7
    Demiryolu Yük Taşımacılığı Ekonomik Büyümeyi Etkiler Mi? ARDL Sınır Testi Yaklaşımı.Onur Yağış -2024 -Akademik İncelemeler Dergisi 19 (2):384-404.
    Demiryolu yük taşımacılığı, yurtiçi ve yurtdışı ekonomik işlemlerin gerçekleştirilmesi bakımından büyük öneme sahiptir. Bu taşımacılık türü ihracatçılara, ara malı tedariki ve tamamlanmış ürünlerin ihraç edilmesinde masrafların azalmasına ve daha fazla mal ihracı sağlaması açısından önemli katkılar sağlamaktadır. Bu olumlu katkılar ise ekonomik büyümenin artmasını sağlayabilmektedir. Türkiye’ de demiryolu taşımacılığında en başarılı gelişmeler Cumhuriyetin ilanından sonraki kalkınma yıllarında yaşanmıştır. Demiryolu taşımacılığının kullanımı, tarihsel süreçte sanayi sektörünün, ekonomik ve sosyal yapının gelişmesine katkı sağlamıştır. Bu çalışmada Türkiye için demiryolu yük taşımacılığının ekonomik büyüme (...) üzerindeki etkileri 1960-2021 dönemi için ARDL sınır testi ekonometrik tekniğiyle analiz edilmesi amaçlanmıştır. Çalışma sonucuna göre demiryolu yük taşımacılığı hem uzun hem de kısa dönemde ekonomik büyüme üzerinde pozitif etki oluşturmuştur. Buna göre uzun dönemde demiryolu yük taşımacılığındaki %1’lik artış ekonomik büyümenin %1,95 oranında artmasını sağlamıştır. Bu noktadan hareketle demiryolu sektörüne yapılması muhtemel yatırımların ekonominin büyümesine ve gelişmesine katkı sunacağı tahmin edilmektedir. (shrink)
    No categories
    Direct download(3 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  30.  31
    Muġni’l-Ḳurr'ʾ fî Şerḥi Muḫt'ri’l-İḳr'ʾ Özelinde ʿAṭ'ʾull'h Mesleği’ne Ait Tercihlerin Mahiyeti.Muhammed Pilgir -2024 -Cumhuriyet İlahiyat Dergisi 28 (1):242-263.
    Bu çalışmada Türkiye’de ḳırâât tedrisatında istifade edilen mesleklerden biri olan ʿAṭâʾullâh mesleğine ait tercihlerin mahiyeti, Muḥammed ʿÂrif el-Ḥıfẓî’nin Muġni’l-ḳurrâʾ fî şerḥi Muḫtâri’l-iḳrâʾ adlı eseri özelinde ve el-ʿaşru’s-suğrâ programının sınırları içerisinde ortaya konulmuştur. Osmanlı coğrafyasında teşekkül eden ve Anadolu’ya özgü olan ḳırâât meslekleri, ḳırâât tedrisatında günümüze kadar varlığını sürdüregelmiştir. Bu meslekler, taḥrîrât ekolü mesabesinde olmasına rağmen Anadolu toprakları dışında neredeyse bilinmeyen, tanınmayan ve kendisine ḳırâât eğitim-öğretiminde yer verilmeyen bir terminoloji olarak günümüze kadar gelmiştir. Mamafih, söz konusu mesleklerden biri olan ʿAṭâʾullâh mesleğinden (...) ḳırâât tedrisatında günümüze değin yararlanılmasına rağmen bununla ilgili yeteri düzeyde akademik çalışmanın yapılmadığı müşahede edilmiştir. Nitekim ʿAṭâʾullâh mesleğiyle alakalı iki çalışma tespit edilebilmiştir. Bunlardan biri doktora diğeri ise yüksek lisans tez araştırmalarıdır. Bunun dışında mesleklere genel olarak temas edilen ve “Kırâat Eğitiminin Dünü, Bugünü, Yarını ve Kırâat Eğitiminde Meslekler” adıyla kitap bölümü olarak basılan bir çalışma ve mesleklere bir bölüm ayrılan Kıraat İlmi Eğitim ve Öğretim Metotları adlı araştırmalar da mevcuttur. Bahsedilen bu ilmi faaliyetlerden Ahmed er-Rüşdî ve Mürşidü’t-Talebe Adlı Eserinin Kıraat İlmindeki Yeri adlı eser dışında, meslek tercihlerinin mahiyetinin ortaya konduğu bir çalışmaya rastlanmamıştır. Ancak söz konusu çalışma, ekseriyetle Ataullah mesleğinin el-ʿaşru’l-kubrâ öğretiminde temel kaynak olarak kabul edilen Murşidu’ṭ-Ṭalebe’ye, bu eserin münderecatındaki vecîh ve tercihlerin tahliline yönelik olarak ele alınmıştır. Dolayısıyla açıklamaya çalıştığımız mevcut boşluğu doldurması beklenen bu çalışmada ise aşere/el-ʿaşru’s-suğrâ öğretiminde ʿAṭâʾullâh mesleği için temel kaynak olarak kabul edilen Muġni’l-ḳurrâʾda geçen vecîhler ele alınmış ve bunlara ait tercihlerin mahiyeti, uṣûl ve ferşu’l-ḥurûfla alakalı örnekler eşliğinde ortaya konulmuştur. Bu bağlamda çalışmanın temel amacı, ʿAṭâʾullâh mesleğiyle ilgili tercihlerin arka planının Muḥammed ʿÂrif el-Ḥıfẓî’nin Muġni’l-ḳurrâʾ fî şerḥi Muḫtâri’l-iḳrâʾ adlı eseri özelinde izah edilmesidir. Nitekim mezkûr mesleğe ait tercihlerin keyfiyeti, el-ʿaşru’ṣ-ṣuġrâ müfredatının temel kaynakları olan et-Teysîr fi’l-ḳırââti’s-sebʿ ile Ḥirzu’l-emânî ve vechu’t-tehânî fi’l-ḳırââti’s-sebʿ adlı eserler ışığı altında açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır. Bu eserlere ek olarak ḳırâât alan yazınının temel eserlerinden de istifade yoluna gidilerek ʿAṭâʾullâh mesleğine ait tercihlerin ilgili eserlerdeki yeri ve bu tercihlerin sebepleri izah edilmiştir. Bu bağlamda Muġni’l-Ḳurrâʾ özelinde verilen örneklerin hepsinde mervî vecîhlerin tamamının ʿAṭâʾullâh mesleğinde tercih edildiği tespit edilmiş; fakat bunlardan -son örnek hariç olmak üzere- Şâṭıbî’nin kendi usulüne muhalefet ettiği ifade edilen vecîhlerin ise son örnek dışında muaḫḫar vecîh olarak zikredildiği görülmüştür. Ne var ki çalışmada yer verilen son örnekte ise ṭarîḳ muhalefeti söz konusu olmasına rağmen muḫâṭab vechinin ġāib vechine muḳaddem olarak tercih edildiği müşahede edilmiştir. Bununla birlikte ilgili örneklerde Îtilâf, Mutḳin ve Ṣûfî meslekleri tarafından icra edilen vecîhlerin genellikle birbirine mutabık olduğu ve onların bu vecîhlerde ʿAṭâʾullâh mesleğinden ayrıştıkları belirlenmiştir. (shrink)
    No categories
    Direct download(5 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  31.  25
    Klasik Arap Şiirinde “Yaşlılık”.Adnan Arslan -2020 -Tasavvur - Tekirdag Theology Journal 6 (1):49-64.
    Varlığa ilk adım attığı andan itibaren hayatı seven insanoğlu, yaşı ilerle-dikçe tanıştığı ve bağlandığı diğer insanların sayısının artmasıyla hayata daha da bağlanmaktadır. Ancak ne var ki anne-baba, evlat-torun, eş-dost yakınlıklarıyla şenlenen hayatın sonunu ve ayrılıkların yakınlaşmakta olduğunu haber veren ihtiyarlık gün içinde ikindiye, yıl içerisinde de sonbahara benzemektedir. Karanlık gece ve soğuk kışların habercisi olan ihtiyarlık dönemi beka arzusuyla coşkun insan tabiatı açısından hüzünlü bir dönemi ifade etmektedir. “Yaşlılık” olgusu, duygusal yoğunluklardan hayatını alan edebiyatın dikkatini çeken temalarından biridir. Hemen her (...) dil edebiyatında kendinden şikâyetle bahsedilen ihtiyarlık, özellikle Arap edebiyatında sıklıkla işlenen konulardandır. Klasik Arap edebiyatının büyük şairlerinden neredeyse tamamı ihtiyarlıktan bahsetmiştir. İhtiyarlık onların gözünde çoğu zaman tatlı hayatın acı yönüdür. Bu makalede klasik Arap şiirinde şairlerin yaşlılık konusunu nasıl ele aldıklarını onların şiirlerinden hareketle inceleyecektir. Girişte yaşlılık hakkında ayet ve hadislerde yer verilen bilgilerle bir sunum yapılacaktır. Sonrasında ise Arap edebiyatında yaşlılık olgusunu farklı şekilde ele alan yaklaşımlar başlıklar halinde tasnif edilecektir. (shrink)
    No categories
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  32.  20
    Almanya’da İslamafobi’nin Artışında Neo-Selefî Yapıların Etkileri.Merve Nur Tekeci Çakar &Mehmet Akif Ceyhan -2024 -Dini Araştırmalar 67 (67):127-161.
    Bu çalışmada, Almanya’da İslamofobi’nin artışında etkenler tespit edilmekte, bu etkenlerden biri olarak görülen Neo-selefî yapıların bu etkideki rolü analiz edilmektedir. İslamofobi, İslam dininden ve Müslümanlardan korkma, nefret etme, endişe duyma veya önyargılı olma olarak tanımlanabilir. Müslümanlardan korkma veya Müslümanlara düşmanlık besleme anlamında İslamofobi’nin kökenleri İslam’ın ilk dönemlerine kadar uzanmaktadır. Tarihi kökenlere bakıldığında bu düşmanlığın Kudüs’ün, Endülüs’ün ve Hristiyan dünyanın hüküm sürdüğü diğer toprakların Müslümanlar tarafından fethedilme süreçlerine kadar gittiği gözlemlenmektedir. Bu çalışmada ise son 20-30 yıllık süreç içerisinde görülen İslamofobi’nin artışındaki (...) etkenlere odaklanılmıştır. Burada dönüm noktasını Amerika’da bir grup terörist tarafından gerçekleştirilen 11 Eylül 2001 saldırıları oluşturmaktadır. Bu saldırı, İslamofobi endüstrisi tarafından bütün Müslümanların terörizm ile ilişkilendirilmesine sebebiyet vermiştir. Almanya, İslamofobi’nin en belirgin şekilde arttığı ülkelerden biridir. İslamofobi’nin artışı, Müslüman toplulukların günlük yaşamlarında karşılaştıkları ayrımcılık ve dışlanmayı artırırken, toplumsal uyum ve entegrasyon çabalarını zayıflatmaktadır. Bu olgunun Almanya’daki etkilerini anlamak, sadece Müslüman toplulukların karşılaştıkları zorlukları değil, aynı zamanda toplumun geneline yayılan etkileri de ortaya koymak açısından önemlidir. Bu çalışma ile amaçlanan, batılı ülkeler genelinde İslamofobi’nin artışındaki etkileri tespit ederken, özellikle Almanya ölçeğinde bu etkenler içerisinde yer aldığını düşündüğümüz Neo-selefî grupların nefret ve şiddet içeren eylem ve söylemlerinin bu artıştaki etkisinin tespit edilmesidir. Bu selefî söylemlerin kelâmî bağlamı da konu çerçevesinde önem arz etmektedir. Neo-selefî grupların söylem, eylem ve faaliyetlerinin, batılı ülkelerde yaşayan yerel halklar nezdinde nasıl karşılandığı, korku ve endişe uyandırıp uyandırmadığı, Müslümanların ötekileştirilip dışlanarak potansiyel bir düşman olarak algılanıp algılanmadığı gibi hususlar analiz edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmada, literatür taraması ve analitik yöntemler kullanılmıştır. İslamofobi, Selefîlik ve Neo-selefîlik kavramları kelâmî perspektifle detaylı bir şekilde ele alınmış, sonrasında ise İslamofobi’nin artışındaki temel etkenler tespit edilmeye çalışılmıştır. Tespit edilen etkenlerin analiz ve değerlendirmesi yapıldıktan sonra, özel olarak Almanya’da faaliyet gösteren radikal Neo-selefî grupların liderlerinin / vaizlerinin söylemleri çerçevesinde, toplumda bu gruplara yönelik algı tespit edilmeye çalışılmış ve bu olumsuz İslam imajının İslamofobi’nin artışındaki etkileri ortaya konulmuştur. Çalışmada, Almanya’da Neo-selefî grupların söylem ve faaliyetlerinin, İslamofobi’nin artışında önemli bir rol oynadığı tespit edilmiştir. Neo- selefî yapıların radikal ve dışlayıcı söylemleri, Almanya’da yaşayan Müslümanların toplumsal entegrasyonunu zorlaştırmakta ve yerel halk arasında Müslümanlara yönelik korku ve önyargıları beslemektedir. Özellikle Pierre Vogel ve Hasan Dabbağ gibi Neo-Selafi vaizlerin, sosyal medya ve diğer platformlar üzerinden yürüttükleri nefret söylemleri, Almanya’da İslamofobi’nin artmasına katkıda bulunmaktadır. Bu durum, Müslümanların genel olarak terörizmle ilişkilendirilmesine ve toplumsal kutuplaşmanın artmasına neden olmaktadır. (shrink)
    No categories
    Direct download(5 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  33.  36
    Belagatın Fasıl ve Vasıl Konusuna Türkçe Kavramsal Çerçeveden Bir Bakış: Sıralı Bağlı Cümleler.Yakup Kızılkaya -2019 -Tasavvur - Tekirdag Theology Journal 5 (2):1367-1392.
    Fasıl ve vasıl konusu, nahvin atıf konusuyla da ilişkili olarak cümlelerin bağlanma hususunu ele alan belagatın me‘ânî alanının önemli bir konusudur. Bu konuda, cümleler arasındaki anlam ilişkilerine dair bir takım kavramlar geliştirilmiş, cümlelerin bağlanmasıyla ilgili esaslar oluşturulmuştur. Bu konunun ele aldığı cümleler, aralarında sebep-sonuç, zıtlık, karşılaştırma vb. anlam ilişkileri bulunan cümleler değil, bu tür anlam ilişkileri dışında art arda gelen ve paragrafın oluşumuna katkı sunan cümlelerdir. Bu cümleler, bağlama dışında başka bir anlamı olmayan vav bağlacıyla veya bağlaçsız biçimde sıralanır. Bağlaçsız (...) sıralanan cümleler arasında modern dönemde noktalama işaretleri kullanılmaktadır. Fasıl ve vasıl konusu kendi kavramları ve sistematiği içerisinde cümlelerin bağlanmasını ve bağlanma esaslarını açıklamaktadır. Ancak bu tür cümlelerin ve bunların bağlanma konusunun Türkçe dilbilgisindeki karşılığı tartışılmamıştır. Çalışmanın bir kısmında bu konunun Türkçe kavramsal karşılığı teorik olarak tartışılmakta ve sıralı bağlı cümleler olduğu tespiti yapılmaktadır. Çalışmanın diğer kısmında ise fasıl ve vasıl konusunda ele alınan cümleler Türkçe dilbilgisi perspektifinden hareketle yeni bir bakışla sunulmaktadır. Sıralı bağlı cümlelerin noktalama işaretleriyle ilişkisi olduğundan fasıl ve vasıl konusundaki cümlelerin bu işaretlerle olan ilişkisi de açıklığa kavuşturulmaktadır. (shrink)
    No categories
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  34. Ca’l Kökünün Kur’'n-ı Kerîm’de Kullanılan Manaları.Zeki Halis -2015 -Ilahiyat Tetkikleri Dergisi 44:67-102.
    Kur’ân-ı Kerîm, insanların anlayıp yasaması için nâzil olmustur. Onu iyi bir sekilde anlayabilmek ise kelime ve kavramlarının manalarının dogru anlasılmasıyla mümkündür. Bundan dolayı Kur’ân’da kullanılan kelime ve kavramları anlamaya yönelik çalısmalar oldukça önemli ve gereklidir. “Ca’l” kökünden gelen kelimeler de Kur’ân’da çok sık kullanılmakta ve birden çok manaya gelmektedir. Bundan dolayı bu manalardan birini tercih etmede yasanacak zorluk, bu kökü ve manalarını ayrıntılı olarak arastırmayı gerekli kılmaktadır. "ste bu makalede, “ca’l” kökünün Kur’ân-ı Kerîm’de kullanılan manaları arastırılmaktadır. "lk önce bu kök (...) ile ilgili etimolojik inceleme yapılmıs, daha sonra muhtelif âyetlerde kullanılan manaları incelenmistir. (shrink)
    No categories
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  35.  14
    Katılım Bankacılığında Sorunlu Krediler, Varlık Yönetim Şirketleri ile İlişkileri ve Seçilmiş Ülke Örnekleri.Cemil Balkanlı -2024 -Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 26 (49):213-244.
    İslami finans, klasik iktisadi düzenin temel taşı sayılabilecek faizi finansal sistemin dışında bırakarak adil, kapsayıcı ve sömürüden uzak alternatif bir finansal sistem olarak ortaya çıkmıştır. Sistemin temelinde faizsizlik ve işlemlerin İslam hukukuna uygun şekilde gerçekleştirilmesi yatmaktadır. İslami finans bugün dünya çapında bir finansal büyüklüğe ulaşmış olup bu finansal yapının en büyük birimini de katılım bankaları oluşturmaktadır. Ancak tüm ayrışma çabalarına rağmen katılım bankaları, hem konvansiyonel bankalarla aynı hukuki çerçevede hareket etme zorunluluğu hem de aynı piyasada rekabet etme durumu nedeniyle zaman (...) zaman benzeşmeye çokça yaklaşmaktadır. Bu benzeşme noktalarından biri de katılım bankalarının kullandırdıkları kredilerin geri ödeme sorunları ile karşılaştığı alanlarda gerçekleşmektedir. Bugün katılım bankaları sorunlu kredilerinin çözümü noktasında konvansiyonel bankalara çok benzeyen aksiyonlar almaktadır ki bunlardan biri de sorunlu kredi dosyalarının varlık yönetim şirketlerine satılmasıdır. Bu durum sistemin “İslami” oluşunu tehdit etmektedir. Bu çalışmada ülkemizdeki katılım bankalarında sorunlu krediler ve katılım bankalarının varlık yönetim şirketleri ile ilişkileri incelenmiş olup İslami finansın ana akım finansal sistem olarak kullanıldığı bazı ülkeler ile çeşitli sosyoekonomik kıstaslar açısından ülkemizle benzeşen bazı ülkelerde sorunlu kredilerin nasıl çözümlendiği incelenerek ülkemizdeki uygulamalara yönelik öneriler sunmak amaçlanmıştır. (shrink)
    No categories
    Direct download(3 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  36.  42
    Ebu’l-Mu’în en-Nesefi’nin Nübüvvet Müdafaası: İslam Teolojisinde Nübüvvet ve Gerekçelendirilmesi Üzerine Bir İnceleme.Muhammet Saygi -2023 -Kader 21 (1):1-28.
    Bu makale, Ebu’l-Muʿîn en-Nesefî’nin peygamberliğin aklî olarak gerekçelendirilmesine yönelik ortaya koyduğu rasyonel argümanlarını ele almaktadır. Makale, tartışmaya en-Nesefî’nin peygamberlik kavramından ne anladığını ele alarak başlar ve onun tarafından kavramın lügavî, felsefî ve kelâmî anlamlarına dair sunulan görüşler tasnif edilir. Ardından, en-Nesefî’de nübüvvetin, aklî açıdan mümkün ve Allah’ın hikmeti açısından vâcib olmak üzere, iki farklı kategorik açıdan ele alınışı işlenir. En-Nesefî nübüvvetin hem aklen mümkün oluşuna hem de onun Allah’ın hikmeti gereği gerekli oluşuna dair birçok argüman sunar. İnsan aklının bilgiye ulaşma (...) kapasitesinin sınırlı oluşu, dini bilginin açık ve sarih bir şekilde ortaya konulmasının gerekliliği ve yine gelecek nesiller için bu bilginin korunmasına ve depolanmasına duyulan ihtiyaç peygamberlik müessesesinin makul, mümkün ve gerekli oluşuna dair çok değerli iç görüler sunar. En-Nesefî’ye göre “yıldızların ilmi veya bilgisi” ve tıp bilimine dair insanlığın sahip olduğu malumat, yine insanların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan kimi sanat ve zanaatkarlığa dair önemli bilgilerin öğrenilip bu güne aktarılmış olması peygamberlik müessesesinin tarihte gerçekleşmiş bir vakıa olduğunu gösteren aklî çıkarımlardandır. Dahası en-Nesefî’ye göre insanlar arasındaki ilk dil de bir peygamber tarafından öğretilmiş ve diğer diller bu ilk dilden türemiştir. Makalenin ikinci kısmı, en-Nesefî’nin nübüvvet iddiasında bulunan birinin iddiasının geçerli olup olmadığına dair sunduğu kriterler ya da kıstaslar üzerine yoğunlaşır. En-Nesefî peygamberlik iddiasında bulunan birisinin iddiasını temellendirmesinin en etkili yolunu mucize olarak görür. Ardından mucizenin tanımına ve onun kelâmî ve felsefî gelenekler içerisinde nasıl anlaşıldığına dair bazı açıklamalar yapar ve mucizenin sıhhatine dair şartları tartışır. Örneğin mucizeler, becerilerini mükemmelleştirmek için yıllarını harcamış sihirbazlar tarafından gerçekleştirilen illüzyonlardan veya sihir numaralarından ayrılır. Bu kişiler, el çabukluğu kullanarak olağanüstü görünen numaralar sergileyebilirler çünkü onlar göz yanılması sayesinde izleyicileri aldatmaya yönelik zengin bir deneyim ve uzmanlığa sahiptirler. Bununla birlikte, daha yakından incelenip derinlemesine düşünüldüğünde, illüzyon numaralarının ardındaki nedenler keşfedildikçe, hilelerinin gizemi ve gücü yavaş yavaş azalır. Fakat, mucizeler araştırıldıkça ve üzerine düşünüldükçe giderek daha kesin ve güçlü hale gelirler. Sonuç olarak en-Nesefî’ye göre sadece entelektüel bir Tanrı anlayışı ya da inancı kişiyi din tarafından müjdelenen mutluluğa ulaştırmak için yeterli değildir. Kişinin dünya üzerindeki varlığını tatmin edici bir anlama (hikmet) bağlayabilmesinin, yine hem bu dünyaya hem de öbür dünyaya dair menfaatlerinin farkında olup onları elde etmeyi öğrenmesinin yegâne yolu peygamberlik müessesesidir. Özetle, bu makale, en-Nesefî’de nübüvvet kavramının kapsamlı bir analizini ortaya koyarak ve onun nübüvveti destekleyen rasyonel argümanlarını tartışarak, İslam düşüncesinde nübüvvet kavramının ve nübüvvete getirilen aklî savunuların daha derin bir şekilde anlaşılmasına katkıda bulunmayı ve yapılacak olan muhtemel modern aklî savunuların hangi hususlara odaklanması ya da mecralara yönelmesi gerektiğinin ipuçlarını ortaya koymayı hedeflemektedir. (shrink)
    No categories
    Direct download(3 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  37.  22
    Mehmet Kılıçarslan. Müşkilu'l-Kur''n -I- Lafız ve İ‘r'b Kaynaklı İşk'l.Harun Bozkurt -2024 -Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 26 (49):361-369.
    Mehmet Kılıçarslan, Müşkilu'l-Kur’ân -I- Lafız ve İ´râb Kaynaklı İşkâl isimli kitabında Kur’ân’ın dilsel yapısından kaynaklı ortaya çıkan anlama dair soruların köklerine inmekte ve çözümlerini ortaya koymaktadır. Ayrıca bu sorular çerçevesinde meâllerin durumuna dair değerlendirmelerde de bulunmaktadır. Kılıçarslan’ın temel hedefi, tefsir araştırmacılarına ve genel tefsir okuruna Kur’ân’ı anlama konusunda karşılaşabilecekleri muhtemel sorunlara karşı dikkat etmeleri gereken hususları göstermektir. Yazar bunu gerçekleştirirken Kur’ân’ın Arapça olması, dilin imkânlarını kullanması ve belirli bir bağlamda inmesine vurgu yapmakta, yaşanan sorunların da büyük oranda bu hususların gözden (...) kaçırılmasından kaynaklandığını savunmaktadır. (shrink)
    No categories
    Direct download(3 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  38. Paulo Freire. Ezilenlerin Pedagojisi. Tercüme, Dilek Hattatoğlu - Erol Özbek. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2018.Hasan Kafalı -2019 -Ilahiyat Tetkikleri Dergisi 51:563-568.
    Tanıtımını yapacağımız “Ezilenlerin Pedagojisi” adlı bu eser Brezilyalı yazar Paulo Freire’nin uluslarası alanda ün kazanmasına vesile olan meşhur kitabıdır. Onun bu kitabı eğitimin toplumu dönüştürücü gücüne işaret etmesi ve eğitimin toplumu yeniden şekillendirmede nasıl bir rol oynadığına dikkat çekmesi ile öne çıkmıştır. Kitap eğitim, din, siyaset gibi kurumları dolaylı olarak konu edinmesi ile eğitim sosyolojisi, din sosyolojisi, kurumlar sosyolojisinin alanlarına dâhil edilebilecek bir çalışma olarak değerlendirilebilir. Günümüz toplumlarının yapısına dair kendi toplumu üzerinden etkili çözümlemelerde bulunması, kültürel istilaya ve kapitalist işgale (...) karşı yerel olanın uyandırılması için öneriler getirmesi kitabın eğitimle ilgili sancılar yaşayan Türk akademik camiasında da okunmasını gerekli kılmaktadır. Freire, eğitim süreçlerinde yeni bir kendilik bilinci edinen ve kendilerini içinde buldukları sosyal duruma eleştirel bakmaya başlayanların pek çok durumda onlara bu katılım imkânını vermeyen toplumu dönüştürmek üzere harekete geçtiklerini kendi tecrübeleri ile deneyimlemiştir. Ezilenlerin Pedagojisi bu tecrübelerini sistematize ederek çözüm önerileriyle okuyucuya sunduğu bir çalışmadır. Her ne kadar arka planda yazarın ideolojik görüşlerinin varlığı hissedilse de reel politik ve insana dair psikolojik dinamikleri akademik bir lisanla analiz etmesi yönüyle okuyucuya zengin bir içerik sunan çalışma okunması gerekli metinler arasındadır. (shrink)
    No categories
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  39.  17
    Yahudi Düşünür Bahya ibn Pakuda’nın el-Hid'ye il' Fer'izi’l-Kulûb Eseri Çerçevesinde Mistik Görüşleri.Omer Faruk Yıkar -2024 -Marifetname 11 (1):237-261.
    Birçok dini gelenekte mevcut olan mistisizm, Yahudilikte de ‘Kabala’ adı altında öne çıkan bir olgudur. Yahudi geleneğinde tam olarak ne zaman ve nerede ortaya çıktığı hakkında kesin söylemlerde bulunamadığımız bu düşünce sistemi, çeşitli sabitelere sahip olmakla beraber tarihsel süreçte konjonktüre bağlı olarak değişiklik göstermiş dinamik bir yapıyı ifade etmektedir. Bu akımın Yahudilikteki gelişim süreci mercek altına alındığında Orta Çağ, diğer pek çok dini gelenekte olduğu gibi, Yahudi mistisizmi açısından da temayüz eden bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu hususta araştırmanın da (...) inceleme konusunu teşkil eden Orta Çağ İspanya’sının Yahudi teologlarından Bahya ibn Pakuda’nın (ö. 1120?) önemli mistiklerden biri olduğu görülmektedir. O, mistisizme ilişkin düşüncelerini el-Hidâye ilâ Ferâizi’l-Kulûb eserinde ele almaktadır. Bahsi geçen eserde bedenî ibadet ve eylemlerin yanı sıra kalpteki niyetin de bağlayıcılığını ortaya koyan teolog, ahlak temelli bir din anlayışı formüle etmektedir. Bu minvalde Bahya; kalbin de uyması gereken çeşitli vecibelerin olduğunu; bu vecibeler içerisinde on tanesinin temel kaideleri ifade ettiğini salık vermektedir. Buradan hareketle ibn Pakuda’nın mistik görüşlerinin Tanrı’nın birliği, tefekkür, Tanrı’ya itaat, tevekkül, ihlas, alçakgönüllülük, tövbe, nefis muhasebesi, riyazet ve Tanrı sevgisi prensipleri üzerine inşa edildiği görülmektedir. Bu araştırmada bahsi geçen bu prensipler doğrultusunda Bahya ibn Pakuda’nın mistik teolojisine dair bütüncül bir perspektif sunulması hedeflenmektedir. (shrink)
    No categories
    Direct download(3 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  40. Nesnel fenomenoloji projesi aracılığıyla Thomas Nagel, bilinci nesnel bir șekilde açiklamay çalișir.Serdal Tümkaya -2017 -Ethos: Dialogues in Philosophy and Social Sciences 10 (2).
    Thomas Nagel’ın “Hiçbir-Yerden Bakış Açısı” adlı kitabı çok alıntılanmış bir eserdir. Buradaki argümanlar sıklıkla bilincin nesnel-bilimsel bir açıklamasının yapılabilmesinin, en iyi ihtimalle, önündeki büyük ve yapısal sorunların dile getirilişi veya tümüyle imkansız olduğunu gösteren akıl yürütmeler olarak algılanır. Bu iki yanlış algıyı özetlememin ardından her ikisinin de neden hatalı olduğunu gösteriyorum. Bunu yaptıktan sonra her iki hatanın nedenlerini birden yaratan ortak bir neden daha olduğunu gösteriyorum. Bu nedenin Thomas Nagel’ın nesnel fenomenoloji önerisinin ya belirsiz veya saçma bulunarak bir kenara bırakılması (...) ya da hepten reddedilmesi olduğunu savunuyorum. Böylelikle nesnel fenomenoloji projesinin özünde deneyimin öznel boyutunun, nesnel bir açıklamasının verilebilmesini sağlayabilmek için bilinci açıklamakta halihazırda kullandığımız zihinselci terimler setinde kavramsal ve kuramsal yenilenme yapılması yönünde bir çağrı olduğunu gösterebileceğimi düşünüyorum: Nesnel fenomenoloji, öznel fenomenin kavramsal yenilenme aracılığıyla özneler-arası ulaşılabilirliğini sağlama projesidir. (shrink)
     
    Export citation  
     
    Bookmark   1 citation  
  41.  3
    21. Yüzyıl’da Hegel: Dinin Ahlaki Boyutunun Kayboluşuna Dair Görünürlük.Mevlüt Albayrak -2025 -Tabula Rasa: Felsefe Ve Teoloji 41:1-20.
    Hegel’in din ve felsefe üzerine konuşmaları hala canlılığını korumaktadır. 21. Yüzyılda din-felsefe ilişkisi, özellikle dinin çok fazla görünür olmaya başladığı dünyada daha da önemli görünmektedir. Bu çalışma Hegel’in ilk döneminde yazmış olduğu çalışmaları ile Din Felsefesi Dersleri’nin ilki üzerinden dinin politik hayatta görünmesini ve cemaatleşme düşüncesini tanımlamaya çalışacaktır. Günümüzde dini söylemin, söyleyenlerle birlikte çokça görünür olması, insanlık için fazla yargılayıcı gelmemektedir. Bir şekilde insanın var olduğu en küçük yapıda bile, din ya da din benzeri bir kabul ve uygulamaya rastlanmaktadır. Bu (...) olgusal durum çalışmada kendi vurgusunu dile getirmeye çalışacaktır. (shrink)
    No categories
    Direct download  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  42. Ebü’l-Hasan el-Lahmî ve M'likî Mezhebindeki Yeri.Hafsa Kesgin -2018 -Ilahiyat Tetkikleri Dergisi 50:219-241.
    İmam Mâlik (ö. 179/795) ve öğrencilerinin fıkhi faaliyetleri sonucu ortaya çıkan Mâlikî Mezhebi kendi içinde gerek coğrafik gerekse de metodolojik nedenlere bağlı olarak Mısır, Kayravân, Medîne, Endülüs ve Irak gibi farklı ekollere ayrılmıştır. Her ekolün kendine göre geleneği, bu geleneğin tesis ve teşekkülünde etkili olan isimler ve ilim halkaları söz konusudur. Kayravân ekolünün tesis edilmesinde ve temellerinin atılmasında öne çıkan birçok Malikî fakîhi bulunmaktadır. Genel olarak Mâlikî Mezhebi’nin tamamında ön plandaki isim olan Sahnûn b. Saîd (ö. 240/854) esasen Kayravân ekolünün (...) temsilcisidir ve telif ettiği el-Müdevvenetü’l-kübrâ da ekolün temel başvuru kaynağıdır. Ekol içinde yapılan telif çalışmaları daha ziyade el-Müdevvene merkezli olmuş, metin üzerinde birçok şerh kaleme alınmıştır. Makalenin konusu olan Ebü’l-Hasan el-Lahmî (ö. 478/1085) ve öğrencileri ise bu ekolün teşekkül sürecinde etkili olmuşlardır. Lahmî’nin ilmi birikimini kaleme aldığı et-Tabsira isimli eser de el-Müdevvene üzerine yapılmış şerhlerden biridir. Bu çalışmada Lahmî’nin hayatı, ilmi şahsiyeti, telifleri ve Kayravân Mâlikî ekolünün teşekkül sürecindeki yeri incelenecektir. (shrink)
    No categories
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  43.  46
    Göçmen ve Ötekilik: Aynılığın Narsizmi mi Öteki’nin Konukseverliği mi? -Bir Göçmen Felsefesi Çağrısı-.Ramazan Kiliç -2023 -Atebe 10:61-79.
    Günümüzün en çarpıcı sosyo-patolojik hadiselerinden biri olan göçmen problemi, daha ziyade politik konular bağlamında gündeme gelmektedir. Söz konusu tartışmalar, yerel ve politik çıkarlar çerçevesinde sürerken politik hesapların ardına gizlenen şey, göçmenin trajik konumudur. Politik tartışmalarla gündeme gelen göçmen, sosyal ilişkiler noktasında son derece olumsuz bir imaja bürünür. “Biz” aynılığının bir pürüzü olarak “Öteki” veya yerel kültürle uyumsuz bir öğenin ifadesi olan göçmen, “Ben”in alanından ötekiliğe itilirken sosyal düzlemde kamusallığı dönüştürmeye zorlayan bir tehdit unsuru olarak değerlendirilir. Politikanın çıkara dayalı belirleyici gücü (...) her ne kadar probleme dair yeteri beşerî sağduyunun oluşumuna olumsuz etkileri olsa da felsefi literatürde Immanuel Kant, Hannah Arendt, Emmanuel Lévinas temelinde yoğun bir tartışma söz konusudur. Söz konusu düşünürlerin ortaya koyduğu düşünceleri göçmenlikle ilişkilendirme bağlamında ortaya konulan çalışmalardan farklı olarak çalışmamız; konuya dair temel düşünürler, görüşler ve ilgili görüşlerin temel dinamiklerini ortaya koymayı hedeflemiş, ilgili literatürün ana hatlarıyla ortaya konulmasına özen gösterilmiştir. Göçmenlik ve “Öteki”lik vurgusuna dair temel literatürün dinamiklerinden biri olarak öne çıkan Levinas, kendi zamanının politik krizlerinin nedeni olarak etik ilişkileri öncelemeyen Batı düşüncesine işaret etmiştir. Levinas’cı düşüncede Aynının “Başkası” karşısında yaşayacağı muhtemel politik, etik ve hukuki gerilim, ontolojiyi önceleyen düşünce geleneğinden farklı değerlendirmelere yol açar. Başkayı aynılığın alternatif bir alanı olduğu Levinas düşüncesinde Başkalığın aşkınlık boyutu ise “Öteki”ler karşısında konumunu aynılıktan ziyade “Öteki”deki başkalığın keşfiyle veya gerilimiyle Ben’i narsizimden çıkarma fonksiyonuna sahiptir. Aşkın Başkalığın şahsında teşekkül ettiği “Öteki”, “Ben”de koşulsuz konukseverlik eylemine yol açacağı kanaati söz konusudur. Levinas’ın gündem edindiği sorunların Arendt’in de tartıştığı görülür. Levinas’ta ifadesini bulduğu üzere etik bir ilişkiden ziyade politik bir ontolojik kavrayışla tezahür eden “Ötekilik” bağlamına Arendt’in eleştirileri söz konusudur. Böylelikle politik alanda Öteki’ye yer vermeyen hukuki yapının sorgulanması mümkün hale getirilirken politik söylem için “Öteki”nin önemi de açığa çıkmış olur. Bu noktada Kant’ta rastladığımız yabancı hakkı bağlamında koşullu konukseverlikle gündeme gelir. Ancak Levinas’ın koşulsuz konukseverliğinin pratik sorunlar barındırdığını ifade edecek olan Derrida, Kant’ın koşullu konukseverliğini de sorunlu bulmuştur. Öteki’ye karşı konuksevmezlik, günümüzde dijital ağlarda daha da zorlaşır. Konukseverlik düşüncesi bağlamında etik-politik bir düşünce zeminine kavuşması umulan zamanımızın Öteki’si olarak göçmen, mevcut literatürde geliştirilen konukseverlik düşüncesini yeniden tartışmayı sağlarken göçmenin felsefi kavrayışı hususunda düşünceler üretmeye ve bir göçmenlik felsefesi oluşturmanın önemine çağrı olmayı amaçlar. (shrink)
    No categories
    Direct download(4 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  44.  17
    Rükneddin es-Semerkandî’nin (ö. 701/1301) Ris'le fî ḥaḳîḳati’l-ʿ'lemi’l-kebîr ve’s-ṣağîr Adlı Eseri: İnceleme ve Tahkîk.Mustafa Vacid Ağaoğlu -2024 -Cumhuriyet İlahiyat Dergisi 28 (2):722-745.
    Bu çalışma, Rükneddin Ubeydullah b. Muhammed es-Semerkandî'nin (öl. 701/1301) "Risâle fî ḥaḳîḳati’l-‘âlemi’l-kebîr ve’s-ṣağîr/Büyük ve Küçük Âlemin Hakikati Hakkında Bir Risâle" adlı eserini tahkîk etmeyi, müellifin hayatı ve eserin içeriğini incelemeyi amaçlamaktadır. Rükneddin es-Semerkandî'nin müteahhir/geç dönem Mâtürîdî ve Hanefî âlimlerinden biri olduğu; kelâm, tasavvuf, tefsir, fıkıh usulü, hadis ve diğer alanlardaki eserleriyle İslâm medeniyeti tarihinde belirgin izler bıraktığı belirtilmelidir. Semerkandî'nin eserlerinde de görüldüğü gibi o, sûfî kelâmcılardan veya kelâmcı sûfîlerinden biridir. Üslubu, kelâm, tasavvuf ve - zaman zaman geniş anlamıyla - felsefe (...) ile karışık olan bir sentezdir. Bu da şaşırtıcı bir şey değildir. Zira Semerkandî, ilimlerin iç içe geçtiği ve kelâm ile tasavvufun felsefe boyasıyla boyandığı (Gazâlî (öl. 505/1111) ve Fahreddin er-Râzî (öl. 606/1210) sonrası) bir dönemde yaşamıştır. Elimizdeki risâlesi aracılığıyla, Rükneddin es-Semerkandî'nin kelâmcı ve mutasavvıf olmasının yanı sıra felsefeden de etkilendiğini görüyoruz. Zira insan ile büyük âlem arasındaki benzetme veya insan ve âlem arasında bir bağ kurma meselesi, kökleri eski felsefelere dayanan eski bir bakış açısıdır; daha sonra İslâm felsefesi ve İslâm düşüncesi bütünüyle bu felsefî perspektiften etkilenmiş ve insanı küçük bir âlem olarak görmüşlerdir. Rükneddin es-Semerkandî, insanı küçük bir âlem olarak veya kendi ifadesiyle büyük âlemin fihristi olarak gören Müslüman düşünürler veya âlimlerden biridir. Görünüşe göre, müellif bu konuya özel bir ilgi göstermiş ve bu nedenle bu konuda müstakil bir risâle yazmıştır. Söz konusu risâlesini, girişten sonra on iki kısa ve öz bölüm halinde kaleme almıştır. Müellif eserinde, büyük âlem ve küçük âlemin yaratılma amacına - ki bu risâlesini yazma hedefidir - değinmiştir. Ayrıca âlemlerin kısımları, dört kavram "duyu, akıl, kalp ve ruh" ve ruhun en yüce ve en erdemli olduğu, "Allah, Âdem'i kendi suretinde yarattı" hadisinin anlamı, insan ruhunun en üstün/erdemli varlık olduğu, bir mürebbî şeyhin/eğiten hocanın bilmesi gereken ilimler, eğiten hocası olmayan birinin ne yapması gerektiği gibi tasavvufî konuları ele almış; Allah'ın sıfatlarının kısımları, insan, cin ve melek gibi diğer kelamî konuları da işlemiştir. Müellif, risâlesinde konu bağlamında ayetleri ve hadisleri aktarma ve âlimlerin sözlerini nakletme yöntemini izleyerek kendi görüş veya ifadesini belirtmektedir. Müellif genellikle Cüneyd-i Bağdâdî (öl. 297/909) ve Hakîm et-Tirmizî (öl. 320/932) gibi sûfî âlimlerden alıntı yapar, bu da ilmî kaynaklarının - en azından ilgili risâlesi bağlamında - sûfî eserler ve âlimler olduğunu yansıtır. Bu çalışmanın önemi, söz konusu risâlenin ilk kez tahkîk ve incelenmesi yapılıp, risâlenin hâlâ kütüphanelerde el yazması olarak bulunmasında yatmaktadır. Araştırmamız neticesinde, Türkiye kütüphanelerinde bulunan toplam sekiz nüsha tespit edilmiştir. Şöyle ki, Bursa İnebey Yazma Eser Kütüphanesi, Ulucami 1674/2, vr. 17-25; Bursa İnebey Yazma Eser Kütüphanesi, Ulucami 1695/15, vr. 226-231; Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Hekimoğlu Ali Paşa 933/16, vr. 108-111; Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Esad Efendi 1695/14, vr. 84-86; Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Hacı Beşir Ağa 387/6, vr. 121-131; Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Laleli 168/4, vr. 87-92; Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Muğlalı Hoca Mustafa Efendi 109/6, vr. 30-33 ve Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Sütlüce Dergahı 117-4, vr. 94-99. Tarihsel olarak en eski ve müellifin ölüm tarihine en yakın olanı (Bursa/ Ulucami 1674/2) ana nüsha olarak tayin edildi; ayrıca iki nüsha ana nüshayla karşılaştırılarak/mukayese edilerek incelenmiştir. (shrink)
    No categories
    Direct download(6 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  45.  15
    Te’vîl'tü’l-Kur’'n ve Tefsîru’l-Men'r’ın “Akletmez misiniz” Ayetleri Bağlamında Karşılaştırılması.Ahmet Özdemir -2021 -Marifetname 8 (2):431-452.
    Kişinin bazı yükümlülükleri uhdesinde barındırması için akıllı olması şarttır. Bu durum hem dinî hem de beşerî sistemlerde aynı şekildedir. Bu bağlamda Kur’an’da aklı kullanmaya vurgu yapan birçok ayet vardır. Her bir ayetin anlatmak istediği aklın nasıl kullanılacağına dair bir hakikat mevcuttur. Bu hakikatin ortaya çıkarılması ise ehil olan kişilerin izahlarıyla mümkün olacaktır. Öte yandan bu ayetlerin bağlamıyla birlikte değerlendirilmesi doğru bir anlamın ortaya çıkmasında önemli bir etkendir. Nitekim aynı ifadeler birçok ayette tekrar edilmesine rağmen her birinde farklı bir konuya temas (...) edilmektedir. Mesele aklî çerçevede Kur’an’ın ele alınmasıyla ilgili olduğu için konuyu dirayet tefsiri ekseninde değerlendirmek daha doğru olacaktır. O nedenle bu çalışmamızda aklî çıkarımlara çok fazla başvurulan Te’vîlâtü’l-Kur’ân ve Tefsîru’l-Menâr isimli iki tefsir bağlamında konunun değerlendirilmesi yapılacaktır. Yaşadıkları zaman dilimi birbirinden çok uzak olmasına rağmen her ki tefsirdeki müelliflerin meseleye bakışları arasında benzerliklerin çok olduğu görülmüştür. O nedenle ayetlerin verdiği mesajların farklı zamanlarda nasıl anlaşıldığı, ne gibi anlayış farklılıklarının oluştuğu, ortak noktaların neler olduğu bu çalışmada ortaya konmaya çalışılacaktır. (shrink)
    No categories
    Direct download(3 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  46.  20
    el-Âlim ve’l-Müte‘allim’in Kaynak Kritiği, Semerkant’ta Yayılışı ve M'türîdî’deki İzleri.Metin Avcı -2024 -Kader 22 (1):30-59.
    Hz. Peygamberin vefatıyla birlikte, hilâfet tartışması başta olmak üzere ashap birçok problemle karşı karşıya kalmış, sorunlar çözülmüş gibi görünse de bu dönem, sonradan ortaya çıkacak olan mezhep ve fırkaların oluşum sürecini tetiklemiştir. Hilâfetin ilk otuz yılında yaşanan olumsuz hadiselere, Emevî devletinin kurucusu Muâviye (ö. 60/680)’nin izlediği siyaset anlayışından kaynaklanan bazı olumsuzluklar da eklenince ümmet arasında fırkalaşma dönemi başlamıştır. Önce bazı Emevî sonra da bazı Abbasî halifelerinin yanlış uygulamalarına şahit olan Ebû Hanîfe (ö. 150/767), çözüm odaklı görüşleriyle ümmetin bu ihtilaf dönemine (...) damga vurmuştur. O, aklî bilgiyi önceleyen ve nassların açıklanmasında kullanan düşünürlerin başında gelmektedir. Onun itikadî eserleriyle İslâm düşüncesine kazandırdığı yenilikçi yaklaşım özellikle de akaide dair ilk metin kabul edilen el-Âlim ve’l-müte‘allim’deki görüşleri, eleştiri oklarının kendisine yönelmesine sebep olmuş, onu hadis taraftarlarının galiz ithamlarının hedefi yapmıştır. Ehl-i Rey’in lideri ve Mürcie’nin iman akîdesinin destekçisi olmasının da bu eleştirilerde payı büyük olmuştur. Ayrıca onu kendilerinden sayan Mu‘tezile’ye eleştiriler yöneltmesi; Mu‘tezile mensuplarınca onun herhangi bir itikadî eseri olmadığı iddialarını dillendirmesine sebep olmuştur. Diğer taraftan Zehebî, el-Âlim ve’l-müte‘allim’in Ebû Hanîfe’ye değil, Ebû Mukātil es-Semerkāndî’ye nispet edildiğini söylemiştir. Bu görüş F. Kern, J. Schacht, W. Madelung ve U. Rudolph gibi bazı müsteşrikler tarafından kabul görmüş ve Ebû Hanîfe’ye nispet edilen itikad eserlerinin otantik olup olmadığı tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Özellikle Schacht tarafından bazı varsayımlar yapılarak, el-Âlim ve’l-müte‘allim’in Ebû Hanîfe’ye aidiyeti reddedilmiştir. Hatta Schacht bu eseri ilk dönemin Mürcie kaynaklarından biri kabul ederek, Ebû Hanîfe’ye ait olmayışının en büyük delili saymıştır. Ancak Âlimlerin çoğunluğuna göre el-Âlim ve’l-müte‘allim ve kendisine nispet edilen diğer eserlerindeki itikadî görüşler Ebû Hanîfe’ye aittir. Bu kanaatin oluşmasında etkili olan en büyük faktör, Hanefî-Mâtürîdî ekolünün mimarlarından olan Mâtürîdî (ö. 333/944) olmuştur. O, el-Âlim ve’l-müte‘allim’in râvilerinden birisi olduğu gibi, Te’vîlât’ında bu eseri Ebû Hanîfe’ye nispet etmiş ve eserden nakillerde bulunmuştur. Onun Kitâbü’t-Tevhîd’deki büyük günahlara dair görüşleri de el-Âlim ve’l-müte‘allim’de bu konuda yer verilen görüşlere benzemektedir. Bu araştırmada; el-Âlim ve’l-müte‘allim’in rivayet zincirinde bulunan ve eserin Semerkant’ta yayılışına katkı sunan âlimler hakkında kısaca bilgiler verilmiştir. Eserin içeriğini oluşturan itikadî münakaşalardan; imanın mahiyeti, iman-amel ayrılığı, imanda eşitlik, din-şeriat ayrımı, büyük günah ve ircâ meseleleri o günün güncel konularıdır. Bu başlıklar üzerinden, eserin Mâtürîdî üzerindeki önemli izleri de tespit edilmeye çalışılmıştır. Hanefî-Mâtürîdî düşüncenin itikadî nüvesini teşkil eden bu eserin, günümüze kadar geçirdiği sürecin değerlendirilerek kaynak kritiğinin yapılmış olması, araştırmayı benzerlerinden ayırmaktadır. (shrink)
    No categories
    Direct download(4 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  47. İbn-i Kem'l’in et-Ta’rîb Ris'lesinde Kur’'n’da Mu‘arreb Konusuna Bakısı.İsmail Bayer -2015 -Ilahiyat Tetkikleri Dergisi 44:103-114.
