Movatterモバイル変換


[0]ホーム

URL:


  • x
    • "
    • 1
    • 2
    • 3
    • 4
    • 5
    • 6
    • 7
    • 8
    • 9
    • 0
    • *
    • -
    • q
    • w
    • e
    • r
    • t
    • y
    • u
    • ı
    • o
    • p
    • ğ
    • ü
    • ,
    • a
    • s
    • d
    • f
    • g
    • h
    • j
    • k
    • l
    • ş
    • i
    • ABC
    • z
    • x
    • c
    • v
    • b
    • n
    • m
    • ö
    • ç
    • .
    • ABC
    • Boşluk
    • Sil

Maddenin TDV İslâm Ansiklopedisi’ndeki güncel elektronik versiyonuna erişmek için:https://islamansiklopedisi.org.tr/hayat--tasavvuf

HAYAT

الحياة

İlâhî tecellîlere mazhar olan ruhun bu sayede kavuştuğu yeni yaşama tarzı için kullanılan bir tasavvuf terimi.

1 bölümden oluşan maddenin 1. bölümüdür.Maddenin TDV İslâm Ansiklopedisi’ndeki güncel elektronik versiyonuna erişmek için:https://islamansiklopedisi.org.tr/hayat--tasavvuf#1
HAYAT
Müellif:SÜLEYMAN ULUDAĞ
Web Sitesi:TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı:TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi:1998
Erişim Tarihi:09.05.2025
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/hayat--tasavvuf
SÜLEYMAN ULUDAĞ, "HAYAT", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/hayat--tasavvuf (09.05.2025).
Kopyalama metni

Mutasavvıflara göre ilâhî tecellî ve nurlardan mahrum kalmış bir ruh veya kalp ölüdür. İnsan ancak bu tecellî ve nurlara mazhar olunca asıl hayata kavuşur. Tasavvuf düşüncesinde gerçek hayat bu anlamdaki gönül hayatıdır. Sâlikin Hak ile birlikte olmasını gerektiren bu hayata ancak nefsin ölümü ile ulaşılır. Sûfîler genellikle nefisle kalbi birbirine zıt iki güç olarak görür, birinin var olabilmesi için öbürünün yok edilmesi gerektiğini ileri sürerler. Nitekim Cüneyd-i Bağdâdî tasavvufu, “Allah’ın sendeki seni öldürüp kendisiyle diri kılmasıdır” şeklinde tarif etmiştir. Sûfîlerce büyük önem verilen bu söz, sâlikin mânevî ve gerçek hayata ulaşması için nefsini öldürmesi ve onun aşağı arzularını yok etmesi gerektiğini anlatır. Ebû Bekir et-Tamestânî de, “Kalbin hayatı nefsin ölümündedir” (Herevî,Ṭabaḳāt, s. 514) sözüyle bu hususu anlatmıştır. Ölmeden evvel ölmekle başlayan bu hayata sûfîler ikinci hayat derler. İkinci bir doğumla başlayan bu hayat sâlikin Allah’ın hayat sıfatına mazhar olmasıyla gerçekleşir. Sûfîlerin yorumuna göre, “Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin” (el-Mü’min 40/11) meâlindeki âyette geçen ikinci dirilme bu hayata delâlet eder. Bu yolla ölümsüzlüğün sırrına ermeye “aynü’l-hayât” (âb-ı hayât) denilmekte (Abdülkerîm el-Cîlî, I, 40), “Âşıklar ölmez” sözü de bunu anlatmaktadır.

Herevî hayatın üç çeşidinden bahseder: İlimle kazanılan hayat, cem‘ halindeki hayat, Hak’la hayatta olma hali. Bunlardan ilki cehaletin, ikincisi tefrikanın, üçüncüsü de nefsin öldürülmesine bağlıdır (Menâzil, s. 44). Mutasavvıflar her şeyi zıddında ararlar; bunu anlatmak için, “Murad muradsızlıktadır” derler ve şem‘a ulaşması için pervanenin yanması gibi sâlikin yaşaması için ölmesi ve hayat içindeki hayata ermesi gerektiğini ifade ederler. Onlara göre hayatı nefsin varlığına bağlı olan kişi daha sağ iken ölü, hayatı Hak ile olan kişi ise öldükten sonra bile diridir.