    Kemal Pasazâde (873-940/1468-1534) “fî Tahkîki Ta’rîbi’l-Kelimeti’l-A’cemiyye” adlı risalesinde “ta’rîb” yani “yabancı kelimelerin Arapçalastırılması” konusunu teorik ve pratik olarak inceler. Müellif verdigi çok sayıda örnekle neredeyse alanında küçük bir sözlük telif etmistir. Arap dünyasında iki kez tahkîk edilen ve karsılastırmalı çalısmaları yapılan risalede incelenen kelimelerin yaklasık beste biri, özel isimlerin büyük çogunlugunu olusturdugu Kur’ân-ı Kerîm kelimelerinden seçilmistir. Eser, bu yönleriyle Kur’ân’da Arapça dısı kelimelerin varlıgı üzerine yapılan tartısmalara önemli katkılar saglamaktadır.
    No categories
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  48.  14
    Tekirdağlı eş-Şeyh el-H'c H'fız Mehmed Rifʿat’ın “Ebhe’n-Neğam't fî Terennüm'ti’l-İl'hiyy't” ‎İsimli Güfte Mecmuasında Bulunan İl'hî Formundaki Eserlerle İlgili Bir Değerlendirme.Ercihan Ülger &Ahmet Hakkı Turabi -2024 -Marifetname 11 (1):95-121.
    Güfte mecmûaları, Türk Mûsikîsi tarihinin en önemli kaynaklarındandır. Güfte mecmûaları eserlerin sadece güfteleri hakkında değil, o eserlerin formları, usûlleri, makam ve bestekârları hakkında da bilgi verdiği gibi, Türk mûsikîsi târihi ve kültürü yönüyle derlendikleri ve yazıldıkları dönemin de bir bakıma aynası olma görevini yapar.‎ Bu mecmûalar genel anlamda güfte mecmuaları şeklinde isimlendirilmiş olsa da ihtiva ettiği konuları itibariyle dînî ve dindışı şeklinde ayrıma da tabi tutulmuştur. Zamanla yapılan incelemeler neticesinde ise şiir mecmûası, şarkı mecmûası, ilâhî mecmûası vb. başlıklarla tasnif edilmiştir. (...) Güfte mecmûalarının türlerinden biri olan ilâhî mecmûaları da tertib edildiği dönemdeki tekkelerin mûsikî târihi, edebiyat, sanat ve kültür târihi açısından önemli bilgiler verdiği gibi tekkelerin mûsikîsi ile alakalı eserlerin günümüze ulaşmasını sağlamıştır. Bu çalışmamızda İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesinde TY 4116 no’da kayıtlı Tekirdağlı eş-Şeyh el-Hâc Hâfız Mehmed Rifʿat’ın “Ebhe’n-neğamât fî terennümâti’l-ilâhiyyât” ‎isimli güfte mecmuasında bulunan ilâhî formundaki eserlerin makâm, usul, bestekâr, güftekâr, nota durumu, eserlerde geçen tarikat isimleri ve güftelerin farklı besteleri yönüyle analizleri yapılmıştır. (shrink)
    No categories
    Direct download(3 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  49.  4
    Kastall'nî’nin Mev'hıbu’l-ledünniyyesinin B'kî Tercümesi: Meʿ'limü'l-yakîn -Tercüme ve Riv'yet Tercihi Yöntemi Açısından İncelenmesi-.Ali Arslan -2019 -Ilahiyat Tetkikleri Dergisi 51:181-205.
    Müslümanlar, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hayatını öğrenmek gayesiyle ilk zamanlardan itibaren gerekli çalışmaları yapmışlardır. İslam'ı din olarak seçen Türkler de bu faaliyetlerin içine girmişler ve bu çalışmaların bir kısmı da tercüme faaliyetleri şeklinde olmuştur. Osmanlı Devleti'nin tartışmasız en parlak dönemi olan XVI. asır bu tür çalışmaların artması yönüyle de önemlidir. Şairler sultanı olarak anılan Bâkî’nin, Kastallânî’nin eseri Mevâhıbu’l-ledünniyyeyi tercümesi de bunlara güzel bir örnektir. Bu eser onun şiirdeki üstatlığının yanında nesirdeki gücünü de göstermektedir. Bâkî'nin bu tercümede tarihî rivâyetleri nasıl değerlendirdiği konusu (...) ile hadis metinlerinin tercüme ve tenkidinde izlediği yöntem hakkında ise yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu çalışmada eserin özellikle ilk bölümleri bu amaçla karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Yapılan bu tercümede, ilgili eserdeki rivâyetlerin tenkit edilmesinden ziyade, Bâkî tarafından bazı rivâyetler arasında tercihte bulunulduğu sonucuna varılmıştır. Çalışmada Bâkî'nin tercümede takip ettiği metod ve rivâyetleri tercih ederken neleri dikkate aldığı gibi hususlar üzerinde durulmuştur. (shrink)
    No categories
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
  50.  12
    Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli DKAB Öğretim Programlarının Öğretmen Görüşlerine Göre Değerlendirilmesi.Tuncay Ceylan -forthcoming -Ilahiyat Tetkikleri Dergisi.
    Eğitimle ilgili faaliyetleri kapsayan öğretim programları, dinamik bir özelliğe sahip olup çağdaş geliş me ve ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirme süreci içerisindendir. Bu anlayışla ülkemizde, Türkiye Yüz yılı Maarif Modeli (TYMM) vizyonuyla tüm derslerin öğretim programları değiştirilmiş ve kademeli bir şekilde uygulamaya konulmuştur. Öğretim programlarının sistematik, bilimsel ve koordineli bir şekilde geliştirilmesi önemli olmakla birlikte; programların, uygulayıcısı olan öğretmenlerin görüşleri doğrultusunda değerlendirilmesi, yetersiz ve aksayan yönlerinin belirlenip düzeltilmesi de gerekir. Bu kapsamda çalışma, öğretmenlerin TYMM Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (DKAB) dersi öğretim (...) program larına yönelik görüş ve deneyimlerini belirlemek ve değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Araştırma nın, TYMM DKAB öğretim programlarıyla ilgili olası problem, eksiklik ve ihtiyaçların belirlenmesine ve programların bilimsel zeminde güncellenmesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Araştırma, nitel yöntemlerden durum çalışması desenine göre tasarlanmıştır. Tabakalı amaçlı örnekleme yönte miyle seçilen araştırmanın çalışma grubunu; Türkiye’nin yedi farklı bölgesindeki dokuz ilden 9’u orta okul ve 9’u lisede çalışan toplam 18 DKAB öğretmeni oluşturmaktadır. Çalışmada, veri toplama aracı olarak yarı yapılandırılmış görüşme formu geliştirilmiş ve form aracılığıyla katılımcılara sorular yön lendirilmiştir. Görüşmelerden elde edilen veriler üzerinde içerik analizi yapılmış ve program ögeleri dikkate alınarak dört temaya ulaşılmıştır. Bu temalar; hedef, içerik, öğrenme öğretme süreci ve ölçme değerlendirme olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak öğretmenlerin TYMM DKAB öğretim programlarıy la ilgili olumlu bir algıya sahip oldukları fakat uygulama süreçlerinde programların boyutlarıyla ilgili çeşitli sorunlarla karşılaştıkları tespit edilmiştir. (shrink)
    No categories
    Direct download(2 more)  
     
    Export citation  
     
    Bookmark  
1 — 50 / 974
Export
Limit to items.
Filters





Configure languageshere.Sign in to use this feature.

Viewing options


Open Category Editor
Off-campus access
Using PhilPapers from home?

Create an account to enable off-campus access through your institution's proxy server or OpenAthens.


[8]ページ先頭

©2009-2025 Movatter.jp