Muhyiddin İbnü’l-Arabî, bir şeyin hayatta ve diri olmasının şartı olarak duyuyu değil bilgiyi görür ve bu noktadan hareket ederek maddenin de (cemâdat) diri olduğunu savunur. Çünkü her şey Allah’ı tesbih etmektedir. Bir şeyin Allah’ı tesbih etmesi için onu bilmesi, bilmesi için de diri olması gerekir. O halde her şey diridir. İbnü’l-Arabî, yağmurla toprağa hayat verildiğini ifade eden çok sayıdaki âyetlerden birini de (bk. Fâtır 35/9) zâhirî mânada anlar ve bunu maddenin diri olduğunu gösteren bir delil sayar; bu anlamdaki hayata “her şeye sirayet eden hayat” adını verir (el-Fütûḥât, III, 258, 346).


BİBLİYOGRAFYA

Tehânevî,Keşşâf, I, 398-401.

Herevî,Menâzil(Revân), s. 44, 189, 473-477.

a.mlf.,Ṭabaḳāt, s. 489, 514.

Baklî,Meşrebü’l-ervâḥ, s. 146, 277.

İbnü’l-Arabî,el-Fütûḥât, III, 258, 264, 346; IV, 116, 189, 365.

Azîz Nesefî,İnsân-ı Kâmil (nşr. M. Molé), Tahran 1403/1983, s. 386-387.

Alâüddevle-i Simnânî,Çihl Meclis, Tahran 1366 hş., s. 68.

İbn Kayyim el-Cevziyye,Medâricü’s-sâlikîn, Kahire 1983, III, 269-305.

Abdülkerîm el-Cîlî,el-İnsânü’l-kâmil, İstanbul 1300, I, 40, 44.

Ankaravî,Minhâcü’l-fukarâ, Bulak 1256, s. 255.

Hifnî,Muṣṭalaḥât, s. 84.

el-Muʿcemü’ṣ-ṣûfî, s. 363-367.

Muhammed Takī Ca‘ferî,Tefsîr u Naḳd u Taḥlîl-i Mes̱nevî, Tahran 1363 hş., XV, 301-328.

Seyyid Sâdık Gûherîn,Şerḥ-i Iṣtılâḥât-ı Taṣavvuf, Tahran 1368 hş., IV, 314-321.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1998 yılında İstanbul’da basılan 17. cildinde, 12 numaralı sayfada yer almıştır.Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.

İlişkili Maddeler

Görseller

TDV İslâm Ansiklopedisi Madde Bildirim Formu
Bu form aracılığıyla, sadeceOSMANLILAR//8-mali-yapi maddesi ile alakalı mesajların iletilmesi rica olunur. TDV İslâm Ansiklopedisi'nin elektronik sürümü hakkındaki diğer hususların iseİletişim Formu aracılığıyla iletilmesi rica olunur.
İletişim bilgileriniz

Değişiklikleriniz taslak olarak tarayıcınıza kayıt edilir. Kapatıp daha sonra devam edebilirsiniz.

Her hakkı mahfuzdur.TDV İslâm Ansiklopedisi’nin her türlü telif hakkı TDV İslâm Araştırmaları Merkezi’ne ait olup 5846 sayılı Kanun hükümlerine tâbidir.TDV İslâm Ansiklopedisi internet sayfalarındaki yazıların bütün olarak elektronik ya da matbu bir ortamda yayımlanması yasaktır; ancak kaynak gösterilmesi (TDV İslâm Ansiklopedisi internet sitesinde yer aldığının ifade edilmesi) ve doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazılardan kısa bölümler iktibas edilebilir.TDV İslâm Ansiklopedisi internet sayfalarında yer alan resim, fotoğraf, grafik, çizim, cetvel vs. her türlü görüntü malzemesinin başka bir ortamda yayımlanması kesinlikle yasaktır.
Otuz üç yıllık birikim, yeni yüz: TDV İslâm Ansiklopedisi İnternet sitesi test yayınında. Daha fazla bilgi
RASTGELE
Her hakkı mahfuzdur. 2016-2025 TDV İslâm Araştırmaları Merkezi|Kullanım Şartları|İletişim Formu
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER